• galiba nevra serezli anlatiyordu, bir tiyatro oyununda kullanmak icin eskiden istanbul'da kadin-erkek iliskileri, flortlerin nasil oldugunu ogrenmek icin resad ekrem kocu'nun goztepe'deki evine gitmisler. ama ne mumkun, adam istanbul'un civanmert delikanlilarini anlatip durmus, bunlar kadinlari anlatin diye israr edince de "hanimefendi, atalarimiz kadinlarla fazla ilgilenmezdi" deyivermis.
  • yazan olmuş mu bilemiyorum ama 'ihsan oktay anar'ın kendisinden ciddi anlamda etkilendiğini düşünüyorum. 'tarihimizde garip vakalar' adlı kitabında hiçbir tarih kitabında görüp duymadığımız şeylerden bahseder. 'kızlarağasının piçi' adlı kitabı, çerezliktir. 'kabakçı mustafa' kitabı, koskoca devletin salak yöneticilerinin elinde ne durumlara düştüğünü gösteren eşsiz bir eserdir.
    (bkz: dördüncü mustafa)

    kabakçı mustafa adlı kitabını okuduktan sonra keşke biri çıksa da filmini çekse demiştim. 'patrona halil' kitabı ise istanbul tarihi, sanat tarihi, osmanlı tarihi, istanbul'un yok edilen mesire yerleri ve doğasına dair koca bir arşivdir.

    'forsa halil' kitabı şahane bir romandır. koçu, kurguyu sanki 3.murat devrine gitmiş gibi anlatır ve içine çeker. ihsan oktay anar'ın etkilendiği kısma gelirsek;
    'aşk yolunda istanbul'da neler olmuş'
    'binbirdirek batakhanesi cevahirli hanımsultan'
    patrona halil
    kabakçı mustafa
    forsa halil

    bu beş kitap şahane kitaplar olmasının yanı sıra, tarihi olayların romanlaştırılması hususunda, tarih sevmeyen kişilere bile tarihi sevdirebilir. bu bakımdan anar bunları okumuş olmalı diye düşünüyorum.
  • orhan pamuk prensin yazdıklarını görünce murat bardakçı da boş durmamış, kendi sayfasından "o toptuysa sen de intihalcisin" diye cevap vermiş. hatta intihalin suçüstü belgesini bile koymuş hürriyetteki 18'inci sayfanın sağ köşesine. sol köşede bulmaca var, aman karıştırmayın..
  • rahmetli babam vefa lisesi'nde onun öğrencisi olma talihine nail olmuş. "aklı bir karış havada, tarihle hiçbir ilgisi olmayan bir sınıf dolusu delikanlıyı adeta hipnotize ederdi ders anlatırken" derdi. "girit fethini öyle bir anlatırdı ki kılıçların çarpışırken çıkardığı sesleri, gürzlerin zincirlerinin şıkırtılarını duyar; kalkanların üzerinden yansıyan güneş ışığından gözlerimiz kamaşırdı."
    "bir gün bu hipnoz halinden kendimi kurtarmak aklıma geldi her nasılsa. elindeki köstek zinciri ya da tespihi çevirerek sıraların arasından bir aşağı bir yukarı yürürken yine büyüleyici bir savaş sahnesi anlatıyordu. sınıftaki istisnasız herkesin gözleri ona kilitlenmişti. bütün kafalar onun hareketini aynı şekilde takip ediyordu."
    "bir onu bir de edebiyat hocamızı [adını ben unuttum] hiç unutmam. iyi dostlardı. ikisi de evlenmemişti. hayatları kitaplarla ve okuyup yazmakla geçerdi. bize derslerini anlatmanın dışında hiçbir bilgiçlik taslamazlardı. edebiyat hocamızın vefatında sandığından hem istanbul'dan hem avrupa'daki mühim birkaç üniversiteden aldığı diplomaların çıktığını duyduk. bunlardan bir kez olsun bahis bile etmemişti."
    "herhalde istanbul ansiklopedisi'ni hazırladığı yıllardı. hepimizden mahallemizin, semtimizin tarihiyle ilgili bilgiler derlememizi istedi. büyüklerle konuşmamızı, mühim binaların inşasından rivayetlere kadar bütün bilgileri nasıl derleyeceğimizi anlattı. ben de kendimce mahallenin binalarını, yatırlarını, evliyalarını, suyollarını anlatan bir metin hazırlamıştım. kim bilir ne oldu?"
    eşcinselliği meselesini sorduğumda, "böyle bir şey varsa da bilmiyorduk, o zamanın adabı gereği bilmemiz de mümkün değildi" demişti.
    babamı da, bu kıymetli hocalarını da rahmetle anıyorum.

    edit: edebiyat hocası olduğunu belirttiğim kişinin fransızca hocası muzaffer esen olduğunu hatırlayıverdim. google hazretlerine danışınca, gazetelerde köşe yazarlığı yaptığını ve polisiye romanları olduğunu, yani edebiyatla bir ilgisi olduğunu öğrendiğimde de belleğimin beni yanıltma biçimini kendimce açıklamış oldum.
  • istanbul'un yakin tarihinin sanildigi gibi pera'da bir asagi bir yukari gezinen kibar giyimli beyefendilerle hanimefendilerden olusmadigini; sehrin asil -ya da oteki- tarihini berduslarin, ayyaslarin, sefalet icinde yasayan garibanlarin, dilencilerin, cingenelerin, fahiselerin, yalinayak berber ciraklarinin, kahvehane ciraklarinin, kulhanbeylerinin yazdigini istismarla degil muhabbetle anlatan, gonullerin tarihcisi. kendisini "ciddi" olmadigi icin elestirenler acaba istanbul'un sosyal tarihi hakkinda, donemin istanbullulari hakkinda baska kac yazi bulabilirler merak ediyoruz kocu severler olarak. kibar hanimefendilerle beyefendilerin degil ama; gercek istanbullularin, kurt kayikcilarin, ermeni kantocularin, cerkez destancilarin, turk borekcilerin tarihini..
  • kendisini tanimlamak icin fantastik'ten baska kelime gelmiyor aklima. dolayisiyla fantastik insan.

    inanilmaz bir hayal gucunu muthis komik bir uslup ve tarihle birlestirerek tek basina memleketin fantastik edebiyat ihtiyacini karsilamistir.

    ideal bir ulkede kendisinin eserlerinden filmler, diziler, bilgisayar oyunlari falan yapilmasi gerekirdi, cunku butun bunlara yetecek malzemeyi fazlasiyla vermistir, mamafih degeri anlasilamamis ve unutulmaya yuz tutmustur.

    istanbul ansiklopedisi (tamamlanamasa da) basta olmak uzere ortaya koydugu eserleri bir kez okuyunca artik vazgecmek zordur.

    tarihle biraz olsun ilgilenenlerin herseyden once basvurmasi gereken kaynaklar resad ekrem kocu'ya aittir. cunku gerek gundelik ve unutulup gitmis detaylara olan neseli yaklasimi, gerek araya sokusturdugu fantastik ve hayal urunu anlatilarla bagimlilik yaratmaktadir.

    her kaliteli yazari biraz etkilemistir kendisi ve hayalgucu.

    artik hayallere, eglenceye, neseye ve dusgucune dusmanlik beslemeyi marifet saymaya baslayan topraklarda asla unutulmamasi ve unutturulmamasi gereken onemli degerlerden biridir, nacizane tavsiyem mutlaka okuyun ve okutun resad ekrem kocu'yu.
  • şöyle bir sözleşmeyle (o güne kadarki ) 41 eserinin bütün telif haklarını yayıncısına devretmiş büyük yazar.

    .

    24.4.1947
    ahmet halet kitabevi adına yazmış olduğum kırk bir parçadan müteşekkil ve adları yazılı eserlerimin basım ve satım haklarını tamamen mezkûr kitabevine sattım ve telif ve tercüme haklarını kâmilen aldım. kitabevi bunların tam mülkiyetine sahip olup dilediği kadar basıp satmakta serbest olacaktır. bu eserlerden :
    1. molla mehmet, 2. küçük korsan, 3. türk tarih bilgisi, 4. kimsesiz çocuk, 5. iki sene mektep tatili, 6. don kişot, 7. cin ali, 8. ben kaptan oluyorum, 9. dünyayı dolaşıyorum, 10. osmanlı muahedeleri, kapitülasyonlar ve lozan, 11. cengiz ve oğulları, 12. tarihten evvelki zamanlar, 13. sümer türkleri, 14. attila ve hunlar, 15. büyük deniz keşifleri, 16. timur ve oğulları, 17. bizans tarihi, 18. selçuk tarihi, 19. dünyanın yedi acibesi, 20. gizli yol, 21. eskici baba, 22. balabancık, 23. kara korsan peşinde 248 çocuk, 24. son yeniçeri, 25. murat reisin oğlu, 26. hindistanda bir türk çocuğu, 27. garp tarihinde meşhur kadınlar, 28. rönesans, 29. mısır tarihi, 30. pilevne, 31. etiler (hitit tarihi), 32. tarihte meşhur olmuş yolculuklar, 33. tarihi fıkralar..... isimli 33 tanesi kitabevine teslim edilmiş ve yirmi beş tanesi basılmıştır. geri kalanlardan sekiz tanesi, yani :
    34. gazeteci çocuk (tazı), 35. evliya çelebi, 36. mimar sinan, 37. fransa tarihi, 38. provans seferi, 39. çocuklara mitoloji, 40 ispanya tarihi, 41. ingiltere tarihi ... isimli eserler henüz kitabevine teslim edilmemiş, fakat bedelleri tamamen alınmıştır. bunlar da kısa bir müddet zarfında tamamlanarak peyderpey teslim edilecektir. işbu kırk bir kitabın telif haklarından dolayı kitabevini tamamen ibra eylerim. bu eserlerde reşat sinan, reşat ekrem, reşat ekrem koçu, yusuf ismail, sinan reşat, ahmet bülent koçu, m. doğan gibi bazsı müstear isimler kullanılmıştır.
    [50, 50, 1 liralık üç damga pulu üzerinde] 24.-nisan-1947 imza
    [üstadın elyazısıyla] göztepe kayışdağı cad. no 119

    .

    -ahmetfirat neşriyat arşivinden.
  • acı su diye bir de şiir kitabı da var, oğlu basmış. (koçu yayınları, 1965) bugün beyoğlu'ndaki aslıhan pasajına tarlabaşı'ndan girince sağdaki ilk sahafta gördüm, kıyıda köşede kalmış. yıllar önce aktüel dergisinin bir anketinde birisi bu kitabı "yüzyılın en güzel 100 kitabı" arasına sokmuş ama. sade ve sarih açılır:

    acı su

    girdik
    gün ışığı değmemiş denize,
    yattık
    altımızda çakıl, kum,
    üstümüzde acı su,
    omuzlarımıza kadar örten,
    topuklarımıza kadar çekilen
    acı su,
    bizi kıskanmayan büyük acı su.
  • olağanüstü bir tarihçi, muhteşem bir yazar.

    bize, tarihin hayatın ta kendisi olduğunu gösteren üstad.

    bütün samimiyetimle, helal olsun koçum benim diyor, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
  • reşad ekrem'in istanbul ansiklopedisi gerçekten de fantastik bir denemedir. kimi maddeler sayfalarca uzar gider, ama alışıla gelmiş bir önem sıralamasından ziyade merhumun kişisel tercihleridir. başka kaynaklardan taranabilcek 'çok önemli' bilmemne camiini yarım sayfa ile geçiştirebilirken, bilmemne cinayetini sayfalarca anlatabilir. bir berduşa, bir şairden daha fazla sayfa ayırabilir.
    ayrıca eserlerini resimleyen sabiha bozcalının desenleri de -kanımca- yeniden basılan doğan yayıncılıktan çıkan koçular'daki en büyük eksikliktir.
    istanbul ansiklopedisi 'gökçınar' maddesinde son bulur. ancak bu maddeye kadar ki fasikülleri de eksiksiz, cilt kapaklarıyla beraber bulabilmek -neredeyse- imkansızdır. (rivayet odur ki; merhumun evlatlığı 11. ve 7. cilde ait fasikülleri hurda kağıt yerine satmıştır.)
    bu müstesna çalışmayı saman kağıdına fotokopi olarak çekip; 11 cildi de teslim eden kitapevleri mevcuttur. (bkz: hanefi kitapevi)
hesabın var mı? giriş yap