• ılık ve deniz kokan bir şehirde
    vazgeçtim memur çocuğu olmaktan
    ve okul çantamda
    dolar üzerinden alınabilecek kitaplar alıyordu babam...

    ben seninle bir gün
    denize bakan sınıf penceremizde
    ticaret liselilerle dalga geçebilme ihtimalini sevdim.

    ortaokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
    (rize'de karbonmonoksit sonbaharlar yaşanmazdı o
    zaman, poyraz götürürdü ne varsa) umursamamaya başladım herkesi... ve bu umursamazlık öyle
    uzun sürdü ki, adam gibi umarsızlıkları özlemeye başladım
    sonra...

    bizim english for a changing world'lerimiz vardı...
    bir de will you marry me fiona diyen streamline'ımız...

    deterjan kokan arkadaşlarla paylaşılan
    kahverengi sıralarda, oyunlar oynamaya başladık...
    ben avukat
    oluyordum sen hakim, geri kalanlar hep avam...
    kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
    "anadolu lisesi'nde okuyanların hepsi orospu çocuğudur" diye
    gülüp geçiyorduk...

    rize'ye hızlı hızlı yağmur yağıyordu.
    ve kapalı mekanlarda küçümsemeyi öğretiyordu okul müdürleri...
    oysa rize'de kimseyi küçümsemedim ben.
    disiplin kuruluna hiç gitmedim...
    sınıfça gidilen pikniklerde hocalarımız uyarıyordu bizi "akıllı olun" diye sadece...

    rize'ye usul usul sis çöküyordu..
    sana lyricler biriktiriyordum ingilizce defterimde ama
    sen yoktun...
    ben, senin benim yüzümden dayak yiyebilme ihtimalini
    seviyordum, teneffüs saatlerimiz diğer okulun öğrencileriyle kesiştiğinde...
    ama ben onlara hiç bakmadım ki
    ben, senin benimle engindere yolunda
    yorulmadan yürüyebilme ihtimalini seviyordum...

    askoroz'un sesini başına koyuyordum şarkılarımın
    listesinin... korkmuyordum...
    sonra iniyordum otobüsten...
    çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en kibirli, ömrümün
    en uzun, ömrümün en komik, ömrümün en bahtiyar yolunu
    sakince yürüyordum... çünkü sonunda olmadığım halde"kolejli" oluyordum.
    sonunda, olmasam da öyle görülüyordum..

    şiirimizi murdar etmeye burada son verirken, bana bu fırsatı veren başta okul ve milli eğitim müdürlüğü, ticaret lisesi öğrencileri olmak üzere, herkese teşekkür ederim.
  • şimdiki ticaret lisesinin arkasında eski ve ilk binası vardı. hala o binaya ilk girişimi bi de sınıfımızın deniz manzarasını unutamam.

    o manzarasına doyamadığımız pencereleri 11 yaşındaki veletler denize bakıp hayallere dalmasın diye boyayanları hiç affetmeyeceğim.

    tırnakla, kalem ucuyla özgürlüğe manzara açma mücadelemiz de hep devam edecektir, okulumdan miras dostlarla..
  • mayıs ayıyla birlikte güneşli günlerde denizin cazibesine kapılan öğrencilerin "hadi ulan yüzelim" diyerek denize girmesiyle başlayıp ishak hocanın odasında yarı ıslak biten maceralarla ünlü okul.
    öğrencileri parlak ve sakin çocuklar olduklarındandır heralde, etrafındaki ticaret lisesi öğrencileri ve askoroz serserileri tarafından sık sık rahatsız edilirlerdi.

    güzel günlerdi..
  • böyle bir şey düştü biraz önce önüme.

    daha geçen gün annemle konuşurken "gidip görmek istiyorum, epeydir gitmedim" demiştim. hayatımın en güzel yıllarını geçirdim orada, hayatımdaki en önemli insanların büyük bir çoğunluğunu da orada tanıdım. yarın ral'deki ortaokul sınıf arkadaşımın nikahına gideceğim. kapatılacak ne demek yahu. *
  • on bir yaşındaydık hazırlığa başladığımızda. i'm eleven years old. ilk öğrendiğiniz cümlelerden olmalı. hatta on ikiye yaklaşanlar da büyümüş olmayı istediklerinden, on iki demek için can attıkları halde twelve demesi zor geldiği için on bir dedi uzun süre.

    yirmi yıl geçmiş o zamanların üzerinden. yirmi yıllık arkadaşlıklarımız var artık diye övünüyoruz. daha pazar günü buluştuk bir kısmıyla. bir tanesinin oğlunu bir süre kucağımda taşıdım diye hala kolum ağrıyor. * dün de rüyama girdi bütün sınıf. hepsi. ben okulumu özledim galiba.
  • ishak hocanın beyin ameliyatının 8 saat sürmesi üzerine selim hoca , "7.5 saat beynini aradılar,yarım saatte de ameliyat ettiler" demişti. nasıl bir lisede eğitim aldık burdan anlayın.
  • kapatılacağı konuşulan canım okulum. bir aralar rize'nin en iyi devlet okuluydu. başarılı bir devlet okulu 15 senede nasıl bitirilir canlı örneğidir. selam olsun. böyle şeyler ayyuka çıkmaya başladıysa kapatılması yakındır. yazık oluyor.
  • müdür ve müdür yardımcısının din kültürü (ne kültürse ama) hocası olduğu bir dönemde arkadaşla kitap alışverişi yapıyoruz. ben o gün okula gidemediğim için arkadaş okulda sıranın içine bırakıyor kitapları. ancak lise öğrencilerine has tam bir çeşitlilik söz konusu. turan dursun, ali şeriati, aziz nesin, roger garaudy, vb. sağdan soldan, dini eleştirenler, yüceltenler. hala sayısı aklımdadır, tam 11 kitap.
    ancak ertesi gün okula geldiğimizde kitaplar yoktu, müdür ve şürekası ağız yokluyordu. biz de, yalan yok, cesaret edip geri isteyememiştik kitapları. hala içimdedir sızısı; lisede okuduğun kitaplara ulaşamamak hala üzer beni.

    her şeye rağmen güzel anarım okulumu. (bkz: #12947996)
  • mezunlarının toplanmayı pek bi sevdiği güzide lise. bu toplanmalar 'sazlı sözlü eğlenceler' türünde olup, bunlardan bir tanesi 9 haziran 2005 tarihinde gerçekleşecektir. ral, mezunlarını bu sefer eski günlerdeki gibi bahçesinde toplayıp bağrına basacaktır.
  • en önemli olayini unuttuk kemal amcanin kantinide kendi elleriyle yapmis oldugu lezzet ötesi hamburgeri *
hesabın var mı? giriş yap