• bi cesit savunma mekanizmasi yansitan sacma soylenti
  • any publicity is good publicity.
    adinizi duyurdugunuz surece gerisi bos.
  • gerzek otesi reklamcilarin mottosu
  • bir hollwood yıldızı der ki;

    - benim hakkımda ne söylediğiniz umurumda değil. adımı doğru telaffuz edin yeter.
  • doğrusu "reklamın iyisi olur kötüsü olmaz" olan, olması gereken önerme...
  • kötü reklam yapan reklamcıların bulduğu hipotezdir.

    bu kötü reklam yaratıcılarının reklamlarını herkezin konuşması ile ilgili de "bak herkez konuşuyor marka bilinirliği açısından başarılı bir kampanya yaptık" diye riyakarlık dolu bir bakış açısını da yine kendileri bulmuşlarıdır.
  • kavram kargaşası altında ezilmiş, şartlı doğruluğa sahip önerme.

    öncelikle etrafını temizlemek gerekir. reklam kelimesiyle kastedileni aklımıza ilk gelen televizyonda dönen, yazılı basında boy gösteren, radyolarda yayınlananlara indirgememek lazım gelir. bu yapıtlar elbette hayalgücü ve yaratıcılıkla doğru orantılı olarak iyi veya kötü olabilirler. ancak reklamın -batı dillerinde publicity, publicité, öffentlichkeit gibi karşılıklarına etimolojik bir göz atma ihtiyacı dahi duymadan bildiğimiz- birincil amacı kamuyu üründen haberdar etmektir. reklam kelimesinin de birincil anlamını böyle almalıyız. yani reklam dediğimizde aklımıza ilk geldiğini söylediğimiz yukarıda sayılanlar bir anlam daralmasının vucuda gelmiş örnekleridir aslında. olayın psikoloji, bilinçaltı vs. unsurları dahil diğer tümünü ikinci plana atıp değerlendirme dışı bırakıyoruz burada.

    reklamı bu şekilde algılamaya başladıktan sonra iyi reklam, kötü reklam kavramları üzerinde kısaca durmakta da fayda var. bu haliyle,basitçe; iyi reklam tanıtılanın iyi bir şey olduğunu kötü reklam da tersini söyleyen reklam oluyor.

    amaç ise tanıtımdı, nihai amaç ise yüksek satışa ulaşma(para kazanma) veya popüler olma(gururun okşanması, tatmin olma).

    bu anlamda iyi reklam da kötü reklam da ilk amaca götürebilme kabiliyetine sahiptir. ancak nihai amaçlara ulaşmada kötü reklamın iş yapabilmesi için üzere çekilen ilgiyi doyurabilecek malzeme olması lazımdır. ancak ilgi tatmin edilemezse kötü reklam doğası gereği yapması gerekli görülen etkiyi yapacak, istenen sonucun zıttını verecektir. (tabi ki burası bu kadar kısıtlı değildir. deli dana modasını ortaya atan tavuk üreticilerinin neler yaptığı da hatırdan çıkmamalıdır.)

    bu tespiti ilginç yapan da burasıdır işte! bizim anlayışımızda kötü olan reklamın ilk ve nihai amaçlara götürmesidir şaşırtıcı olan ve bu lafı bu kadar popüler kılan. hatta bu laf bile kendi reklamını aynı usulle yapmaktadır. "kötü reklam nasıl iş yaparmış" tavrıyla lafa yönelen ilgi bir kaç örnek görüp de amaca götürdüğünü gördüğü bu reklam türünün başarısının sırrını araştırmaya yönelecektir. böylece tu kaka da denebilecek laf kendisine muallakta bir yer edinip, orada popülaritesinin keyfini sürmektedir.

    hatta kötü reklamın bazen iyisinden daha sonuca götürücü nitelik taşıması esrarengiz havayı iyice dumana boğmakta, savı daha güçlü kılmaktadır.

    son olarak eklenmesi gereken de; kötü reklamla(buradaki anlamda*) prim yapma çabasının etik açısından hoş karşılanmayacağıdır, ama "illa ki başarı" diyenler için tercih edilmesinin sonuçları da bu şekilde olmaktadır.
  • doğru olması için mustafa sandal'ın üç gündür dua ettiği klişe
  • reklam senaristlerinin yönetmene verdigi cevap.
    yönetmen - bu ne boktan senaryo.
    senarist - reklamın iyisi kotusu yoktur.
    yönetmen - giderken muhasebeye uğrayı ver.
    senarist - nakit olsun.
  • yanlış anlaşılmış, mevcut haliyle mantıksız önerme. doğrusu ve mantıklısı "reklamın iyisi kötü olmaz" şeklindedir.
hesabın var mı? giriş yap