• burada da kızlar teklif etmiyor ama en azından kızlar kabul ediyor.
  • saint petersburg'da gorulecek onemli mekanlarin adreslerini şu linkte bulabilirsiniz.

    gece klubu/ bar/ muzik dinleme mekanı olsun diyenlere;
    jfc jazz club: yerel caz guruplarının sahne aldıgı guzel bır mekan. aksam 8-10 arasi konserler oluyor bu mekanda. programi asagidaki web sitesinde;
    adres: 33, shpalernaya ulitsa, metro: chernyshevskaya, st petersburg, russia
    web: http://jfc-club.sp.ru/
    nebar: kızlarıyla meşhur dans eglence klubu. meshur nevski caddesine cok yakin. ( yerini haritada görmek için ilk linke bakın) web:http://www.nebar.ru/spb/contacts/ xxxx ( citirix) sehirde pek cok citirix var. asagidaki linkte veya en basa kopyaladigim linkte adreslerini bulabilirsiniz. https://maps.google.com/…4gtwwyc4ag&ved=0ccaqtqmoaa
    striptiz klubu de göreyim hazır gelmişken derseniz;
    http://en.golden-dolls.ru/contacts/

    heykeller /muzeler/parklar/ olsun diyenlere;
    ermitaj müzesi; şehrin en önemli ve en büyük müzesi. en az bir gün ayırmanız gerekir. adresni linkte görebilirsiniz. nevski caddesinin sonunda yer alıyor.
    kazan kathedrali nevski uzerinde. gastny dvor metro cikisindan cikarsaniz kolayca bulabilirsiniz. http://kazansky-spb.ru/
    dokulen kan klisesi/ http://stpetersburg-tr.com/…ategory_name=kanli-kath saint isaac katedrali ( aziz isaac ) http://www.saint-petersburg.com/…aacs-cathedral.asp

    edebiyat sevenlere
    dostoyevsky memorial museum: dostoyevsky'nin hayatinin son 3 yilini gecirdigi ev. metroyla gitmesi cok kolay. viladamirskaya duraginda inip, metrodan cikinca saga donerseniz ilk kose basinda karsiniza cikacak. ( mutlaka kulaklik alip girmekte fayda var cunku iceride hersey rusca)
    http://www.saint-petersburg.com/…emorial-museum.asp
    puskının düellodan önce ugradıgı son mekanda kendisini yad etmek için; 1913 : vozneseky 13/2 dekavristov, st petersburg cafe litteraturnia :nevski prospek 18, st petersburg
    puskin museum: nevsk caddesine çok yakın bir diğer önemli müze de puşkin'in 1836-7 yıllarında yaşadığı evidir. onun da adresini ilk linkte bulabilirsiniz.http://www.saint-petersburg.com/…rial-apartment.asp
    nobokov museum; nobokov'un 18 yaşına kadar yaşadığı ev müzeye çevrilmiştir. nevsky caddesine çok yakındır (allahım sana geliyorum)
    http://www.nabokovmuseum.org/en/

    gelmişken tihvin mezarlığında dostoyevski'yi de ziyaret edebilirsiniz. adresi ilk linke kopyaladım. metroyla ulaşım çok kolay.

    not; kışın gelmeyin kıçınız donmasın. en güzeli beyaz gecelerde gelin.
    saraylar vardı bir de ama onları editlerde ekleriz artık.
  • gece hayati hakkinda akham keselim biraz.

    xxxx: sehrin bircok yerinde bulunur. sayisini net hatirlamiyorum, yamulmuyorsam 8 tane. gece 12'den sonra gittiginizde, yabanci da oldugunuza anlarlarsa 500-1000 ruble gibi bir miktar odeyebilirsiniz girise. o yuzden isinizi garantiye alin, 12'den once gidin, para vermeden girin. en iyi subesi pl. lenina'da bulunan torn off balls'tur. yeni acilan the hot bar da en az onun kadar iyidir. merkezdeki yani sovetskaya'dakine gitmeseniz de olur zira orada genelde sadece rus kizi dusurmeye calisan yabanci abilerle dolup tasar. ayni bizim erasmus partilerindeki gibi bir ortam olur orda.

    fidel ve dacha: dumskaya'da les bar diye tabir ettigimiz yanyana bulunan genelde marjinal rus universite gencliginin takildigi barlar. bol bol yabancilara da rastlamak mumkun. giris ucretsiz. muzikler guzel. haftanin her gunu gidilebilir. erkenden gidip, "bu ne lan, niye burasi bos boyle" demeyin, genelde 2' den sonra dolar. piter'de bulunan turklerin ugrak yeridir, her daim gole goturur.

    central station: gay bardir, giris ucretsizdir. gay bar filan deyip, girmemezlik yapmayin zira icerde guzel muziklerin oldugu kadar guzel rus ablalar da bulunmaktadir. ayni sokakta bulunan atelier ve lomonosov da universite gencliginin takildigi. guzel, gidilebilecek yerlerdendir.

    coyote ugly: giris 300-400 ruble civari, yine nevskiy uzerinde gidilebilecek guzel yerlerden biridir. filmdeki olayin aynisidir, bari dolduran birsuru dansci kiz ve sovlari. ruslar arasinda gatkiy diye bilinir. coyote ugly deyince anlamiyor mallar.

    nebar: giris ucretsiz. gatkiy'nin hemen yaninda. ordan cikip, buraya damlanilir genelde. kucuk bir yerdir, ama guzeldir. ust kat genelde tikis tikis olur, o yuzden asagi katinda takilmakta fayda var. kucuk bir clubtir ama ugramakta fayda var.

    laque: bizim reina ayarinda bir yer. icerde zenitli ve spartakli topculari gormek mumkun. dresscode'un babasi vardir. iceriye girmek icin blazer ceket ve yaninizda bir iki iyi giyimli bayan sart. ickiler oldukca pahali. zengin rus bebelerinin takildigi bir yer.

    duhless: kanli kilisenin hemen yaninda, gidilebilecek en guzel clublardan biridir. ucretler nispeten pahalidir, ama icerdeki ortam baya iyidir. dresscode burda da vardir. muzikler baya iyidir. piter'in yine zengin high-class kesimin takildigi bir yerdir.

    o'holigans: adindan da anlasilabilecegi gibi irish pub'tir. biralar 200 ruble civarindadir. bence piter'deki en guzel, takilmalik barlardan biridir. maclar burda seyredilir. nevskiy'de buyuk zara'nin hemen karsisindaki sokakta.

    daiquiri bar: kokteyl bardir. iyi muzik dinleyip, iyi kokteyller iceyim diyorsaniz ilk ugramaniz gereken yer burasidir. clublar oncesi, arkadaslarla oturmak icin iyi bir duraktir.

    mishka bar: yine marjinal rus gencliginin takildigi barlardan biri. fontanka uzerinde bulunur. tavuklu sandvicleri harikadir. genelde funk calarlar, yerinizde oturmaniz mumkun degildir.icecekler uygun fiyattadir. dans pisti cuma cumartesi tiklim tiklim doludur. tam dagitip, zivanadan cikmalik bir yerdir. (fidel ve dacha gibi)

    rossi club: giris 300-400 ruble civari. persembe geceleri ladies night'dir, giris kadinlara ucretsizdir. dans sovlari ve odullu strip sovlari izlemesi baya eglencilidir. ozellikle cuma ve cumartesi gunleri piter'deki turk nufusunun bir kismini burda gormek mumkundur ya da "yegenim bizi su kariyla anlastir hele bi" diyen corumlu abilere denk gelinebilir.

    devami sonra.
  • şehir 2. dünya savaşında almanlar tarafından kuşatıldığında şehre düşen ilk top mermisi şehrin hayvanat bahçesindeki fili öldürmüştür. (bkz: bahtsız deve)
  • en büyük hayalimin başkenti, eğer ölene dek tek bir kentte yaşayacaksın deseler hiç düşünmem bavulumu alır giderdim.
    edit: sanırım ölene kadar ankara da yaşayacağım, çok acıklı, orda st. petersburg dururken.
  • sabah kalktigimda -23 dereceye uyandigim, hosteldeki kiza butun gun boyle mi olacak dedigimde; -yok yok -18 e yukselir dedigi guzel sehir. bu mevsimde buraya gelen kafami penguenler ziksin..

    döndükten sonraki edit: iyi ki gitmişim lan!!!
  • geleceğimizin aynası rusya'nın avrupalı olmak üçün kurduğu ve başarıyla da yaşattığı çok güzel bir şehir. 300. yılı kutlu olsun. daha nice savaşsız yüzyıllar görmesi dileğiyle... saint petersburg ya da leningrad avrupa'ya sınır çizilemeyeceğinin en güzel örneği. insanlar avrupalı doğmuyorlar, mimarileriyle, yaşam tarzlarıyla ve şehirli olma bilinçleriyle "avrupalı" oluyorlar. maşallah petro zamanındaki tersane işçileri de, tolstoy'un anna karenina'da anlattığı levin'i de (her ne kadar moskova'ya gidince yabancılık çekse de), fyodor dostoyevsky'nin petersburg'da 250 küsür tanesinden bulunan köprülerin üstündek aşıkları da * şehirliydi... şimdinin petersburgluları da öyle. lakin st.peterburg'u avrupalı olmaya öykünen ilk şehir olarak görenlere pek katılmıyorum. aynı dönemde tamamen şehirli, sınıfları ve altyapısı oluşmuş bir tahran var, isfahan var.

    "petrolog" gibi akademik bir sıfatın üremesine neden olmuş bir hükümranın stratejik hesapları iyi tutmuş olmalı ki, bugün herkes rusya'yı avrupalı biliyor. gerçi 1725'te petro rahmetli olunca, bazı aklı evveller başkenti tekrar moskova yapmışlar ama, 1730'da petro'nun reformlarının takipçisi olan kraliçe annbaşkenti tekrar buraya taşır. daha sonra gelen elizabeth, katerina ii, alexander ii ve iii, pavel ii, nicolay i ve ii, lenin ve stalin dönemleri.

    ama en göze batanı, kendini ortodoks kilisesinin başı tayin eden ve mujikleri eğiterek modernlesmeyi baslatan ve belki de ikinci mahmut'a önayak olan petro dönemi. petro'dan 200 yil sonra, rusya'da lenin de kendini kiliseden üstün görmüştür, ama bu sefer avrupalı olmak adına değil de, komünizm adına. 50 küsür bin katedralden sayı yüz küsür taneye inmiştir kendisi zamanında. petro ve takipçileri tarafından temelleri atılan ortodoks ikonlarını lenin efendi bir çırpıda yaktırmıştır ve şehrin adını da leningrad yapmıştır. boyle tarih kiyimlari, toplumlarin gecmislerinden nefret etmesiyle beraber, modernlesmeye calisan toplumlarda goruluyor malesef.

    lakin hala rusya'daki ayinlerde ilk önce istanbul'daki patriğin adı zikredilir, daha da sonra moskova metroplitinin adı geçer. 250 milyon ortodoksun kabesi istanbul'dur. bu tarihsel gerçeklik rusya'da iyice belli oluyor. her ne kadar hierarşiyi reddeden bir kilise olsa da ortodoks kilisesi, primus inter pares (yani eşitler arasında birinci) ilkesi uyarınca istanbul'daki patrik zaten de facto ökümendir ortodoks dünyasında. o yüzden biz ökümenlik konusunu siyasete bulaştırmadan bir türk kurumu olarak yaşatmalıyız-- 15. yy'dan beri yaptığımız gibi. bunda da tehdit olarak alıncak bir şey yok zira moskova ve atina da bundan oldukça şikayetçi.

    domenico tresini şehrin temel mimarı olarak kabul edilir. öyle ki petro kendisine moskova'dan petersburg'a baş parmağını gösterek dümdüz bir yol yapacaksınız talimatını verince başparmaktaki o kıvrım da korkudan yol olarak yapılmıştır. bu yüzden moskova-st. petersburg arasında trenle giderken o kıvrım gözünüze çarpar. kendisi zamanındaki "amirallik adası" şehir merkezidir. gerçekten de bu adaya girilince "nevski caddesi" karşı kıyıdan bir hoş gözükür adama. 200 rubleye neva ırmağında günün bestecisi eşliğinde takriben 1 saat gezilip karşıya geçilebilir...

    şehre akın akın gelen turistler; bolca görülen ve turkce gayet iyi anlasilan azeriler; sayıları iki yüz bin civarı olan yahudiler; turklere yakın davranan ermeniler; tabii ki ruslar; ve uzak doğulular şehrin bilinen ve göze çarpan simaları. aziz izak katedrali, kazanskiy katedrali, peter ve paul kiliseleri, tek tük görülen bakımsız katolik kiliseleri, "khoral sinagogu" en meşgul tapınaklarıdır. bir de temmuz gibi gidilirse beyaz gecelerin dibine vurulunabilinir çok rahatlıkla... boyle kendindeligi olan bir sehir bizde de olsa keske. ama gerci onlarda da pek kalmiyor. turizmin tarihte daha once hic olmadik bir sekilde gelistigi bir cagda, kafile kafile gelen turistler kenti zenginlestiriyorlar ama ayni zamanda da belirli bir faideciligi de beraberlerinde getiriyorlar. sonuc olarak bakimsiz, ucuz moteller; ucuz ve cok kotu yemekler bir anda--cok hakli sebeplerle-- populerlesebiliyor.

    "kuzeyin venediği", "karların babili", "batı kapısı", "rusyanın inci tacı", "devrimin beşiği" olarak da bilinen bu şehirde fyodor dostoyevski efendinin dediği gibi insan nasıl bunalıma girip de trip arabilir sağa sola? böyle nadir şehirleri görmekte faide var, hem de hemen dibimizdeyse hele...
  • gönül isterdi ki burası ile ilgili yok şu müzeye gidin, yok bunu yemeden dönmeyin, şu otelde kalın falan demek ama diyemeyeceğim. gitmeyin, sakın gitmeyin. bağımlılık yapıyor.

    rusça dışında hiçbir dil bilmeyen insanların yardıma ihtiyacın olduğunda yardım etmek için can atması, baktığın insanın "ne bakıyon lan" demeyip sana bakıp gülmesi, şehrin inanılmaz güzel dizaynı, barda bira söylediğinde yanına gelen hediye tekilası, dans ederken yanına yanaşan senle senkronize olan ay parçası, sen ne iş yapıyorsun-kaç para kazanıyorsun yerine, hayatta nelere değer veriyorsun,ne okuyorsun diye soran insanları geçirdiğim 10 günün ufak bir özetiydi.

    beyaz gecelerde gittiğimden belki de çok bağlandım ben buraya. istanbul'a döndüğümde ağladım, sonraki bir kaç gün ufak ufak krizler geldi yine özledim,ağladım.

    önceki hafta gelen hediye uçak bileti ile düşünmeden buraya gitmek istedim hatta bileti bile bastırdım ama gel gör ki hayat gerçekten boktan, biletim olmasına rağmen evi terkedip 5 parasız kaldığım için gidemeyeceğim. son bir aydır beni ayakta tutan hayaldi, katya'ya sarılıp neva'yı izlemek, o esnada borodin'den polovtsian dances dinlemek. bu kez çok yaklaşmıştım ama yine olmadı. bu kez daha iyi yenildim.
  • mutlaka gidilip görülmesi gereken bir şehir. şehri gördüğünüzde deli petro'nun aslında "dahi" olduğunu anlayacaksınız. her yeri hesaplanmış, her yeri ince ince işlenmiş şehir inşa edilirken. mutlaka gezilmesi, görülmesi gereken yerler belli;

    öncelikle konaklayacağınız yer ya nevski prospekt çevresinde olsun ya da oraya metro ile ulaşımı kolay bir yerde olsun. gezmek isteyeceğiniz yerlerin çoğu zaten bu caddede veya caddenin çevresinde olacak. yalnız istasyonun olduğu kısımdan uzak durmakta fayda var.

    aziz isaak katedrali, kazan katedrali, voskresenia khristova kilisesi, ermitaj müzesi, peter ve paul katedrali, saray meydanı, tarihi askeri topçu müzesi, singer binası, avrora kruvazörü mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. buraları gezerken arada başka başka bir çok yeri de kendiniz keşfedeceksiniz. belli başlı bu yerleri gezerken gerek tarihi köprüler, gerekse neva nehri ve kanallar sizi zaten büyüleyecek. kanallar ve nehir donmadıysa mutlaka tekne turu yapın, gece yapılanı daha hoş oluyor. ayrıca nevski çevresinde atlı hatunlar dolaşıyor, onlarla da bir tur atabilirsiniz. ayrıca biraz uzak olmasına rağmen imkanınız varsa ruslara ait şatafat hakkında daha fazla fikir sahibi olmak için petergof ve çar kasabası da mutlaka görülmeli.

    nevski caddesi ve çevresini mutlaka yürüyerek gezin, şehrin iç kısımda kalan yerlerini gezerken mutlaka metro kullanın taksi için ayrıca para vermeye gerek yok. kanallar sebebiyle metro şehrin epey altına inşa edilmiş ve beş hattan oluşuyor, ağırlıklı olarak yeşil ve mavi hattı kullanacaksınız. yine de bir metro haritası almakta fayda var çünkü aktarma yapmanız gerekebilir. aktarma yapmak ücretsiz, ve metro jetonu 28 ruble. metrolar gece 12'de kapanıyor. metro'ya yetişemezseniz ya da metronun gitmediği bir yere gidiyorsanız taksi kullanmanız gerekebilir. taksi demişken bu şehirde herkes taksi aslında, elinizi kaldırdığınızda her an bir x5 ya da 520i sizi götürmek için durabilir, şöförü de enfes bir hatun olabilir, bu sizi şaşırtmasın. sizi alan araba eğer üst sınıf bir arabaysa genellikle para almıyorlar, orta sınıf arabalar ise taksinin yarı fiyatına sizi gideceğiniz yere kadar bırakırlar. yani dışarıdan soğuk gözüken insanlar aslında çok yardımseverler.

    yemek kısmına gelirsek, borş çorbasını, deniz mahsüllerini ve strogonof'u herhangi bir restoranda mutlaka deneyin, onun haricinde nevski üzerinde acil atıştırmalarınız için bulunan mc donald's, burger king ya da kfc'ı deneyebilirsiniz. ben ille de yemek yemek istiyorum derseniz cadde üzerindeki market palace size çok fazla ve lezzetli çeşit sunacaktır, aperatif olarak da subway'i deneyebilirsiniz. neva üzerinde yemek yemek isteyenler ocean restoran'ı deneyebilir, porsiyonlar küçük fakat çok lezzetli. ben türk yemeklerine hasret kaldım diyenler de lokanta olarak efes istanbul ya da antalya'yı tercih edebilirler. saydığım yerlerin efes istanbul ve ocean hariç hepsinde fiyat makul.

    şehirde ingilizce konuşulmuyor pek, ingilizce olarak anlaşabileceğiniz insanlar genellikle genç nüfustan oluşan kesimin dişi versiyonları, onlar da aşırı yardımsever, size gideceğiniz yere kadar eşlik edebilirler. bunun haricinde kolay kolay ingilizce anlaşamayabilirsiniz. ama bu anlaşamayacağınız anlamına gelmez, bir şekilde orta yol bulunuyor.

    mekanlar demişken, ne amaçla gideceğinize göre mekanlar değişiklik gösteriyor. dumskaya'da her yer mekan oraya gidip fidel ya da dacha'yı tercih edebilirsiniz. ben hem eğleneceğim hem de olur ya belki biri ile tanışırım amacı taşıyorsanız xxxx'lerden birini tercih etmelisiniz. coyote ugly ve rossi club gerek şovları gerek ortamı ile gerçekten sizde güzel tat verir, yalnız birine coyote ugly'i tarif etmeniz için gatkiy koyot demeniz gerekmekte, dipnot olarak geçmek istedim. maç izlemek ve bira ile takılmak isteyenler için de o'holigans idealdir. tüm bunlar haricinde ben illa ki striptiz izlemek/yaptırmak istiyorum derseniz maximus var, 100 dolar gibi bir fiyatla özel odaya geçebilirsiniz.

    alışveriş yapmak için çok çeşitli seçenekleriniz var, nevski caddesi ve çevresinde bir ton alışveriş yapacak yer bulsanız da hediyelik eşya için ana adresiniz voskresenia khristova kilisesi'nin karşısındaki pazar olmalı, oraya gittiğinizde de etikette ne yazıyorsa yarısını verin, sıkı bir pazarlıkla aslında hediyelik eşya alışverişinin ne kadar ucuz olduğunu görebilirsiniz, bunun haricinde içki, sigara ve çikolata almak için şehrin dışındaki okey'e gitmeniz gerekmekte, metro ile ulaşabilirsiniz. russki standart ve türevlerini ayrıca sigaraları ve çikolataları marketlerden çok daha ucuza bulabilirsiniz.

    konaklama, gezi, ulaşım, yemek, eğlence ve alışveriş ile ilgili bilgileri verdikten sonra dikkat edilmesi gereken diğer hususlara değinmekte fayda var;

    pasaportunuzu yanınızda taşıyın ve polis dahil kimseye vermeyin,
    azeri taksicilerden uzak durun. onlar her zaman sizi komisyon aldığı mekana yönlendirir,
    sokakta para saymayın ve hırsızlığa karşı temkinli olun,
    sokakta pek türkçe konuşmayın. zira türkçe, ingilizceden çok daha yaygın olarak biliniyor,
    dolar ya da euro kullanmayı denemeyin. change office bulun ve paranızı ruble'ye çevirin,
    ufak bir harita bulundurun,
    mekan girişlerinde içeriye alınmadığınızda hır gür çıkartmayın, bahşiş verir gibi bir para teklif edin, olumsuz bir hava alırsanız teşekkür edip uzaklaşın,
    buradaki hatunları türkiye'ye tatile gelenlerle karıştırmayın, sıcak olmaları illa ki işin otel odasında biteceği anlamına gelmiyor,
    mutlaka sıkı giyinin. onlar alışkın ama siz değilsiniz,
    marketlerde içki satışı akşam 10'da sona erer ve ertesi gün 11'e kadar içki alamazsınız. almak için ısrar etmeyin,
    kiril alfabesini mutlaka öğrenin. tabelalarda size çok lazım olacak,

    bir de bu şehrin güzelliğine, mükemmelliğine aldanmayın aslında nice acılar barındırıyor içinde. 311 yıl önce binlerce insanın ölümüne sebep olan uğraşlarla bataklıklar kurutularak kurulan bu şehir, 70 yıl önce de yaklaşık 900 gün süren kuşatma ve bitmek bilmeyen bir bombardıman geçirdi. günümüzde görülen binaların birçoğu savaştan sonra neredeyse aynı formunda yeniden inşa edildi, ve kuşatmada yaklaşık bir milyondan fazla sivil öldü. şehrin en canlı ve şaşalı yeri olan nevsky caddesinde, leningrad kuşatması döneminden kalma "grajdane! pri artobstrele eta storona ulitsy naiboleye opasna" yazılı bir anıt tabela bulunmakta. bu tabelada tam olarak;

    "vatandaşlar! caddenin bu tarafı bombardıman sırasında en tehlikeli yerdir" yazar.

    ben 90 yaşında bir gazi ile tanıştım, ve ondan kuşatmanın hikayesini dinleme şansım oldu. bana almanlar'ın eline geçmemesi için tarihi eserleri tren ve kızaklarla moskova'ya gönderdiklerini, son tren istasyonu da bombalanınca kalanları korumak için nasıl gömdüklerini, şehirdeki yiyecek kaynaklarının tükendiğini, sokakların günlerce aralıksız bombalandığını, ölüleri bile kaldıramadıklarını ve bunun gibi birçok savaş ile ilgili olayı anlattı. gezdiğiniz şehrin sadece güzel eğlence mekanlarından, şahane mimari yapılardan ve müzelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda inanılmaz bir tarihe sahip olduğunu ve üç yıl boyunca almanlar'a geçit vermediğini de bilin, öğrenin.
  • şehir sakinlerinin 'piter' şeklinde kısalttığı şehir adı.

    gidildiğinde illa örülmesi gereken yerler:
    nevskiy prospekt
    ermitaj (her ayın son perşembesi beleş, ama o zaman da bi sürü okul, öğrenci getirmiş oluyo bıcır bıcır)
    kazanskiy katedrali
    kan üstündeki bazilika (kazanski nin karşısından devam eden sokaktan bakılınca görülen ve moskova da da büyüğü bulunan meşhur yapı)
    russky muzey (her tür müze geleneğine rağmen ptesi leri açık olup salıları tatil)
    st isaac katedrali (hemen arkasında da meşhur bronz atlıyı da es geçmemeli)
    ve kale elbette (bir ada üzerine kurulu içinde zindanlar, müzeler ve çarların mermer lahidlerinin bulunduğu bir kilise var)
    avrora
    petergof (peterhof), altın heykeller den oluşan çeşmeler, çarın yazlık sarayı ve onun bahçesi (orman)

    pelmeni üstü smetana ve borş çorbası gibi yemekler de yerel rus yemeklerinden yenebilir olanlar... (universam dedikleri bildiğimiz marketlerde de deniz ürünleri filan çok ucuz oluyo, kalamar karides vb.) bir de migros uzantısı 'ramstor' ları var, türkçe konuşarak baklava alabilirsiniz. nevskinin başlarında, kesen sokaklardan birinde sizi türkçe konuşan garsonların karşılayacağı bir de antalya restoran var. yerel rus yemekleri içinse yine nevski üstünde yolki-palki biraz pahalı olmakla beraber tavsiye edilir. lüks bir rus tarzı akşam yemeği ve revü için ise troika zaman ayırmaya değer.

    yazın özellikle beyaz geceler de gidilmesi önerilir ki nitekim güneşin bir türlü batmaması gibi kışın güneşin bir türlü doğmamasıyla insanı depresyona sürükler.

    kışın deniz donduğunda bir sürü arabanın deniz üstüne çıkıp yarış yaptığı ve bu yüzden bir çok insanın öldüğü şehir. puşkin(kasaba) e giden yoldaki ağaçlarda, orada ölenlerin anısına çiçekler bırakılan şehir, kadınların ve erkeklerin çok güzel olduğu, her köşede tarkan çalan, havanın ısınmasının en ufak belirtisinde insanların kıyafetlerini atıp çıplak gezdiği şehir, içki masasında sessizlik olan her an için 'bir polis doğdu' denilen şehir, sevdiğim şehir her seferinde yeniden gitmeyi dört gözle beklediğim şehir, köprüler şehri, sankt-peterburg
hesabın var mı? giriş yap