• dün: belli bir saatten sonra, özellikle de cuma öğleden sonradan pazar akşama kadar özellikle üniversite öğrencilerinin ve para kazanmaya başlamış yeni mezunların ve eski tüfeklerin doldurduğu cıvıl cıvıl bir yer haline gelirdi. sabaha kadar açık pek çok mekanla bir nevi kadıköy barlar sokağı ya da beyoğlu nevizade gibi düşünülebilir. insanlar cep harçlığından artırdıklarıyla bile birkaç bira içip hafifleyebilir, canlı müzik eşliğinde rahatlayabilir, eğlenebilir, sosyalleşebilir, felekten bir gece çalabilirdi. isteyen ankaralı rock gruplarının programlarıyla, isteyen bir ya da iki gitaristin şarkılarıyla, isteyen türkü barda, rock barda, pop müzik eşliğinde hayatında birkaç saati farklı geçirip rutinden uzaklaşabilirdi.

    bugün: o çevrede tonla üniversite var ama öğrencilerde para yok. eski profile hitap edebilecek çok az yer kalmış. mekanlar kapanmış, taşınmış ya da yeni müşteri kitlesine göre dönüşmüş. kuaför, cep telefonu kılıfı satan dükkanlar (ki bunlar bir yere gelmişse, orası hızla irtifa kaybediyor demektir), kahveciler ağırlıkta. eskinin barları kalmamış, onun yerine birahane gibi yerler var. içlerinde pinekleyen, emekli ulus amcası tipli erkekler masalara dağılmış, at yarışı izleyip önlerindeki şişeyi yudumluyor. bazı pavyonumtrak birahaneler ya da meyhaneler açılmış ama içlerine girip bakasım gelmediği için bilemiyorum. haftanın belli günleri dansöz oynatıyoruz diye bir afiş hatırlıyorum. komikti. fiks menü denen şeyin fiyatları arasında içkini getir, biz yemekten sokarız tarzı afişler de vardı. o paraları ortalama bir öğrenci veremez. verse ne olacak? nabzı atıyor mu belli olmayan, karaciğerinin hikayesi yüzüne işlenmiş mutsuz heriflerin yığıldığı camdan tabutları andıran yerler, o gençlere anca karamsarlık verir, hem de dünyanın parasına. ben şöyle bir bakınca ömrümden beş yılın düşme sesi yankılanıyor kafamda.

    ağzında gümüş kaşıkla doğmamış bu gençler biraz hareketlenmek, eğlenmek için ne halt etsin peki? iki sokak aşağıdaki starbucks'ta ya da benzer kahvecilerde pineklemekten ve hayat ritimlerini değiştirmeden yaşayıp gitmekten başka tek seçenekleri park bahçe bulup yayılmak. ankara soğukları başlayınca o da sona erecek. bugün o civardan geçerken üzüldüm. aldığım üç kuruş maaşla arada göksu'ya bile gidip masa donatabiliyorduk. bugün bırak öğrencisini, yeni işe girenini, emekliliği gelecek bilmem kaç yıllık çalışanlar öyle bir yere gitmek için kırk kere düşünüyor.

    ankara'ya kısmen yabancı olanlar varsa, tarif edeyim: ankara'daki sakarya caddesi, metronun sakarya caddesi çıkışından itibaren ziya gökalp'e paralel şekilde sağlık sokak'a kadar giden ve araç trafiğine kapalı uzun bir cadde. eskiden kısaca sakarya olarak anılırdı. aslında sakarya diye bahsedilen yer, bu caddeyi kesen ve barların, birahanelerin, meyhanelerin, çorbacıların, dönercilerin falan yer aldığı sokakları da kapsardı: bir tarafta bugün çankaya belediyesi'nin binası olan ssk işhanını içine alacak şekilde; nil, alesta barla başlayıp büyük ekspres birahanesine uzanan bayındır sokak'tan aşağıda karanfil sokak'a kadar olan bir alan.
  • iyice boku çıkmış. sakarya barlarında dam sorulur olmuş. muş'tan daha dün gelmiş barzolar, bar kapısında durup 'yardımcı olalım' der olmuş.
  • eskisehirde kucukken kar$idan kar$iya gecmemin yasak oldugu cadde.. bir ucu eskisehir bahcelievler lisesi'nden baslar, diger ucu koprubasi'na kadar gider. ufak bir cocuk icin son derece genis buyuk devasa bir caddedir.

    gecmiste (1970 sonlari 1980 baslari) bu caddede araba seklinde dolmuslar (taksi dolmus ama tepesinde dolmus yazan) calisirdi. bunlarin cogu yandan vitesli chevrolet'ler olurdu. modellerini hatirlamiyorum ama chevrolet impala falandir kesin. ayni zamanda da buradan belediye otobusleri de gecerdi. bu caddenin gunumuzdeki tek gobeginin oldugu yere artik yikilmis olan bir kosesindeki saglik ocagi yuzunden sihhiye adi verilirdi. bu gobegin oldugu yerde de artik varolmayan binalar vardi.
  • öyle bir cadde düşünün ki, döner kokuları balık kokularına, çiçek kokuları çöp kokularına karışsın. öyle bir cadde düşünün ki, tozlu ankara sokaklarının grisini, balıkçı tezgahında duran taze balığın gümüşünü, çiçekçi tezgahında yerini almış binbir türlü çiçeğin renk cümbüşünü barındırsın içinde.
  • tekel işçilerinin eylem mekanı

    barları da artık battaniye, çay dağıtıyor.

    bir arkadaşın yorumuna göre, günümüz sınıf dayanışmasının tek göstergesi *
  • ankarada yapacak birsey bulamayinca kendimi buldugum cadde. 3e'ye gider birami icerim hicbir sey yapamiyorsam. eskiden passage'a giderdik. oturur sohbetimizi eder ickilerimizi icerdik. sonra degisti passage. 3e hala oldugu gibi neyseki. zaten biraz daha gidersem ya demirbas listesine yazacaklar adimi ya da uzerime yapacaklar bi katini.

    hicbir sey bulamadin para da yok git otur sakaryada bos bos. o da ayri bi keyiftir. cicekcilerin oraya git. balik seviyorsan git baligini ye.
    intihar etmek uzere olan bi kadin heykeli var. onu izle.

    guzeldir sakarya. kizilay'in karmasasindan daha farkli, daha kendince, sence bi yerdir.
  • ankarada çekilen her acı, illa ki bu caddede içilen iki tek rakıyla taçlanmıştır.
  • eskisehirin trafigi bol caddesi.
  • ankara nın flash tv'si.

    (bkz: sürekli halay çekerek kapitalizmi yıkmak)
  • tekel işçilerinin yaktığı sobaların geniz yakan duman ve is kokusunu, gece sabahlanan çadırların yırtıklarından sızan soğuk havayı, insan olduğumu tekrar tekrar hatırlamayı, akp'ye karşı atılan sloganları, her şeye rağmen bıkmadan usanmadan direnmeyi, "işçi" kelimesinden korkmamayı ... yeni öğreniyorum ve seviyorum.

    işin ilginci, sakarya dendiğinde aklıma tutucu bir şehir gelir. ama ankara'nın göbeğindeki sakarya başka. "onurkent" burası. akp'nin olmadığı yer.
hesabın var mı? giriş yap