• karakterleri bozuk para gibi harcamasıyla meşhur olan urobuchi gen'in moe'siz anime yapacağım diyerek yarattığı, insanı devletin suç ve ceza politikalarını düşünmeye iten anime. yayınlanmadan önce çok burnu havada bir şeye benziyor diye kuşkuyla yaklaşsam da da psycho pass, 22 hafta kendini heyecanla izletti. kougami'yi, akane'yi, hikayeye ne katkı sağladıklarını çözemediğim lezbiyen ablaları ve spookie boogie'yi geçtim; bu animenin en önemli yanı animelerde seksi kötü adamlara hasret kalan bizlere makishima shougo'yu vermesidir. gerçek kitapları elektronik kitaplara tercih eden, apatik, deli kuvvetine sahip, philip k. dick seven, madeleine yiyip à la recherche du temps perdu okuduğu halde düzeni yok etmeyi planlayan kaç kötü adam gördük sorarım size.

    --- spoiler ---

    tabi ecnebiler boşuna urobutcher demiyor bu adama. sen makishima'yı yarat, gerek usturasıyla boğaz keserken, gerek öldürdüğü adamın oyduğu gözleri elinde şen şakrak zıplayıp hoplarken gösterip bize adamı sevdir, sonra da burçak tarlasında murdar et... oldu mu şimdi urobuchi, oldu mu? ne oldu sanki iyiler mi kazandı? kötü müydü ki makishima da o ölünce iyiler kazanmış olsun? ikinci sezonda ne izleteceksin bize be adam?
    merak eden vardır, makishima yaralı bir ceylan misali tarlarlarda sekerken çalan parçanın adı "rakuen".
    --- spoiler ---
  • felsefi yönü ağır basan, olaylar ve fikirler üzerinde durup düşündüren anime. son senelerdeki tırt, moe anime trendine isyan olarak doğmuştur. izleyin, izlettirin.
  • --- spoiler ---

    2.sezon 8. bölüm, izleyicilere sybil sistemin kendisini halka nasıl açıklayacağına dair ipuçları veriyor. özellikle shimotsuki'yi korkuyla yıldırmaları ve ondan örnek bir vatandaş olabileceğine dair bahsetmeleri bende bu izlenimi bıraktı. tahminimce sezon sonuna doğru sybil sistem kendisini halka açıklayacak ve halkı korkuyla sindirerek kendisine biaat ettirecek. sonraki sezonda da artık kogami ve akane'nin sybil sistemi devirmesini izleriz gibime geliyor. tabii muhtemelen bunların hepsi benim fantezim :)

    --- spoiler ---

    not: bu arada makishima'dan sonra kamui hiç olmuş mu allah'ını seversen. makishima bunu yanına stajyer olarak bile almazdı.
  • asabı bozulan insanların gbt ye düşmesini konu edinen animedir.
  • makishima shougo gibi bir villainı erken harcadığı için 2. sezonu pek tatsız tuzsuz geçen anime.hayır herkes bilir ki anime manga ve çizgi roman camiasında en tutulan kötü adamlar entelektüel, sistem karşıtı, soğuk kanlı canilerdir. elinde böyle bir koz varken ya bu adamı animenin sonuna kadar kullanacaksın ya da bekleyip bunu son boss olarak kullanacaksın. ha ikisini de yapamıyorsan bu kadar karizmatik adamı öldürüp, yerine yeni bir villain yaratma bak tite kubo yaptı bunu aizen öldükten sonra manganın durumu ortada. makishima öldüyse onun yerine geçebilecek tek çekici unsur sistemin ta kendisi olabilir ancak.
    ayrıca ko-chan nerde it diye sormazlar mı adama.
  • person of interest e benzetilebileceği gibi izlerken aklıma gelen anime zetsuen no tempest oldu. yine de her ikisinin anime ile uzaktan yakından ilişkisi yok. sadece biraz onların tadını vermekte. henüz ilk sezonunu izledim ona dair bir yorum yapacağım.

    içerisinde barındırdığı felsefik unsurlar ilk başta dikkatimi çekmiş daha sonra ki bağladığı shakespeare muhabbeti ile izlememi sağlamışlardır. sonradan içerisindeki felsefik ve edebi unsurları bir kenara bırakıp bizi distopyanın ortasında bırakıveriyorlar. animenin ilginç yanı herkes adeta dünya üzerindeki bir kelimenin karşılığı olarak izletiliyor bize. akane vicdan, kogami adalet, ginoza kural/korku, makishima isyan ve diğer karakterler de ha keza buna benzer özellikler taşımakta ki bariz bir çizgi ile seyirciye sunulmakta.
    hikayenin kurgusu aman aman dikkat çekici değil. bana göre sıradan bile. yaratmış oldukları distopya sybil sistemini görene kadar gözümde mükemmel bir bilim kurgu yaratmıştır. sybil sistemi animeyi bir anda gözünüzden düşürebilir. böyle bir hata yapmasalar benim için steins;gate kalitesinde olacaklardı. kaliteli bilim kurgu çok nadiren görüyoruz.
    animenin müzikleri,shakespeare muhabbeti her daim zetsuen no tempest i hatırlatıyor. müzikler animeye oldukça uygundu, sözlerini beğendim.
    renkler ve çizimler güzeldi. kimi zaman hayret edici detaylar görüyorsunuz. renk uyumu iyidir.

    ha bu arada mangakanın makishima gibi birini üzerinden karizma akar şekilde çizmişken aynı bolluğu neden kogami ye vermemiştir düşündürücüdür.
  • benim için death note ve fmadan sonra gelen en güzel animelerden biridir. kesinlikle izlenmesi gereken bir animedir. felsefik, psikolojik ayni zamanda aksiyon istiyorsaniz tam izlemelik.
  • bu seri karşıma öyle bir zamanda çıktı ki, öyle ilaç gibi geldi ki anlatamam. hayatın hızı, yoğunluğu derken kitap okumayı bazı kavramlar üzerine düşünmeyi ne kadar geri plana attığımı farkettim. bu yüzden animenin etkisi tam olarak bende şu şekilde oldu.
    :)

    çeşitli kaynaklardan okuduğuma göre bu seri için 46 adet kitap referans alınmış. bunlardan izlerken bahsi geçen, yakaladıklarımı ve araştırdıklarımı buraya bırakıyorum.

    kitaplar:
    1984 – george orwell
    pensées - blaise pascal
    toward a philosophy of history - josé ortega y gasset
    do androids dream of electric sheep? - philip k. dick
    (uyarlama "blade runner". hatta makishima kitapla filmi karşılaştırın önerisi yapar. )
    discipline and punish: the birth of the prison - michel foucault
    power / knowledge - michel foucault
    neuromancer series - william gibson
    heart of darkness - joseph conrad
    beyond good and evil - friedrich nietzsche
    swann's way (ın search of lost time) - marcel proust
    ın a glass darkly - j. sheridan le fanu
    carmilla - j. sheridan le fanu
    hamlet - william shakespeare
    macbeth - william shakespeare
    titus andronicus - william shakespeare
    principles of philosophy - rené descartes
    faust - johann wolfgang von goethe
    the red and the black - stendhal
    the conquest of happiness - bertrand russell
    the principles of morals and legislation - jeremy bentham
    the most dangerous game - richard connell
    the wretched of the earth - frantz fanon
    ( film uyarlaması "the damned of the earth")
    the difference engine - william gibson
    justine, or the misfortunes of virtue - marquis de sade
    gulliver's travels: travels into several remote nations of the world - jonathan swift
    economy and society: an outline of ınterpretive sociology - max weber
    discourse on the origin of ınequality - jean-jacques rousseau
    the man who stole the sun - jay jacob wind
    the sickness unto death: a christian psychological exposition for upbuilding and awakening - søren kierkegaard
    genocidal organ, harmony - project ıtoh
    a revolution sabotaged before it began - ıwakami yasumi(türkçe ingilizce hiçbir kaynakta yok ya da ben bulamadım)
    the bible (matthew 13:24-30)
    critique of pure reason - ımmanuel kant
    the other heading - jacques derrida
    of grammatology - jacques derrida
    the ear of the other - jacques derrida

    filmler:
    the man who stole the sun the deer hunter

    izlediğim tüm animeler arasında makishima, antagonist olarak gerçekten çok farklı bir yerde. tüm seri boyunca onu aramadım değil. siluet olarak görünmesi bile yetiyor. kogami gibi makishima da benim beynimde muhtemelen ömrüm boyunca kira vermeden yaşayacak bir kurgusal karakter olacak.

    seride mika haricinde bütün karakterler çok değerli. mika sonda biraz düzeldi ama yok sevemiyorum. akane gelişimini en çok beğendiğim karakterlerden biri keza ginoza da öyle. son sezonda shizuka homura için ters köşenin tillahı diyorum gerçekten.

    ve kogami için diyebileceğim tek bir şey var umarım her şeyinle dünyanın bir yerinde gerçek bir insan birey olarak yaşıyorsundur ve beni bulursun :)

    extra olarak eklemek istediğim bilgi de şu:
    son sezonun sonunda kogami'nin akane'yi almaya geldiği yer aslında sezon 1'in sonundaki bir telefon konuşmasındaki(after story) iki kişinin hayalinin gerçekleşme anı.

    kogami'nin akane'yi araması

    ve bitirişi blaise pascal'ın şu sözleriyle yapayım:

    “adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır.

    gücü olmayan adalet acizdir, adaleti olmayan güç ise zalim.

    gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.

    demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerekir;

    bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise … adil olması gerekir.

    adalet tartışmaya açıktır. güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti.

    haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.”
  • serinin zaman çizelgesi 2020 yılında yaşanan global ekonomik bunalım ile başlamaktadır.

    hükümetlerin politikaları sebebiyle güçlenen neoliberalizm, toplumsal gelir adaletsizliğini büyüttü. çin ekonomi balonunun çöküşüyle birlikte asya'da fikir çatışmaları tetiklendi, bu da dünya çapında 'ahlaki tehlike'ye sebep olmuştur.
    (bkz: moral hazard)
    nüfus patlaması sonrası yaşanan su ve yiyecek kıtlığının insan iç güdüsündeki değişimi de bu 'moral hazard'ın yaşanmasında bir sebep olarak görüldü.
    bu huzursuz ortam isyanlara sebep olmuş, akabinde gelişmiş ülkelere mülteci akınlarına dönüşmüştür.

    o sıralarda metan hidrat sayesinde enerjisini kendi kendine yetirebilen japonya, yurt dışındaki iç savaşların yol açtığı zararları önleyebilmek için bir izolasyon politikası uygulamaya başladı.
    harap olan iç ekonomilerini düzeltebilmek için tüm işletmeleri kamulaştırıp, işsizlerin istihdamını 'mesleki uygunluk sınavı' sayesinde sağladı.

    2031 yılında mesleki uygunluk sınavı'nı daha rasyonel ve tutarlı hale getirmek için cymatics tarama teknolojisi geliştirildi. bu ağır aritmetik işlemeyi gerçekleştirecek bir süper bilgisayar kuruldu, bu 'sybil system'ın kökenidir.

    2051 yılına kadar arka arkaya gerçekleşen teknolojik gelişimlerle birlikte sınav sistemi ve psycho-pass ölçütü bir araya getirildi ve eğitimde bir atılım yakalanmış oldu. bu teknolojik gelişimlerden endüstri de nasibini almış olup enerji üretim yöntemlerinde verim artışları görüldü, ayrıca nadir bulunan maden ve mineraller için de alternatifleri bulundu. en önemli gelişim ise tarımda yaşanmış olup dışa bağımlılık son derece sınırlandırıldı.

    2061 yılında sybil system 'kapsamlı bir yaşam boyu refah destek sistemi' şeklinde tanımlanarak yürürlüğe sokuldu. idare yeniden yapılandırılıp büyük ölçekli bakanlıklar kuruldu. daha sonra çeşitli bakanlıklar ve ajanslar 'sağlık ve refah bakanlığı'nın yan kurumları olarak yeniden düzenlendiler. sağlık ve refah bakanlığı büyük bir yetki almış oldu, aynı zamanda tüm bakanlıklar da sybil system'a bağlandı.
    kolayca işlenebilen ve besleyiciliği arttırılan genetiği güçlendirilmiş buğday sayesinde sybil system idaresinde herhangi bir gıda sıkıntısı çekilmedi. ekin üretimini stabilize etmek için uka-no-mitama savunma virüsü geliştirildi.
    sybil system çoğu modern insan için tarımın uygun olmadığına karar verdi ve insansız üretime geçildi. izolasyon politikası tamamlanmış oldu.

    tam izolasyon sağlandıktan sonra 'mesleki uygunluk sınavı' ve 'sybil system' tam kapasite ile çalıştı, büyük bir refah ve ilerleme dönemi yaşandı.

    kaynakça:
    1-psycho-pass.com
    2-psychopass.fandom.com
  • psycho-pass; devlet ve toplum ilişkisi, suçu önleme ve insanların masumiyeti, adalet ve adaletin uygulanış şekli, bireysellik ve kamusal düzen, anarşi ve kısıtlamalar gibi diken üstü meselelerin ele alındığı bakış açınıza göre distopyalar yahut ütopyalar görebileceğiniz bir iş. felsefi ve toplumsal olarak dayanaklara da sahip olmasıyla yakın tarihin en olası gelecek görüntülerinden birisini çizdiğini söyleyebilirim.

    pek de uzak olmayan bir gelecekte, insanların ruh hali, zihni yatkınlıkları, suç işleme olasılıkları, yaşadıkları olaylar ile değişen zihin yapıları, toplum düzenini bozmaya yatkınlıkları “psycho-pass” adı verilen toplumun ve devlet yapısının her alanına nüfuz etmiş çok katmanlı bir sistem ile değerlendirilebilir hale gelir. insanlar “iyilikleri” için kısıtlanır ve uygun yurttaşlar olmaya itilirler.

    şayet kişilerin “suç katsayısı” belirlenen değerlerden yüksek ise hiçbir suç işlemiş olmasa dahi “suç katsayısına” göre peşine “müfettiş” adı verilen “kamu güvenliği bürosu” çalışanları düşer ardından kamu adına kişi tutuklanır ya da “suç katsayısının” çok yüksek olması halinde infaz edilir. “akane tsunemori” bu dünyada kamu güvenliği bürosu müfettişlerinden biri olarak iş başı yapar.

    eğer karakterler dolu değilse iyi bir dünya kurmak hiçbir şey ifade etmez. “psycho-pass”in en keskin özelliği de düzenin içinde ya da dışında yaşamayı seçmiş karakterlerin düzene karşı aldıkları tavır ile ortaya çıkıyor: ne yapacak, kuralları bireysel sebeplerden terk mi edecek, sistemi değiştirmeye mi çalışacak, kökten sistemi mi reddedecek?

    bu bağlamda “akane tsunemori”nin bozuk işlediğine şahit olduğu sistemin içinde bir çark olmasına karşı anarşiyi seçmeyerek işleri içeriden düzeltmeye çalışması tam olarak karakterine uyacak şekilde işlenmiş. ya da “kougami shinya”nın kendi adaletini sağlama düşüncesi ile sistemin eksik olduğunu düşünerek kendi yolunu çizmesi de öyle. ve “makishima shougo”nun düzenin insan iradesine zarar vererek insanları yanlış tercihlerinden ve kendilerini bulmaktan alıkoyduğunu düşünmesi de.

    distopya klasikleri tadında bir seri.
hesabın var mı? giriş yap