• tamamı şu şekil olup, mesuliyet maili gönderen dostumundur;*

    '' 'basarsan alırsın'lı 'koşu yoluma at'lı klasik bir maçtı. terden saçlarım birbirine yapışmış, boynumdaki kir çizgileri, güneşin altında başım zonklaya zonklaya oynuyordum. takım olarak ise gerçekten rezil bir durumdaydık. o kadar kötü bi durumdaydık ki kalecimiz kendini bilmez bi şekilde sanki sol açık gibi topu alıp karşı takımın kalesine dogru artistik çalımlar eşliginde ilerledigi bi anda topu kaptırmıştı ve onların ceza alanına doluşmuş tam kadro olarak bittigimizi resmileştiren golü izlemiştik. karşı takımın oyuncusu bizim bomboş ceza alanımızı geçip boş kalemizin önünde topu ayağıyla sabitledi ve yere eğildi. sonra kafası ile topu yavaşça sürdü kalemize doğru. böyle bir gol, siz sevgili okurlarımın da bildigi gibi normal bir mahalle takımını dağıtmasına, golü yiyen takımın takımın kaptanının topu tutup havaya rastgele degaj çekip uzaylamasına sebebiyet vermesine, ardından dikilen topun sahibinin aşagıdaki bayırda topun peşinden küfür ederek koşmasına ve maçın bitmesini sağlamasına rağmen biz maçı bitirmedik.

    kaleye doğru gidip ''ver lan eldivenleri ben geçicem kaleye. sen bas! kıran kırana oynuycaz'' diyerek ittim denyo kalecimizi. tecrubeli bir file bekçisi gibi direge yaslanarak taktikler veriyordum takımıma . ama kimse beni dinlemiyordu. umursamadım bagırmaya devam ettim. yavaş gelen bir aşırtmayı çift yumrukla bertaraf etmek isterken yanlışlıkla içeri aldım. eski kalecimizle göz göze geldik. çabuk hareket edip topu alıp sanki daha deminki salak ben degilmişim gibi millete ileri gitmesi için bagırarak degaj çektim ama ileri dogru gitmesi gereken top, ayagımın dışına gelerek sağ yanıma düştü. zalim top, rakip takımın sanraforunun önce göğsünde yumuşamış sonra da ayagının içinde yerini bulmuştu. üzerime doğru şut çekmek için geliyordu. her şey boka sarmıştı, belli ki bir mermi kıvamında gelecekti şut. tırstım... top resmen tsubasanın yamuk topu gibi geliyordu üzerime zıplayarak kaçılmaya çalışırken götümün yanı ile baldırım arasına çarparak zıbarttı beni. sanki topu tutmuş gibi oldum. ama ceza sahamızdaki tehlike bitmemişti. biraz zıbardıgımdan reflesksel olrak hareket ettigim için, biraz da benden başka kimse olmadıgı için topu ayagıma alarak şık hareketlerle ilerledim. orta sahayı geçince ''oluyo lan'' diye düşünüp iyiden iyiye gaza geldim. diziyordum resmen lavukları. ama birden iki kişi girince dengemi kaybettim yan taraftaki tellere tutunup çalıma öyle devam ettim. mücadele uzayınca yere düştümyerde oturarak çalıma giriştim. yine siz sevgili okurlarımın bildigi üzre yere oturarak yapılan mücadele , mücadelelerin en rezilidir, futbol tarihinin yüz karasıdır.

    tam o sırada çocukluk arkadaşım, canyoldaşım, hemşerim, biricik dostum namık'ı gördüm. ben ağzım açık oturdugum yerden namık'a bakarken top ayagımdan alındı ve yine golü yedik. gol tanıdık, rezillik tanıdık ama namık farklıydı. adam çıkarıp hemen oyuna dahil olması ve takıma dahil olması ve takımıkurtarması gerekirdi normal şartlarda ama öyle yapmadı. elleri cebinde öylece bizi büyük bi ciddiyetle izledi. oyun en sonunda havaya dikilen degajla bitti, top bayıra gitti. top sahibi bayıra ben namık'ın yanına koştum. yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. ne güzel kir pas içinde, itişe kakışa oynuyorduk, neydi bu temizlik, neydi bu mesafe tam anlayamamıştım. garip bir şeyler oluyordu. bana cebindeki kutudan bi sakız verdi. karşılıklı konuşmadan çignedik bi müddet. ''biz bugün köye gidiyoruz. üç ay yokuz'' dedi. sevgili dostlarım şimdi tam anlatabilir miyim bilmiyorum ama o gün ilk defa bişeylerin değişmesinin beni ne kadar korkuttugunu anladım. sanki hep öyle devam edecek sanarken, insanların bir takım kararlar alması, birden ciddi bir mesafe takınması çok koydu bana. en yakın arkadaşım çok yabancı geliyordu lan! iyiydik lan. nereden çıktı bu köy'' demek istedim. sonra anne baba ve kardeşi geldi. bavulun bir ucundan tutup bayırdan aşşagıya doğru yürüdü gitti tertemiz yeni yıkanmış namık. arkasından bakakaldım. boğazıma bir şeyler düğümlendi. ağzımdaki sakızı biraz önüme tükürüp sakıza bir şut çektim sonra geriye doğru koşarak top sahibinin elindeki topa vurup düşürüp elime aldım, uzayladım. top bayıra doğru gitsin istedim ama namıkların terk edilmiş balkonuna düştü. bayıra son bi kez baktım, arkasına bakmadan gidiyordu. s.keyim böyle hayatı dedim.

    çok sonraları, dört yıl önce, yine böyle bi yaz, mühendisligi anlamsız bir şekilde, ortada hiçbir neden yokken bırakıp zağar gibi sokaklarda gezdigim sıralarda aynı duyguyu yeniden hissettim. kız arkadaşımla beşiktaştaki çay bahçesinde oturuyorduk. namık ciddiyeti vardı suratında. ben '' bi çay daha içer misin'' diyecekken söz girdi ve ''ben gelecegimi düşünmek zorundayım umut. kusura bakma'' dedi. iyiydik lan demek istedim diyemedim. gidişini izledim. ''artık kaşar oldum, bi daha hissetmem'' derken bu sefer asker ocagına sigarayı bırakmaya çalıştıgım sıralarda yakaladı beni duygu.telefondaki ses çok ciddiydi bu sefer. iyiydik lan diyebildim bu sefer. telefonu kapattım. ağladım, çok ağladım. ağlarken sakızım ağzımdan düştü. ben hiç çok ciddi kararlar alamadım, karar alanlara arkadan baktım.''

    umut sarıkaya
  • son paragrafı ile zaten sevgiliden yeni ayrılmış olan bünyeme tam anlamıyla ağlamaktan ağızdaki sakızın yere düşmesi hissiyatını yaşatan, kurgu olmayıp gerçekten de yaşanarak yazılmış olduğu daha belli olamayacak olan inanılmaz umut sarıkaya şaheseri...
  • içimde her daim olan "ciddi kararlar almaktan korkmak" duygusunu muhteşem açıklamış, böyle bir üstadın da aynı benim gibi olduğunu düşündürüp içimi rahatlatmış bir yazıdır bu.

    "bakakalırım giden geminin ardından, atamam kendimi denize, dünya güzel..."

    büyüdük artık, ciddi kararlar alma zamanı.

    sağolasın umut sarıkaya.
  • üstadın ciddi karar alan insanları mükemmel örneklediği yazıdır. bazen köye giden arkadaş, bazen ayrılan sevgili... fakat karar alan kişide unutulmamalıdır ki bağımsız karar almıyodur her zaman, köye giden arkadaşın kararını babasının alması olduğu gibi.
  • en iyi tabirle ağzıma sıçmış hikaye.
  • yere oturarak yapılan mücadele tanımlamasıyla beni geçmişlere çekip batmışlığımı bir kez daha anımsatan, "ulan bu adam beni görmüş de nası lan!" dedirten, sonra da isa, veysel, ferit,ibo,memet biraz da erdalın ispiyonlamasından şüphelendirten yazının başlığı.

    (bkz: seni bulaacağamoolum!)
  • umut sarıkaya, bu muhteşem yazısıyla ve son cümleleriyle 30 yıllık boktan hayatımı özetlemiştir.. yazının üstünden seneler geçse bile, aynı güzellikte gelmesi ve aynı heyecanla okumam da başka bir acı gerçeklik.. iyiydik lan..

    "ağladım, çok ağladım.. ağlarken sakızım ağzımdan düştü.. ben hiç çok ciddi kararlar alamadım, karar alanlara arkadan baktım.."
  • umut sarıkaya'nın her zaman yazmadığı cinsten bir yazı.

    baştan o mahalle maçının harala gürelesi içinde aslında iyiydik lan. sonra namık geldi, daha doğrusu gitti. biz karar alamayanlar baktık arkasından. o ilk bakış bir daha da değişmiyor zaten. bakar durursun öylece.

    şimdi burada umut sarıkaya'yı övmek için uzun uzadıya bir şeyler yazardım ama ben övmüşüm, sen beğenmişsin, beğenmemişsin zerre umurumda değil. o yüzden "oku arkadaşım" diyerek çekiliyorum aradan.
  • kıskançlık.. kesinlikle yoktur kıskanma. belki biraz iç çekme ama kıskanma değil sakızını düşürenlerin hissiyatı. 'ağlayarak, elinden bir şey gelmeyeceği sanrısı/peşinkabülü' durumunun da pek anlattığı söylenemez bu insan-ı kamilleri.

    bu tip insan 'ağlar' ama elinde bişey gelmeyeceğini bildiği için değil, bunun bir acziyet olduğu düşüncesi hele, zinhar değil. gelmez bile aklına.

    değişim için 'ağlar', değişen için. eğer karşısındaki de kendisi gibi olsa değişimin olmayacağını bildiği için. her zaman da olur aksine. çok değişim diyalektiği yapacak değilim, o bambaşka bi konu zaten de, yok bambaşka değil yaa. direk bu konu özelinde değerlendirilir nerden baksan, ama götüm yemedi. burada demek istediğim nokta tam olarak şu; konu, bu insanların karar alma mekanizmaları gelişmemiş olması konusu değildir; alınan kararın getireceği noktanın, şimdiden daha iyi olamayacağını bilirler ve bunun uygulayıcısı olmak istemezler.

    en amiyene deyişle 'gelen gideni aratır' mevzuu.
  • bu yazıyı ilişkisini yeni bitirmiş kişiler kesinlikle "okumamalıdır". hayat dönüyor dolaşıyor bu yazıya geliyor. s.keyim böyle işi afedersiniz.
hesabın var mı? giriş yap