• filmin logosu aslında bir labirenttir ve hedef de bir yumurtadır.

    https://i.hizliresim.com/plvdb8.png
  • spielberg bizim neslin bug'ını bulmuş sanırım. senaryo çok iyi olmadığı halde film müthiş olmuş. imax ya da 4dx salonda izlenmesi tavsiye edilir.

    --- spoiler ---

    kısacık da olsa marvin'i görmek bile gülümsetti.

    gönderme dediğin şey 3 saniye olur, 5 saniye olur. hadi 10 saniye olsun. gülelim geçelim. resmen filmin içine the shining koymuşlar. kubrick'e selamı geçtim, yasin okumuşsunuz adamın arkasından.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    kitapta wade, kubrick'in ''2001: a space odyssey'' adlı filminin içine giriyordu. burada ise spielberg, the shining'i seçmiş. bunun sebebi muhtemelen spielberg'in hala kubrick'i özlemle anıyor olmasından kaynaklanıyordur.

    bilmeyenler için, kubrick shining'i çekerken, aynı stüdyoda, spielberg ındiana jones'u çekmek için sırasını beklemektedir. kubrick bunu fark edince, kendisini yemeğe çağırır, filmi izletir. ikili uzun bir dostluğun ilk adımlarını orada atmış olur.

    --- spoiler ---
  • filmi izlerken dedim ki keşke gerçek olsa .

    sonra kendi kendime dedim ki olacak zaten yarram.
  • --- spoiler ---

    zemeckis cube patlayınca çalan müzik, delorean’ı görmekten daha büyük keyif verdi. izlediğim en iyi üç boyutlu yapımdı. referansları takip etmekten yorulduk. bütün çocukluğumu izlemiş gibi hissettirdi.
    --- spoiler ---
  • güzel filmdir. burada yazılan siksok yorumları dikkate almayınız ve mutlaka gidip izleyiniz özellikle +35'ler için söylüyorum.
  • sorrento karakteriyle mansur yavaş'ın oynadığı mükemmel film asfgavfgavfhsaffs

    steven spielberg'den oyun dünyasına selam eden bir başyapıt. ustanın bu filmi çektiğinde 72 yaşında olmasına rağmen günümüz teknolojilerine ve oyun evrenine böylesine tutkusu takdire şayan. hangimiz 72 yaşında bırakın film çekmeyi, o günün teknolojisine ayak uydurabileceğiz ki? 72 yaşında sanal dünya oyunculuğu konulu bir film çekebilmek gerçekten inanılmaz.

    son yıllarda içine bu kadar girebildiğim bir film hatırlamıyorum. adeta bir oyun tarihi belgeseli gibi. back to the future', star wars göndermeleri çok hoştu, bir sürü de yakalayamadığım spielberg'in bize easter egg olarak bıraktığı gönderme olduğu da kesin. tam geek işi. hele the shining göndermesi... bayıldım, bayıldım! filmdeki the shining'i izlememiş karakter gibi bu filmi 2 sene sonra izlediğim için utandım.

    tek olmamış diyebileceğim yeri; sanırım olayın geçtiği 2045 yılı. sanal gerçeklikli oyunlar bir tarihte atari oynadığımız kadar yaygın olacak elbet ama 2045 yılı bunun için çok iyimser bir tarih :) o günler geldiğinde hala yaşıyorsam o günlerin gençlerini öyle kıskanacağım ki. gençliğiminin dönemin oyunlarını oynatacak bilgisayara sahip olamadan geçtiği aklıma gelecek, duygulanacağım.

    umarım o günler gelince bu topraklar hala "coğrafya kaderdir." adlı ölümsüz kuralı aşabilmiş olur(lar) insanların sanal dünyada yeni yaşamlar kurduğu yıllarda bizler yığınlarda yaşıyor ve bu hayatı yaşayanları izliyor olmayız.

    son olarak filmin konusunu aldığı romanın yazarı ready player two'yu yazmış. steven spielberg'den insanlık tarihine bir armağan daha gelir mi?

    :)
  • filmde bir tek uzaylı zekiye’ye gönderme yapılmamış. kınıyoruz. yine de cgi mgi villain karakterde till lindemann’ı izlemek güzeldi.
  • spielberg’e akıl veren ekşiciyi de gördü ya bu gözler daha ne diyeyim*

    tanım: spielberg’in en iyi onuna girebileceğine inandığım beni çok mutlu etmiş bir filmdir.
  • steven spielberg'ün filmografisine bakıldığında tarihi dramalarından sonra en çok bilimkurgu türünde filmlere rastlanır. hatta blockbusterlarının ezici çoğunluğu bilimkurgu türündedir.

    close encounters of the third kind (bilimkurgu,gizem,dram)
    e.t. the extra-terrestrial (bilimkurgu,macera,aile,dram)
    jurassic park (bilimkurgu,macera ve gerilim)
    the lost world jurassic park (macera-aksiyon,gerilim/bilimkurgu)
    ai: artificial intelligence (bilimkurgu,dram-yol)
    minority report (bilimkurgu/polisiye,aksiyon-macera,dram)
    war of the worlds (bilimkurgu,gerilim,yol-dram)

    bir de fantastik öğelerle bezeli serinin önceki üç filminin aksine bu kez bilimkurgu soslu bir macera-aksiyon olan ama yine de türün dışında kabul edilen indiana jones 4 (indiana jones and the kingdom of the crystal skull) var.

    ready player one yönetmenin a.i. artificial intelligence ve minority report filmlerinde olduğu gibi geleceğin dünyasında geçen bir hikaye. üçü de fütüristik / distopik bilimkurgular olsalar da farklı temalarda filmler.bu yapım sanal gerçeklik üzerine.elbette diğer ikisine kıyasla light bir bilimkurgu ready player one.çünkü tam olarak bir geek ve gençlik bilimkurgusu.

    yine de onu diğerlerinden asıl ayıran ise tamamen değil ama çoğunlukla motion capture bir dijital animasyon olmasıdır.

    yönetmenin 2011 tarihli the adventures of tintin filmi de baştan sona motion capture bir (dijital) animasyondu iyi bilindiği üzere.

    2016 yapımı fantastik çocuk filmi the bfg ise hareket yakalama tekniğinin kullanıldığı bilgisayar animasyonu ile live action melezi bir diğer spielberg filmiydi.

    usta yönetmenle ilgili en hayranlık uyandıran hususlardan biri yakın zamanlı olarak ya da aynı yıl içinde iki farklı kulvarda filmle izleyici karşısına çıkıp ikisiyle de beğeni toplaması.

    2017’nin sonunda ülkesi abd’de,2018’in başında da türkiye’de dahil pek çok ülkede vizyona giren, 6 dalda altın küre, 2 dalda da oscar adaylığı bulunan biyografik dönem draması, gerçek bir hikayeye dayanan gazetecilik filmi; yani ciddi işlerinden biri the post‘u izledik önce.

    şimdi de-the post’tan daha önce çekilmesine rağmen-ticari ve eğlencelik/popcorn filmi ready player one vizyonda.

    o, gerçek(lik)ten kaçış filmleri de yapabiliyor sanatsal kaygıları ön planda, bir derdi olan ciddi filmlerde.

    ciddi filmlerinden kasıt tarihi-dönem hikayeleri, biyografik filmler / based on a true story olan dramlar, savaş filmleri gibi.

    spielberg'ün diğer bir takdir edilesi yönü hiç şüphesiz filmlerinde yarattığı zengin görsel dili ve gelişen teknolojiyi filmlerinde çok iyi kullanabilmesi. bu son filmi de beklenildiği gibi yine görsel açıdan çok başarılı, fazlasıyla göz doyurucu.büyüleyici bir atmosfere sahip.

    stanley kubrick‘e saygı duruşu mahiyetindeki the shining sekansı muazzam.ki bu sekanstan hiçbir kareyi fragmanlara koymayarak izleyiciye yapılan sürpriz övülesi.

    daha çok 80'lerden olmak üzere video oyun, sinema ile çizgi-roman dünyasına ait çok sayıda öğe, ikon, sembol, karakter ve figürle dolu-80'lerin popüler kimi şarkıları da buna dahil-kesinlikle hoş bir nostalji yaşatan, pop-kültür göndermeleri bakımından bugüne dek yapılmış en zengin film. çok uzun bir süre de öyle kalacağa benziyor.

    haliyle film izleyici için adeta çılgın bir pop-kültür avına dönüşüyor. öyle ki her izleyişinizde daha önce fark edemediğiniz, gözünüzden kaçan bir popüler kültür figürünü görmek mümkün. bu yüzden tekrar tekrar izlemesi ayrı bir keyif. aslında her spielberg filmi gibi.

    elbette bu cümbüşün içinde star wars‘ün eksikliği yoğun olarak hissediliyor ama yönetmen spielberg çok istemesine rağmen tüm lisanslarının sahibi olan disney‘i ikna edememiş.

    70’lerindeki bir yönetmen hem çocukluğu-gençliği 80’li yıllara denk gelen izleyiciyi hem de milenyumun genç kuşağını yakalayan bir filme imza atıyor. bu gerçekten takdir edilesi.ki kendisi jaws ve saving private ryan'dan sonra teknik anlamda en zorlandığı filmin ready player one olduğunu söylemekte.

    kendi adıma aynı filmin içinde mechagodzilla, iron giant, king kong kadar t-rex‘i de görmek çılgıncaydı. çünkü 89 doğumlu benim için yine spielberg’ün 93 yapımı jurassic park‘ı sinemada izlenen ilk filmdi, sinemanın büyüsüyle böyle tanıştım. zaten başlangıçtaki delorean’lı, t-rex’li, king kong’lu araç yarışı sekansı harkulade olunca heycan duymamak elde değil.

    işte hem bu yüzden hem de gerek 70’lerde, gerek 80’lerde, gerekse 90’larda sinemaya harika filmler kazandırdığı için şahsımda steven spielberg’ün kredisi epey yüksektir. keza 2000’lerdeki değişim sinyali veren sinemasını da çok seviyorum. beni hala heyecanlandırıyor.

    spielberg’ün daimi oyuncusu haline gelen mark rylance (bridge of spies, the bfg) bu filmde james donovan halliday‘e hayat veriyor. filmin kötü adamı olarak izlediğimiz ben mendelsohn'ın ise kimilerine göre biraz cılız kaldığı, yeterince sert bir karaktere dönüşemediği söylense de benim açımdan bir kusur yoktu.

    başroldeki genç oyuncu tye sheridan ise fiziksel olarak adeta genç spielberg’e benziyor ki oldukça başarılı da.

    hikaye 2045’te geçmesine rağmen misal uçan arabalar görmeyi beklemiyoruz ama en azından minority report’daki gibi daha fütüristik araçlar olabilirdi. silahlar da günümüzdekiyle aynı duruyor.dünya'nın bir enerji krizinde olduğu vurgulanıyor ama yine de bu filminde minority report ya da blade runner filmleri gibi siberpunk bir bilimkurgu olması gerekirdi. misal bu yüzden reel/gerçek dünya sahnelerinin filmin animasyon/dijital olan kısmına (yani oasis evreninde geçen sahnelerine) kıyasla zaman zaman biraz daha sönük kaldığına dair eleştiriler geliyor. ama muhtemeldir ki bu bilinçli yapılmış bir tercih.filmde droneların hem mobese kameralar olarak hem de yemek siparişleri ve lojistikte kullanıldığını görüyoruz.ki bu çok doğru, yerinde bir öngörü.

    sonuç olarak rpo, 2 saat 20 dakikalık keyifli ve eğlenceli bir seyirlik. dijital sinemanın kayda değer yapımlarından biri. bilhassa imax ve 3d oluşu nedeniyle de sinemada görülmesi elzem olan bir film. en çok da bilgisayar ve video oyun tutkunları bu filmi görmeli.

    ernest cline'ın filme esin kaynağı olan 2011 tarihli aynı adlı, çok satan romanını okuyamadığım için kitap ile film arasında bir kıyaslamada bulunamıyorum.

    4/5 (çok beğendim, severek izledim)

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap