• "pieter brueghel" olarak da bilinen bir rönesans ressamıdır, hayatına dair çok az yazılı vesika bulunduğu içün, hakkında bir araba tevatür türemiştir..

    bir garip adam imiş brueghel, dönemindeki diğer ressamlar gibi azizlerle, iblislerle uğraşacağına daha çok tavukları, kazları resimlerine konu etmiştir; ki utanmasam surrealizmin dedesi diyeceğim ama, breton çarpar adamı imdi, neme lazım..

    nitekim uzun yıllar boyu unutulmuştur brueghel, ta ki baudelaire kendisine hayran oluncaya değin.. işte bundan sonra gelsin şöhret, gelsin nam.. hatta sonrasında, aldous huxley bey "along the road" adlı eserinde kendisi içün "toplumsal bir feylesof ve ırkçı" tanımı bile yapmıştır; -değildir ayrı.. her resmine bir şiir yazdığı da rivayet edilir ayrıca; zira komedi ve trajedi şairliği yapmış döneminde..

    resmettiği kahramanları tanımak da ayrı bir takıntısı imiş pieter beyin.. aylarca, çizeceği tiplerin yanında yatıp kalkar, onlarla yer içermiş yani (hollywood oyuncuları arasında da meşhur bir gelenektir bildiğimiz üzre).. bakınca hiç de rönesans adamı gibi durmaması tevekkeli olmayan bu beşerin, özellikle "kokanya diyarı" ve ölümünden az evvel bitirdiği "körler hikayesi" adlı resimleri fevkaladedir; ben giydim kullanıyorum şahsen..
  • bruegel in ünlü ikarusun düşüşü isimli bir tablosu vardır. balmumu kanatli ikarus günese çok yaklasmis, kanatlari erimis, çoktan denize düsmüstür. fakat tabloda onu görmemiz güçtür. zira bir kösecikte bacaklari görünür ancak, ikarus suda çirpinmaktadır. kalan kisimda çalisan köylüler akip giden real hayat görünür. iste ironi. göksel, uhrevi, mytical ve religious olanin karsisinda dünyevi, real olan ve ayaklari yere basan.
  • her resmi ayrı ayrı kitap konusu yapılabilecek bu ressam babanın bir de "peasant wedding" yani türk sanat tarihine "köy düğünü" diye tercüme edilmiş bir başyapıtı daha vardır..

    bu resim, avrupa'da leonardoların, raphaellerin isayı sanatla bir milyonuncu kez kutsadıkları dönemde, 1568 tarihinde yapılmıştır. brueghel köylüleri en sıradan hallerinde, bir düğünde, yemek telaşında resmetmekle zaten dönemi açısından yeterince şok edici bir resim çıkarmıştır. velakin resmi bugün okuduğumuzda başka şeylerle de karşılaşırız..

    düğünün "gelin"i, tıpkı çağdaşlarının isa'yı oturttukları yerde, resmin tam merkezinde durmaktadır. gelin görün ki “gelin” acayip bir biçimde çokça resmedildiği haliyle "isa"ya benzemektedir. bizim brueghelimiz durup dururken gelinin kafasına hale oturtamayacağından başka yollara başvurmuş, arkasına çerçeve işlevi gören yeşil bir bez asmış, tam kafasının üstüne, bizim üç boyutluluğa meyilli bakışımıza “duvar” olarak yansıttığı duvar çizimine* bir kap-kacak asmıştır..

    gelin-isanın gözleri kapalıdır. figür eğer gelinse bu mutluluktan olabilir herhal. ama gözlerinin kapalılığı, kadrajdaki hiçbir figürle hiçbir bağının olmaması vs. altta yine ilahi bir çağrışıma yol açmaktadır.

    resmin sol alt köşesinde ekmek yiyen çocuk ve şarap testilerinin bir araya gelmesi de tesadüf olarak değerlendirilemez bu durumda.

    ayrıca resmin “son akşam yemeği” sahneleri ile bağını kurmak bile mümkündür hani.

    en yalın halleriyle, kaba ve komik biçimdedir köylüler. kocaman kırmızı burunlarıyla bir anlamda karikatürize etmiştir onları sanatçı. peki böyle “kaba” ve “komik” bir ortamdan isa’ya niye gönderme yapmıştır? hayır ne ima etmiştir?

    gel de çık içinden!

    http://www.ibiblio.org/…nt/auth/bruegel/wedding.jpg
  • kaotik, kalabalık ve detaylı ortam tasvirleriyle umut sarıkaya'nın çağlar öncesi versiyonu.

    özellikle şu kermes çizimi, sağda donu sıyırıp çömelen adama dikkat. kim geliyo aklına direkt? *
  • the parable of the blind leading the blind adlı tablosunda çubuklarla birbirine tutunmuş yürüyen altı tane körün hikayesini anlatır.

    en önde yürüyen ve diğerlerine liderlik yapan kör çukura düşmüştür, arkasından gelen kör onun üstüne düşmek üzeredir, düşüşü kaçınılmazdır. üçüncü sıradaki körümüz düşmeye başlamıştır, sopası kontrolsüzdür, vücudu öne eğilmiştir, yüzündeki ifade neye uğradığını anlamak üzere fakat hala tam anlayamamış birinin ifadesidir. dördüncü kör kardeşimiz önden giden arkadaşlarında bir halleşme, bir tepişme olduğunu anlamıştır.. ve fakat kör olduğundan kelli ne olduğunu çıkaramamıştır. bir bilse o sırada en öndeki arkadaşı yerde tepetaklak olmuş yatıyor ve hatta birazdan muhtemelen kendisi de onun yanına aynı şekil serilecek, öyle ağzını açıp bakar mıydı acaba havalara.. beşinci körümüz* sadece önündeki arkadaşının tedirginliğinden dolayı duruma kıllanmış, hatta hala tam kıllanamamış yürümektedir. en arkadaki altıncı kör ise her şeyden tamamen bihaber, barış ve sükunet içinde yoluna devam etmektedir.

    bu resim, manyak bir resimdir. brueghel her bir körün yüz ifadesini tamamlayıcı bir kompozisyon içinde resmetmiştir. çok sevdiği çapraz tual kullanımı bu resme çok yakışmıştır. fonda görülen, ve aslında bir çok kopyada tam olarak görülemeyen 'bir köyün sıradan yaşantısı' ayrıntıları, orijinal resimdeki ışığın güzelliği, farkedilmesi gereken ayrıntılardır.

    http://www.backtoclassics.com/…dleadingtheblind.jpg

    not: kör, köre liderlik yapabilir mi? birlikte çukura düşmezler mi?
  • kaotik yansımayı ve karmaşanın izdüşümlerini alabildiğine ince ayrıntılarla eserlerine aktarmış olan hollandalı sanatçı. 1525 yılında doğup, 9 eylül 1569'da hayatını kaybetmiştir. eserlerinin genelinde (bilmiyorum bana mı öyle geliyor) son derece apocalyptic bir atmosfer mevcut. öyle ya belki de bu, çöküşün ve telaşın olmazsa olmaz unsurudur. fakat kasvetin bünyemde yarattığı o mistik çekimserliğiyle, eserleri beni etkilemekte.

    yaptığı eserlerin birçoğu viyana'da bir müzede* sergileniyor. gidip görmek lazım.

    bazılarını buraya atayım;

    dulle griet, superbia(en ilgimi çekenlerden), the storm at sea(bilinen son eseri), winter landscape with a bird trap
  • meslektaşlarının para karşılığı kiliseye şaşaalı dini resimler yaptığı ya da feodal yapının tepesindeki görgüsüz zenginleri servetlerinin büyüklüğünü kanıtlayacak biçimde resmettiği dönemde, hollanda'dadaki günlük mütevazi yaşamı anlatan resimler yapmıştır. hieronymous bosch tarzı fantastik resimleri de mevcuttur. komposizyonda çok başarılıdır, genellikle diagonallerle bölünmüştür tabloları. değeri de malesef geç anlaşılmıştır ama avrupa sadece 'para için sanat' yapmayan bu adamın hakkını sonradan vermeyi başarmıştır. bir çok resmi viyana'dadır. ülkemizde ise resim sanatıyla ilgilenen halkın genelinin ilgisinin van gogh ve monet sempatizanlığından ibaret olması nedeniyle çok az tanınır.
  • insanın hangi ayrıntısına bakacağını şaşırdığı kalabalıklı resimlerinde bosch rüzgarı eser; onun dışında nevi şahsına münhasır ressamdır. soyadındaki "h"'yi kendisi atmış, niye yapmış bilmiyorum. ecnebiler oğluyla karışmasın diye kendisini "elder" diye anarlar.

    en sevdiğim yanı kafasına göre takılmadaki azmi ve tutarlılığı. italya'ya bile gitmiş, hiç tınlamamış rönesans diye bi şi var; beyle bol bol madonnalı isalı melekli tablolar moda; bi soylu portresi yapim yolumu bulayım; iki şapel boyayım... bizimki vurmuş kendini kırlara köylere... lakabı da "köylü" zaten. edebiyatta bile ancak 19. yüzyıldan sonra kendisine yer bulan sıradan insanları ve onların günlük rutinlerini çizmiş.

    bir de derin adam. öyle iki köylü, bir saban deyip geçemiyorsun; birçok resmi görünenin dışında bir hikaye anlatır. bazı referansları bible'dan almakla beraber, en çok da aslında kutsal insanların başına gelmiş felaketlerin sıradan insanlara da uğradığını; değişenin sadece çağlar ve kişiler olduğunu anlatmıştır. cahillik, kötülük hiç eksilmemiştir. dün romalılar isa'yı çarmığa germiştir; bugün ispanyollar protestan flamanları...

    bonus bilgi olaraktan da burada meşhur hollanda atasözleri tablosunun izahı var. ben önce atasözlerinin listesine bakıp kendim bulmayı denedim; çoğunu bulamadım. o kadar çok ayrıntı var ki gözü yanıyor insanın.

    bruegel'le muhabbetiniz iyiyse the mill and the cross filmini de izleyin.
  • babil kulesi adlı muhteşem tablosunda (görsel) yedinci (gılgamış destanı'nda da sık geçen bir rakamdır. sonradan semavi dinlerde yinelenmiştir) kata ulaşan yapının tanrının gazabına uğraması, bir anlamda ilahi kuvvet tarafından insan aklının ve kibrinin cezalandırılmasının ayna-görüntüsü sol kenarda kral nemrud'un önünde diz çöken asker görüntüsüdür. ilahi veya dünyevi, tapınma ve cezalandır(ıl)ma yaşlı dünyamıza şeklini veren temel araçlardandır. ikiye bölünüp öteki yarısına tapan kişi ile iktidara tapan kişi esasen aynı dürtülerden yola çıkmaktadır: korku.

    ve tanrıdan ayrı düşen insanın dilleri yeryüzüne yayılır. anlaşamaz ve iletişim kuramaz hale gelirler. babil kulesi metaforu kapitalist toplumlardaki yabancılaşmanın arkaik bir ön-bildirimi gibidir.
hesabın var mı? giriş yap