• not: bu bir "eleştiri gibi değil de analiz" yazısıdır.

    hasenhüttl futbolunu izlemeyi seviyorum öncelikle. bu sene southampton maçlarını elimden geldiğince kaçırmadan izliyorum wba ile neyin oynamadığı sürece. çünkü oyuncu kalitesi ne olursa olsun ortada dönen futbol kendini izletiyor. neden izletiyor? cevabı basit: hücum futbolu. ne kadar riskli olursa olsun takımını hücumu düşünecek şekilde oynatıyor. sonucunda da -kendi seviyesine göre- yüksek skor ama aynı şekilde kalesinde de fazlaca gol görüyor.

    başta dediğim gibi bu bir eleştiri değil, analiz yazısı. çünkü izlemekten keyif aldığım bir şeyi eleştirmek mantıklı gelmiyor. yalnız bazı şeylere dikkat çekmek istiyorum. hasenhüttl takımları 2 ve üstü farkla geriye düştüklerinde çabuk dağılıyorlar. çabuk bozulan moraller? belki bir sebep olabilir. ancak bundan daha birinci neden sanki hasenhüttl'ın rakibin ataklarına atakla karşılık verme isteği ve neticesinde gelen "büyük balığın küçük balığı yutması" olayı. leipzig ve southampton dönemindeki skorlara bakıyorum da 3, 4, 5, 6 ve hatta 9 farklar gırla gidiyor. ha karşılığında benzer skorlu galibiyetleri de var tabii. bir futbol seyircisi olarak bu açık oyun beni memnun etse de sportif direktör olsam sanırım her maçı hastane yakınında izlerdim.*

    geçen sene leicester ve bu sene manu maçlarındaki ortak durum tabii ki erken görülen kırmızı kart. tek fark leicester maçında kart 1-0 mağlup durumdayken geldi. manu maçında ise skor henüz 0-0'dı. ikisinde de hasenhüttl oyuncu değişikliği yapmadı. leicester maçında sol bekini kaybederken manu maçında savunmaya yönelik ortasahasını kaybetti. yerlerini formasyonu değiştirerek doldurmak istedi ama pek doldurabilmiş gibi durmuyor.*

    dünkü manu maçı tabii ki istisnai bir maçtı. ideal on biri diyebileceğimiz kadrodan walker-peters, vestergaard, romeu yoktu. redmond henüz 90 dk oynayacak durumda değildi. romeu'nun yedeği diallo bile olmayınca yedeğin yedeği bir genç oğlan (bkz: alexandre jankewitz) hayatının ilk premier league maç başlangıcını yaptı ve talihsizlik, elinde patladı. kulübedeki yaş ortalaması ise fraser forster'ı saymazsak 19 civarıydı.

    tamam, her şey üst üste geldi diyelim. ama hasenhüttl'ın hiç mi hatası yok? yani hata denir mi bilmiyorum. üçüncü kez söylüyorum; izlediğim şeyden mutluysam buna eleştiri yapılmaz. yine de sanki tehlike anında camı kırınız senaryosu yok gibi hasenhüttl'ın.

    yanlış hatırlamıyorsam mourinho'ydu; 11'e 10, 9, 8 ve hatta 7 kişilik takımlarla idman yaparak takımını böyle bir senaryoya karşı hazır tutuyormuş. yani şu anda tottenham'da oynattığı oyunu da son ve kane dışında 9 kişilik bir takımın savunma yapması gibi adlandırabiliriz. abartıyorum tabii. neyse efendim, hasenhüttl'ın böyle bir hazırlığı yok gibi. takımın katı bir savunma yapmaya karşı çıkar gibi bir halleri var. yapmasınlar, işime geliyor benim ama ben hasenhüttl'ı düşünüyorum. adamı yediği her golden sonra gördükçe içim acıyor. malum, duygularını kenarda belli eden bir hoca.

    bundan sonrası ise "abi gel hasenhüttl övüyoruz" kısmı. övdüm de geldim öncelikle hasenhüttl takımlarının istisna durumlar dışında koşan, basan iki forvetle oynaması (bkz: timo werner), (bkz: yussuf poulsen), (bkz: che adams), dörtlü ortasaha oynattığında kanatlardan en az birinin merkez ortasaha özelliklerinde olması (bkz: emil forsberg), (bkz: marcel sabitzer), (bkz: stuart armstrong) ve dörtlü savunmada en az bir tane hücumu ölesiye destekleyen bek (bkz: bernardo), (bkz: marcel hastenberg), (bkz: kyle walker-peters) olması hasenhüttl'ın olmazsa olmazlarından. bu sistemi aslında uefa kupasını kaldıran terim'in galatasaray'ına benzetiyorum.*

    peki hasenhüttl takımlarında daha da sevdiğim şey nedir? üçlü savunma oynattığı zaman savunmanın kenarındaki iki adamın en az birinin de kanat bek gibi veya merkez ortasaha gibi atağa destek vermesi. futbolda daha seksi az oyun formasyonu vardır bundan. bu sene yanlış hatırlamıyorsam hiç yapmadı bu oyunu. geçen sene de çok az oynadı ama özellikle soton'a geldiği ilk sene (18/19) bu üçlü defans kurgusunu izlemek keyif vericiydi. bir de bunu yaptığı adamlar sağda ramos, solda alaba filan da değil tabii. 2 metrelik vestergaard'la yapıyordu bunu. hafif çılgınlık durumları.

    bu kadar uzun yazacağımı tahmin etmemiştim. sonuna kadar okuyan varsa öncelikle kusura bakmasın*, sonrasında da teşekkür ederim.
  • fenerbahçe ile adı anılan teknik direktör
  • southampton fc'nin başında ikinci 9-0'lık mağlubiyetini tadan hoca. her sezon bir kere 9 yemeden rahat etmiyor.
  • bu adam leicesterdan 9 yedi. kümede zar zor tuttu takımı. bu sene ise ekmeğini ufaktan yemeye başladı. duygulanması gayet normaldir. yaşadığı başarısızlıkların yarısını türkiye'de bir hoca yaşayınca söve söve gönderiliyor. sabrın sonu selamettir atasözünün kanlı canlı örneği. djenepo'yu teselli etme tarzı da oyuncularıyla ne çeşit bir bağ kurduğunun göstergesidir.
  • premier league'deki en sıradan kadrolardan biriyle dün geceki liverpool galibiyeti sonrası 6. sıraya kadar yükselmiş menajer.

    sakatlık sonucu oyundan çıkan futbolcusu moussa djenepo'yu teselli ederken ve maç sonrası oldukça pozitif görüntüler verdi.
  • önümüzdeki sezonlarda premier ligin top 6 takımlarından birini çalıştırabilecek potansiyelde bir teknik direktör... belki liverpool, city olmaz, ama tottenham, arsenal yapabilir.
  • sahip oldugu nispeten düsük kadro kalitesine ve ligin zorluğuna göre oynattığı futbol, zorluk derecesi yüksek maçlarda aldığı sonuclar ile son derece basarili bir teknik direktördür kendisi. almanyadaki çıkışını ingilterede de sürdürüyor.

    transfer yaparak degil, takımdaki oyuncularin seviyesini yukselterek takimi daha iyi yapan bir tarzi var.

    yakin zamanda sene ortasinda teknik direktör değişikliği yapmak zorunda kalacak bir orta-üst düzey takima geçiş yapabilir.
  • leipzig’in temelini atıp şimdi de southampton’da başarılı işler yapan avusturyalı başarılı hoca.
  • enteresan şekilde southampton'a gitmiş.
  • hem ingolstadt'a, hem de leipzig'e oynattığı pozitif futbol sayesinde almanya'nın son dönemde parlayan yıldızı. yolunun buralara düşmesi zor ihtimal şimdilik. zira, kovac'ın soru işaretleri ile dolu performansından dolayı adı sürekli bayern munich ile anılıyor.
hesabın var mı? giriş yap