• bir sahne düşünün;

    federer ağlıyor, nadal ağlıyor, en son dayanamadı djokovic de ağlamaya başladı,berrettini bunların arasında zurnanın sol deliği ama o da ağladı.

    döndü world team'e schwartzman ağlıyor.

    biz ağlıyoruz. aslında duygulanmamizin sebebi tam da bu.ömrümüz geçiyor ve biz bu geçişleri, kaybedişleri hayatimizda sürekli olan ve hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin gittiğine tanık olduğumuzda anlıyoruz.

    tam 24 yıldır orada duran tenisle alakalı alakasız herkesin kulağına ismi çalınan bir insan gitti.

    teletext döneminden ultra hızlı cep telefonlarına kadar her dönemde raket sallayan bir adamdı. biz bu döneme nice sevinçler nice kayıplar nice anılar sıkıştırdık.

    ve onun vedasıyla bu geçen tüm zamanın farkındalığı olanca gerçekliği ile yüzümüze vurdu.

    çok zaman geçmişti ve o zamanların bittiğini roger'in vedasiyla anladık. ıste hepimizin ağlama sebebi budur.
  • rafa için paylaşım yapmış. sen de ayrı bir kralsin.

    “arkadaşım ve büyük rakibim rafael nadal'a. 21 grand slam şampiyonluğuna ulaşan ilk erkek tenisçi olduğun için yürek dolusu tebrikler. birkaç ay önce koltuk değneklerimizle dalga geçiyorduk. inanılmaz. asla büyük bir şampiyonu hafife almayın."

    edit: efsane nasıl olunur? insanlar onları neden çok sever? en büyük rakibin nasıl dünyada seni en fazla seven insanlardan biri olur? gibi bir takım soruların cevabıdır kendisi. insanlıktan ümidi kesmememiz için yaratılmış resmen. bugün tenisi bıraktı. biz de açılan boşlukla kalakaldık. dile kolay 20 yıldan fazladır seviyoruz ve izliyoruz. en başta rafa’nın grand slam finallerindeki aile locası başta olmak üzere, kendisini mümkün olan her şekilde görmeyi diliyoruz.
    şu da vinci tablosunu da görsele iliştireyim de tam olsun. seni çok seviyoruz be fedexciim. ayağına taş değmesin. yolun açık olsun.

    görsel
  • ne zamandır bu adam hakkında bir şeyler karalamak ve kendisine bazılarınca neden gelmiş geçmiş en büyük "sporcu" dendiğini anlatmak istiyordum, bugüne kısmetmiş.
    ha, ben bir spor otoritesi miyim? hayır.
    ama bu adam kesinlikle bir spor tanrısı.

    peki neden? çünkü bu adam;
    basketçilere "rookie", futbolculara "daha çok genç", yeni mezunlara "tecrübesiz" dediğimiz 22 yaşında;
    tenisin en prestijli turnuvası olan wimbledon'u kazandı.

    peki bunun bir önemi var mı? konu federer olunca, inanın bana yok. devam edelim:

    teniste her sene 4 büyük turnuva düzenlenir:
    avustralya açık, wimbledon, roland garros, amerika açık

    bu turnuvalardan herhangi birisini hayatınızın herhangi bir döneminde kazanmış olmak dahi isminizi tenis tarihine kazımaya yeterken; bu adam profesyonel tenise başladığı 1998 yılından beri düzenlenen 20x4=80 grand slam'in 20'sini kazandı.
    yani, 20 sene boyunca verilen her 4 büyük kupanın 1'i bu adamın ellerinde yükseldi.
    ilk grand slam'ini kazandığı 2003 yılından itibaren hesaplarsak bu müthiş oran 3'te 1'e çıkıyor!

    harika, değil mi?

    peki, bunlar mı bu adamı bu kadar büyük yaptı? hayır.

    bu adamın 2003'te başlayan fırtınası, "tenisin altın çağı" denen döneme girilmesiyle sekteye uğradı. rafael nadal, novak djokovic, andy murray gibi tenis tarihinin herhangi başka bir döneminde oynamış olsa ortalığı silip süpürecek rakiplerle mücadele etti. kazanmadı mı? yine kazandı. sadece daha az sıklıkta...

    2012'de, 31 yaşındayken kazandığı wimbledon ise, pek çok kişiye göre kazandığı son büyük turnuvaydı.

    peki sonra ne oldu?
    2013, 2014, 2015, 2016...
    kaybedilen finaller, erken elenen turnuvalar, basit hatalar, sakatlıklar...
    insanlar; "tarihi geçti artık, daha da rezil olmadan bıraksın" derken, o oynamaya devam etti.
    "oynamayı seviyorum ve vücudum izin verdiği sürece, oynayacağım" diyordu.

    gelmiş geçmiş en iyi tenisçi olduğu su götürmez bir gerçek olan bu adam, yetmezmiş gibi hala daha iyisini yapmaya, daha iyi oynamaya çalışıyordu.

    eleştiriden hiç kaçmadı. pek çoğunun aksine, geçmişiyle böbürlenip şöhretinin gölgesinde yaşamak yerine;
    raketini değiştirdi, oyun tarzını değiştirdi, mentalitesini değiştirdi...
    olmuyordu...
    ama o olması için değil, sevdiği için oynadı.

    2016 yazının ortasında ise, daha uzun süre tenis oynayabilmek için, 2016 yılının geri kalanında tenis oynamayacağını açıkladı.

    bitmişti sanki. bir efsaneye veda etmek gibiydi bu, zordu.
    her büyük sporcu gibi, onun da dönemi nihayet sona mı ermişti?

    hiç yaygara çıkarmadan, hayır dedi.

    2017'nin ilk turnuvasıyla, yatağından kalkıp geldiği avustralya açık 2017'de geri döndü tenise. harika oynuyordu. öyle güzel oynuyordu ki en büyük rakibini, en korkunç kabusunu, en az 7-8 grand slam şampiyonluğundan kendini alı koyan bir diğer muazzam sporcu rafael nadal'ı, finalde 5 setlik inanılmaz bir maçla yenerek kupayı aldı.

    36 yaşında, olmaya herkesten çok alıştığı o noktada, zirvedeydi tekrar.

    ama finali kazandığında yüzündeki ifade;

    - 11 kişilik takımının 'bir' oyuncusu olan bu adamınkinden
    - milyonlar kazanmasına rağmen vergi kaçırmaya çalışan bu adamınkinden
    - ülkesi tarafından sporundan uzaklaştırılan bu adamınkinden
    - en iyisi olduğunu haykırıp duran bu adamınkinden
    - yarışı bitirmeden sevinmeye başlayan bu adamınkinden

    işte bu kadar farklıydı.

    bu insanlar kötü sporcular mıydı? elbette hayır, hepsi harikaydı.

    ama sizce de; gelmiş geçmiş en büyük tenişçinin, kocaman köklü bir sporu ismiyle yeniden tanımlayan bir insanın, birazcık böbürlenmeye hakkı yok muydu?
    çocuklar gibi sevineceğine, "ben" dese, çok mu görürdük?

    bu adamla kıyas kabul edecek hiçbir başarısı olmayan binlerce sporcu müsvettesi gece kulüplerinde fink atarken, kimileri televizyonlarda, magazinlerde bizlere "adam"lık taslarken, bu adam tüylerini biraz olsun kabartsa, yadırgar mıydık?

    yapmadı.

    doğduğu yere gidip, tekrar kazandı.
    yüzündeyse aynı naif gülüş...

    tenisin altın çocukları altın günlerini çoktan yaşadı.
    o ise onlardan önce de buradaydı, onlardan sonra da burada.

    dün, 20. grand slam zaferini, yine avustralya'da yaşadı.
    kupa ellerine verildiğinde önce herkese teşekkür etti, sonra ağladı.
    tıpkı 9 sene önce, aynı kortta, nadal'a kaybettiğinde ağladığı gibi.

    bu iki adam, hayatları boyunca, birbirlerinin en büyük rakipleri oldular.
    rekabetleri 70 milyonun değil, 7 milyarın rekabetiydi.

    peki, aradaki şu küçük farkı, görebiliyor musunuz?

    bu adamın, birbirinden güzel 4 çocuğu var.
    ileride google'a best sportsman yazdıklarında, babalarını en yukarıda görecekler.

    bizler ise onu çocuklarımıza anlatacağız.
    ne kazandıkları ne de başardıkları... sadece ve sadece, güzel bir insan olduğu için.
  • isvicreli 19 ya$inda tenisci .wimbledon 2001 de pete samprasi yenerek dikkatleri uzerine ceken
    genc adam .
  • 40 yaşında wimbledon çeyrek finaline çıkıyor ve başlığına yazılan yorumlar cokovic daha iyi falan. tekrar söylüyorum, 40 yaşında 1.5 sene tenis oynamamışken 3 ayda 3 turnuvaya katıldı. yine tenisin en büyük arenasında çeyrek finalde. karşısına muhtemelen fiziksel olarak prime yıllarını yaşayan medvedev ve berretini çıkacak, bu sporcular ilk 10 içinde bulunuyor, ve biz bu 40 yaşındaki efsanenin finalde neler yapacağını konuşuyoruz. bu yaşında ilk 30 içindeki rakibini pek de zorlanmadan eledi. yaşından olsa gerek dalgalı bir performans gösteriyor fakat hala herkesle kafa kafaya çarpışabilecek seviyede. kazandığı bin maçı, 110 kupayı falan sırf birileri bir tane daha kazanabilir diye yok sayacaksak bile bugün hala olduğu seviye nedeniyle büyük bir saygıyı hakkediyor.

    kariyerine bu adamdan sonra başlayıp kariyerinde bu adamın gölgesinden çıkamayıp emekli olmuş, birkaç yıldır da yorumculuk yapan tenisçiler var.

    2010 yılından beri her basın toplantısında "artık yaşlandın ne zaman bırakacaksın sorularıyla karşılaşıyor. tenisi bıraksa dahi 10 sene daha yıllık 30 milyon dolarlık sponsorluk anlaşması devam edecek. tenis severler taraftarlıktan gözleri kararmış olacak ki neye tanık olduklarının farkında değiller. spor severlerin sidik yarışını bırakıp son demlerini yaşayan bu efsaneyi izlemesini öneriyorum. hala genç sporculara büyük bir ilham kaynağı.
  • gelen geçen "eline verdiği" için wimbledon'da finale çıkmıştır.

    bunu diyen troll zaten de, sonra okuyup ciddiye alanlar oluyor. ondan yani...
  • şans eseri ilk kez tenis izlemek için en harika günü seçmiştim. ilk izlediğim tenis maçı rafael nadal ve roger federer arasındaki 2008 wimbledon finaliydi. normalde eğer bir sporu ilk defa izliyorsanız iyiyi ve kötüyü ayırt edebilecek deneyime sahip olmadığınız için maça hakkını yeterince verememeniz, hakettiği şekilde takdir edememeniz beklenebilir ancak bu maç tam tersiydi. henüz sporu ilk defa izleyen 12 yaşında bir çocuğu televizyona kilitleyebilecek kadar harikaydı.

    spiker önceki iki yılda da bu iki sporcunun finalde karşılaştığını ve federer'in ikisini de kazandığını söyleyince, o günlerde bile kaybedeni desteklemeye eğilimli olan bendeniz hemen rafayı desteklemeye başlamıştım. maç bu sayfayı okuyan büyük çoğunluğun bilebileceği şekilde çoğu kişiye göre tarihin en büyük maçı olarak hatırlanır ve epik finali federer o gün ezeli rakibi bugün ebedi dostu rafa'ya 3-2 kaybetmişti.

    geçen yıllarda iki oyuncu defalarca oynamaya devam etti. hem psikolojik olarak hem de sonuçlara bakıldığında nadal uzunca süre federere belli bir üstünlük kurdu ama kimin daha iyi olduğu her zaman tartışıldı, rakamlar federerin ikili rekabet ise nadalın yanındaydı.

    rafayı her zaman desteklemeye devam ettim ancak ben tenisi rekabet ötesinde takip edebilecek olgunluğa geldiğimde farketmiştim ki neredeyse durum tenisin bu rekabeti yarattığı konumdan çıkıp adeta bu rekabetin tenisin kendisini tanımladığı, onu yücelttiği konuma erişmişti. federeri destekleyen insanların anlaması belki zordur ve yazdıklarım garip görünüyor olabilir ancak federer herhangi bir sporda rakibini desteklemenizin en zor olduğu insan olabilir. aklınızın bir köşesinde her zaman oyuna kattığı güzellik ve oyunu çıkardığı seviye vardır, oyuna ihanet ediyor gibi bile hissedebilirsiniz onu desteklemediğiniz için. bu düşüncemin en yüksek noktasına ulaştığı an 2017 avustralya açık finaliydi. 37 yaşına gelmiş ve sakatlıktan döndükten sonra kariyeri ile ilgili soru işaretlerinin çok yüksek olduğu bir dönemde finale kadar gelip tekrardan ezeli rakibi nadal ile eşleşmişti. o gün bir sporcunun ve rekabetin gözümde bir daha asla yükselemeyeceği bir noktada, rekabetin kendisini boşverip sadece oyunun güzelliğine odaklanmaya başladığımı farkettim bir anda. o andan bu yana federeri ne zaman izleyebilsem izlemeye çalıştım ve sanırım fedalcı olarak tabir edilen gruba dahil olmuş oldum.

    oyuna kattığın her şey için teşekkürler.

    eğer buraya kadar okuduysanız ve sizi yorduysam üzgünüm, kendi notumu düşmek istedim buraya, tenisi sevmemi sağlayan, sporun çok ötesinde olan bu adam için.
  • dün bana ve kızlarıma harika birgün yaşatmış olan büyük insan. dünkü gösteri maçı sonrası benim ikizleri görünce bizi içeri çağırttı. herkesin arasından hem de tüm basın mensuplarının olduğu anda özel güvenliği bizi içeri aldı kapıları kitlediler ikizlerle oynadı onlarla resim çektirdi. müthiş mütevazi bir insan. benim ikiz kızlarıma benziyorlar tarzı bişiler söylüyordu ingilizce rüya gibiydi tabi ben dilim tutulmuş halde sadece federeri izliyordum. dünya'nın en şanslı ikizleri oldu benim kızlar.

    http://t.co/mp61lppzp4

    http://t.co/en1tfeirte

    http://t.co/xzgysjfnx9
  • bu onun hakkında girdiğim 10. entry falan. hiçbir başlığa da bu kadar uğramışlığım yok.

    hem fiziksel hem de mental açıdan her daim inanılmaz güçlü kalmayı gerektiren dünyanın en popüler sporlarından birinin gelmiş geçmiş en büyük ismisin. neredeyse 15 senedir sürekli kıtalar arası uçarak ilk günkü heyecanınla, aynı sevgi ve saygınla oynamaya devam ediyorsun. üstelik tamamen bireysel bir sporda başarıyorsun bunu. sıkıştığın zaman kafanı kaldırıp da göreceğin bir maradona, bir michael jordan, bir takım yok etrafında. sahada hüznüne ortak olan ya da zaferine katkı sağlayan senden başka hiç kimse yok. kendini ulaşılmaz kılmak elinde, kaf dağı'nın ardında bulunmak elinde. yaptığın sporun bireyselliğinden tut da tüm dünyadaki şöhretine kadar her şey buna müsait. ama sen 40 tane çocuğu karşına alıp her birinin vuruşunu beğenene kadar, "one more time" demekten dilinde tüy bitene kadar, sıkılmadan, gocunmadan, yüzündeki tebessümü tek bir saniye eksik etmeden onlarla antreman yapıyorsun. yetmiyor, antreman bitimi her biriyle tek tek selamlaşıyorsun. şu yaptıkların hayatında iki eliyle bir siki doğrultmayı becerememiş, hiçbir halta kadir olamamış insanlara bile yük olabilecekken sana olmuyor. bunu herhangi bir maskeyi suratına geçirerek de yapmıyorsun, içinden geldiği öyle belli ki.

    yıllardır yüzlerce kamerayla sarılı etrafın. içinde bulunduğun ortam belli. şeyh kendi uçmuyorsa bile müridi kesin uçurur. milyonlarca müridin var ama hala ayakların yerde. bu nasıl bir mütevazılık, bu nasıl bir beyefendilik. benim için zerre şüphe yok, tarihin gördüğü en özel sporcusun.
  • finalden önce:

    "rafa'nın 1 numaralı fanı herhalde benimdir. bence oyunu gerçekten muhteşem. inanılmaz bir rakip. geçmişte de onunla efsane maçlarımız oldu ama bugün bu noktada olacağımızı sanırım ikimizde hayal edemezdik. bir kaç ay önce onunla, akademisini açmak için mallorca'ya gittik. ona dedim ki: "keşke seninle bir gösteri maçı falan yapabilseydik bari"(gülüyor), çünkü ben tek bacaktım, onun da bileği sakattı. belki çocuklarla mini tenis falan oynarız dedim :). ama bir kaç ay geçti ve şu an bu noktadayız... bence ikimiz için de çok özel bir an bu an..."

    seremonide:

    "rafa çok güzel şeyler söyledi az önce. ben öncelikle, bu inanılmaz geri dönüşü için kendisini tebrik etmek istiyorum. sanırım bir kaç ay önce ikimiz de bu noktalara geleceğimizi hayal edemezdik(nadal gülümseyerek başıyla onaylıyor). şu an çok mutluyum, senin adına da çok mutluyum rafa. açıkçası kaybetsem de çok mutlu olurdum, zira hakikaten muhteşem bir geri dönüş... tenis gerçekten zor bir spor, beraberlik yok. ama eğer olsaydı, bu gece beraberliği ve bu zaferi rafa'yla paylaşmayı seve seve kabul ederdim...

    rafa'nın takımına da buradan çok teşekkür ediyorum. gerçekten çok büyük bir emek harcıyorsunuz, herşeyin en iyisini hak ediyorsunuz. size de yılın kalanında başarılar diliyorum, lütfen rafa'yı oynatmaya devam edin, çünkü tenisin size ihtiyacı var. yaptıklarınız için çok teşekkürler..."

    maç sonrası tv röportajında:

    "rafa'yla kortu paylaşmak harikaydı. onunla uzun bir geçmişimiz var. onun büyüyüp bir efsane oluşuna gözlerimle şahit oldum resmen. bana ve kariyerime ne kadar darbe indirmiş olsa da ona büyük saygı duyuyor ve onunla eşleşmekten büyük keyif alıyorum. bana kalırsa o beni daha güçlü ve daha iyi bir oyuncu yaptı. o olmasaydı belki de ben bu akşam burada olamazdım..."
hesabın var mı? giriş yap