• reha muhtar'ın hasan mezarcı'yı ekranlara taşıdığı haber bültenindeki asıl skandal mesih mezarcı değildi. muhtar mezarcı ile ahlaksızca dalga geçmeyi tercih etmişti. yanlış anlaşılmasın, ahlaksızlık reha'nın bu denemedeki kepaze yeteneksizliği, başarısızlığıydı. konuşmayı "zekice" yönetememiş, hz. mesih'in gösterisinde rol çalmış, bir mandalina gibi sulanmış, doğal haline bırakılsa sahiden komik ve ibret verici hale gelebilecek mezarcı söyleşisini tek kaşı havada, gülmesini çok zor tutuyormuş gibi sahte bir yüz ifadesiyle (ki bu ifade leğende cüce yıkanmasını çılgınca eğlenceli bulan insan güruhunu temsil edecek "smiley" gibi bir sembol aransa hilafsız birinci gelecek; rozetlere, etiketlere işlenecek ifade olurdu.) götürmüştür. sanki biz sahte rolex gibi sarı sarı parlayan hz. mezarcı'nın halini gülünç bulmayacaktık. sanki reha bey yalandan kikirdeyip "allah şimdi sizin babanız mı, haşa?" demese biz mezarcı aleyhisselam'ı ciddiye alıp iman edecektik.
    daha fazlasını röportajı izleyenler anımsar. peki bunları niçin anlattım?

    reha muhtar bu rezalet ile medyadaki yanmış insan eti gibi su toplamış köşelerden biri hakkında bir lektür veriyor gibiydi. bugünden üç beş yıl önce selektör yapıyor, sinyal veriyor gibiydi. öğrettiği ders şuydu: siz karşınızdakiyle değil, aslında kendizle röportaj yapınız!

    saba tümer'in melissa panarello'yu mütemadiyen aptal yerine koymaya çalıştığı programı hakkında düşünelim:

    panarello'nun yatmadan önce yüz fırça darbesi isimli kitabı hakkında aklımıza ilk gelecek sorular nelerdir?
    -seks satmaya mı çalıştınız?
    -buna bağlı olarak otantik anılarınızı mı, uyduruk hayallerinizi mi yazdınız?
    -her iki durumda da dünya insanının "barely legal teens" zaafını istismar etmek ahlaklı mıdır?
    -türkiye'yi beğendiniz mi?
    (bir akıl yürütme sürecinde zihnimizin açıldığını varsayarak soruları genişletelim)
    -her önünüze gelen size benim gibi bunları mı soruyor?
    -evet ise okurun, ilgilinin böyle bir merakı mı var?
    -evet ise bu merak vereceğiniz yanıtla doyurulacak cinsten midir?
    -yapıtın konusu sekse bulaşmış olduğundan ve ben de magazine bulaşmış olduğumdan ve bu iki olgu kafamda hemen hemen aynı yerde durduğundan; yazar, edebiyat, okur gibi kavramları tanımlayacak kriterlerlerle pek ilgilenmediğim derhal göze çarpıyor mu?
    -başınızı önünüze eğip, tutuk gibi, aptal gibi "evet ben istismar amaçlı yazdım" deme ihtimaliniz var mıdır, yanıtınız böyle olursa izleyicimin "helal olsun saba'ya, bak nasıl foyasını ortaya çıkardı kaltağın" deme ihtimali gündeme gelir mi?

    saba tümer soruyor, yaşamda var olmayan, televizyon stüdyosunun dekorları arasında yaşayan iki boyutlu bir çizimmişçesine, melissa'nın yanındaki delikanlıyı (yayıncısı ve sevgilisi imiş) kastederek soruyor: "yarın başka bir kitaba sevgilinle ilgili mahrem şeyleri de koyarsan ne olacak?"
    tıpkı reha'daki gibi kışkırtma amaçlı soru ilginç değil, ilginç olan:
    "bunlar sikimizde bile değil?" diyen, "üçüncü sınıf bir orospu olmanı sevgilin nasıl karşılıyor?" "meraklı" sorusuna da aynen:
    "bunlar sikimizde değil" yanıtını veren melissa karşısında saba hanım'ın duraksaması, şaşkınlığa düşmesi. "tuhaf insanlarmışsınız vesselam" demesidir. (homo faber'i okuyunuz saba hanım, o da bayağı ilginçtir.)

    -peki panarello gerçek hayatında mutlu mu?
    -evet?
    -ama kitaptaki kız değildi?!
    -ben "o kız" değilim. deneyimlerimi kurguladım. o roman kahramanı.
    -burada bir çelişki yok mu?
    -yoo?

    hmmhimhihmhh (çook zeki ve sessiz bir gülümseme efekti) "romandaki muhsuhzduamahhmmm, neyse..."

    buradaki çelişki şu saba hanım. ters köşeye yatılması mümkün bir hususta yazılmış bir roman var. ancak, onu kontrpiyede bırakacak yegane güç romanın okurudur. sorulacak milyonlarca önemli (eh!) soru dururken magazin televizyonculuğu yapmanız bahis konusu değil. onu bile kötü yapıyorsunuz. insanları seksle ilgili yazmış birinin doğuştan taşak oğlanı olduğuna inandırıyorsunuz. marquis de sade konuğunuz olsa ne yapacaktınız kırbaç yanakta şaklayınca? georges bataille yumurtayı kaktırsa ne edecektiniz?
    siz akılca melissa'dan da, bende de daha yetkin değilsiniz. ve biz bu yetkin olmayan halimizden memnunuz. siz de olunuz. panarello kalkıp size "resim seçiciniz çok kötü" diyor mu?

    lütfen reha muhtar'dan aldığınız dersleri unutunuz. tepkinin osuruk bir televizyon yapımından da, değeri burada tartışılmayan bir kitaptan da aşkın bir amacı, kuvvetli bir dileği olduğunu idrak ediniz. sıfırbeş edi. yazımda ve yollayımda emeği geçen şahsım adına; önümüze gelene bin tekme!
  • bir youtube kanalında annesinin ölümünden sonra çocuk sahibi olmak istemediğine karar veren kişi.

    kendi çocuğuna da aynı acıyı yaşatmak istememiş. ebeveynlerini erken yaşta kaybeden insanlarda özellikle oluyor bu düşünce. ben lisedeyken kaybettim ve şimdi çocuk yaparsam ya ondan önce ölürsem çocuğum ne olur diye korkarım hep.

    herkes çok saçma bulmuş bu düşünceyi, ama ben bunu ebeveyn kaybeden, özellikle erken yaşta kaybeden insanların daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum.

    saba tümer buraları okur mu bilmiyorum, ama kendisinin korkusunu çok iyi anlayıp paylaşıyorum.

    ek: aynı korkuyu boşanmış ailelerin çocukları da yaşamış.
  • bu kadına ilk kim "çok güzel gülüyorsun" dediyse cehennemlik olacak.
  • bu aksam ki programda oyle bir laf etti ki;

    st: ay hocam hiç güleceğim yoktu!

    programı ilk kez izliyor olsam inanıcam şu lafa ya...
  • an itibarı ile zerrin özer'i konuk eden sunucu. ikisi birden güldü biraz önce, yemin ediyorum televizyondan çıkıp, dişleyecekler beni zannettim. üç kulhuvallah bir elham okuyup yatayım bari de rüyama girmesinler.
  • "neye güldüğünüz zekanızı, nasıl güldüğünüz adabınızı gösterir" lafını hatırlatıyo bana bu abla.
  • defne joy foster'ın ölümü ardından yaptığı açıklamalarla ne olduğunu ortaya koymuş kişi.
    ana haber bültenine çıkıp ''vicdanım çok rahat hep yüksek puan verdim'' diyebilmiştir.
    ölen birinin ardından bu kadarda çirkin günah çıkartılmaz.
    midemi bulandırdı.
  • mustafa topaloğlu kendisi hakkında şöyle bir şey söylemiş: '' yav! sen, içinden gülüyorsun yav. böbrek, bağırsak filan hepsi gülüyor sende.''
  • programa çıkardığı sürekli twitter'dan bahseden bir kadınla beraber defne joy un arkasından günah çıkartan kadın.

    defne joy' un kafasına taktığı ve üzüldüğü gazetecilerin (daha doğrusu magazincilerin) yaptığı eleştiriler değilmiş onu üzen "halkın" sözlüklerde yazdığı yazılarmış. bak sen, öncelikle halk derken kimi kastediyor anlamadım kendini halktan neden soyutladığını hiç anlamadım.

    show haberde de ali kırca'nın "siz onun çocukluğunu bilirsiniz" demesi üzerine;

    "aaa bizim aramızda 4 yaş fark var o benim yaşıtım, bana laf arasında 36 yaşında olduğunu söyledi ama heryerde 32 yaşında yazıyor. asıl yaşı 36 dır. diyerek oldukça avam bir muhabbete imza atmıştır. kendisini tebrik ediyoruz zaten çok birşey beklemiyoruz.
hesabın var mı? giriş yap