• 20-62 bitirdikleri, gregg popovich'in takımın gm'i olarak head coach'u kovup kendini head coach yaptığı ve sonrasında da draftın ilk sırasından tim duncan'ı seçtikleri 1996-97 sezonundan beri 19 sezon geçti.

    san antonio spurs 19 sezondur, üst üste, en az 50 galibiyet alarak play off'lara katılmaya hak kazanıyor.* *

    son 27 sezonda 26 kere playofflara katılmaya hak kazandılar.

    bu 27 sezonda gösterikleri en iyi performans 63-19 ve şu an 50-9 ile devam ediyorlar.
    son 23 maçlarında 10 mağlubiyet almazlarsa (bence yer yarılsa en fazla 5 tane alırlar) gelmiş geçmiş en iyi regular season istatistiklerini yapacaklar.
    şükür golden state warriors rüzgarı bu kadar şiddetli esiyor da kimse spurs'e dikkat etmiyor.
    ki adım gibi eminim onların da hoşuna gidiyor bu durum.

    belki boston celtics ve los angeles lakers kadar şampiyonlukları yok ve bu sebeple o kadar popüler değiller. (hatta new york knicks ve chicago bulls kadar bile popüler değiller)
    ama benim şahsi görüşüm nba'de hiç bir takım san antonio spurs'e gösterilen saygıdan daha fazla saygı görmemeli.

    duncan ve popovich'in olmadığı gün sessiz sedasız oyundan asla yeri dolmayacak kocaman bir parçası eksilecek.
  • "built" in de, "bought" un da ne olduğunu bilen, kimsenin de öğretme terbiyesizliğine girişemeyeceği takımdır. "kim kaç paraya oynuyor", "hangi takım sözleşmelere daha çok para veriyor" değildir mesele. kadronun temel parçalarının takıma nasıl kazandırıldığıdır.

    inşa edilmenin ve satın alınmanın ne demek olduğunu size göstereceğim.

    satın alınmış, parayla kurulmuş olan miami heat'in ana parçalarının draft'tan seçilme sıralarına bakalım:

    lebron james: 1. sıra (2003 - cleveland)
    chris bosh: 4. sıra (2003 - toronto)
    dwyane wade: 5. sıra (2003 - miami)

    buna takımdaki görev adamları ray allen (96 - 5. sıra), shane battier (2001 - 6. sıra) ve greg oden (2007 - 1. sıra)'ı da eklediğimiz zaman miami'nin aslında draft'ların en tepesinden seçilen oyuncuları kadrosuna istifleyen bir takımdan başka bir şey olmadığını görüyoruz. hatta bahse girerim, kadrosunda, draft'ta ilk 10'dan seçilen en çok oyuncu bulunan takım, miami'dir.

    ek: heri potir, michael beasley'nin de bir 2. sıra seçimi olduğu hatırlattı, teşekkürler.

    buna karşın san antonio spurs'ün önemli oyuncularının seçildiği sıralara bakarsak:

    tim duncan: 97 - 1. sıra
    kawhi leonard: 2011 - 15. sıra
    tony parker: 2001 - 28. sıra
    danny green: 2009 - 46. sıra
    emanuel ginobili: 1999 - 57. sıra
    patty mills: 2009 - 55. sıra

    bu ne demek? nba'deki oyuncu transferi sistemini, spurs'ün sloganını üretenlerden daha iyi bildiğini zanneden herifler olduğunuza göre, her şeyi tane tane, bilal'e anlatır gibi anlatmam gerek. bu şu anlama geliyor:

    yukarıda ismi geçen oyuncular spurs'ten ayrılmaya karar verse, diğer 29 takım da peşlerinde sürünür ve takımın hiç değilse 2. ana parçası yapmak için götlerini bile satarlar. ama nba'e adım atmadan önce ne kadar müthiş bir oyuncu olduğu tüm dünya tarafından fark edilen ve 97 draftında 1. sıra hakkını kazanan takımın seçeceği kesin olan duncan hariç hiçbir oyuncu, spurs onlarla çalışmayı seçtiği sırada, diğer takımların dikkatini çekememiş, kendilerini gösterememişti. san antonio'nun kıymetli scout'ları yıllarca bu oyuncuları gözlemledi, onların san antonio'nun çalışma disiplinine, iş ahlakına uyum sağlayabileceğinden emin olduktan sonra onları takıma kattılar.

    bu kılı kırk yaran araştırmalar, diğer takımların scouting'inden kesinlikle çok daha titiz olan gözlemler sonucu, 99 yılında, amerika şampiyonası ikinciliği dışında başarısı olmayan, kimsenin istemediği sıska, çelimsiz ama yürekli, beyaz ama atik arjantinli bir çocuğu sondan ikinci sırada seçti. o çocuk avrupa kariyeri boyunca italya ligi şampiyonluğu, euroleague şampiyonluğu ve amerika kıtası şampiyonluğu, euroleague ve italya ligi mvp ödüllerini kazandı. onun bu seviyelere çıkabileceğini herkesten önce san antonio spurs gördü ve onu, 2005 yılının şampiyonluk maçının son saniyelerinde fark erimişken, bomboş smacı vurup jeneriklere geçmek yerine potaaltını turlayıp süreyi eriterek takımını şampiyonluğa taşıyabilecek bir adam haline getirdi.

    san antonio spurs olmasa, tony parker da olmazdı. özellikle 2003 ve 2005 şampiyonluklarında performansı çok sorgulanan ve hala bazı kritik maçlarda ortadan kaybolsa da her geçen yıl oyununa bir şeyler katmış olan parker, popovich sayesinde bu günlere geldi. 19 yaşında gencecik bir toyken popovich'in eline düştü ve kendisinde yıllarca ısrar edilmesinin karşılığını hem kendisi, hem de spurs aldı. bugün all-star seçilebilen, önderlik ettiği milli takımını avrupa şampiyonluğunu kazandırabilen, mvp adayları arasında gösterilebilen bir oyuncu ise bu, spurs camiası sayesindedir.

    san antonio spurs organizasyonunun büyüklüğü, duncan liderliğinde asla taviz verilmeyen takım içi disiplin, her oyuncunun zaaflarının ve güçlü yanlarının iyi bilinmesi, patty mills, gary neal, danny green, george hill gibi oyuncuları her takımın seve seve kadrolarına katacağı önemli silahlara dönüştürdü. kariyerlerinin sonuna gelmiş robert horry, brent barry, steve kerr gibi isimler, şampiyonluk yolunda çok kritik maçlar çıkardılar. yeri geldi bütün sezon kenarda oturup ölüm kalım maçında oyuna girdiler ve 4/4 üçlük atıp turu kazandırdılar, yeri geldi tim duncan'ın elinin titrediği anda masaya yumruğu vurup, 17 dakikada 21 sayı attılar. charlotte bobcats'ten gelen boris diaw bile olanca göbeğine rağmen sahada savaşıyor, herkesin pes ettiği anda liderliği alıyor, gerektiğinde lebron'la, gerektiğinde ibaka'yla boğuşuyor, penetrelerle adamını geçebilecek kadar hızlanabiliyor ve oyun zekası ile spurs'ün pas trafiğine rahatça ayak uydurup oyunu yönlendirebiliyor. san antonio spurs'e gelen çoğu oyuncunun performansının canlanması, spurs'ün "rehabilitasyon merkesi" diye anılması boşuna değildir.

    san antonio spurs, kimsenin inanmadığı, draft'ta gerilerden seçilen tevazu sahibi güzel adamlarla herkesin gıpta ederek izlediği bir takım oluşturmuş, genel menejerimiz rc buford, koçumuz gregg popovich ve efsanemiz tim duncan'ın temellerini oluşturduğu saygın bir organizasyon yaratmış, kusursuza en yakın basketbolu oynayan bu takımı "inşa etmiş", yıllarca başarıdan başarıya koşmuş, bu sezon da herkesin birbirini yediği "ölüm konferansı" vahşi batıda en güçlü rakiplerini eleyerek bir kez daha finale çıkmış ve kupalarla, şampiyonluklarla ölçülemeyecek adı konulamayan bir büyüklüğe sahip olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.

    miami ise kadrosuna, draft'ta ilk 6'dan seçilen 7 oyuncu doldurmuştur. bu oyunculardan sadece wade, rüştünü miami'de ispat etmiştir. diğerleri ise miami'nin gelişimine hiçbir katkı sağlamadığı, sağdan soldan toplanmış, "satın alınmış" oyunculardır. miami'nin muhtemelen, iki sene sonraki draft'ın gizli yıldızları hakkında hiçbir fikri, veya başka takımların gözden kaçırdığı potansiyelli genç oyuncuları keşfetme gibi bir derdi yoktur ve olmayacaktır. onlar en fazla, lebron'un etrafına daha pahalı bir takım kurmaya bakarlar. bu sezon da kendi kendini imha eden indiana dışında hiçbir ciddi rakibi olmayan, charlotte bobcats'in bile play-off'a girebildiği bir doğu konferansında, elini kolunu sallaya sallaya, finale çıkmışlardır.

    işte built ve bought arasındaki fark budur.

    san antonio spurs'e bok atmak kimsenin harcı değildir. haddinizi bileceksiniz.
  • çekiçle bayıltıp,orağı soksan daha az acı çekerdi diğer takımlar. bu nasıl kadro!
    ilk önce lamarcus aldridge'i ikna edip daha sonra david west'i yıllık 12 milyon$ lık kontratından vazgeçmeye ikna ederek 1.6 milyonluk veteran kontratına razı bıraktılar. az kaldı lebron james'i yol+yemek kontratı ile ikna etmelerini bekliyoruz!

    (bkz: açmayın dedeler)
  • 2019’da playoff yapması bile mucizeyken bazı nba dehaları tarafından pop gitsin denilen takım. ulan pop olmasa bu yıl batıda 10-12 arasında kalırdı bu takım nerenizle izliyorsunuz bu oyunu.
  • 20 sene boyunca tarihin belki de en büyük hanedanlığını kurmuş takım için her sene sonuncu olup nasıl nba'de barındığı sorulmuş takımdır.
  • built vs bought muhabbeti yapan kişiler için söylüyorum. şu takım bugün lamarcus'u alabildiyse bu da built olayı sayesindedir. green'in sadece nyk ile görüşüp, spurs ile görüşmenin ilk anında imza atıp çıkması. sonrasında instagramda yazdıkları, duncan ve manu'nun alabileceklerinden çok daha az kontrata imza atacağı-kaldı ki duncan hala ligin en elit pflerinden biri, bunu daha clippers serisinde gösterdi- da gösterecek. 2-3 takım gezip, egoları törpülenemeyen adamlar olsaydı bu oyuncular asla bu fedakarlıkları yapmayacaktı ve spurs ile lma'nın ismi hiç geçmeyecekti. built olayı lma transferinin önünü açtı. kaldı ki takımda varsın bir tek lma built olmasın. duncan baba hakettiği yer olan jordan'ın yanına bu sene kazanacağı şampiyonluğa erişecektir, kimsenin şüphesi olmasın. her şey canımız kanımız duncan ve manu'nun vedası için, ikisini de robinson'u nasıl şampiyonlukla uğurladıysak öyle uğurlayacağız. kimsenin şüphesi olmasın, daha fazlasını da hakediyorlar.
  • hayatta mutlak olan seyler: olum, vergi ve spurs'un normal sezonda 50 galibiyeti gecmesi.
  • üst üste 16. sezonda da 50 galibiyet elde etmesine dair birkaç ilginç not:

    -spurs'ün 16 sezonluk rekoruna en yakın derece 12 sezon ile los angeles lakers'a aitmiş.
    -rekor 1998 nba lokavtından sonraki sezon başlıyor. lokavt sezonu zaten 50 maç sürmüştü ve spurs o sezon 37 maç kazanmıştı. lokavttan bir önceki sezonda da spurs 50 galibiyetin üstüne çıkmıştı. yani lokavt olmasa çok büyük ihtimal rekor 18 sezondur, 97-98'den beri devam ediyor olacaktı. tim duncan'ın kariyerinin başladığı sezondan beri.
    -kötü geçen 2009-2010 sezonunda spurs 50 galibiyet alarak seriyi kıl payı devam ettirdi. ayrıca 2011 lokavtından dolayı 66 maç oynanan sezonda da 50 galibiyet almış ve kısalan sezona rağmen bu istatistiği sürdürmüştü.

    üst üste 16 sezon boyunca 50 galibiyetin üstünde alma. üst üste 18. sezon play-off'a kalma. ve duncan'ın 18. sezonu. her şey duncan'la başlıyor kısacası. muhteşem bir adam. the big fundamental. efsane. kral. reyiz.
  • popovic, kawhi 'küstüm oynamıyorum' diyene kadar her sene kafaya oynamış, hatta kawhi'ın olmadığı sezon bile, qral'ı bi güzel süpüren gsw'den maç almayı başarmış bir koç. bu adam seneye emekli olacak, emekli olacağını bile bile, 'basketbol oymayalım, mücadele etmeyelim, yatalım' diyecek hali yok. e spurs organizasyonu bu adamdan önce şampiyonluk kazanmadı, popoviç ile 5 şampiyonluk kazandı, son 15 senenin ligi yapılsa, en çok maç kazanan organizasyonunu oluşturdu, emeklilik hediyesi olarak bu kadarını da hakketsin.

    (bkz: nba takipçisinin de gerizekalısı böyle oluyormuş)
  • spurs'ün sistemi bugüne dek draft üzerine kuruluydu. çatıyı, sisteme uyacak potansiyeli taşıyan oyuncuları bulup sisteme adapte etmek üstüne kurmuşlardı. draft dışında ufak tefek hamleler yapar, avrupa pazarına da ilgileri hep olurdu popoviç'in sistemi dolayısıyla.

    şimdi takımın omurgasını oluşturan oyuncuları emekliliğin kapısına dayanmışken iki free agent aldılar diye built-bought kanalında frekans değiştirdiler imaları yapılıyor. spurs'ün neredeyse 20 yıla dayanmış planlaması ve stratejisi olmasaydı aldridge örneğinde olduğu gibi, oyuncunun kapısında yatan lakers organizasyonuna dönmeleri işten değildi. son 10 sene içinde hortlamış süper yıldız doluşturma modasında geleceklerini düzgün planlayamayan, zırt pırt koç değiştiren, habire kısa kontratlarla sezonu kurtarma telaşına düşen bir takım olmadıklarından artık ginobili, duncan ve hatta parker gibi dedelerin belkemiğini oluşturduğu bir takım olmalarına rağmen diğer oyuncuların gitmek için can attığına, west örneğinde olduğu gibi 10 milyon dolardan vazgeçerek kontrat yaptığına şahit oluyoruz.

    spurs, duncan ve ginobili'nin emekliliğin kapısından döndüğü sezon ertesi vedalaşmadan önce hem oyuncularına, hem taraftarlarına son bir yüzük armağan etmek istiyor. ilk kez free agent piyasasına girip ortalığı dağıtmalarında dahi, süper yıldız değil düzene cuk oturacak eklemeler yaptılar ki veda sezonu olacağı kesin olduğundan gayet doğal ve makul hamleler bunlar.

    özetle spurs halen bir "bought" meraklısı değil. halen planlanmış, inşa edilmiş bir organizasyon. zaten transfer meraklısı olsaydı, bugün aldrige ve west'e yemek ısmarlamaktan başka bir şey sunamazlardı.
hesabın var mı? giriş yap