• safinaz isimli bir kızın hikayesini anlatan şarkısı cem karaca'nın. safinaz'ı anlatırken safinazlara getirir sözü öyle biter şarkı (şarkının sonunu söylemek). müzikal açıdan çok* başarılı bulduğum bir şarkıdır, her sahneyi farklı makamda bir besteyle ifade ederken, karakterlerin canlandırılışı da gerçekten takdire şayandır, ben seviyorum diye demiyorum. sözleri de çok güzel clipboarddan taşımak suretiyle:

    gün doğmadan uyandı kapıcı kasım
    arandı da yaktı ilk bafrasını
    sonra kalktı kaloriferi
    dışarıda yaman bir ayaz vardı

    asiye karısı, kızı safinaz
    uyuyorlardı sessiz, upuzun
    dün bütün gün on numarada çamaşırdaydılar
    ellerin kirini yugmaktan yorgun

    yeni bir gün diye düşünmedi ki
    değişik ne olacaktı ki
    onca daire onca merdiven
    ekmek al, bakkala git, çöp dök çöp.

    yaktı ocağı çayı demledi
    sonra da kaldırdı asiyesini
    ben çıkıyorum dedi siparişlere
    gecikmesin kızı uyandır dedi

    asiye kadın zorla yekindi
    of dedi bir of anam anam
    kızım safinaz kalk okul vakti
    daha çok uykum var uykum var anam

    güz günü dökülen yapraklar gibi
    öyle farksızca geçerken yıllar
    asiye temizlikte kasım inçıkta
    safinaz orta ikiye başlar

    okusun tek taş çekerim sırtımda
    okusun kul olmasın ellere diyen kasım
    geçtikçe sınıfları safinaz yıl sonunda
    kasılıyordu kapıcı kasım,kasım kasım

    herşeyin fiatı artıyordu ancak
    et, süt, bez, tuz ve yakacak
    ve kitap ve defter ve kalem ve de açacak
    artmayan tek şey aylığıydı kasımın
    artmayan tek şey aylığıydı ancak.

    fiatlar artıyordu kasımın ücreti sabit
    fiatlar artıyordu safinaz okuyordu
    safinazın okuduğu kitaplar yazıyordu
    bir doktorun işçiden şerefli olduğunu

    fiatlar artıyordu kasımın ücreti sabit
    kasımın ücreti fiatlara yetmiyordu
    birkaç ay daha sıktı dişini kapıcı kasım
    safinaz artık okula gidemiyordu.

    mecburdu safinaz da artık çalışmaya
    aile bütçesine katkıda bulunmaya
    okul önlüklerini ağlayarak çıkardı
    daha ondördünde fabrikaya başladı safinaz.

    gine erken kalkıyordu safinaz sabahları
    her sabah geçerek o aynı sokaktan
    kendi gibi insanlarla doldurup fabrikaları
    kendi gibilerine satıyorlardı malları.

    safinaz ondördünde at gibi çalışıyor
    sendika yok, sigorta yok, iş güvenliği de yok.
    safinaz hafta sonları sinemaya gidiyor
    bekliyor filmlerdeki o zengin bey çocuğunu.

    kendinden büyük kızlar kuaföre gidiyorlar
    hafta sonları boyalar sürüyorlar yüzlerine
    pazartesileri localardan sözediyorlar
    safinaz anlamadan bakıyor yüzlerine.

    safinaz foto roman okuyor, safinaz kupon kesiyor
    babası kader diyor, piyango bileti alıyor
    gündengüne yaşlanıyor dertleniyor anası
    safinaz eve erken gelmekten sıkılıyor.

    o aybaşı, aylığından pudra aldı kendine
    bir çift uzun çorap, topuklu ayakkabı
    pudrayı sürüp sürüp aynada baktı yüzüne
    ve o hafta sonu eve biraz daha geç geldi

    bir emeklinin oğluyum adım niyazi
    jön niyazi de derler dostlar sağolsun
    lise sondan terk okul durumu
    fabrikada muhasebeye takılıyorum.

    peder sağolsun levazımcıydı
    çok dostları vardı o zamanlardan
    eskiden yağ tüccarıymış şimdiki patron
    babamın dostuymuş o zamanlardan.

    okulda çok çaktım matematikten
    şimdi matematikten buluyorum yolumu
    ne biçim dünya bu dinine yandığım,
    aç bir ufak daha kafamızı bulalım.

    ha onu diyordum abiler adım niyazi, jön niyazi de derler dostlar sağolsun
    geçenlerde bir yavru düştü fabrikaya, mmmm fıstık gibi, ama adı biraz faul
    yani aysel diğil, canan diğil adı safinaz... hoş hepisi naz olsa ne yazar.
    geçende karşılaştık iş çıkışında, çaktım beykozu dedim. "haftasonu, hani
    anlarsın ya... " bir kötü pudra sürmüş çıktı da geldi. keh, keh, keh, keh, keh.

    aylardan ramazan, teravih sonrası
    namazdan dönene dek bekledi karısı
    gelince kasım usul usul dokandı
    bu kızda bir haller var dedi asiye

    kasım irkildi "nola" dedi "nolabilirki?"
    asiye sustu başını önüne eğdi
    sonra da fısıldar gibi konuştu asiye
    dün gece sayıklıyordu "yapma niyazi"

    kasım dellendi fırladı yerinden
    tutup dövdü kızı allah yarattı demeden
    hiç ağlamadı safinaz öylece baktı babasına
    o akşam çıktı gitti ve bir daha eve hiç dönmedi

    baba evinden çıkıp gitmek kurtuluş mu kurtuluş mu?
    düşündü mü bu yolun sonu düzlük mü ya yokuş mu?
    varacağın en son nokta doğru mu yanlış mı?
    nereye safinaz?

    niyaziden hayır umma, ilaçsız bir kele benzer
    fabrikadan yövmiyen söylesene neye yeter
    bak duruyor hususiler el ediyor cici beyler
    nereye safinaz?

    genelevde sermayesin patron alır kazancını
    dostun kumarda kaybeder senden çıkarır hıncını
    yıllar geçer sen çökersin dilenirsin aç avucunu
    nereye safinaz?

    bazen şansın yaver gider, biri çıkar evlenirsin
    bazen açarsın gözünü bir genelev işletirsin
    söylesenize safinazlar, bütün bunlar kurtuluş mu?
    kurtuluş nerede nerede safinaz?
    onbinlerce safinaz kurtuluş nerede?
  • cem karaca & edirdahan albümü.

    söz: cem karaca
    müzik: cem karaca, fehiman uğurdemir, hami barutçu, salih çele

    plak kapağında cem karaca'nın ulusa ve safinaz'a seslenişi vardır:

    safinaz 'a ve halkımıza,

    bacılarım, kardeşler, halkımız. bu uzunçalara sizlerden birinin adını verdim, kızmayın. siz ve sizin gibileri hep gördüm, halâ da görmekteyim… bazen bir diskotekte yarınsız , ya da bir arka sokağında bir büyük kentin. tek ortak yanları vardı, yarınsız olmaları… şimdilik…

    bu uzunçaları safinazlara acıdığımdan yapmadım… acıyamam ki… ama sizi bu hale düşürenlerle kavgam, sizi ve her şeyi kurtarana dek sürecektir. şimdi bazıları "sana ne canım, sen mi kaldın kurtaracak dünyayı?" diye uzun kulaklı bir soru sorabilirler; ancak halkımın sağduyusuna şükür halâ şarkılarımı söylüyorum. amacım mı ne? herhalde "vatan millet sakarya" üçlemesinin ardına sığınıp cebinizdeki paraları avuçlamak değil.

    elinizdeki uzunçaların fiyatı ne olur bilemem. belki 2 kilo kıyma fiyatını aşar bu uzunçaların ederi ancak bunun hesabını i.m.f 'den sormak gerek.

    derya* davul, salih* trompet trombon, bülent* tenor soprano ve flüt, hami* bas, fehiman* gitar çaldılar, ben de söyledim. istanbul ses kayıt stüdyosunda duyal* arkadaş kaydetti… ali avaz "gönül plak" bastı… siz de umarım aldınız dinliyorsunuz…

    ama safinazların kaderi değişmedi…

    var mısınız dinleyenler kurtaralım safinazları.

    elele verelim ve…

    değil yalnız safinazları, çocuklarımızın yarınını kuralım. kırk beş milyon halkımız elele verelim ve komayalım iti, kurdu girsin sürüye…

    sevgiyle

    cem karaca

    *
  • turk muziginin bohemian rhapsody'si oldugunu dusundugum,savundugum sarki. 18 dakika 4 saniye suruyor.
  • şarkı çok güzeldir. içerik ve biçimin müthiş bir bütünlük oluşturduğu ender türkçe parçalardan biridir bence. şarkı üzerinde konuşulacak çok şey var ama ben özellikle şu noktaya dikkat çekmek istiyorum..

    gelince kasım usul usul dokandı
    bu kızda bir haller var dedi asiye

    kasım irkildi "nola" dedi "nolabilirki?"
    asiye sustu başını önüne eğdi
    sonra da fısıldar gibi konuştu asiye
    dün gece sayıklıyordu "yapma niyazi"

    burada cem karaca bir babanın "kızında bir haller" olması karşılığında verdiği tepkiyi o kadar kusursuz yakalamış ki.. ".. 'nola' dedi 'nolabilir ki?' "..
    bu "nolabilir ki" ; "allah allah.. acaba ne olabilir. dur hanım bi düşünelim." saflığı, iyi niyetli yaklaşımı değildir. ince bir detay gibi görünebilir ama tipik bir türk babasının şaşkınlığı, reddedişi, olabilecek şeylere ihtimal bile vermeyişinin dillendirilmesidir bu sözler.

    bir türk babası böyle düşünür: "nolabilir ki?" "benim kızımın başına ne gelebilir ki? bi erkekle arasında bişey olucak değil ya.. yok canım. olmaz öyle şey.. benim kızım yapmaz öyle şey. erkeklere yanaşmaz.. böyle bir şey olamayacağına göre başka da ne problemi olabilir ki?". işte bu tavırdır cem karaca'nın safinaz'da kasım üzerinden yansıttığı. cem karaca'ya şapka çıkarttırır..
  • şarkı deyip geçmeye dilimin varmadığı bu şaheser, britanyalı bir müzisyen tarafından icra edilseydi hakkında "18 minutes of excellence" gibi yorumlar yapılırdı.

    her şeyiyle mükemmel bir iştir. türkiye'nin ilk rock operası olarak kabul edilir. bu şarkıyı baştan sona dinlemek, her perdesiyle farklı duygular uyandıran bir tiyatro oyununu izlemek gibidir. şarkının çehresi ve odaklandığı konu değiştikçe, müzik de muazzam bir uyum gösterir.

    aynı zamanda albüme adını veren şarkının ismidir. albüm şeyh bedrettin destanı isimli bir diğer muazzam eseri barındırır. özellikle bu iki şarkıdaki nefesli çalgı kullanımı çok hoştur. kahrolsun yoz müzik fotoğrafıyla da gönlümde ayrı bir yer edinmiştir.

    ve elbette: "safinaz'ın okuduğu kitaplar yazıyordu; bir doktorun, işçiden şerefli olduğunu.."
  • "safinaz albümünün, cem karaca tarafından yaşanmış bir öyküsü vardır. cem karaca bir gün taksim'de diskoteğe gider. orada çalışan orkestra elemanlarıyla konuşmak için... orkestra çalarken bir kenara oturup konyağını yudumlamaya ve etrafı da gözlemeye başlar. 16 yaşlarında kabadayıvari bir kız, hiç yabancılık çekmeden içeri girer. yürüdüğü sırada masalardan birinde oturan bir kişi kızı elinden tutup çekerek kulağına bir şeyler fısıldar. fısıltılı konuşmalarını dinlemeye başlar. zorla masaya oturan kızın adının safinaz olduğunu duyar. delikanlılık günleri aklına gelir. tanıdığı hayat kadınlarının ve anlattıkları öykülerin üç aşağı beş yukarı birbirine benzediğini düşünür.

    türkiye kalkınıyor; ancak gelişen ülkede ahlaksızlığın, fuhuşun nedenleri değişmiyordu. hatta fuhuş giderek artıyordu.bundan yola çıkarak safinaz adlı ilk rock-operayı yapar. bunu yapmasının nedeni sorulduğunda da "safinaz türküsüyle fuhuş ortadan elbette kalkmayacak; ancak kalmayacak diye de safinaz türküsünü yapmamam düşünülemez. belki safinaz türküsü, birçok safinaz adaylarına caydırıcı etki olabilir!"

    genco sabancı - 'cem karaca; bir mayıs'ın devrimcisi, işçinin tamirci çırağı', akis kitap, sayfa 73
  • inanılmaz derecede sinirimi bozan, kaşar çizgi film kadını. 20 dakikalık filmin ilk 15 dakikasında sırf kasları var ve muhtemelen pipisi büyük diye kabasakala yavşar, kaltaklık ruhunda olduğu için gösterir ama elletmez üstelik (bkz: gösterip vermemek) o arada temel reise mütemadiyen bok yemek düşer. ne zamanki kabasakal oeeh deyip safinaza girişir, nolur, "teemeell erkekim kurtar beni" olur. yok ya!
  • ayni zamanda nasil bu kadar huzunlu ve yav$ak olabildigini anlayamadigim, muthis cem karaca parcasi. "rock operasi" olarak nitelendirildigini okumu$tum bir yerlerde
  • bildigim kadariyla turkiyede türünün ilk ve tek örneği olan parça.
  • "söylesenize, safinazlar,
    bütün bunlar kurtuluş mu,
    kurtuluş nerede,
    10.000 lerce safinaz
    kurtuluş nerede"

    şeklinde bir finale sahip.

    yahu nasıl hala sahnelenmemiş olabilir bu eser? kafayı yiyecem. lan tiyatro toplulukları size sesleniyorum. bin kere oynanmış oyunları oynayacağınıza şunu oynayın. valla müziklerine katkıda bulunacam.
hesabın var mı? giriş yap