• musluman olmadan onceki inancimiz; belki de saman olarak kalsak teknolojide de sanatta da mimaride de felsefede de bugunku en buyuk ulke olabilirdik dedirten bir buyuk soru isareti.
  • anadolu dağlarında hala yaşayan...

    köyümüzde bir kadın vardı, "kutmulu" derlerdi. kutmu bir kumaş cinsi, taa genç kızken gelinliği mi nedir, kutmudanmış da, kutmulu demişler adına, öyle kalmış. biz pirliğini biliriz, 80-90 yaşlarındaydı. geçenlerde vefat etmiş.

    vefat etmiş ya, bizim bir akrabayı çağırmış ölmeden evvel. "oğlum" demiş, "beni yaylaya bir elet (götür) hele." götürmüş bizimki.

    teyzem önce pınardan su içmiş, sonra helalleşmiş. "pınar, çok suyunu içtim, hakkını helal et." sonra varmış yaylanın ulu ağacının altına, ağacı okşamış, "ağaç" demiş, "gölgende çok oturdum, hakkını helal et." taşa dönmüş, "senin üstünde çok türkü çığırdım, hakkını helal et."

    yayladan gelene kadar her taşla, kuşla, ağaçla, çiçekle böyle helalleşti diyor. en son evine gelmişler, hayır dua edip yollamış. ertesi gün de ölüyor işte.

    akrabam bunu anlattığında, aklıma roux'nun türk tasviri geldi. evet, asya bozkırındaki şaman dedenin torunları, müslüman olsalar da bugün hala kesecekleri hayvanı önce okşarlar. "seni yemek zorundayım, affet bizi" der gibi. hatta gerçekten af dileyen olur.

    işte bugün tahtacı türkmenleri hala kestiği ağaca teşekkür ediyor, dua ediyor, ondan af diliyor. https://www.dailymotion.com/video/x5ojnre

    dağ ile, taş ile, ağaç ile helalleşen bir kültürün varisi olduğum için çok mutluyum.
  • türklerin, araplarla karşılaşıp kılıç zoruyla müslümanlığı kabul etmeden önceki inanç sistemi.
  • şamanizm din değil öğretidir. insanın hayatı, yaşadığı doğayı anlama ve uyumlu-huzurlu , üretken yaşamasına yönelik öğretilerden oluşur...

    şamanizm hakkında belgeseller: son şaman, the sacred science, down to earth with zac efron (bölümü hatırlamıyorum)

    şamanizmde önemli olan üç öğe; doğa, ruh ve insan‘dır.

    "şaman olabilmek için belirli bir bilgi birikimi ve eğitimin de olması gerekir. şaman olmaya aday olanlar şaman olmadan önce bir takım eğitimlerden geçirilirler.

    şamanizmde bakış açısı bambaşkadır:

    *insan, dünya’yı tüm diğer varlıklarla ve hepsiyle bir biçimde iletişimde olarak paylaşır.

    *her şey birbirine bağlıdır. hiçbir şey diğer şeylerden ayrı ve izolasyon içerisinde var olamaz.

    *her canlının kendisini var edici gücü kendi içerisinden gelir.

    *kendi iç alanınızı – herhangi bir zaman diliminde, herhangi bir yerde huzurun bulunacağı o özel dünyayı keşfetmek.

    *özel dünyadan başka boyutlara, var oluş boyutlarına göz atmak

    *farklı perspektiflerin coğrafyasından edinilen bilgileri ve deneyimleri sonradan fiziksel boyuttaki bilinç ile çözümlemek

    *açığa çıkmamış kendi potansiyellerini keşfetmek ve yeteneklerin farkına varmak
    yaratıcılığı geliştirmek

    *kendi hayatının denetimini kendi ellerine alarak koşulların esiri ya da kurbanı olmaktan uzaklaşmak

    *evrenin doğal güçleriyle uyumlanmak

    bir şaman öğretisi şöyle der:

    doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz...
    nehirler kendi suyunu içemez.
    ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
    güneş kendisi için ısıtmaz.
    ay kendisi için parlamaz.
    çiçekler kendileri için kokmaz.
    toprak kendisi için doğurmaz.
    rüzgar kendisi için esmez.
    bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.
    doğanın anayasasında ilk madde şudur:
    her şey birbiri için yaşar!
    birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur...
    eski çağlarda yürürlükte olan bir anlayıştı bu.
    bütünlüğü anlatırdı, özü iki cümleydi:
    "ben, biz olduğumuz zaman ben olurum."
    "ben, ben olduğum için sen, sensin."

    şamanlardan bize hayat ile ilgili 30 öğüt:

    1. yolda yürürken bulduğun bir kuş tüyünü eve getir, bir vazoya koyabilir, asabilir ya da rafta bulundurabilirsin. bu cennetten sana gelmiş güçlü bir tılsımdır. bu tarz ruhlardan size verilen işaretleri farketmelisiniz.

    2. nehirlerden taş topla. büyük güç ve enerjileri vardır.

    3. tüm gücünle diğer insanlara yardım etmeye çalış. eğer mutluluk veremiyorsan en azından zarar verme.

    4. zorluklar birer formalitedir. ciddi zorluklar, daha ciddi olsalar bile hala formaliteden ibarettir. gökyüzü oradadır, bazen bulutlarla kapanmış olsa bile bazen biraz çaba göstererek, mesela bir uçağa binerek aynı mavi gökyüzüne ulaşmak mümkündür. herkese barış!

    5. bir hayale ulaşmak için bazen tüm gereken bir adım atmaktır. zorluklardan korkmayın, her zaman vardırlar ve olacaktırlar. hepinize amaçlarınız doğrultusunda temiz yollar!

    6. ahlaki olarak önceliğiniz başka birine zarar vermemek olmalıdır. bu prensip oldukça güçlü olmalıdır. sadece şöyle düşünün: “hiçbir zaman hiç kimseye zarar vermeyeceğim.”

    7. canlılar için bir mutluluk kaynağı olabilirseniz siz kendiniz en mutlu olursunuz. ve başkalarına acı çektirirseniz siz kendiniz de acı çekersiniz. düşünün!

    8. günde en az bir saat sessizliğe zaman ayırın. buna en az iletişime olduğu kadar ihtiyacınız var.

    9. sevebilme yeteneği dünya üzerindeki en önemli yetenektir. herkesi sevmeyi öğrenin, düşmanlarınızı bile.

    10. akarsulara çöp atmayın. asla! suyun ruhu çok sinirlenebilir. ruhu yatıştırmak için ekmek, süt yada para atabilirsiniz.

    11. genelde geçmişimizi “altın çağ” ya da “altın günler” olarak adlandırırız. bu bir hatadır. hayatımızda yaşanan her an tam olarak altın çağdır.

    12. mükemmel bir din ya da inanç yoktur. kötü bir din de yoktur. tanrı bir tanedir. istediğinize dua edebilirsiniz ancak şu emirleri unutmayın: dürüst yaşa, atalarına saygı göster, ve sev.

    13. eğer dünya’yı değiştirmeyi amaçlıyorsan önce kendini değiştir. aşkın ve keyfin enerjilerini öğren. bunlar bir insanın kilit anlarıdır. gülümsemek, kahkaha ve keyif almanın çok büyük güçleri vardır. bunu bir defa öğrendikten sonra kendinize sevginin kapısını açacaksınız.

    14. oldukça güzel bir deyiş vardır: veren eli kısıtlı görme. eğer mümkünse zayıf ve ihtiyacı olanlara para ver. miktarı önemli değil ancak vermiş olmak önemlidir.

    15. hayat çok kısadır. bunu gözyaşları, kavgalar, küfür ve alkol ile çarçur etme. iyi şeyler yapabilir, çocuk yetiştirir, dinlenir ve daha fazla mutluluk verici şeyler yapabilirsiniz.

    16. eğer sevdikleriniz size suçlu olmadığınız bir şey için kızdılarsa onlara sıkıca sarılın, ve onlar yatışıncaya kadar onları bırakmayın.

    17. ruhunuzda bir sıkıntı bir tükenmişlik hissediyorsanız şarkı söyleyin. kalbiniz hangi şarkıyı söylemek istiyorsa. bazen o da konuşabilmek ister.

    18. her zaman hatırla: doğru din, doğru inanç ya da en becerikli şu veya bu inancın din adamı yoktur. tanrı birdir. tanrı dağın tepesindedir. farklı din ve inançlar bu tepeye ulaşmanın farklı yollarını sunarlar. kime istersen dua et, ancak bil ki senin asıl amacın günahsız olmak değil, tanrı’ya ulaşmaktır.

    19. eğer bir şey yapmaya karar verdiysen kendinden şüphe etme. korku seni kendinden ve doğru yoldan saptırmaya çalışacak. çünkü bu kötülüğün ana silahıdır. eğer ilk defada başaramadıysan ümidini kaybetme. her küçük zafer seni daha büyüğüne yaklaştırır.

    20. hayatta çok önemli bir şeyi hatırla. herkes hakettiğini bulur. problemlerin ruhuna ve düşüncelerine girmesine izin verme böylelikle problemler vücuduna da ulaşamaz.

    21. hayat sana yüzünü ya da başka bir tarafını çevirmiş olabilir. ancak sadece çok az kimse aslında hayatı çevirenin gerçekte kendisi olduğunu anlıyabilir. diğerleri hakkındaki tüm kötü düşünceleriniz size geri dönecektir. kıskançlık da en sonunda size geri gelecektir. buna neden ihtiyacınız var? sakin ve ölçülü yaşayın. kıskanç olmak iyi bir şey değildir ve hiç gerek de yoktur. bu adamın büyük bir arabası varsa bu onun yüzünü daha güzel yapmayacaktır. altın aslında kirli bir metaldir. kıskanç olmaya ihtiyaç yoktur. daha fazla gülümseyin ve yabancılar da size gülümseyecektir, hem de sevdikleriniz ve tüm hayatınızla beraber!

    22. size saygı gösterilmesini istiyorsanız başkalarına saygı gösterin. iyilik için iyilik, kötülük içinse bu kötülüğü yoksaymak yapılacak en doğru şeydir. sizi kötü yapmaya çalışan biri onu yoksaydığınız için kendini gerçekte daha kötü hissedecektir.

    23. içmeyin. hiç içmeyin! alkol vücudu, beyni ve ruhu öldürür. eğer şamansanız veya ruhsal bir insansanız içerek bir süre sonra tüm güçlerinizi bitireceksiniz ve ruhlar sizi cezalandıracaktır. alkol gerçekten de öldürür, aptalca şeyler yapmayın. rahatlamak için hamama gidin, eğlence için şarkı söyleyin, iletişim ve ortak bir dil bulabilmek için çay için, ve bir kadını daha iyi tanımak için ona şeker verin!

    24. asla pişmanlık duyma! ne olursa olsun bu ruhların isteğiyle olur ve bu her zaman en iyisidir.

    25. hayvanlara benzeyen taşları özel bir tören olmadan yerden almayın. aksi takdirde çok ciddi bir nazara maruz kalırsınız. eğer böyle bir taş bulduysanız ve yanınıza almak istiyorsanız bulunduğunuz yerin ruh efendisine başvurun ve ona bir teklifte bulunun, ardından bu taşı yerde beyaz bir bezle kaplayın ve böyle alın.

    26. güzel bir müziği dinleyerek kendinizi gün içerisinde aldığınız negatif enerjiden arındırırsınız. müzik meditasyon gibidir. sizi kendinize ve hayata geri getirebilir.

    27. kalbinizde her hangi bir baskı olmadan rahat nefes alabilmek için, ağlamayı öğrenin.

    28. eğer durum sizin çözemeyeceğiniz bir hal aldıysa ve hiçbir çıkış yoksa elinizi yukarı kaldırın. ve elinizi sertçe aşağı indirirken “zıkkımın köküne git” deyin. çok güzel bir deyiş vardır: sizi yeyip yutmuş olsalar bile en azından 2 çıkış yolunuz vardır.

    29. kadınlar alışveriş yaparken ailelerinin önlerindeki günlerindeki mutluluğunu satın alırlar. her bir taze, güzel, olgun ve güzel kokan meyve bu ailede mutlu ve sakin bir hayattır. erkek, kendi tarafından kadına para sağlamalıdır. böylece kadın en iyi kalitedeki ürünleri seçebilir. yiyeceğe harcanan paradan kısan bir aile fakirleşir ve mutsuzlaşır. bu kısıntı aslında sevdiklerinin mutluluğundan kısılır.

    30. kendinizi yanlış ya da birşey hakkında üzülüyorken bulursanız, vücudunuzu düzgün ve akıcı hareketlerle bir dans formunda hareket ettirin. kötü enerjinizi yoluna sokup zihninizi çektiğiniz acıdan arındıracaksınız.

    ------------------------------------------------
    şamanlara göre 10 yaşam felsefesi

    1- bedenine saygılı ol.

    2- hatalar yok sadece dersler var.

    3- sen maddeyi yaşayan bir maneviyatsın.

    4- hayat bir sınavdır.

    5- ders sen öğrenene kadar tekrar eder.

    6- hayat bir deneyimleme yeridir.

    7- her şey senin yansımandır.

    8- en iyi an şu andır.

    9- neyi düşünürsen onu hayatına koyarsın.

    10- cevaplar seni kandırır.
  • türkler'in şamanizm'den islamiyete geçişi yüzyıllar öncesine dayansa da günümüzde şamanizm'den kalan birçok adet ve gelenekleri bulunuyor. anadolu bu kadim kültürü gelenek ve göreneklerle bir güzel yoğurmuş kültür mozaiğidir.

    işte onlardan birkaçı:

    * su dökerek uğurlama:
    gidenin arkasından su dökmek eski türkler'deki su kültünün doğurduğu bir adettir.

    * mum yakma, çaput bağlama:
    câmi avlularında mum yakılması, ağaçlara bez ve çaput bağlanması da şamanizm döneminden günümüze aktarılan geleneklerdir.

    * tahtaya vurmak:
    yine, istenmeyen bir olay duyulduğunda tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması da, kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir şaman inanışıdır.
    bazısı amerikalılar'a da geçmiş adetlerdir. geçerken kuzey buz denizi'ndeki bering boğazını kullanmış olsa gerektir. zira amerikalılar da "knock on the wood" deyip 3 defa tahtaya vururlar.

    * kurşun dökme:
    kurşun dökme de şaman geleneklerinden kalan bir âdettir.
    şamanlar bu ritüele “kut dökme” anlamına gelen “kut kuyma” adını vermişlerdi.
    insana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak çok eski dönemlerde uygulanan sihir kökenli bir ritüeldi.

    * kırmızı kurdela:
    loğusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdela şaman döneminden günümüze kadar gelmiş bir adettir.
    bu kurdelanın anneyi ve yeni doğan çocuğu, albız denen şeytana karşı koruduğuna inanılır.
    alevilikte mezarın başına bağlanan kırmızı kurdelanın da ölüye kötü ruhların musallat olmasını engellediğine inanılır.

    * ay:
    anadolu'da yeni ayın görünmesi sırasında yere diz çökerek niyaz edilmekte, gökyüzüne, aya ve toprağa bakarak dilekte bulunulmaktadır.
    yeni ayın yeni umutlara ve yeni başlangıçlara vesile olacağı düşünülür.
    bu olgu da türklerin eski göktanrı inancından kaynaklanmaktadır.

    * 40 sayısı:
    eski türk inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. türk destanlarında kırk sayısı çok yer alır ve kırk yiğitler, kırk kızlar epeyce geçer.
    manas destanında olduğu gibi, dede korkut hikâyelerinde kırk yiğitler görülmektedir.
    kırgız türeyiş efsânesinde de, sağan han’ın bir kızı ve otuz dokuz hizmetçisi ile kırk kız bir gölün kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı.
    oğuz’un verdiği şölende, diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğunda idi.
    hikâyelerde ve masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler, kırk haremiler, kırk satır ve kırk katır çok geçer.
    bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve ölmezler, ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler. bu gibi ejderhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır. işte bu zamanda ejderhanın yanına gidilir, üzerinden kırk tâne kıl koparılır, ateşe atılarak yakılırsa ejderha da ölür.
    40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır. semâvî dinler dâhil tüm dinlerde 40 sembolizmasının görülmesi dinlerin evrim süreci konusunda fikir vermektedir.
    islâmiyet'te ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra kur'an ve mevlit okutma âdetlerinin,
    musa'nın tanrı'nın buyruklarını tur dağında 40 gün 40 gecede almasının,
    eski mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının,
    hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının,
    ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde şaman veya totem gelenekleri bulunmaktadır.

    * mezartaşı:
    şaman âyin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır.
    ölülerin, âilenin vefat etmiş büyüklerinin, eski şamanlar'ın ruhlarının, ormanın, suyun ve yerin yardımcı ruhlarının da şaman'a yardım ettiği kabûl edilir.
    ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu bu ruhların en kıdemlisinin ruhların başına geçeceğine ve bunun da diğerlerinin yardımı ile şaman'a yol göstereceğine inanılır.
    kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar şaman'a gökyüzüne yapacağı yolculukta yardımcı olmaktadırlar.
    toplumda ulu kabûl edilen kişilerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler hâline gelmişlerdir.
    günümüzde mezar, türbe, yatır ve benzeri yerlerin ziyareti ve bunlardan medet umulması da bu inanç sisteminin devamı olarak ortaya çıkmıştır.
    eski türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir.
    ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.
    arap dünyasında mezar taşı yoktur. ölünün toprakla bütünleşmesi ve zaman içinde kaybolması istenir. kutsanması günahtır.
    mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın san'at eseri hâline getirilecek kadar süslenmesi islam coğrafyasında sadece anadolu’da görülmektedir.

    * dilek tutma:
    göktanrı inancında kanlı kurbanlardan başka bir de kansız kurbanlar vardır.
    saçı, yalma, yani ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar, ateşe yağ atma, tözlerin ağızlarını yağlama ve kımız serpme gibi törenler bu kansız kurbanlardır
    .

    * köpek uluması:
    şamanizm'de köpek ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir.
    sıradan bir kişi bu ruhu görürse bu onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. anadolu’da günümüzde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır.
    köpeklerin bâzı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.

    * içki:
    şamanlar (kamlar), tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçarlar, bu kansız kurban sayılır.
    eski türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır.

    * kubbe:
    ayrıca, cami mimarisine kattığımız "kubbe" gök tanrı dini'nden taşıdığımız bir durumdur.

    * nazar:
    anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inançtır.
    bâzı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük yaptığına inanılır.
    bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” v.s. takılır. nazar olgusu da eski türk inançlarındandır.

    * halı kilim desenleri:
    şaman'ın üzerine giydiği giysiye yılan, akrep, çiyan, kunduz gibi yabanî ve zararlı hayvan şekilleri çizilerek onların kaçırılacağına inanılırdı.
    bugün anadolu’da türkmen köylerinde dokunan halı, kilim gibi örgüler şaman giysilerinin izleri taşımaktadır.

    * müzik:
    şamanlar âyinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. müziksiz bir âyin düşünülemez.
    oysa islam dininde kur'an dışındaki dinî eserlerin müzikle okunması günahtır.
    şaman geleneğinin devamı olarak anadolu’da hz. muhammed'in, hz. ali’nin hayatları müzikle okunmaktadır.
    mevlit ve ilâhiler sâdece anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır.
  • türklerin mevlit geleneği buradan gelmiştir. şamanizm inancına göre biri öldükten sonra şaman rahip gelir ve ölünün evinde ailesiyle birlikte bir takım dualar okurdu. bunun amacı da henüz dünyada olan ölünün ruhunu rahatlatıp ona rehberlik ederek doğru bir şekilde düğer boyutta 2. hayatına devam etmesini sağlamaktı.
  • şamanist uygulamaların en temel özelliği avcı ya da göçebe toplumların karakteristiği olmasıdır. bu toplulukların dini hayatı tarım topluluklarına nazaran daha çok bireysel uygulamalarla oluşur. şamanın eylemi bunun kanıtıdır. bu toplulukların ölüm karşısındaki tavırları doğayı ve doğayı yöneten güçleri ele alışları tarım topluluklarından farklıdır. tarım yapan kişi ölümü tohumun tekrar toprağa atılması gibi ele alır, buğday başağı koparılarak hem insanlara yiyecek sağlamakta hem de gelecek yıl yeniden doğmak için bekletilmekte ve baharın gelişi ile yeniden diriltilmektedir. oysa avcı dünyasında öldürülüp kesilen hayvan insana özünü sağlayacak olan etini verir, dişleri onun süsü, postu elbisesi ve çadırı, sinirleri ipi, kemikleri aleti olur. hayvan yaşamı bütünüyle insan yaşamına aktarılmıştır.

    yine tarımla uğraşan toplumlarda kollektif üretim çok gerekli ve yoğun olduğu için dini ritüeller toplu katılımla rahipler ya da ruhban sınıfla gerçekleştirilirken avcı göçebe toplumlarda kollektif eylem tarımcıya oranla daha düşük düzeyde olduğu için dini eylem daha bireysel düzeyde gerçekleşir. bunun en önemli örneği şamandır. şaman toplumdaki kutsallığa bütünüyle hakim bir rahip değildir. bazı kurban törenleri, cenaze törenleri o olmadan da var olabilir. o, tarımcı toplumda ritüelin döngüsel doğası sonucu belirlenmiş ayini yerine getiren rahipten, din adamından farklı olarak toplumu nerden geleceği belli olmayan tehlikelere, kıtlığa ve hastalığa karşı koruyan biridir.

    kurşun dökme gibi batıl inançlar çok eski şaman inançlarının kalıntılarını taşır. kurşunun şekline bakıp kehanette bulunma bu inançların kalıntısıdır. aynı şekilde ölen kişi için öldü denmeyip “dünya değiştirdi” denmesinin altında şamanizmin atalar kültünün( ölen kişinin atalara karışacağı ve yeniden doğacağı), mezar taşlarında( arap islam ülkelerinde mezar taşlarına rastlanmaz), eşiğin kutsallığında ( kapıdan içeri girilirken eşiğe basılmaması şamanlıktan kalmadır), nazar inancında, tahtaya vurma adetinde hep şamani inançların izleri vardır.

    şamanın dansındaki vecdin amacı, ruhlarla temasa geçebilmek için kendi sınırlarının dışına çıkmaya, sonunda onların seslerini içinde duymaya ve onları yansılarken bilinç ötesine çıkmaya yarayan bir basamak olarak kullanılmasıdır.

    şamanizmin dönüştüğü, melez bir karakter göstermeye başladığı yerlerde ise bu vecd hali, ruhlar tanrılar tarafından ele geçirilmeyi sağlar.

    tek tanrılı dinin hakim olduğu topluluklarda ise vecde yönelik dans ele geçirilmeye değil, tanrı ile mistik bir beraberliği oluşturmaya yöneliktir.

    kaynak: tuna, erhan, şamanlık ve oyunculuk, okyanus yayıncılık ve yapımcılık ltd. şirketi, istanbul, 2000
  • bir şaman öğretisi şöyle der:

    doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz...
    nehirler kendi suyunu içemez.
    ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
    güneş kendisi için ısıtmaz.
    ay kendisi için parlamaz.
    çiçekler kendileri için kokmaz.
    toprak kendisi için doğurmaz.
    rüzgar kendisi için esmez.
    bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.
    doğanın anayasasında ilk madde şudur:
    her şey birbiri için yaşar!
    birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur...
    eski çağlarda yürürlükte olan bir anlayıştı bu.
    bütünlüğü anlatırdı, özü iki cümleydi:
    "ben, biz olduğumuz zaman ben olurum."
    "ben, ben olduğum için sen, sensin."
  • şamanizm tüm türk halklarında aynı veya benzer motiflerle varolan bir inanç sistemidir.
    hatta bazı türkolog ve tarihçilere göre başlı başına bir dindir.
    sahalar çok sayıda ruhlara ve tanrılara inanırlar, onlara dua edip, adaklar sunarlar. günümüze kadar doğanın ruhuna güçlü bir şekilde inanmışlardır. biraz uzun bir yazı olacak ama okumanızı öneririm, zira yunan mitolojisinden hallice bir durum söz konusu:)
    türk halklarından en kuzeyde ve en uzakta oturan sahaların tanrılarını ve ruhlarını öğrenerek, eskiden inandığımız inanç sistemiyle ilgili önemli bilgiler elde edebiliriz.

    şamanist sahalara göre dünyanın üç ülkesi vardır: aşağı dünya (yeraltı) , orta dünya (yeryüzü) , yukarı dünya (gök).

    -aşağı dünya-

    aşağı dünyada adağaalax ala buuray toyon adlı hükümdar şeytan soyları yaşar.

    -orta dünya-

    aan alahçın xotun: bir nevi orta dünyanın tanrısı-ruhudur, eh büyük ruhtur. o insanların, doğanın, hayvanların iyi olması için özen gösterir, onlara yardım eder, iyi kalplidir. bu ruh, insanlar kötü bir şey yaptığında, doğaya zarar verince, ağaçların dallarını kırınca çok üzülür, ağlar. ulu kayın ağaçlarında oturur, düz yeşil alanlarda küçük kasırgalar olup gezer. aan alaxçın xotun'un ereke-cereke adlı oğlu, kırbahadın kırgıttar adlı kızı vardır. bu çocuklar otların-ağaçların bitkilerin ruhudur.

    xatan temieriye: ateşin ruhudur, dünyanın yaratılışından beri var olan bir ruhtur. o darılgan da olsa iyi kalpli ve koruyucudur. kiri pisliği sevmez, ateşe tükürenlere kin besler.
    bütün yer üstündeki ruhlara dua söylemek için bu ruha yani ateşe adak vermek gerekir. şamanlar dans ettiği zamanlarda ateşe dua eder, bu her zaman yapılan bir adettir. ilgi gösterilirse xatan temieriye çok sevinir. iyiliği isteyen insana her zaman yardım eder, beladan korur.
    yeni doğurmuş kadının 40 gün ateşin çevresine gelip yemek pişirmesi yasaktır, yeni gelen gelinin sobanın önünden geçmesi yasaktır.
    (bir yazar hatırlattı: anadolu'nun bazı yörelerinde hâlâ ateşe tükürmek kötü karşılanır,uğursuzluk getireceğine inanılır bu da şamanizm kökenli bir inanıştır.)

    küöx bollox toyon (ukulaan ayıı): suyun ruhudur, o suyun temiz olmasını sağlar, balığın üremesini görür-bilir, emreder. sahalar balığa çıkmadan önce bollox toyon'dan ricada bulunurlar. o, suyun kirletilmesini, avlanan balığın ateşe atılmasını sevmez. gölleri kurutanı sevmez, gölleri kurutan kişilere kin besler, eğer kin beslerse insanları kendine (suya) alır. akrabası ölmüş kişinin 7 gün geçmeden balık avlamasını, suya girmesini, buzun üstünde ateş yakmasını, nehri geçmesini sevmez.

    baay bayanay: büyük ormanın, avcılığın ruhudur, insanlar ateş yakıp, dua edip, ondan iyi av için ricada bulunursa avcıya büyük geyik, tilki gibi hediyeler verebilir.

    mohol toyon ve buomça xotun: uzak yolların ruhlarıdır. insanlar onlar için belli yerlere kutsal ağaçlara hediyeler bırakır. uzak yollara gidileceği zaman onların adları söylenir ve ateşe adak verilir.

    (orta dünyada başka birçok tanrısal kavram-ruh bulunuyor fakat en temelleri bu şekilde)

    -yukarı dünya-

    ürün aar toyon: en büyük ulu tanrıdır, o dokuzuncu gökte, tam doğru tarafında yaşar. dünyayı insanları yaratmıştır. yukarı ve orta dünyalara hükmeder, başka tanrıları yönetir. dünyaya iyi kalpliliği, güzelliği, sevinci verir. dünyayı düzenleyen yasalara uyulmasını ister, dünyanın güzel olması için özen gösterir.

    kün kübey xotun: ürün aar toyon'un xotun'udur. o beyaz güneşle bir tutulur. ilahi yüksek parıltısı ile dünyayı ısıtır. bu iki tanrı da kötülüğün çok olmaması için çalışırlar. yer yüzüne iyi düşünceleri ve töreleri gönderirler. onların iki oğlu ve iki kızı vardır.

    ayııhıt xotun: çocukların doğmasını, hayatın sürmesini emreder. insanlara iyi tavrı ve akrabalığı verir.

    kıday baxsı: ustaların, demircilerin tanrısıdır.

    odun xaan ve çınıs xaan: dünyanın yönetilmesi için gerekli yasaları düzenlerler, büyük tanrılardır. onların yasaları kesindir, yazıcıları uhun curuntaayı ve suruksut'tur.

    -yukarı dünyanın şeytanları-

    xagdan buuray toyon: bel bükülmesi ve kamburluk hastalığını gönderir, göğün güneyinde yaşar.

    doxsun duyar: deliliği gönderir, güneydedir.

    çaanday bollox: ayak ve göz hastalıklarını gönderir, göğün güneyinde yaşar.

    dalbar çuonax: hangi hastalığı gönderdiği unutulmuştur.
  • anadolu'da şamanizm izlerine bakacak olursak ;
    kurban süsleme : eski türkler tanrılara ve ruhlara sundukları kurbanı süslerlerdi.bugun de devam eden bu geleneğin islamiyetle ilgisi yok.
    avcı hikayeleri: türkiye’de avcı hikayeleri ve fıkraları çok fazladır ve son derece ilgi çeker.şamanistler ormana av için gittiklerinde orman tanrılarını kızdırmamaya özel bir önem verirler.hatta tanrıların hikaye ve özellikle de açık saçık fıkraları dinlemeyi sevdiklerini bildikleri için,ormanda ya kendileri fıkralar,hikayeler anlatır ya da özel olarak yanlarında anlatıcılar götürürlerdi.bugünkü avcı fıkralarının arkaik temeli işte bu şamanist gelenekte yatıyor.
    cem ayinleri : alevilerin cem ayini “şamanizmle islamiyetin şahane bir şekilde yan yana gelişi” diye değerlendiriliyor.
    evin dört bir yanına gül suyu serpmek: şamanist türkler, ruhlara sunu olsun diye evlerinin dört yanına araka(rakı) saçardı.anadolu’da aleviler bu işlemi gül suyu ile yapıyorlar.
    yağmur taşı : yağmur yağdırma gücü olduğu kabul edilen şamanlarda, bu gücü sağladığına inanılan efsanevi bir taş “yada taşı” olduğuna inanılırdı.anadolu’da devam edegelen yağmur yağdırma törenlerinde bu taşın kalıntısı sayılan öğeler kullanılır, dualarda kırk bir taşa dua okunup suya atılır.
    ocak ve ocaklılar: ocak eski türklerin kültlerinden.kutsal ateşle bağı var.giderek aile yaşamını da içine alacak bir anlam kazanmış.bir felaketle karşılaşan kişinin “ocağım söndü” demesinin kökeni, ocağa kutsallık atfedilen döneme dayanıyor.bugün türkiye’de özellikle sağlık hizmetlerinin verildiği yerler ocak sözcüğü ile tanımlanır.sağlık ocağı gibi.
    ant içmek ve kan kardeşliği : ant moğolca bir sözcük.eskiden türkler ve moğollar, yemin ve kan kardeşliği için “ant töreni” düzenlerlerdi.örneğin kan kardeş olacak kişiler bileklerini keserek kanlarını bir kâseye akıtıp karıştırır ve içerlerdi.ya da kesik bileklerini birbirine sürtüp kanlarını karıştırırlardı.bu tören zamanla “ant içmek” deyimine dönüştü.
    gelinlik ve tabut: şamanizm de evlenmeden ölen kızın ruhuna saygı duyulur ve aileyi koruyacak ruhlar arasına alınır.bunun için ölen kızın tözü(yapma bebek) yapılır.anadolu’da da benzer örnekler var.ama bu gelenek asıl etkisini, evlenmeden ölen kızların tabutlarına giydirilen gelinliklerde gösteriyor.
    loğusa şerbeti : şamanlar al adını verdikleri kötü bir ruhun loğusa kadınlara musallat olduğuna inanırlardı.kötülüğe uğrayan kadınlara da “albastı” denilirdi.inanışa göre al , kırmızıyı sevmezdi.o yüzden lohusanın yanına kırmızı nesneler konulurdu.be efsane anadolu’nun her yerinde aynı şekilde var.istanbul’da bile doğum yapan kadınların başına kırmızı kurdela bağlanır.”loğusa şerbeti” denilen kırmızı bir şerbet içirilir.
    ad verme : çocuğu yaşamayan aileler hâlâ yeni doğan çocuklarına “yaşar,durak,durdu,dursun,ölmezbay,taştan” gibi isimler verirler.satılmış adının öyküsü ise daha da ilginç.inanışa göre, çocuğa musallat olan ölüm meleğini durdurmanın bir yolu da onu kandırmak.bunun için çocuk doğduğu anda evden çıkartılır, bir süre sonra ailesinin evi önüne getirilir.”yabancı ülkeden çocuk getirdim,satın alan var mı ?” denilir.pazarlık yapılır ve aile kendi çocuğunu satın alır.böylece ölüm meleği çocuğun o ailenin olmadığına inandırılır.çocuğa da satılmış adı verilir.
    ay ve ay tutulması: ay ve güneş türklerin en eski kültlerindendi.ay onların dilinde “ay aba” yani ay baba ,güneş ise “güneş ene”, yani güneş anaydı.ay bugün de anadolu’da ay dede ya da ay babadır.ay tutulduğunda bir canavarın ayı yediğini sanır ve göğe ok atarak, gürültü yaparak canavarı ürkütmeye çalışırlardı.günümüzde anadolu’da ay tutulduğunda çoluk çocuk halk teneke ya da tencereleri davul gibi çalar

    kaynak : atlas dergisi
hesabın var mı? giriş yap