• dördüncü sayfasında "bu kitap kurgu ürünüdür ve kimseye ithaf edilmemiştir" sözü ile yarmış bukowski romanı.
  • bukowski'nin ilk romanı.ilk baskısında arkası dönük ve pencereden dışarıya bakan bir kadın resmi vardır.sanırım dali'nin.
  • "kadınlar acı cekmek icin yaratilmislar, sıkca sevgi sozcukleri duymak istemelerini anlamak lazım" der bukowski bu romanin bir yerinde.
  • kapısından girilip bir daha geri dönülmeyenmiş..
    http://www.yazihaneden.com/…i-pardo-icin-bi-tane-2/
  • kitaba dair vikipedi'de verilen bilgi: 1950'lerin başında bukowski, iki yıldan az bir süre abd posta idaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de barbara fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeğe devam etti ve sonra los angeles'taki postaneye geri döndü.
    1969'da black sparrow yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "iki seçenekten birini seçmek zorundaydım: posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. ben aç kalmayı seçtim." posta ofisini bırakalı bir ay olmadan bukowski postane ismindeki ilk romanını bitirdi.

    kim ne derse desin, bukowski okumayı seviyorum. dümdüz yazıyor (yazmış), süslemeden ve en ufak bir kaygı gütmeden. hayatını hazlarına adamış; içmek, düzüşmek, at yarışı. ve bu hazlarının yinelenen kısır döngüsünü anlatmış durmuş, tüm bunlara rağmen seviyorum tarzını.

    --- spoiler ---

    yine akşamdan kalmaydım ve sıcak dayanılır gibi değildi -kırk derecelik bir hafta. her gece içmeye devam ediyor, sabahları taş ve her şeyin olanaksızlığıyla yüzleşmek zorunda kalıyordum. çocukların kimileri afrika güneş kaskları ve gözlükleri giyiyorlardı ama ben, hep aynıydım, yağmur ya da güneş- yırtık pırtık giysiler, çivileri ayaklarıma batan eski ayakkabılar. mukavva parçaları koyuyordum ayakkabalarımın tabanlarına. bir süre için iş görüyorlardı, ama çok geçmeden çiviler topuklarıma batmaya başlıyorlardı yine. viski ve bira terliyordum, koltuk altlarımdan, ve sırtımda bir torbayla dolanıyordum çarmıh misali torbadan dergiler çıkarıyor, binlerce mektup dağıtıyordum, güneşin altında kavrulup sendeleyerek.

    * bana vız gelir. kıçını öpecek değilim. ya işi bırakırım ya da açlıktan ölürüm; başka yolu yok.

    * bütün bu postacıların yaptığı, mektuplarını kutulara atmak ve düzmekti. bu tam bana göre bir işti, ah evet evet evet.

    - “ya köpek?”
    - “köpek de senin olsun” dedim,
    - “seni özleyecek.”
    - “ne güzel, birisi beni özleyecek.”

    * ya bütün dünyayı istiyordum ya da hiçbirşeyi.

    * yemek sinirlere ve ruha iyi gelir. cesaret mideden gelir, gerisi boştur.

    * iş, bir hava saldırısı anında düzüşmeye çalışmaya benziyordu.

    * hapiste güvence altındaydı insan. 3 metrekare. ne ödenecek kira, ne kamu hizmetlerinden yararlanma, ne gelir vergisi, ne çocuk yardımı. ne taşıt plaka ücreti. ne trafik cezaları. ne içkili araba kullanma suçu. ne at yarışlarında kaybetme. ücretsiz sağlık hizmetleri. kafanın uyuştuklarıyla yaptığın yoldaşlık. kilise. tokmakçılık. bedava gömülme.

    * herkesin sürdürdüğü türden bir yaşam: bizi öldürüyor.

    * bütün dahiler ayyaştır.

    * cenaze törenlerinde bir iş vardı. olaylara daha iyi bakmanı sağlıyorlardı. hergün bir cenaze töreni olsaydı, köşeyi çoktan dönmüştüm.

    * saçımı taradım. keşke şu suratımı da tarayabilsem, diye düşündüm.

    * sabahleyin, sabahtı ve ben hala yaşıyorum.

    --- spoiler ---
  • 20 gecede, 20 sise viski, 210 bira ve 80 puro tuketilerek yazilmis bir roman.
  • otobiyografik bukowki kitaplarından okuduklarım arasında en sevdiğim kitap budur. işin içinde kurmaca hikayeleri de sokarsak bana aşkını getir kitabı en iyisidir(yine kendi okuduklarım için diyorum). bukowski kitaplarının hemen hemen hepsi aynıdır; içer, seks yapar, bir şeylere küfreder, at yarışı oynar, bir yerlerden kovulur... kitapları zenginleştiren kısım diğer karakterler ve onların bukowski' nin gözünden görünüş şekilleridir. tüm bu tekdüzeliğe rağmen bukowski hayranları pek sıkılmaz hatta keyif alırlar bu durumdan, kitabın daha uzun olmasını isterler. kahve, alkol, sigara tüketip seks yapan bir ana karakter üzerinden şekillendirilen her kitabı sevmişimdir genelde ve bukowski' nin de elbette bundaki katkısı yadsınamız. buna rağmen genel bukowski okuyucusunun aksine okuduğum bukowski kitapları bir yerde sonra sıkmaya başlıyor beni. gerçi çok da genelleme yapmamam gerek sonuçta sadece foctotum da yaşamıştım bunu. ama bu kitapta o hisse hiç kapılmadım. yani olması gerektiği uzunlukta. yine sisteme çakıyor, yine iyi içiyor, yine sevişiyor, yine para kaybediyor ama tüm bunları çok uzatmıyor bukowski.
  • bukowski'nin postanede çalıştığı yaklaşık 10 yıllık süreci anlattığı romanı. rakı masasında muhabbet edermişçesine samimi bir dille yazılmıştır, diğer romanları gibi.

    okurken bana inceden "eheh aslanım buko reis, nası da postayı koydu müdüre, aynı benim gibi adam lan bu buko" hissiyatı verdi. gel gör ki daha kitabın ilk yarısındayken işimden şutlanmış olmam neticesinde "bu ülkede bukowskilik olmuyomuş" dedirtmiştir.
  • microsoftun windows 3.1 ve dos zamanlarından kalma bir antik kuntik mail server.
  • (bkz: postane)
hesabın var mı? giriş yap