• bugunku istanbul konserini izlemeye gelen turk sanatcilarindan (?) herhangi birisi duvardaki resimleri gorunce kendinden, sanatindan, sanatciligindan utanmadiysa eger, uzulmesinler ben hepsinin adina bol bol utandim.

    sonra eurovision'da kici kirik bir sarkiyla birinci olunca kendinizi bu adamlarla ayni kulvardan sayarsiniz. ingilizce sarkilardan devsirme coverlarla is yapinca kendinizi diva sayarsiniz. bi kac aglak sarkiyla kraliceliginizi kurunca kendinizi dokunulmaz kilarsiniz. korkunuzdan agzinizi acamadiniz. hadi acamadiniz, bi de ustelik utanmadiniz bu durumdan. agzini acanda yalakaliga acti zaten. yillarca boyle oldu bu. siz utanmadiniz, biz de tiksinmedik. iki tarafa da yaziklar olsun.

    ama o duvari gorunce icinizden bisey kopmadiysa, kendinizi hala adamdan sandinizsa eger, ekranlarda adinizin altina sanatci titrini yazdirabilicekseniz hala, korkmayin oglum size bisey olmaz artik, siz icinizdeki insanlik duvarini yikmissiniz coktan. bu duvar koymaz artik size.

    tanim,
    roger waters: insan. ( sanatci da diyebilirdim, unutma)
  • https://www.facebook.com/…ne-2-2013/657032427644544
    to all my friends in turkey
    i am with you! we are with you! you are so right to resist the forces of autocracy and repression. it doesn't matter who they are.
    if i read the internet right, in your case, you are resisting autocratic religious zealots.
    turkey is your country and we support you and yearn for your freedom, but also, you and your struggle are so important to the rest of the world.
    every time a man or woman or child takes to the streets, and stands up for human rights, for self determination, for democracy, for mistress liberty, the rest of the world is in debt.
    we are not physically with you in the water cannon's fire, in the tear gas clouds, but we are with you in spirit.
    we applaud your stand for we know it is not easy.
    your great country stands at the gateway between east and west. constantinople is legend in the history of civilization. your resistance today may well be a turning point between all of us and a return to the dark ages.
    there is nothing more important than what you are doing today:
    with love, and tears, and huge respect,
    roger waters.

    tepkisini koymuştur. helal olsun sana.
  • kendisine "ses çıkar" şeklinde özetlenebilecek şekilde bir mektup yazan 19 yaşındaki ukraynalı bir hayranına kendi facebook sayfasından görüldüğü şekilde müthiş bir cevap vermiş, gelmiş geçmiş tüm suçlu başkanları, diktatörleri gömerek meramını anlatmış, hatta hayranı "yüzde 200 eminim ki ukrayna'da neo-nazi yok" derken şirin görünmek için buna kafa sallamayıp içlerindeki neo-nazileri de ifşa etmiş büyük adam.

    gilmour yine yanlış tarafta dursun ve rusya'daki dijital platformlardan pink floyd'u kaldırtsın anca. komik.
  • roger waters benim için nefret duygusunun totemi, vücuda gelmiş haliydi uzun yıllar. pink floyd gibi dünya müzik tarihinde yeri asla doldurulamayacak bir oluşumun dağılmasının tek müsebbibi, çıbanın başı, şeytanın önde gideni.. ama bugün, yıllar sonra bile diğer floyd elemanları ile dalga geçebilen, kendisinden sonraki floyd eserlerini aşağılamaktan geri duymayan bu bet sesli adam için duygularım çok farklı. grup ilk dağıldığında* söylediklerini bugün hemen aynı kelimelerle tekrar tekrar anlatmaktan sıkılmayan, ve şaşmaz bir kararlılıkla doğruluğunu savunmaya devam eden waters, bir megaloman olarak dünyanın en tutarlı insanlarından biri; çünkü kendine tutunuyor. a momentary lapse of reason için, "albüme pink floyd tarzı bir isim koymak için fazla kasmışlar" diyen, high hopes için "fena bir şarkı değil ama bir pink floyd albümünde yayınlanmasından rahatsızlık duyuyorum" diyebilen bu bet sesli, allahsız deha, ayrıldıktan yaklaşık 20 yıl sonra bile "pink floyd benim" diye bağırmaktan zerre imtina etmiyor. ben de titanik'i bile batırabilecek bu ego karşısında saygıyla eğiliyorum, yürü be waters kim tutar seni diyorum.
  • hem ingiltere'nin ekmeğini yiyip hem de "ingiltere'nin geçmişinden utanıyorum" diyen kişi. beğendiği ülkeye defolup gitsin o zaman. boşuna uğraşıyor; o çan sesleri dinmez, o bayrak inmez. ingiltere'nin ekmeğini yiyip ihanet eden, bir gün mutlaka ekmek yediği o ağzından kurşunu da yer. benden uyarması.

    edit: imla (bunu hep yazmak istemişimdir)
  • bono yokken vardi. bono yine ortalarda yok, o hala var.
  • roger waters her zaman sadeliği seven bir müzisyen oldu. bir röportajında “dylan’ı, neil young’ı, lennon’ı usanmadan dinlerim... ama ben aynı şeyi hiç yapamadım” der. daha da gerilere gidersek leadbelly’yi, bessie smith'i, billie holiday'i... hayranlık duyduğu insanlar bunlardı. leonard cohen’i olympia sahnesinde seyrettiği gün büyülenmişti. hiçbir şey yoktu, sadece o vardı, müzisyenleri ve kelimeleri... ama kendisi aynı şeyi hiç yapamadı. hep bir şeyleri tasarlamak istedi, güçlü bir görsellik yaratan ışık efektleri, dekorlar, filmler arasında şarkı sözlerinin ifade ettiği duygular... bunun sebebini, rock müziğinin, özellikle de pink floyd’un çok büyük kalabalıklara hitap etmesinde aramak lazım. bu koşullarda, sanatçı sahnedeki unsurlardan sadece bir tanesi…

    roger waters onun ötesinde bir gösteri yaratmak zorunda hissediyordu. grafik eğitimi olduğunu da düşünürseniz, bu görsellik kendisini hep ilgilendirdi... aslına bakarsanız, belki de sebep başka bir yerdedir: kendisi dikkat çekmek için hep koltuk değneklerine ihtiyaç duyduğunu söyler. babasını çok küçük yaşta kaybetmiştir ama onun ilgisini hep üzerinde tutmayı arzulamıştır. elbette ki bu imkansızdı, ama erkeklerin çoğunda, sürekli şaşkınlığa uğratmak istediği bir baba figürü görüyordu. bütün davranışlar bu ihtiyaçtan kaynaklanıyordu. yaşının ilerlemesiyle bu durumun bir ölçüde iyileştiğini söyler kendisi... davranışlarına yön veren bir diğer sebep de, kadınları elinde tutma isteği oldu. annesinden başka kimsesi yoktu ve kendisini terk edeceği korkusu yaşıyordu. onunlayken ve hayatındaki diğer kadınlarla birlikteyken, yeterince ilginç biri olmadığını sanıyordu. sanki kendisini kendi olduğu için değil de, başka bir şey için sevmeleri gerekiyordu.

    pink floyd elemanlarıyla her zaman büyük tartışmalar yaşadı. grup elemanlarını kendisinden bahsederken söyledikleri gibi kendisinin alıngan, zorba, hatta megaloman bir kişilik yapısı olduğunu düşünmüyordu. uzun bir süre boyunca depresif biri olduğu doğruydu, öfke duygusuyla hareket etti, ama kurnazca hazırlanmış bir propagandanın kurbanı olduğunu iddia ediyordu. kaldı ki bu durum birlikte çalıştığı insanlara iyi mazeret sağladı. kendisi gibi yaratıcı ve dominant karakterli bir insanın, bir grubun parçası olması kolay değildi. işlerin dörtte üçünün kendi elinden çıktığını savunuyordu. bu da ister istemez, diğerleri için onur kırıcı bir şeydi.

    roger waters, şarkılarını sadece gördüğü ve etrafını kuşatan gerçekler hakkında yazdığını, her birinde umutsuzluktan ziyade, isyan duygusu bulunduğunu söyler. bütün şarkı sözlerinde bir iletişim arzusu var gibidir. buna örnek olarak picasso'nun "guernica”sını gösterir. o resimde görülmemiş bir şiddet vardır, sanatçının bozgununu ve öfkesini buram buram hissedersiniz. ama insancıl bir mesajı da fark etmemeye imkân yoktur: insanların korkuya cephe alarak bir araya gelmesi arzusu yayılır. eğer eserin içinde bu duygular mevcut olmasa, tablo bakılacak bir şey olmaktan çıkardı. yalnızca yıkıntılar ve cesetler... roger waters da şarkılarının da aynı orantıya sahip olduğunu söyler.

    bazı çevreler kendisine besteci olma yolunu syd barrett'in kaybının yol açtığını iddia eder. bu durumun onu dürtüklediği gerçektir, neredeyse kaçacak delik kalmamıştır kendisi için. yazmak zorunda hisseder kendini, yoksa grubun bitme ihtimali vardır. ve istemediği tek bir şey varsa, o da yeniden bir iş aramak, kendisini bir mimarlık ofisine tıkılmış görmektir. bu nedenle grubu yaşatmak ve müzik yapmak istiyordu.

    yazdığı ilk önemli şarkı “set the controls for the heart of the sun”dı. o dönemde parçayı pek ahım şahım bulmuyordu. hele ki sadece parçanın isminin olduğu satırı tek başına yazdığını düşünürseniz... geri kalan mısraları bir çin şiirleri derleme kitabından aparttığını sonradan muzipçe itiraf etmişti. ama zamanla o şarkıya geri döner oldu. bir aile kanserden ölmek üzere olan oğullarının sürekli bu şarkıyı dinlemek istediğini yazmıştı kendisine. yatağında ona refakat etmesi, acılarını dindirmesi için… böyle bir mektup almak gerçekten altüst ediciydi kendisi için. kendi kendine ancak “ne iyi etmişim de bu şarkıyı yazmışım” der ve şöyle söyler: “çocukların nasıl dinlediklerini ve ne anladıklarını hiçbir zaman bilemem, demek bir şey var ki onlara geçiyor. müziğin sihirli tarafı da bu: sen bir ses yapıyorsun, gürültü çıkarıyorsun, herhangi biri için herhangi bir yerde, çok şey ifade ediyor.”
  • sosyalist bir anne ve hristiyan-komünist bir babanın oğlu olarak, hayatında en büyük çelişkilerden birinin zengin olması olduğunu ifade eden müzisyen. paraya boğulduğu 1973 sonrasında, bir vakıf kurarak sürekli olarak gelirinin yüzde yirmibeşini ihtiyacı olanlara aktarmaya başlamıştır. bu duruma da espriyle yaklaşarak: "kapitalizmin en güzel yönü insanlara yardım edebilmeniz!" der. dehasının ötesinde örnek kişilik.
  • gezi sehitleri 'ne sahnesinde yer vererek komaya girmeme sebep olan degerli sanatci, büyük sahsiyet, harika bir insan. helal olsun!
  • itu stadyumunda konser verecekmis. zannedersem itude ilk kez bu kadar cok hatun olacak, tarihe taniklik ettigimiz gunler yasiyoruz ..

    (bazi arkadaslar justin bieber konserini solediler, ondan dem vurdular.. arkadaslar hatun dedim, cocuk demedim)
hesabın var mı? giriş yap