• burton’ın menekşe gözlü taylor’a yazdığı ve bugüne kadar kimsenin görmediği, bilmediği, okumadığı mektuplar sam kashner ile nancy schoenberger’in bu efsane aşkla ilgili yazdığı “furious love: elizabeth taylor, richard burton and the marriage of the century” (fırtınalı aşk: elizabeth taylor, richard burton ve yüzyılın evliliği) adlı kitapda yer alıyor. elizabeth-richard aşkını son sayısının kapağına taşıyan vanity fair dergisi bu mektupları okurlarıyla paylaşıyor. işte mektuplardan en çarpıcı satırlar ve efsanevi aşkın perde arkası...

    “sensiz çok çok çok garip, acayip, tuhaf ve sevimsizim”
    (burton’ın 30 haziran 1970’te beverly crest hotel’den yazdığı mektup. bu mektupta taylor’ı “şarap tadında bir havası olan” meksika’ya gelmesi için ikna etmeye çalışıyor)
    “sevgili scrupelshrumpilstilskin (burton’ın taylor’a taktığı lakaplardan biri)... seni seviyorum ve seni tahmin ettiğinden de çok özlüyorum. palm springs’den sadece 100 mil uzaklıktayım. insanlardan tamamen soyutlanmış bir otelde kalıyorum, polis her yeri koruma altına almış durumda. aslında buralarda bir tepeye güzel bir ev yaptırmak ve burada yaşamak isterdim. buralar çok güzel. palm springs gibi bir iklim var, üstelik deniz de ayaklar altında. neden gelip beni ziyaret etmiyorsun? birlikte çok güzel vakit geçiririz... seni seviyorum. buralarda sensiz çok çok çok garip, acayip, tuhaf ve sevimsizim. seni milyonlarca kez öpüyor ve kucaklıyorum... yatak çok büyük!”

    “seni çok özlüyorum; dünyanın en çekici kadınısın”
    (taylor ve burton birlikte rol almadıkları da pek çok film çekti. ancak birbirlerinin rol arkadaşlarını kıskandıkları için birbirlerini sette yalnız bırakmazlardı. burton o dönem içkiye çok düşküdü. taylor’ın “x,y, zee” filminin çekim programının arkasına şu satırları yazdı)
    “sevgili twit twaddle... çok titriyorum. stüdyoya gelirsem ölürüm herhalde. hiç gücüm yok, ateşim var ve titriyorum. lütfen bu gece buraya gel. maalesef bir kadeh içtim ama sen akşam eve gelene kadar içmeyeceğim. lütfen erken gelmeye çalış. seni çok seviyorum, görmek de istiyorum ama seni utandırmak da istemem. seni çok özlüyorum. dünyanın en çekici, her erkeğin arzulayacağı kadınısın. sakın unutma: öpüşürken dudaklarını açma ya da nefes nefese kalacak şekilde heyecanlanma falan filan... yoksa koşa koşa stüdyoya gelirim. seni seviyorum benim minik ‘twitch’im...”

    öğleden sonra benimle sevişmek ister misin?”
    (taylor, burton’ın alkol bağımlılığı ve kıskançlığından sıkılmaya başlamıştı ancak yine de aralarında bir cinsel çekim vardı. burton’ın
    27 aralık 1973’te taylor’a yazdığı mektupta, taylor’ın kendisine noel’de hediye ettiği dolmakalem için teşekkür ediyor)
    “sıradan bir kadın olmadığın çok belli. tıpkı bu kalem gibi sen de farklısın. tıpkı bu özel kalem gibi sen de ağır ancak aynı zamanda da ‘hafifsin’. o yüzdeki ifade nasıl da arzu dolu bir ifade alıyor? nefesler nasıl tutuluyor? her erkeğin kadınında görmek istediği o hayvani, vahşi taraf nasıl da ortaya çıkıyor? tıpkı dolmakalemin bedeninin en derinlerinden bir anda fışkıran mürekkep gibi... öğleden sonra benimle sevişmek ister misin?... r.b.”

    “sen bu dünyada yaşamaya değer tek şeysin”
    (1973 baharında çift italya’ya gitti. burton “massacre in rome”, taylor ise “ash wednesday” filminin çekimlerindeydi. ayrılıklarını ilan etmeden birkaç ay önce burton otelde yan odada yatan taylor’a şu mektubu yazdı)
    “benim sevgili uyuyan bebeğim... seni hâlâ kırılmaması gereken, masum bir varlık olarak görüyorum. bugüne kadar kadınlara hep kötü davrandım, onları aşağıladım. ama sen başkasın. sana da kötü davranmaya çalıştım ama olmadı. gerçekten âşık olduğumu fark ediyorum. kibirli yapımdan dolayı aslında ‘aşk fikrine’ inanmakta zorlanıyorum. kendime ‘aşk yok’ diyorum. ‘arzu, tutku, şehvet, kıskançlık var ama saçmasapan bir şey olan aşk yok’ diyorum. aşkı kim icat etti? zavallı beynimi çalıştırıyorum ama bu sorulara yanıt bulamıyorum. ancak şunu biliyorum. sen bu dünyada yaşamaya değer tek şeysin... seni seven rich...”

    “seni büyük bir tutku ve pişmanlıkla özleyeceğim”
    (evlilikleri bitiyor. burton, 25 haziran 1973’te los angeles’teki beverly hills hotel’de ağır içkiliyken şu mektubu yazıyor)
    “sonunda gittin! terk edilmeye hiç alışkın değilim. bir yandan da daha önce terk edilmememe şaşıyorum. senin mutlu olmanı ve başka birini bulduğunda onun sana iyi davranmasını istiyorum. iyi davranmazsa çekiçle üzerine yürürüm. gözüm hep üzerinde olacak. hanımefendiliğini asla kaybetme. seni büyük bir tutku ve pişmanlıkla özleyeceğim... senden sonra başka hiçbir kadınla ilişkim olmayacağından emin olabilirsin. kendimi işe vereceğim. ayrılacağımızın duyurusunu da sen yap. ben bu mektup dışında ayrılıkla ilgili tek bir söz etmeyeceğim, tek bir kelime yazmayacağım. kendine iyi bak. seni seviyorum. dünyanın en iyi aktrisi olduğunu asla unutma...”
    “sana biri zarar verirse bana hemen haber ver, ses hızından da hızlı gelirim yanına”

    (ayrıldıktan sonra burton’ın long
    island’dan yazdığı ve taylor’a çok ihtiyacı olduğunu anlatan mektup)
    “seni çok seviyorum, tatlı kadın. sana biri zarar verirse bana hemen haber ver, ses hızından da hızlı gelirim yanına. seni çok sevdiğimi ancak sana çok kötü davrandığımı da biliyorsun. birbirimizi sürekli yanlış anladık. farklı dünyalarda yaşıyoruz. bana venüs kadar uzaksın, benim ise her şeye kulaklarım kapalı, sağırım. lütfen bana geri dön.”

    “sonsuza dek senin ateşinle yanacağım”
    (burton, taylor’dan ayrıldığı için acı
    çekiyordu. venedik’ten şu satırları yazdı)
    “bizimle ilgili gerçekleri yazmamı istiyordun. gururumdan dolayı acı çekiyorum. tanrı beni sonsuza dek cezalandırdı, senin ateşinle yanacağım. yanımda olsan da olmasan da bu aşk hiç bitmeyecek.”
    (ayrıldıktan sonra burton’ın roma’dan yazdığı ve taylor’a kendini öldüreceğini söylediği mektup)
    “sana tapıyorum. sensiz yaşayamıyorum. bana geri dönmezsen kendimi öldürürüm. çünkü benim için sensiz bir hayat yok. kayboldum, yalnızım, aptallaştım.”

    okunmayan son mektup
    liz taylor derginin editörlerine richard burton‘un aşk mektuplarını göstermiş. sadece bir tanesi hariç. onu göstermeye yüreği dayanamamış, ama içeriğini anlatmış. richard burton, ölümünden 3 gün önce yazıp yolladığı o mektupta liz taylor‘a “geri dön” diyormuş. “mutsuz olduğumdan değil mutluyum ama seninle birlikte daha çok mutlu oluyorum” diye yazmış burton o son mektubunda. liz taylor bu mektubu, richard burton‘un cenazesinden sonra evine gidince bulup okumuş ve o günden bu yana da mektubu yatağının başucundaki çekmecesinde saklıyormuş.

    http://www.vanityfair.com/…/elizabeth-taylor-201007
  • bu isimde ve sir unvanlı bir kişi daha vardır tarihte. 1821-1890 tarihleri arasında yaşamıştır. tam adı sir richard francis burton’dır. ve bugün hala adını bilmemizin temel sebebi maceralı hayatı, dönemine göre ilginç (hatta sapkın) meraklarıdır. aynı nedenle oxford’dan da atılmıştır.
    okuldan atılışından sonra hindistan’a giderek orduya katılmış ve sonrasında asya, afrika ve güney amerika’da bulunmuştur. gezi günlükleri yazmıştır. 25 dil ve 40 lehçe konuşabildiği söylenir.
    eski doğu metinlerini –özellikle erotik olanlarını- çevirerek tarihe malolmuştur.
    bu metinlerin bazıları:
    (bkz: binbir gece masalları) (arabian nights olarak çevrilmiş)
    vatsyayana’nın kama sutra’sı
    kama shastra hint aşk sanatı
    itırlı bahçe

    yayınlanmamış bazı erotik metin çevirileri de ölümünden sonra eşi tarafından yakılmıştır.
  • 1956 yapımı olan ve yönetmenliğini robert rossen'in üstlendiği alexander the great filminde, büyük iskender'i canlandırmış efsanevi sinema sanatçısı.
  • bugün hala adını bilmemizin -en azından benim için- temel sebebinin, kendisinin 1856 yılında royal geographic society tarafından nil nehri'nin kaynağını bulmak için görevlendirilmiş bir kaşif olması olan adam.

    bu adam -ki kendisi 29 dil biliyordu, yardımcısı john hanning speke ile birlikte, zenzibar'a giti. buradan haziran 1857'de 130 köle, 30 eşek ve 2 yıllık erzak ile tanganika gölü'ne doğru yola çıktılar ve iki hafta içerisinde sıtmaya yakalandılar. tabora'ya ancak 5 ayda varabildiler ve burada 1 ay kaldılar. tekrar yola çıktıktan kısa süre sonra, burton'ın belden aşağısı felç oldu ve speke bir süreliğine işitme ve görme duyularından oldu. 1858 yılının 13 şubat'ında tanganika gölü'ne ulaştılar. 3.5 ayı, gölün çevresini keşfetmeye harcadılar; bir sonuç elde edemediler zira bölgenin yerlilerinden gölün kuzey tarafında bir nehir olduğunu ancak nehrin kaynağının göl değil, nehrin göle döküldüğünü öğrendiler. mevzu-i bahis nehir nil değildi.

    sonrasında, tabora'ya döndüler. burada speke, nyanza gölü'nü bulmak için burton'dan ayrıldı. 16 gün ardından, gölün güneyindeki mwanza'ya ulaştı. gölün nil nehri'nin gerçek kaynağı olup olmadığının anlaşılabilmesi için yapılması gereken incemeleri yapmadı ve göle hemencecik victoria gölü adını verdi ve burton'ın yanına geri döndü. birlikte, ingiltere'ye dönmek üzere zenzibar'a döndüler. burton'un yolculuk için fazla hasta olmasından mütevellit, ayrıldılar ve speke onsuz döndü. birlikteyken, keşiften "her ikisi de ingiltere'ye varana kadar kimseye söz etmeme" kararı almış olmalarına rağmen speke ülkesine döner dönmez bulgularını duyurdu ve "asıl adam" oldu. böylece göle yapılacak ikinci sefer için liderlik ile görevlendirildi.

    kaynak: explorers from columbus to armstrong.

    böyle kazık yemiş bir adam işte sir richard francis burton -ki kendisi kaşifliğinin yanında bir yazar, şair, çevirmen ve oryantalisttir.
  • burton'in shakespeare oyunculugunu merak edenler icin temizlenip, dvd olarak piyasaya cikan, john gielgud'un yonettigi hamlet siddetle tavsiye edilir. new york'da broadway uzerinde bir tiyatroda kayida alinan oyun, seyircisi, salona yerlestirilmis kamera acilari ile burton'i sahne uzerinde gorebilecegimiz tek kayit. richard burton'in yere goge sigmayan egosu, basit sahne yerlesimi ve kostumleri, john gielgud'un kendisinin hayalete ses vermesi ile cok ama cok onemli bir belge.
  • jeff wayne's war of the worlds'deki hikayeyi anlatan o harika sesin sahibidir.
  • 13-14 yaslarindan itibaren deli gibi icmeye baslayan aktor. bbc prime'da yayinlanan biyografisinden anladigimiz kadariyla hayati boyunca shakespeare oynayabilecekken sahneleri terkedip hoolywooda transfer olmaktan daha sonralari buyuk pismanlik duymus. hatiri sayilir mikarda gunluk tutmus bu arada , gunlugu bile sairane.
  • james in son albümündeki getting away with it (all messed up) şarkısında adı geçen insan: "daniel drinks his weight, drinks like richard burton, dance like john travolta, now".
  • morrisey'e benzeyen adam. tabii morrisey daha genç, ama gene de morrisey richard burton'a benziyor demiyorum. zira kimi kime benzettiğiniz bir hiyerarşi meselesidir, verdiğiniz önem sırasına göre dizersiniz, kronolojiye göre değil. morrisey richard burton'a değil, james dean'e benzer.
hesabın var mı? giriş yap