• son 20 yilin en orjinal ve yaratici muzisyeni kimdir diye sorsaniz akliniza bir avuc insan gelir. bunlarin arasindan michael jackson her seferinde bir onceki albumunden daha iyi satan bir album yapma kaygisi (ve thriller'in cizdigi sinirlari asamayacak olmasi), madonna herseye "is" olarak baktigi ve adimlarini cok dikkatli hesapladigi icin ister istemez prince'in ucuk ve orjinal yaklasimi ile yarisamaz.

    prince'i incelediginiz zaman cok kisa suren ciraklik (1978-79), kalfalik (1980-81) devresi gecirdikten sonra birbirleri ile muzikal tarz olarak alakasi olmayan arka arkaya 10 album cikardigi 1982-1994 arasi ustalik seviyesine ulasti.

    1958'de prince roger nelson beyaz bir anne ile muzisyen zenci bir babanin cocugu olarak dunyaya gelir. 12 yasinda evden kacip minneapolis cevresinde kendine muzisyen bir cevre kurmaya baslar. cok kisa surede 24 tane muzikal enstrumani usta derecesinde calmayi kendi kendine ogretir. 1978 yilinda warner bros sirketiyle kendi albumlerinin produktorlugunu kendisi yapmak sartiyla anlasma imzalar.

    1978 yilinda 5 ay uzerinde ugrasip cikardigi for you albumu prince'in muzikal yetenegini gostermek acisindan cok zayif synthesizer ile hazirlanmis bir album olarak gozukur. her ne kadar icinden cikan soft and wet sarkisi ileride mc hammer tarafindan coverlanacaksa da, album amerikan listelerinde ilk 100'e bile giremez.

    prince 1979 yilinda ileride revolution adini verecegi bas gitarda andre cymone, keyboard'da dr. fink, davulda bobby z, gitarda dez dickerson'dan olusan siyah-beyaz sentezi grubunu kurar. ayni yil bu sefer 6 haftada yaptigi prince adini verdigi ikinci albumu ile "i wanna be your lover", "why you wanna treat me so bad?" single'lari buyuk ses getirir. icinde ileride chaka khan'in coverlayacagi "i feel for you" sarkisini da bulunduran album, prince'in ilk milyon satan albumu olur. yine de james brown ve rick james'i taklit ediyor damgasindan kurtulamaz.

    1980 yilinda prince grubuna vokalist lisa coleman'i dahil edip, kritiklerin yere goge sigdiramadigi dirty mind albumu cikarir. ozellikle daha onceki iki albumunde kendini o siradaki dinleyicisine tam tanitamayan prince bu albumde daha kapaginda jartiyer giymesinden tutun, icinde "in my daddy's car, it's you i really wanna drive" (dirty mind), "i never was the kind to make a fuss when he was there sleeping inbetween the two of us" (when you were mine, ileride cyndi lauper cover'lar), she said, "are you gay?" kinda took me by suprise i didn't know what to do i just looked her in her eyes and i said, "no, are u?" (uptown), "but i was just a virgin and i'm on my way to be wed but you're such a hunk so full of spunk, i'll give you head" (head), my sister never made love to anyone else but me she's the reason for my, uh, sexuality she showed me where it's supposed to go a blow job doesn't mean blow incest is everything it's said to be (sister) gibi sarkilar iceren albumu radyolar ne yapsin bilemediler. zamani icin cok ters gelen album, gercekten bir synth pop klasigi olmasina ragmen uzun seneler esas dinleyicisine ulasamadi.

    1981 yilinda prince yine minneapolis'de kurdugu morris day'in vokalisti oldugu the time grubunu ortaya cikarir. butun sarkilari prince, jamie starr sahte ismiyle yazip produktorlugunu yapar. ozellikle dirty mind sonrasi ne yaparsa yapsin yanina kalacagini bilen prince, gitara agirligi vermeye basladigi controvery albumunu cikarip alt grubu the time ile turneye cikar. "i just can't believe all the things people say, am i black or white? am i straight or gay? do i believe in god? do i believe in me?" (controversy), "do me baby, like u never done before give it to me till i just can't take no more" (do me, baby), "u're my little lover, orgasmatron only i know, only i know, baby, what turns u on" (private joy), "until u're crucified, i'll live my life in taxicabs" (annie christian), "i only do it for a worthy cause virginity or menopause u'll have an instant heart attack if i jack u off" (jack u off) sarkilari buyuk ses getirdi ve prince ilk kez bir milyondan fazla satan bir albume imza atmis oldu.

    1982 yilinda cebi para gordugu icin kendine ileride paisley park isimli studyosunu kuracagi malikaneyi satin alir. ikinci albumleri what time is it? cikan the time'a ek olarak 3 tane kizdan olusan vanity 6 (vokalist 16 yasinda guzel vanity) grubunu kurar. yine ayni sene benim ustalik doneminin ilk albumu diyecegim ve synth pop/funk tarzinda verdigi son album olan iki disklik 1999'u cikarir. buyuk dusunulerek hazirlanmis bu albumde prince ozellikle sarkilarin suresini dikkat ceker bir sekilde uzatir. grubu revolution adinin ilk kez gectigi album ile prince o sirada yeni kurulmus mtv'de klibi surekli oynatilan ilk zenci olur. yine bu siralar basinla olan tatli-sert iliskisini bundan sonra soylesi yapmayarak keser. "'cuz they say two thousand zero zero party over, oops out of time so tonight i'm gonna party like it's 1999" (1999), i guess i shoulda known by the way u parked your car sideways that it wouldn't last see you're the kinda person that believes in makin' out once love 'em and leave 'em fast (little red corvette), "girl u gotta take control 'cuz i just can't steer" (delirious), "little darlin' if you're free 4 a couple of hours if u ain't busy 4 the next 7 years say, let's pretend we're married and go all night" (let's pretend we are married), i say do whatever we want, wear lingerie 2 a restaurant police ain't got no gun, u don't have 2 run" (dmsr), "u think you're special, well so do i why do special women make me cry?" (something in the water), this is 4 the cab u have 2 drive 4 no money at all this is 4 why i wasn't born like my brother, handsome and tall this is 4 politicians who r bored and believe in war this -- yeah, that's 4 me, that's who that 1's 4" (lady cab driver) sarkilari ile millenium parti albumu ortaya cikar. kapis kapis satan album ile prince ilk kez 1 numara olur. ozellikle bu albumde b-side olarak cikarmaya basladigi sarkilarda prince'in koleksiyonculari tarafindan aranan sarkilar "how come u don't call me anymore?" ve "irresistable bitch" sarkilari goze carpar.

    1983 yili boyunca prince ucla mezunu yonetmen albert magnoli ile otobiyografik denilen purple rain filmi uzerinde ugrasmaya baslar. revolution'a ayni sene gitarist wendy melvoin katilir.

    1984 yilinin temmuz ayinda prince, bruce springsteen'in born in the usa albumunu bir numaradan devirip oradan 24 hafta inmeyen purple rain soundtrack'ini cikarir. 2 ayda 60 milyon hasilat getiren film, kritiklerce butun zamanlarin en iyi rock muzikallerinden biri olarak bahsedilir. muzikal tarz olarak synth pop'u birakan prince, bu albumde jimi hendrix tarzi gitar rock, george clinton tarzi funk'a siyah beyaz sentezi ile ayri bir bakis acisi sunar. "and if de-elevator tries 2 bring u down go crazy - punch a higher floor" (let's go crazy), "paint a perfect picture bring 2 life a vision in one's mind the beautiful ones always smash the picture always everytime" (beautiful ones, ileride mariah carey coverlar), i knew a girl named nikki i guess u could say she was a sex fiend i met her in a hotel lobby masturbating with a magazine" (darling nikki), "maybe i'm just 2 demanding maybe i'm just like my father 2 bold maybe you're just like my mother she's never satisfied" (when doves cry), "i'm not a woman i'm not a man i am something that you'll never understand" (i'd die 4 u), "i never wanted 2 be your weekend lover i only wanted 2 be some kind of friend" (purple rain) sarkilarini icinde bulunduran album 5 tane top 10 sarki cikarir, sadece amerika'da 15 milyonun uzerinde satar. prince artik bir superstar'dir. isin ilginc tarafi prince kariyerinin en guzel uc sarkisini b-side olarak cikarir. gece kluplerinde araliksiz calan erotic city (if we cannot make babies, maybe we can make some time thoughts of pretty u and me, erotic city come alive) ve 17 days (called u yesterday u didn't answer your phone, the main drag is knowing that u probably weren't alone) ve de another lonely christmas sarkilarini eger baska bir sarkici yapsa degil b-side'a koymak ekonomik olup bir sonraki albumunde kullanir yine cok buyuk hitler cikarmis olurdu.

    1985 yilinda revolution'a prince'in bir sene once "glamorous life" sarkisini verdigi latin davulcu sheila e. katilir. (bu sene de "a love bizzare" sarkisinda duet yaparlar). ayni yil, dunya prince'in ego'su ile tanisir. quincy jones israrla michael jackson/lionel richie bestesi we are the world sarkisina vokalist olarak katilmasini teklif etse de, prince diger muzisyenlerle calisamayacagini ama band aid album projesine "4 the tears in your eyes" sarkisini verecegini soyler. ingiltere'de yilin yabanci sarkicisi odulunu almak icin sahneye bodyguard'i ile cikan prince, cok kisaca "tesekkurler" diyip sahneden indigi icin gunlerce ingiliz basinina malzeme olur. mart ayinda dunya purple rain sonrasi ilk prince bestesi ile tanisir. sheena easton'a yazdigi "sugar walls" sarkisi hit olur. grammy odullerinden de payini alan prince, uzerine en iyi film oscar'ini da alir.

    mayis 1985'de kritiklerin 60'lardaki psychadelic tarzinda yapti dedigi (esasen bilinen hic bir tarzi yok bu albumun) purple rain ile alakasi olmayan icinde tambur, darbuka gibi enstrumanlar calinan, temmuz ayina kadar videoklip ve single cikarmayacagi around the world in a day cikar. bir ayin uzerinde bir numarada kalip sonucta 5 milyonun uzerinde satacaksa da icinde tanriyla sex ve ask uzerine hesaplastigi the ladder ve temptation gibi sarkilar bulunan album her ne kadar muhtesem olsa da, dinleyicisine oldukca zit gelir. prince albumu kendi kurdugu yeni studyosu ve plak sirketi paisley park'dan cikarir. jazz agirlikli the family (ki onlara nothing compares 2 u sarkisini yazar), yine jazz/funk agirlikli madhouse, latin/funk sheila e. ve jill jones bu sirketin ilk agir toplaridir. "open your heart, open your mind a train is leaving all day a wonderful trip through our time and laughter is all u pay" (around the world in a day), "admission is easy, just say u believe and come 2 this place in your heart" (paisley park), "there was a dame from london who insisted that he love her then left him 4 a real prince from arabia, now isn't that a shame that sometimes money buys u everything and nothing love, it only seems 2 buy a terminal condition of the heart" (condition of the heart), "she wasn't 2 bright. but i could tell when she kissed me she knew how 2 get her kicks" (raspberry beret), "what u putting in your nose? is that where all your money goes the river of addiction flows u think it's hot, but there won't be no water when the fire blows" (pop life), "everybody's looking 4 the ladder everybody wants salvation of the soul" (the ladder), "i'm sorry. i'll be good. this time i promise,love is more important than sex.now i understand.i have 2 go now.i don't know when i'll return. good-bye" (albumun kapanis sarkisi temptation). albumun onemli b-side single'lari ileride d'angelo'nun coverlayacagi "she is always in my hair", "girl" ve ozellikle band aid olayina aciklik getirdigi medyaya ates puskuren "hello" (i tried 2 tell them that i didn't want 2 sing. but i'd gladly write a song instead they said okay and everything was cool 'til a camera tried 2 get in my bed) sarkisi 1986 yilinda prince paris'e gider ve yonetmenligini kendisinin uslendigi (hic tutmayacak) under the cherry moon'un cekimlerine baslar. ayni sene suzanna hoffs'a olan sempatisi yuzunden bangles grubuna ilk buyuk hitleri manic monday sarkisini yapar. ilk kez demokratik yaklastigi wendy ve lisa'nin da bestelerinin bulundugu filmin soundtrack albumu parade cikar. tarz olarak (yine onceki albumleri ile alakasiz) daha cok filmin gectigi 50'li yillari andiran orkestranin bir hayli kullanildigi albumun buyuk hit'i albumun geneli ile alakasiz kiss sarkisidir. "i want to live life to the ultimate high maybe i'll die young like heroes die" (under the cherry moon), "life is precious baby, love is so rare i can take the breakup if u say that u care"(girls and boys), "he said the sea would 1 day overflow with all your tears, and love will always leave u lonely"(mountains), "les enfants qui mentent ne vont pas au paradis" (do u lie?), "ain't no particular sign i'm more compatible with i just want your extra time and your" (kiss ileride tom jones coverlar), "always cry 4 love, never cry 4 pain" (sometimes it snows in april) albumun onemli sarkilaridir. album ozellikle revolution uyeleri wendy ve lisa icin son soz olur. piyasanin albumu tutmamasina sebep olarak wendy ve lisa'yi goren prince onlari kovar ve revolution dagilir.

    1987 yilinda prince kendine sil bastan yepyeni muzisyenlerle yeni bir grup kurar. dr. fink disinda orjinal revolution uyesi barindirmayan bu isimsiz grupta sheila e yine davulda, dansci cat glover vokalde, mico weaver gitarda, levi seacer jr. bas gitarda yer alir. ayni yil, kritiklerin albumun icindeki her sarkida tarz degistiriyor dedigi muhtesem double album sign of the times'i cikarir. hard rock'dan funk'a, soul'dan blues'a, pop'dan jazz'a ne varsa bu albumde deneyen prince dinleyicisine tekrar kavusur. aids'den bahsettigi rap tarzi "sign of the times" ("in france a skinny man died of a big disease with a little name by chance his girlfriend came across a needle and soon she did the same"), little richard tarzi housequake (shut up already, damn!), en sevdigim sarkici dedigi joni mitchell tarzi the ballad of dorothy parker ("mind if i turn on the radio?" "oh, my favorite song" she said and it was joni singing "help me i think i'm falling"), marvin gaye tarzi slow love (let's make it last forever for a hundred times won't be enough), james brown tarzi hot thing (hot thing, barely 21 hot thing, looking 4 big fun hot thing, what's your fantasy? do u wanna play with me?), sheena easton ile hard-rock dueti u got the look (u walked in, i woke up i never seen a pretty girl look so tough, baby u got that look), ileride tlc'nin coverlayacagi r&b tarzi if i was your girlfriend (if i was your one and only friend would u run 2 me if somebody hurt u even if that somebody was me? sometimes i trip on how happy we could be), sly stone tarzi strange relationship (baby i just can't stand 2 see u happy more than that i hate 2 see u sad), gap band tarzi i could never take the place of your man (it was only last june when her old man ran away she couldn't stop crying 'cause she knew he was gone 2 stay), elton john tarzi adore (if god one day stroke me blind your beauty i'd still see. love is 2 weak 2 define just what u mean 2 me) ile prince cumle aleme kapasitesini gosterir. prince tekrar superstardir.

    1988 yilinda prince ileride black album adini alacak album uzerinde ugrasmaya baslar. rap/funk/soul tarzindaki album prince uzerinde ugrastikca cok karanlik liriklere sahip olmaya baslayinca, prince albumun piyasaya cikmamasina karar verir. buna ragmen piyasaya sizan uzerinde hicbir sey yazmayan on ve arka kapagi simsiyah album, kisa surede butun zamanlarin en populer (ve en cok satan) bootleg albumu olur. yillar sonra (1994'de) warner bros'un limitli sayida basilarak resmi olarak piyasaya cikardigi albumde funk dance sarkilari le grind ve ozellikle cindy crawford icin yazdigi cindy c (cindy c, play with me i will pay the usual fee), rap tarzinda dead on it (i turned on my radio 2 hear some music play i got a silly rapper talking silly shit instead and the only good rapper is one that's dead on it), r&b tarzi when 2 r in love, albumun en karanlik (ve kufur dolu) sarkilari kendini yerden yere vurdugu bob george (prince? ain't that a bitch? that skinny motherfucker with the high voice?), supercalifragisexy (if u do 2 much, your skin will be sensitive 2 touch the first person that touches u, u want 2 fuck), nwa'e ilham veren "2 nigz united 4 west compton" (cat, what's happenin' babe? bitch, will u play something?). icinde silah sesleri ve vahset olan album gangster rap'in ilk orneklerinden kabul edilir. kritiklerde yerden goge sigdiramaz.

    bu kadar karanlik albumun uzerine prince cok daha aydinlik lovesexy adini verecegi daha once irdeledigi tanri, seks ve ask uclemini butun album boyunca tartisacagi kapaginda cirilciplak oldugu album uzerinde ugrasmaya baslar. ayni sene miles davis ile (hala piyasaya cikarmadigi) sarkilar uzerinde ugrasir. lovesexy haziran 1988 yilinda piyasaya cikar. prince inanclarinin iyi tarafina camille, kotu tarafina spooky electric adini verdigi bu ikisinin birbiriyle alakasi olmayan vokaliyle gidip gelen sarkilardan olusan albumle beraber prince 4 senedir ki ilk amerikan turnesine cikar. muzikal tarz olarak stevie wonder funk'i ile yepyeni tarz dans funk (adini new power soul koyar) ritmlerinden olusan album amerika'da cok buyuk ses getirmese de, ozellikle avrupa'da cok buyuk basari kazanir. albumun acilis sarkisi i know'da yeni grubunun adini koyar (welcome 2 the new power generation), alpabet st. (didn't your mama tell u life is 2 good 2 waste? didn't she tell u that lovesexy was the glam of them all?), bowie tarzi glam slam (glam slam, thank u ma'am u really make my day), belki de simdiye kadar ki en guzel sarkisi trent reznor'in ilham alacagi anna stesia (maybe i could learn 2 love if i was just closer 2 somethin' closer 2 your higher self i don't know closer 2 heaven maybe closer 2 god), black album'den tasidigi tek sarki when 2 r in love (when 2 r in love their bodies shiver at the mere contemplation. of penetration, let alone the actual act), i wish u heaven (if i see 11 u can say it's 7 still i wish u heaven) ve albumu bitiren possitivity (positivity yes have u had your plus sign 2 day? positivity yes. do we mark u present, or do we mark u late?). lovesexy cat glover'in prince ile yapacagi son album olur.

    1989 yilinda tim burton batman filminin soundtrack'ini yapmasi icin prince ile irtibata gecer. 7 gun sonra bitmis albumu prince tim burton'a verir. batman soundtrack prince'in muzikal dehaligina yeni bir boyut eklemese de son 5 senede denedigi tarzlardan parcalar bulacaginiz bir album. hatta benim ilk satin aldigim prince albumu buydu. ilginc tarafi butun sarkilar joker, batman, vicki vale'in agzindan yazilmis. mesela acilis sarkisini, the future, prince bruce wayne vokali ile soyler ("i'm not gonna kill you. i want you to do me a favor, i want you to tell all your friends about me." "what are you?""i'm batman!"), partyman ve electric chair'i joker vokaliyle, kim basinger ile dueti scandalous'u bruce wayne olarak...vs vs...butun album batdance sarkisiyla dorukta biter. lovesexy ile zedelenen prince'in amerikan piyasasina yeni kan getiren album, dedigim gibi muzikal olarak en dengeli prince albumlerinden biri olmasina ragmen her yeni albumuyle kritikleri simartan yeni bir tarz getirmedigi icin prince'in katalogunda cok kilit bir album olmaz.

    1989 yilinda prince, 1990'da senenin sarkisi grammy'sini alacak daha once the family icin yazdigi nothing compares 2 u sarkisini irlandali sinead o'connor'a verir. yine 89'da madonna'yla love song'u yazip onunla like a prayer albumunde duet yapar. 1990 yilinda, tarihi bir hatayla purple rain ii diye lanse edilecek grafitti bridge'in cekimlerine baslar. filmin soundtrack'ini tamamen drum machine, synth ile hazirlar. her ne kadar muzikal acidan deneysel olarak cesur bir adim olsa da, album ve film ticari acidan (ki bence kalite acisindan da) prince'in ilk buyuk yenilgisi olur. thieves in the temple, new power generation, a question of u albumun kayda deger sayili sarkilarindandir.

    1991 yilina prince martika'ya "love...thy will be done" hit'ini yazarak girer. grafitti bridge fiyaskosu ertesi yeni grubu new power generation'a vokalist olarak rosie gaines ve dansci vokalist olarak ileride cok meshur olacak carmen electra'yi getirip piyasa funk tarzinda diyecegim cok ustaca hazirlanmis diamonds and pearls albumunu cikarir. gozuken o ki prince ozellikle get off, cream ve diamonds and pearls sarkilariyla kendine inanilmaz bir vokalist ve yepyeni taze bir grup kurmustur.

    1992 yilinda gruptan ayrilan rosie gaines'in yerini daha gozle gorulur dolduran carmen electra ve ileride esi olacak mayte'yi dansci olarak aldigi symbol albumunu yapar. prince'in son elle tutulur bu albumunden sonra yavas yavas muzik piyasasinda onculukten maskaraliga (ikide bir isim degistirmeler), ondan sonra da yerine oturmus bir muzikal otorite olarak hala neredeyse muslum gurses hizinda senede bir ara 3-4 disk cikaran bir sarkici oldu. ne piyasada ne de kritiklerin gozunde 1993 yilinda cikardigi 3 disklik hits and b-sides albumunden beri el ustunde tutulmayan prince, yine de ozellikle 1980-1994 (dirty mind albumu ile the most beautiful girl in the world sarkisi arasinda) herkesin parmakla gosterip clapton'indan bowie'sine ustun sanatcilarin alkisladigi bir deha oldu.

    arka arkaya caldiginiz 5-6 albumu muzikal tarz olarak birbiriyle alakasiz ve herbiri muhtesem yapitlar cikarabilen bir sanatci.

    kaynak: www.birikinti.com
  • asıl adı prince rogers nelson olan, 1993 ile 2000 arasında ismini deği$tiren ve "bana bundan sonra prince demeyin. benden bahsederken $u imgeyi kullanın" diyen $arkıcı. http://www.irocknroll.com/…s/prince_guitar_pick.jpg
    48 ya$ında, ikizler burcu.

    ismini tescil ettiren ve bütün pazarlama faaliyetlerinde kullanan warner brosla davalı olduğu için, "anam bu adı verdi bana. madem siz sahiplendiniz alın sizin olsun. beni isimsiz olarak/ $ekil olarak çağırın" demesinin akabinde, kendisine hıp/pınk/cırt diyemeyeceğimize göre the artist formerly known as prince (tafkap) diye bir tamlama uyduruldu.

    mayıs 2000'de warner ile kontratının bitmesinin ardından yeniden prince oldu. tabi insanlar dalga geçmek için $unu kullandılar ara sıra: the artist formerly known as the artist formerly known as prince
  • beklediğimiz kişi hariç herkes öldü. david bowie ve lemmy'den sonra prince de sonsuzluğa uzandı. bir sen kaldın başımıza bela.
  • güzel adamdı, muhteşem gitaristti.
    şu performansına hayranım:

    while my guitar gently weeps
  • bir röportajında şöyle diyor: hayranlarımın şarkılarımı söylemesiyle (yani ticari olmayan bir şekilde) bir sorunum yok. benim sorunum şarkıların, (başka sanatçılar tarafından, albümlerinde) tekrar yorumlanmasıyla ilgili. başka bir sanatçı tarafından yorumlanınca, o parça artık sizin olmuyor. çoğu zaman da insanlar, benim sinead o'connor veya chaka khan parçalarını yorumladığımı düşünüyor. oysa o parçaları da ben yazdım.

    nasıl şimdi yeni nesil, örneğin sadece bir hotel california'yı bir başka bir sanatçının yorumundan tanıyıp, eagles hakkında hiçbir şey bilmeden ve hatta şarkının onların olduğunu bilmeden dinliyorsa; bu adam da yazdığı onlarca, belki yüzlerce parça çoğunluğa ulaştığı halde, ne kendisi, ne de müziği hakkında bir şey öğrenilmeden, parçaları tüketilip gidiyor.

    gelmiş geçmiş, en underrated müzisyenlerden biri olabilir.
  • entry $arkici olan icindir:

    bir zamanlar sony(warner yani) plak $irketi ile uzun sureli bir sozle$me imzalami$ti, fakat bu sozle$menin yaraticiligini olumsuz yonde etkiledigini dile getirdi, anla$mayi bozmak istedi. cunku sony firmasi sozle$mede maddesi bulunan her tarihte bir album cikarmasini istiyordu, dogal olarak firma sozle$meyi fes etmek istemedi, ayrica birakin album cikarmasini sanatcinin konserlere bile devam etmesini istedi, bu buyuk firma ile ba$a cikamayan ve gerekli tazminati odeyemeyen prince, sony tarafindan yapilan konser organizasyonlarina, yuzunde slave yazisi ile cikmaya ba$ladi. cok guzel bir harekettir bu benim icin. saygimi ve sevgimi sunuyorum kendisine.

    edit: bu arada plak $irketi warner'mi$, mortifera durttu sagolsun..
  • müzik dünyasının nikola tesla'sıdır.
  • 1978 yilinda ilk albumunu cikarttiginda butun enstrumanlari kendisinin caldigina kimse inanamadi ... herkes bir grup caliyor saniyordu, ama adam herseyi kendi caldi ... 30'dan fazla muzik enstrumanini "uzmanlik derecesinde" calar, dans eder, bestelerini kendi yapar, kendi basina giyinir, kendi tarzi/kimligi/kisiligi vardir yaptigi hersey konusunda, baska sanatcilarin gardroplarini bile duzer zaman zaman ... ve adam hala ayni gorunuyor, invincibility spell kullanmayi bilir ...
  • çok ilginç bir müzik figürüydu prince. dinlendiği ve kariyeri incelendiği zaman göze çarpan pek çok özellik var, üstelik kimileri birbiriyle çelişen özellikler. örneğin albümlerini neredeyse tamamen kendi oluşturacak kadar yetenekli bir müzisyen: yalnızca söz-müzik-düzenleme düzeneğinde kalmayıp pek çok çalgıyı da virtüöz ustalığında çalabilen bir isim. ancak en büyük rakibi olarak görülen michael jackson'ın aksine oldukça vasat bir vokal öte yandan. öyle ki döneminin de, tarzının da büyük hayranı olmama karşın kendisini bilindik klasikleri dışında dinlemeye başlamam planet earth albümü ile 2007'yi bulmuştu. şarkı söyleme tarzı beni o kadar itiyordu yani.

    1978'de çıkış yaptığı for you ve hemen ertesinden gelen kendi ismini taşıyan albümü ile genç ve yetenekli müzisyen kontenjanından '70'leri sonundan da olsa yakalayan prince, müzik tarihinin en güzel dönemlerinden biri olan geç '70'ler/erken '80'ler döneminin güzel örneklerini vermiştir. bir yandan organik bir disco, öte yandan yavaştan piyasayı ele geçirmeye başlayan synthpop etkili funk ve soul. bu albümlerinde tıpkı mj gibi oturmasını kalkmasını bilen, ailemizin terbiyeli çocuğu duygusal şarkıcısı izlenimi verse de işin aslı hiç de öyle değildir, daha ikinci albümde olanca çirkinliğine aldırmadan üstsüz kapak fotoğrafları çektirme yoluna gitmesinin ardından dirty mind ve controversy gibi kör parmağım kör gözüne isimli albümlerle cinsel özgürlüğün gözünü çıkarmıştır. açık açık oral seksten, evlenmeye hazırlanan partnerinin ağzına verip üstüne başına attırmaktan*, hatta ensest ilişkiden* bahsetmesine ve şarkılarda bol bol orgazm olmasına/etmesine karşın albümleri tutmuş, prince henüz çete olaylarına* girmemiş ve bad'leşmemiş michael'ın aksine kendini ayan beyan seks sembolüne dönüştürmüştür. burada da akla ister istemez kadın yaparsa orospu olur, erkek yaparsa şanındandır ikiyüzlülüğü geliyor. madonna bundan birkaç sene sonra like a virgin'i, bir on sene kadar sonra da justify my love ile devamında erotica'yı çıkardığında eleştiri yağmuruna tutulurken prince "erkek gibi erkek beah!" idi.

    prince'in cinsel agresifliği zirve yolundaki 1999** ve kariyerinin tepe noktası kabul edilen purple rain*** albümleri ile sonrasında da devam etti ve artık tıpkı kendine özgü vokal tarzı gibi kendisi ile iyice özdeşleşti. bütün bu "kötü çocuk" işlerinin yanı sıra bir başka tezata daha imza atarak oldukça dindar bir yönünü paylaşmaktan da geri kalmadı, lovesexy albümünü tür olarak pek ilgisi olmasa bile "gospel" olarak tanımlamaktan ve şarkılarında ruhanî aşktan, tanrı sevgisinden bahsetmekten çekinmedi. bir yandan albüme ismini veren aşırı açık sözlü şarkıda inim inim inleyerek orgazm olurken hem de! "lovesexy" albümünün bir başka özelliği de parçalar halinde değil, sanki tek şarkılık bir single'mışçasına bir bütün olarak kaydedilmesi. albümün plak sürümlerinde de bu kullanım izlenmiş, şarkılar plağın iki yüzünde birer parça olarak yer almıştır.

    '90'larla birlikte değişen müzikal atmosfere kaçınılmaz olarak uyum sağlayan prince'in '90'lar albümlerinin dönemin genel havasını harika yansıttığını düşünüyorum. bunda '80'lerde kendi tarzını yaratan sanatçının '90'larda daha çok kendisini akımlara bırakmasının ve kendi tarzı ile bu akımları muhteşem bir biçimde birleştirmesinin payı elbette büyük. özellikle de söz konusu 10 senenin başındaki diamonds and pearls ile ismini tuhaf bir sembole dönüştürdüğü ve love symbol album olarak bilinen albümündeki enfes house/rap kırması şarkılar bu ayan beyan durumun göstergeleri. bu sembol albümündeki 3 chains o' gold isimli şarkıya özel bir dikkat çekmek istiyorum. zirâ söz konusu şarkı prince'in freddie mercury'nin ölümü üzerine bohemian rhapsody'ye yaptığı şâhâne bir saygı duruşu ve queen'in dehâsı ile kendisininkini yan yana koyduğu çok güzel bir iş. şarkısının içine alâkasız yerde iki disco elementi koydu diye "aooooowwww madonna bohemyin repsodi yaptaaa" diye sayıklamaya baslayan zirzop madonna hayranları bu şarkıyı duysa kesin "prince de zaten madonna'yı taklit ediyordu. ://" falan der hahaha.

    bu dönemde plak şirketi warner ile girdiği savaş ile gündeme geliyor prince. ve kontratından kurtulmak için ardı ardına yayımladığı albümler üretiyor. buna karşın tek bir uyduruk işi bile yok, come albümü ve albümdeki muhteşem şarkı loose!, '80'lerde kaydedilmesine karşın prince'in kafayı kırıp yayımlanmadan bir hafta önce çıkışını iptal etmeye karar verdiği ve yedi sene rötarlı olarak 1994'te sınırlı da olsa gün yüzü gören the black album, konsept albümü the gold experience, tarzını iyice rock'a kırdığı chaos and disorder, warner'dan özgürlüğünü ilan edip içini tamı tamına 3 cd 3 saat boyunca döktüğü emancipation... hepsi çok kaliteli işler. ismi geçen son albümde doğduktan kısa bir süre sonra ölen bebeğinin kalp atışlarının duyulabilecegi sex in the summer, prince'in yeni yeni filizlenmeye başlayan internet üzerinden tanışmaların geleceğin* normu olacağını öngörerek vizyonerliğini gösterdiği (her ne kadar sonları aşırı gereksiz yere uzatılmışsa da) my computer ve ortadoğu ezgileri ile hip hop'ı harmanlayan da, da, da özellikle dikkati çeken şarkılar. ama öte yandan duyduğum en kötü cover'lardan biri olan joan osbourne klasiği one of us da bu albümde ve prince falsetto'su ve gereksiz yırtınmaları ile sinirleri ara ara gerçekten fazlasıyla bozuyor.

    prince emancipation'ın bir sene sonrasında yine 3 cd'den oluşan crystal ball ile hız kesmeden geri dönüyor, ancak bu kez albümün tamamı yeni kayıtlardan oluşmuyor. kariyeri boyunca orada burada dolaşan gün yüzü görmemiş şarkılarının yeni düzenlemelerle, eski şarkılarından sample'larla '90'lara uyarlanmış hallerinden oluşan, eskiyi anımsayıp günümüzü selamlayan bir karma bu. prince olağanüstü yetenekleri arasında rap'in de olduğunu bir kez daha göstererek '90'ların ikinci yarısına etki eden ne kadar tür varsa hepsini adeta vücudunda topluyor ve kendi funk anlayışını '90'lar gitarlarıyla, güçlü r&b vuruşlarıyla çağdaşlaştırdığı bu albümle müzelik bir işe daha imza atıyor. hatta hızını alamayıp seti dördüncü bir cd ile genişletiyor ve yeni albümü the truth'u da bu proje içine gömerek yayımlamak gibi benim diyen insanın cesaret edemeyeceği bir işe soyunuyor. daha sonra bu sete kamasutra isminde enstrümental bir albüm de dahil oluyor.

    artık yeni stüdyo albümü yayımlamayıp sürekli crystal ball'a yeni bir disk ekleyeceği düşünülmeye başlamışken prince warner'la imzaladığı ve kurtulmak için elinden geleni yaptığı anlaşmanın son ürünü olan the vault - old friends 4 sale isimli eli yüzü düzgün funk-caz kırmasının ardından '90'lar sonu 2000'ler başlarına birbirinden tuhaf uygulamalar denediği yeni albümler bırakmayı sürdürüyor. iyice caz sularına girdiği, "tarih" konseptli the rainbow children'ın sonlarına tamamen sessizlikten oluşan 4'er saniyelik 6 parça yerleştiriyor (aynısını 2010'da 20ten albümünde bu kez tam 67 sessiz parça ile yaptı!), xpectation albümünün her şarkısının ismini x harfi ile başlatıyor, c-note ve n.e.w.s diye 4'er 5'er şarkılık albümler yapıp albüm isimlerini şarkıların baş harflerinden oluşturuyor (ki şarkılar isimlerini ilkinde şehir, ikincisinde ise yön isimlerinden alıyor), şarkılarında "i" yani ben öznesinin yerine bu sözcükle eş sesli olan "eye" (göz) sözcüğünü temsil eden bir göz sembolü kullanıyor vb vb. bu dönemin sonunda albümlerinde ismini yeniden kullanmaya başlıyor ve ayrıca yehova şahidi olduğunu açıklayarak ruhanî dünyasında da yeni bir sayfa açıyor. ayrıca ne kadar yönlü bir enstrümentalist olduğunu kanıtlarcasına tamamına yakını kendi çaldığı piyano ezgileri üzerine bezeli one nite alone... albümü de 2002 senesinde fan club üyelerine özel olarak çıkıyor. bu albümü takip eden xpectaction, c-note ve n-e-w-s'ün da tamamen enstrümental caz melodilerinden oluştuğu göz önünde bulundurulursa prince'in 2000'lerin başında müzisyen ve enstrümentalist yönünü öne çıkarmak istediği pek tabii düşünülebilir. c-note'un one nite alone turnesinin soundcheck kayıtlarından oluştuğunu ve cd olarak hiç yayımlanmadığını da not düşeyim. bence tam da gerçek bir müzisyenden beklenecek türden muhteşem bir hareket.

    bütün bu deneysel ve bağımsız çalışmaların ardından prince ana akım müzik piyasasına, normal süreli şarkılara ve sözlü funk/r&b'ye 2004'te sony'den çıkardığı musicology albümü ile döndü ve yeni neslin radarına da kanımca bu albümle girdi. albümünü turne biletlerinin yanında hediye olarak verme yöntemini de bu albümle prince başlatmış ve billboard'u da kurallarını değiştirmek durumunda bırakmıştır.

    prince efendi musicology'yi 3121 ve planet earth gibi son derece sağlıklı, lotusflow3r ve plectrumelectrum gibi son derece hasta albümler ile takip ederek görülmemiş üretkenliğini sürdürdü ve 38 senelik sanat yaşamına 40'tan fazla albüm sığdırmayı başardı. kimilerinin 2-3 cd'den oluştuğunu, hatta box set biçiminde yayımlandıklarını düşünürsek prince'in içinden taşıp gelen müziğin devasalığını bir nebze daha anlayabiliriz. ancak her ne kadar albümlerinin hiçbirinden alışılageldik titizliği ve kalitesini esirgemese de bu her seneye en az bir albüm yaklaşımının bir yerden sonra ters tepmeye başladığını düşünüyorum. kariyerinin başındaki bir yıldız için bu anlaşılabilir bir tavır olabilir ama prince gibi efsane sanatçılar için riskli bir durum. çünkü dinleyiciyi aşırı bir doymaya sevk edip albüm ve şarkıların özümsenip klasikleşmesi için gereken zaman kavramını alıp götürmüş oluyorsunuz. bu kadar arka arkaya gelen albümler "özel" ve "farklı" olma niteliğini de yitiriyor bana kalırsa. yalnızca 2004 senesinde tam üç albüm çıkarmış adam yahu. (bkz: prince bey ne yapıyorsunuz)

    prince'in 2010'lardaki son albümlerinin dönemin tarzlarından kaçınılmaz olarak hayli etkilendiğini ve kendi özünü korurken yavaştan elektronik müziğe de kaydığını söylemek olası. özellikle de son iki albümü hit n run phase one ile hit n run phase two'da bu durum daha da belirgin. bu dönemde dikkati çeken bir nokta da kendi ekibi 3rdeyegirl ve yine kendi yetiştirdiği (aynı zamanda sevgilisi de olan) bria valente ile ortak albümler çıkartıp onları desteklemek istemesi. zamanında the new power generation için de aynısını yapmıştı hattâ.

    albüm şarkıları dışında bol bol b-side da kaydediyordu prince. üretkenliği göz önünde bulundurulduğunda şaşırtmıyor tabii bu durum, üstelik prince bunların neredeyse hepsini 1993'te çıkardığı the hits-the b-sides toplaması ile bir güzel bir araya getirip gün yüzüne de çıkardı. öneririm, özellikle de '90'lar rap'inin nefis bir örneği olan pope dinler dinlemez favorilerimden biri oldu.

    son olarak sanatçının sektörün en öncü isimlerinden biri oluşunu yalnızca müzisyenliği ile değil, tavrı ve deneyselliği ile de oluşturduğunu söylemek istiyorum. 2000'de when will we b paid diye bir şarkı kaydedip abd'de siyah iş gücünün gördüğü ayrımcılık ve haksızlığı eleştirmesini az kişi biliyordur belki ama yukarıda da bahsettiğim, plak şirketine karşı verdiği mücadele ve müziğini şirket kartelleşmesinden kurtarmaya çalışırken uyguladığı oldukça orijinal fikirler yer yer müzisyenliğinin bile önüne geçmiştir.

    '90'ların başında müziğini kendi istediği yönde üretmesine engel olduğunu, istediği şarkıları kaydetmesine ve single olarak çıkarmasına izin vermediğini, albümlerini yeterince iyi tanıtmadığını iddia ettiği warner bros'a karşı bir savaş başlatıyor prince. isim hakları şirketin elinde olduğu için ismini ilginç bir sembole dönüştürüyor ve kendisinden ya bu sembolle ya da "bir zamanlar prince olarak bilinen sanatçı" diye bahsediyor. kontratından bir an önce kurtulabilmek için ise ardı ardına albümler kaydedip bir de yanağına "slave"* yazarak medyada boy gösteriyor.

    ayrıca gelişen teknoloji ile paralel olarak müzik formatları ile birlikte müzik üretimi ve dağıtımı başta olmak üzere pek çok şeyin değişeceğini öngörerek '90'ların sonundan başlayarak önce kimi single'larını internet üzerinden stream** ve mp3** yoluyla yayımlıyor, daha sonra da işi the chocolate invasion ve the slaughterhouse gibi albümlerini yalnızca mp3 formatında kendi sitesinden piyasaya sürmeye kadar vardırıyor. fiziksel albümleri ve single'larına ek olarak yalnızca stream olarak hayranlarına ulaştırdığı single'larına da devam eden prince, bu işlemi en başlarda aralarında kendi resmi sitesinin de bulunduğu çeşitli web siteleri üzerinden, sonra ise tabii ki spotify ve tidal gibi platformlar üzerinden sürdürüyor.

    2007'nin dijital devrimin büyük müzik şirketlerine en çok darbe vurduğu senelerden biri olmasında prince'in de katkısı büyük. madonna'nın live nation ile şirketin konser organizatörlüğü sınırlarını genişleterek yapımcılık alanında sanatçısına daha fazla söz hakkı tanıyan anlaşmasını imzaladığı ve radiohead'in in rainbows albümünün fiyatını hayranların gönlünden ne koparsa biçiminde kendilerinin belirlediği bu sene, prince'in de planet earth albümünü ingiltere'de the mail on sunday gazetesiyle ücretsiz olarak dağıtmasına tanık oluyor. öyle ki, sony music bu yüzden albümün ingiltere dağıtımından elini çektiğini ilan ediyor ve hmv gibi müzik mağazaları, gazetenin promosyonun yapıldığı 15 temmuz sayısını stoklayarak albümü dinleyiciye bu biçimde ulaştırıyor. prince benzer bir stratejiyi, bundan 3 sene sonra çıkaracağı 20ten albümünde de izliyor ve bu kez yalnızca ingiltere degil, iskoçya, belçika, fransa ve almanya gibi ülkelerde de albümü çeşitli gazete ve dergilerle birlikte dinleyiciye iletiyor. böylece zamanında warner yüzünden çok çektiği piyasanın artık kurdu olduğunu, müziğinin hâkiminin kendisi olduğunu ve kendisi para kazanamayacaksa kimsenin kazanamayacağını, 21. yüzyılda en azından müziğini hayranlarına ulaştırmanın yollarının isteyene çok olduğunu anlı şanlı ilan etmiş oluyor. zaten istese varyemez amca gibi bir havuza doldurup içerisinde yüzebileceği kadar fazla parası olan, dahası albüm satışlarının süründüğü 2000'li ve 2010'lu senelerde asıl paranın turne ve yan ürünlerde olduğunun farkında bir isim kendisi. ve ancak dijital devrime ayak uyduranın piyasada tutunabileceğinin de kanıtı gibi. sonuçta 40 küsur albüm çıkartmak herkesin harcı olmasa gerek.

    öte yandan yine 2007 senesinde eserlerini yetkisiz ve korsana elveriş sağlayacak bir biçimde kullandıklarını iddia ederek youtube ve ebay ile papaz oluyor ve iki siteyi de dava etmekle tehdit ediyor. bildiğim kadarıyla bir dava açılmadı ve taraflar bir biçimde anlaştılar, ya da prince bunun boşa çaba olduğunu, youtube'da şarkılarının paylaşılmasının ya da ebay'de korsan ürünlerinin satılmasının önüne bir yere dek geçebileceğinin farkına vardı. youtube'un o zamanlar bugünkü kadar büyümüş olmadığını, ebay'in ise korsan ürünlere karşı ciddi önlemler aldığını da unutmamak gerek. prince bu dönemde kendisini destekleyen hayranlarına f.u.n.k. isimli bir şarkı ile teşekkür edip bu parçayı da dijital olarak yayımlamayı yeğliyor. (bkz: krizi fırsata dönüştürmek)

    belki prince'in isminin onlar kadar popüler olmamasına karşın neden sürekli michael jackson ve madonna ile yan yana anıldığını anlayamayanlardansınızdır. anlamak için biraz yaklaşmak yeterli derim. toprağı bol olsun.
  • miles davis'in otobiyografisinde prince hakkında dedikleri:

    "... bir de prince'in müziği vardı: yeni yeni dinlemeye başlamıştım prince'i. 1982 avrupa turnesi sırasında duyduğum en heyecan verici müzik prince'in müziğiydi. farklı bir şeyler yapan biri nihayet, demiştim kendi kendime, ona dikkat etmeye başladım."

    "prince'in müziği geleceğe ışık tutuyor diye düşünüyorum."

    "prince tutu albümünde bir parçası olsun istedi, bir de parça yazdı. ama kaydettiğimiz müziği dinlemesi için yolladığımızda yazdığı parçanın uygun olmadığına karar verdi. müzik standardı yüksektir prince'in. albüm için yazdığı parçayı geri çekti, daha ileride birlikte bir şeyler yapmayı umduğunu söyledi. prince de warner bros'la çalışıyordu, müziğimi sevdiğini orada çalışanlardan öğrendim. onun müzik kahramanlarından biriydim. benim için böyle düşünmesi beni gururlandırdı, mutlu oldum."

    "1987'de prince'in, cameo ve larry blackmon'ın, bir de kassav adında karayipli bir grubun müziğini beğeniyordum. çok seviyordum yaptıkları şeyleri. fakat en çok prince'i seviyordum, onu dinledikten sonra bir ara onunla birlikte çalma isteği duydum. ... charlie chaplin'i anımsatır bir şekilde. o ve michael jackson. prince o kadar çok şey birden yapar ki; yapamayacağı şey yok gibi; müzik yazar, şarkı söyler, alet çalar, oyuncudur, yapımcıdır, film yönetmendir. o da michael jackson gibi müthiş dans eder.

    müthiş orospu çocuklarıdır ikisi de (miles'in övme şekli böyle), fakat çok yönlü müzikal bir güç olarak prince'i daha çok beğenirim. ayrıca müthiş çalar, aynı zamanda şarkı söyler beste yapar. gitar ve piyano çalar, ikisini de çok iyi çalar. fakat onu benim için asıl özel kılan duyduğum o kilise müziği. prince eşcinsellerin kilisesi sanki. gece on bir on ikiden sonra sokağa çıkan insanların müziğini yapar. bence prince sevişirken ravel değil davul sesleri duyuyor. müziği, yeni, köklü, 1988-89-90 yıllarının içinden geliyor ve o yılları yansıtıyor. bu şekilde devam ederse zamanımızın yeni duke ellington'ı olmaya aday diye düşünüyorum."

    "tamamen elektik çalmaya karar verdim (yamaha 1973'te bana bir ses tesisatı verdi). ondan önce ucuz bir tesisat satın almıştım, çaldığım kulüpler için yeterli olmuştu. fakat konserler için yetersizdi, müzisyenler birbirlerini duyamıyorlardı. bu yüzden ses giderek yükselmişti, çünkü yüksek çaldığın zaman dinleyen müziği daha iyi hissediyordu. (fakat bugün prince o alçak sesi geri getirebilir çünkü o meşhur kontrbası kullanıyor. prince'in müziğinde bas çizgisine rastlayamazsın çünkü prince klavye basını alıp normal basla birlikte kullanır, marcus miller'in yaptığı gibi.)
hesabın var mı? giriş yap