• ceza hukuku açısından da fevkalade eserler vermiş olan, ünlü cadı avcısı düşünür. "bize kalırsa, komünistlikle itham edilen kimselere, ancak iki türlü ceza tatbik edilebilir. ya bunlar, derhal rus hudutlarına götürülüp bırakılır, yahut da darağacına sevkedilir. bu hainler için bir üçüncü şekil cezayı tasavvur edemiyoruz. komünist damgasını yemiş bir hainin aramızda yaşamaya hakkı yoktur." diye yazan hürriyet gazetesi eski başyazarı ve sahibidir. rahmet dileriz elbette ama iyi anmıyoruz.
  • be$ikta$ açıklarında demirleyen gemi samsun'dan geliyordu. geminin küpe$tesine dayanmı$ orta ya$lı bir adam özlemle kıyıya bakıyor, istanbul'un birbiri üzerine yığılmı$ evlerini seyrediyordu. üzgün ama dirençliydi. ömrü sürgünde geçmi$ sayılabilirdi. hürriyet kahramanlarından mithat pa$a'nın yakınında bulunduğu, aydın ve hür dü$ünceli bir yönetici olduğu için baskı devrinde kıyıma uğramı$tı. son olarak bulunduğu samsun valiliği * görevinden sakız adası mutasarrıflığına atanmı$tı.

    gemiyle yeni görevine gitmekte olan bu aydın ki$i, hamdi beydi. samsun'da bulunduğu sırada oğlu sedat'ı kırk günlükken yanına aldırmı$tı. küçük sedat'in okul zamani geldiğinde ise, kendisini istanbul'a göndermi$ti. i$te $imdi, samsun'dan, hayata veda edeceği son görev yeri olan sakiz adasi'na giderken, çocuğunu görmek için karaya çikmasina saray izin vermemi$ti. "küçük sedat" dadisinin elini simsiki tutarak, be$ikta$ açiklarindaki gemiye bir kayikla gitmi$, babasini görmü$tü.

    baski rejiminin, bir ba$ka deyi$le hürriyetsizliğin bir baba - oğul arasina dahi koyduğu acimasizi baskili hava içerisinde babasıyla konu$abilen sedat'ın o anda körpe kafasında $ekillenen ve kuvvetle yerle$en kavram herhalde "hürriyet" idi. hürriyetsizliğin acısını somut olarak ya$ayan "küçük sedat" hürriyet özlemini o anda içine i$lercesine duymu$ olmalıydı.

    i$te bu "küçük sedat" yıllar sonra hürriyet gazetesini kuracak olan sedat simavi idi.
  • "gazeteci, kalemini kırar ama satmaz." diyen rahmetli.
  • kurduğu gazetenin düştüğü değil geldiği kendince gurur dolu noktayı görse "işte bu" derdi. sedat simavi hürriyet için “milli bir vasıta” demişti. devletin batıya entegre, israil'le dost, abd ile müttefik, avrupa ile refik olması simavi'nin gayesiydi. hürriyet bu noktaya geldi ve maşallah milim kıpırdamıyor.
  • ankara cankaya da atakuleden yukari dogru giderken kesen ucuncu sokagin adi.
  • ilk türk film yönetmenidir. 1918'de pençe ve casus'u çeker. (daha önce weinberg merkez ordu sinema dairesi adına enver paşa'dan izin alarak iki filme başlamış, ancak istanbul'un işgali filmlerin yarım kalmasına neden olmuştur. fuat uzkınay daha sonra birini tamamlar.) o dönemde almanya'da olan muhsin ertuğrul temaşa dergisine yazdığı bir makalede pençe'yi son derece sert bir dille eleştirir. zaten simavi de bir süre sonra sinemayı tamamen bırakır.
  • hurriyet gazetesinin kurucusu.
  • türk basın tarihinde önemli rol oynayan dede-torun. haldun simavi ve erol simavi'nin babası hürriyet gazetesi'nin kurucusu, erol simavi'den olma torunu ise 1990'larda hürriyet'i aydın doğan 'a satan torundur. hürriyet'i bir sedat var etmiş, biri yok etmiştir simavi ailesinde..
  • 21 yaşındayken [sanabilirim bunu] uzun metrajlı ilk türk filmi olan "pençe"yi çeken gazeteci neyimiz, büyük, yani büyüğümüz.
  • milli mücadele döneminde mücadeleyi destekleyici güleryüz adlı bir karikatür dergisi de çıkaran gazeteci, yazar.
hesabın var mı? giriş yap