• yazının resimli mesimli daha estetik hali için: medium

    --- --- --- --- ---

    akşamları azıcık oynayayım diye açıyorum.
    herkes bahsetmiş zaten 3-4 saat oturmuyorsanız görev mörev yapılmaz bu oyunda.

    bir yerden bir yere giderken zaten sürekli aksiyon var.

    yardım isteyenler
    efsanevi hayvanların avları
    soyulacak evler ve içerisindeki hikayeler
    random karşınıza çıkan ku klux klan toplanması, vampir, zombi gibi olaylar
    çete kampları
    ve soru işaretleri

    hepsini geçtim dün horseman lvl 2 görevi yapayım diye valentine'den rhodes'a 5 dakikanın altında girmem gerekiyor diye çıktım yola.
    atı bir güzel besledim, sevdim (you are a good boy, easy boy, heyaağmına boy ) başladım tapagaz gitmeye. sonlara doğru adrenalinden taşikardi başlıyordu tam derken lemoyne raiders denen tiynetsiz orospu evladları baya baya 15 kişi önümü kesti "burası bizim mahalle sen ne ayaksın" diye...

    "benim adım arthur morgan, çekerim emaneti sikerim adaleti"

    kafada deli yürek müziği çalıyor haydarinna rinna rinanay...
    deadeye'da 5 seferde üçer üçer aldım elemanları.
    sonuncusunun kafasına bıçak fırlattım, siyah beyaz ağır çekimde son öldürüşü izlerken "işte adamı böyle sikerler" diye biraz fazla yükselmişim sanırım, kediyle oynayan hanım "ben nasıl bununla evlendim lan" dercesine kafayı kaldırıp baktı.

    hayal kırıklığı içinde kediyi sevmeye devam ederken ben et yedim, potion içtim, üzerine bir de sigara patlatıp doldurdum coreları.

    durdum silahı temizledim.

    manzara güzeldi iki foto çektim, bir selfie aldım.

    o sırada rhodes'a 5 dakikada giremedim tabi.

    moralim bozuldu.

    gerçek hayatta moralin bozulunca ne yapıyorsun?
    bastım gittim saint-denis'e alışveriş yaptım.

    allahın haydutunu maymun gibi giydirdim, hayvan gibi sakalım vardı godoş gibi ince bıyık bıraktırdım falan derken baktım 1000 dolar gitmiş.
    ki daha terziye ilk girerken kapıda elemanın biri bana omuz attı bir baktım -201 $ yazıyor sağ üst köşede. adama ne yaptığımı anlatmayacağım. sadece artık şuna eminim; cezası olmayacak olsa yapabileceklerimizden korkmamız gerek.

    neyse, sıkıdım oradan "sensiz saint-denis'e düşmanım" diyerek şehirden ayrılıyordum ki bu kodumun saint-denis'inde ata da binilmiyor anasını satayım.
    iki kişiye çarptık diye hemen "assault yapıyorsun sen" diye güvenlik güçleri ile papaz olduk.

    dedim "bu böyle olmaz! ben biraz şehrin dışına çıkayım göstereceğim size assault nasıl yapılır."
    ulan çıktığımız yer bataklıkmış ama benim haberim yok.
    at çok kıpraşıyor hem, hem de şimdi vuracaklar atı falan sorumluluk bende kalacak. ben bunları ayaklarım yere basarken paralarım tek seferde dedim atladım attan.

    iyi bok yedim.

    adamları paralıyorum da tam o anda toprakla aynı renk bir timsah üzerime atladı.

    timsahın gıdısının altından sıktım üç tane de nasıl oldu bilmiyorum kurtuldum oradan.

    dedim buralar bana göre değil. biraz yabana kaçayım, huzur bulayım.

    gittim haritanı sağ üst köşesine, güzel bir şelale var gürül gürül.
    harita bitiyor orada zaten.
    dağın tepesinde in yok cin yok derken gelen iki kişi selam vermeme rağmen lavuk lavuk konuşuyor.

    eee öldürüyorum tabi.
    sonra görenler oluyor onları da öldürüyorum.
    sonra bounty için geliyorlar onları öldürüyorum.
    sonra bütün law enforcement geliyor onları öldürüyorum falan derken 400 dolar bounty vardı kafamda en son.

    "lan" dedim.. "bir huzur bırakmadınız insanda."

    tıpış tıpış gideyim, sıkılırsam kamp atar kapatırım oyunu.

    derken önümden tren geçti...

    atı döve döve dörtnala yetiştim, atladım trene.
    gta'da araba çalar gibi tren çaldım. haritanın sağ üst köşesinden aldım treni west elizabeth'e gittim. parmağım x'te basılı, tren ceset kaynıyor ben şehirlerden geçiyorum trenin düdüğünü öttüre öttüre.
    west elizabeth'ten new hanover'a geçen bir köprü var baya yüksek.
    treni durdurdum orada, çıktım trenin tepesine.

    düşün bak köprünün üzerinde tren, üzerinde de ben.
    gün doğuyor falan...
    çektim 4 tarafın bir sürü fotosunu...

    ondan sonra durdum düşündüm.
    5 dakika valentine'dan rhodes'a gidecektim altı üstü.
    bir baktım kendime; üzerimde saçma sapan pahalı kıyafetler, komik bir şapka, iğrenç bir bıyık, suratımda timsah kanı, kulağımda günahına girdiğim masumların çığlıkları...
    3 eyalette toplam 500+ $ bounty. tren çalmışım amk.... üzerinde durup manzaraya bakıyorum.

    her şey çok boş geldi...

    attım kendimi oradan aşağı...

    hanım dedi ki; sen rahatsızsın.

    dedim ki; how you doin' partner...
  • valentine'da bulunan salon haricinde saç tıraşı olmadığım oyun.
    (bkz: erkeklerin berber sadakati)
  • en çok arada sırada hikaye dışında gerçekleşen random olayları sevdiğim oyun.

    -bir tren istasyonunun önünden geçiyordum. adamın teki bir enstrüman çalıyordu ve etrafında 4-5 kişi toplanmış "yürü be koçum kim tutar seni" diye gaza getiriyorlardı. adamın dibine geçip dinlemeye başladım. sonra "bu ne be, kulağımı siktin" dedim. adam müzik çalmayı bıraktı ve tıp tip bakmaya başladı. sonra kalabalıktan biri "sen sanat düşmanısın" deyip suratımın ortasına yumruk geçirdi. sonra kavga çıktı ve olay yerine polis gelince tüymek zorunda kaldım.

    -şehirde dolaşırken misyonerlerin habire sizi kendi taraflarına çekmeye çalışması. adamın teki beyaz pantolon, beyaz ceket ve beyaz gömlek giymiş ve sizi dinine çekmeye çalışıyor. biraz konuştuktan sonra elinize bir broşür tutuşturuyor ve broşürde amerika'ya 100 yıl önce bir peygamber indiği ve dünyanın sonunun çok yakın olduğu yazıyor.

    -bir barın önünden geçerken bar önünde kavga eden 2 sarhoşa denk geldim. sonra kavgayı ayırmak için aralarına girince ikisi birleşip bana daldı. içlerinden biri bıçak çekip sapladı.

    -kamp yerinde çetedeki arkadaşlarınızla konuşurken pozitif veya negatif cevaplar verebiliyorsunuz. bir gün kamptaki herkese laf sokmaya başladım. sonra arkadan enseme dalıp bayılttılar ve kamptan kovdular. birkaç gün sonra geri döndüğümde herkes atarlıydı ve "umarım dersini almışsındır" goygoyu yaptılar.

    -yolda rastladığım adamın teki beni evine yemek yemeye davet etti. sonra karısı beni baştan çıkartmaya çalıştı. sonra bana içki içirip bayılttıktan sonra her şeyimi çaldılar ve mezarlıktaki boş bir çukura bıraktılar.

    -tren istasyonunun orada 4 tane dayı masa çekip kart oynamaya başlamış. bunlara bulaşmadan izlemeye başladım. arada birbirlerine laf çakıyorlar, ırkçı söylemlerde filan bulunuyorlar. sonra içlerinden biri diğerini hile yapmakla itham etti ve birbirlerine girdiler.

    -ormanda kurtların saldırısından kurtardığınız bir adamın size "verecek bir şeyim yok ama gel seni balığa çıkartayım" deyip balık tutmayı öğretmesi.

    -bazen kasabalarda başlarına ödül konulan suçlular oluyor ve bunları bulup getirirseniz şerif size para ödüyor. bir süre sonra şerifi ziyaret ederseniz günler önce yakalayıp paketlediğiniz suçlunun hala hapiste olduğunu ve size laf soktuğunu görüyorsunuz. zaman zaman da günler önce yakalayıp teslim ettiğiniz suçluların asılmasına şahit oluyorsunuz.

    -adamın tekinin sürekli vahşi doğada fotoğraf çekeceğim diye başını belaya sokması, kah kurtlar kah timsahlar tarafından yutulacakken hep sizin tarafınızdan kurtarılması.

    -adamın tekini yılan sokması, zehri emip kurtarmanız ve günler sonra kasabada adamla karşılaşınca size herkesten bahsedip hediye vermesi.

    -yaptığınız görevlerden sonra herhangi bir kasabada gazete alıp o görevlerin haberlerini okumak.

    -boş arazide, çölde veya dağda giderken uzaklardan duman çıkması, dumanın olduğu yere gelince kamp yapan insanlar bulmanız. bazen sizi yanlarına davet etmeleri, bazen de "kampımdan siktir git" diye saldırmaları.

    -çölün ortasında kadının tekinin "yardım edin, yolda kaldım" diye yardım istemesi, siz durunca da etrafınızın silahlı adamlarla sarılması ve pusuya düşmeniz.

    -tiyatroya gittiğinizde izlediğiniz gösterilere pozitif (tezahürat ve alkış) veya negatif (yuhalama veya laf sokma) tepki verebilmeniz. ateş dansı yapan kadın sahneye çıkınca negatif tepki tuşuna basınca arthur'un kadına "umarım alev alırsın" diye bağırması.

    -bir mekanda (mesela barda) olay çıkarttıysanız bir dahaki gelişinizde mekanın sahibinin "gözlerim üzerinde olacak" veya "siktir git bir daha buraya gelme" demesi.

    -üzerinizde şerif yıldızı veya polis kıyafeti varsa çetelerin kol gezdiği kasabalarda kimsenin size selam vermemesi ve herkesin laf sokması.

    -ormanda takılırken ırkçı ku klux klan ayinine denk gelmek. ayindeki ırkçılıların zenci birini yakmaya hazırlanması ve etrafta 2-3 bidon dolusu yakıt olması. bu yakıtlara ateş ederseniz ortamın alev alması ve herkesin ölmesi. normalde durup dururken birini öldürünce karma puanınız düşmesine rağmen ırkçıları öldürünce karma puanınızın düşmemesi.

    -çölde virane halde bir ev bulmak. evin içinde 4 ceset bulmak ve evin içinin kanlara bulanması. evi biraz karıştırıp dolaplar ve raflar araştırılınca bir çok not ve mektup çıkması ve mektupları okudukça olayın içyüzünün ortaya çıkması.

    -bazen random şekilde öldürülen rastgele tiplerin üzerinden mektuplar çıkması ve hayat hikayelerini anlatması. çölde rastgele takılırken atını çalmak için öldürdüğüm bir adam asker kaçağı çıkmıştı.

    -dağlık bir alanda gezerken virane halde ahşap bir eve denk geldim, kapı kilitli değildi ve ev boştu. eve girip soymaya karar verdim. sonra evin içinde bir mektup buldum. evdekilerin ne kadar fakir olduğunu, açlık çektiğini, borçlarını ödeyemediğini, kadının kocasını terk ettiğini filan anlatıyordu. sonra içim kötü oldu, evi soymadan dışarı çıktım.

    -doğada gezerken atlı bir adama denk gelip arkadan yavaş yavaş takip etmeye başlayınca adamın size dönüp "takip etmeyi bırak yoksa kötü şeyler olacak" demesi, siz takip etmeye devam edince silah çekip saldırıya geçmesi.

    -devlet düşmanı lemoyne çetesinin devlet memurlarını kaçırıp ormanda veya çölde infaz etmesi. bu tür infazlara denk gelince uzaktan izleme veya kurtarma seçeneğiniz olması.

    -gece 12'den sonra herhangi bir kasabada sokakta dolaşırken etrafda sarhoş, sızmış, ayakta zar zor durabilen tipler görmeniz.

    -vurup öldürdüğünüz adamın ertesi gün cenazesine denk gelmek.
  • dün gece ana hikayeden bağımsız yeni bir random olay yaşadım.

    haritanın epeyce kuzey uçlarındaki dağlık kesimde bir kulübe var ve burada dul bir kadın yaşıyor. kadın kocasıyla beraber şehir hayatından bıkmış ve huzur bulmak için köye taşınmış ama kocası avlanırken bir kaza sonucu ölmüş. kadıncağız da şehre geri dönmek yerine doğayla iç içe yaşamaya devam ediyor. bu kadınla karşılaşınca avlanmayı filan öğretiyorsunuz, o da size yemek filan veriyor, zaten çok bilindik yan görevlerden biri.

    çölde dolaşırken yol kenarında bir kamp ateşi gördüm ve ateşin yanında bir adam "gel yanıma beraber ısınalım" dedi. adamın yanına gittim ve oturdum. adam bir yandan kamp ateşinde ısınırken bir yandan da çapkınlık hikayelerini anlatmaya başladı. bir ara "az kuzeyde bir kulübe var orada bir dul kadın buldum, bir içim su, aslında yanına gittiğimde beni kovdu ama bir dahaki sefere kesin götüreceğim" tarzı konuşmaya başladı. adam bildiğin yardım ettiğimiz kadına sulanıyor, taciz ediyordu ve büyük ihtimalle işi tecavüze kadar götürme planları yapıyordu. bir de utanmadan ballandıra ballandıra anlatıyor ha. adamı oracıkta ipimle bağladım ve kamp ateşinin ortasına bıraktım. bir anda alev aldı ve bağıra bağıra can verdi.
  • yeni şeyler buldukça bu entry'yi devamlı olarak güncelleyeceğim...

    -atınızı biri çalmaya kalktığı zaman uzaklaşmadan ıslıkla atınızı çağırın, at onu çalmaya çalışan hırsızı üzerinden atacaktır.

    -ata kısa bir şekilde ıslık çalarsanız, yanınıza gelir ve orada durur. basık tutup uzun süre çalarsanız sizi takip etmeye başlayacaktır.

    -düşmanların üstünden topladığınız cep saatlerinden saate bakmak için fps moduna geçin, itemler menüsünden saatli seçin. (dürbünün olduğu sekme)

    -atı durdurmak için kullandığınız r1/rb'ye dururken basılı tutarsanız atlar ya da at arabaları geri geri gider.

    -yüksek bir yerden (örneğin binadan, balkondan) atınızı aşağı çağırıp üstüne atlayabilirsiniz.

    -options tuşuna basık tutarsanız menüyü atlayıp direkt haritayı açar.

    -elinizdeki tabancayı hızlıca 2 defa l1/lb'ye basarak silah menüsüne girmeden kılıfına koyun. hem çok artistik, hem de pratik.

    -kasabalarda yaptığınız kötü şeyleri unutturmak/npc'ler tarafından tanınmamak ve temiz bir sayfa açmak istiyorsanız sık sık saçınızı, sakalınızı ve kıyafetlerinizi değiştirin. özellikle üzerinizde ödül varsa bu çok işe yarayacaktır. (tanınmamak için bandana/maske takmak daha çok dikkat çekiyor, zaten bandana sadece uzaktan tanınmayı kısmen engelliyor.)

    -sağlığınızı geliştirmek için yolda her gördüğünüz her hayvanı okla vurun veya npc'leri kızdırıp onlarla yumruk kavgası yapın. dead eye'ın gelişmesi için ise dead eye ile düşmanlarınızı kafadan vurun, bir şeyler craft edin. ekranın sağında artışlar görünecektir.

    -lockpick özelliğiniz henüz açılmadıysa trenlerde veya dışarıda görebildiğiniz para/mücevher kasalarını, dinamitle, fırlatılabilir baltayla (tomahawk), fırlatılabilir bıçaklarla ya da shotgun'la menteşelerinden vurarak açabilirsiniz. bu arada soymak isterseniz stagecoach olarak bilinen at arabalarının arkasında da kasalar vardır.

    -en iyi atlardan birini (arabian) lake isabella'nın batısında yakalayabilirsiniz. oyundaki ilk işiniz bu atı yakalamak olsun. uyduruk atlarla bağ geliştirip, zaman kaybetmeyin.

    -socialclub.rockstargames.com adresli rockstar social club hesabınızdaki (games/ rdr2/ catalogue) almak istediğiniz malzelemeri alabilirsiniz ve bu malzemeler oyuna ilk girişinizde envanterinize eklenir. böylelikle dükkan dükkan dolaşmak zorunda kalmazsınız.

    -avcılık tüyoları için: #82774322

    yağmurlu havada gazete okuyunca gazetedeki mürekkebin aktığı bir oyun için bunlar basit detaylar tabii ki...
  • herhalde xbox türkiye de psn londra tarafından yönetildiği için xbox'taki fiyatı da 369 liradır.

    -ya her boku biliyorsun da bu koyduğumun türkiye psn'i neden ingiltere psn'e bağlı onu bana bir açıklasana? mesela neden asya'dan bir ülkeye bağlı değil? ingiltere'ye ben mi bağladım amına koyayım, ceremesini ben çekiyorum?

    -neden ingiltere psn'de bütün oyun fiyatları aynıyken, bizde beklenen oyunlar normal oyunlardan daha sikici bir fiyattan çıkıyor?

    -neden aynı oyuna elin endonezyalısı 53 dolar, elin amerikalısı 60 dolar verirken ben 80 dolar veriyorum? benim alım gücüm onlardan daha mı yüksek?

    -neden endonezya, rusya, hong kong psn'lerde oyunlar diğer ülkelerden daha ucuza satılabilirken bizde satılmıyor? neden bizim ülkenin oyun fiyatları belirlenirken en pahalı psn fiyatları referans alınıyor?

    "ama playstation'ı protesto ederek bir yere varamazsınız"

    playstation'ı sikeyim. ok?
  • durup durup videolarını izlediğim oyun.

    bu oyunla ilgili bir de şöyle bir gerçek var ki rockstar gerçekçiliğe hiç olmadığı kadar daha çok ağırlık vermiş bu oyunda.

    atımıza ve silahımıza bakım yapıyoruz.
    silah suya değerse çalışmıyor ve yahut hasarı düşüyor.
    saç sakal uzuyor (bunu witcher dan apardılar kimse kusura bakmasın)
    üst baş kirleniyor banyo yapmazsan millet ayıplıyor falan.

    ve en önemlisi ve en çok takdir ettiğim gerçekçilik ise:

    ayaklı cephanelik gibi gezemiyoruz. arthur iki altıpatlar belinde ve iki tüfek sırtında taşıyabilecek. bu özellik benim sold olduğum olaydır çok önem veririm bu realizme ben.

    silahları kınına taktığında vücudunda görünür olacak, onları çekerken karakter de gerçek zamanda çekecek. yoktan var olan bir tüfek çıkarmayacak bir tarafından. ister kılıç kalkan ister tüfek silah olsun benim oyunlarda aradığım budur. mesela rockstar max payne 3 de bu sistemi uyguladı. benim çok hoşuma gitmişti, max payne 3 çok hakkı yenmiş bir oyun neyse o başka konu.

    red dead 2 ye dönersek, oynanış videolarının bir kısmında arthur altıpatları doğrultmuş ateş ediyor. diğer elinde ise gövdesinden tuttuğu tüfek var. sonra hızlı bir şekilde altıpatları beline takıp tüfekle ateş etmeye başlıyor.

    varya bu sahneyi ne zaman izlesem orgazm oluyorum. oynarken kalpten gidebilirim hanımı tembihledim arada beni kontrol etsin diye asdhkasjd. boşuna öküz parasına konsol sipariş etmedik heralde.

    benim takdir ettiğim bir konu da 94 sonrası kanser nesil bu gerçekçilik ögelerini hiç sevmez. at fırçalamak, silah bakımı yapmak falan sıkar bu bebeleri. onlar ister ki götlerinden gattling gun çıkarıp herkesi tarasınlar.

    bu bebelere siktiri çektiği için ayrıca rockstarı kutluyorum.

    bu başlığı haftaya cuma terk eyleyeceğim. çünkü oyun ve konsol elime 5-7 kasım arası geçecek. spoiler yeme riskini göze alamam. o yüzden o zamana kadar biraz laf kalabalığı yapacam burda hakkınızı helal edin lol.
  • online modu sinirlerimi yıpratan oyundur. dün masum masum teslimata giderken bir araba malımı çaldılar. ulan ne koydu anlatamam, harbi gasp edildim hissi uyandırdı bende.
    teslimata çıkacaktım risk budur deyip uzak müşteriye gittim, yol kenarında afk gibi duran adam yanından geçmemle sırtımdan vurdu beni. yeniden doğduğumda atım buga girdi sıkıştı çitler arasında, ananıski diyerek attan atlayıp koşmaya başladım peşine. dağ bayır kestirme tam yetişecekken arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim hiç göremediğim başka biri vurdu beni. sonraki doğuşumda bu defa ata binebildim ama bu sefer götler yavaş kalıyor diye arabayı patlattılar malzemeleri kendi atlarına yükleyip, kaçıp sattılar.
    ulan 238 level adamsın ne istedin lan 37 level benden sjgkdkg hepi topu 74 dolar para yapacaktım insafsız.
    buradan çıkarılacak ders tek başınıza teslimat yapmayın kesinlikle.
  • ulan herkes bu kadar yazmış dayanamadım ben de yaşadığım ufak bi olayı anlatayım ormanlık bi alandan geçerken çalıların arasından yardım isteyen bi adam duydum. adamı yılan sokmuş dedim insanlık ölmedi garibana bi yardım edeyim verdim health cure'ü. bu olay yaşandıktan uzun bi süre sonra adamı valentine'daki silahçının önünde gördüm. dedi kardeşim sen beni kurtardın ne yapsam hakkını ödeyemem, ama en azından gel istediğin silahı al benim hesaba yazdır demesin mi? yeni tüfeğimle mutlu bi şekilde atıma bindim.
  • oyundaki en büyük şehir olan st. denis'e ilk kez girerken arthur şöyle der: "bu büyük şehir insanlığın geldiği son nokta, gelişmişliğin ve medeniyetin zirvesi işte budur". sonra kamera yukarı doğru çıkar ve şehrin etrafındaki fabrikalardan çıkan siyah ve karanlık dumanlar yüzünden göz gözü görmez.

    şu oyundaki senaryodan en az 5 tane hollywood filmi çıkardı.
hesabın var mı? giriş yap