• giorgio vasari’nin, michelangelo’nun sanatı hakkında “sanatta ulaşılabilecek en son ve yetkin nokta” ifadesini kullandığı rönesans döneminin dev sanatçısının aynı temalı dört heykel çalışmasının ismidir.

    pietà del vaticana, 1498–1499
    pietà’lar içinde en bilinen ve en sevilen eseridir.
    fransız kardinal jean de bilhères tarafından yaptırılmıştır. kardinalin mezar anıtı için yapılmış ancak 18. yüzyılda aziz petrus bazilikası’ndaki ikametgahına taşınmıştır. sanatçının kendi imzaladığı tek eser olma özelliğini taşımasına rağmen daha sonra yaptığı bu eylemin kibirliliğinden pişman olan ve çalışmalarının başka bir parçasını asla imzalamamaya karar veren michelangelo bu heykeli yarattığında sadece 24 yaşındaydı. (sen kaç yaşındasın canım?)

    palestrina pietà, 1555
    pietà’ların en tartışmalısı.
    neden mi? ilk pietà’da “ben kimim de meryem’in göğsüne imza atabildim” diye üzüntüden kahrolan alçakgönüllü dev heykeltraşımız “bir daha herhangi bir eserimi imzalarsam ne olayım” dedi diye! o yapmadı diyenler, o başladı ama öğrencisi tamamladı diyenler, ne münasebet ayol tabii ki o yaptı diyenler...
    her neyse, eser floransa galleria dell'accademia’da ikamet ediyor.

    la pietà bandini, 1547–1553
    “her taş kütlesinin içinde bir heykel vardır, heykeltraşın işi onu keşfetmektir.” diyen sanatçımızın üçüncü pietà çalışması.
    yaw he he! heykel zaten taşın içinde vardı da sen keşfettin, fazlalığı attın, ortaya bu çıktı. yoo bayım yoo! sanatının biz insancıkları büyülemesine engel olamazsın. üstelik 72 yaşında yapmaya başladığın ve 8 senede mum ışığında geceli gündüzlü çalışarak tamamladığın bu eser taşın içinde değildi. yemezler!

    museo dell’opera del duomo'da sergilenen heykel grubunda, isa’yı taşıyan figürün yüzünün michelangelo'nun kendi portresi olduğu kabul edilir ve sanatçı öldüğünde bu heykelin ayakları altına gömülmeyi düşünmüştür.

    la pietà rondanini, 1564
    pietà’lar içinde en hüzünlüsüdür.
    son nefesine kadar taşa hükmeden sanatçının ölmeden 6 gün önce başladığı, lakin tamamlayamadığı bir heykeldir. varın siz hesap edin, sadece 6 günde şu aşamaya geldiyse acaba tamamlayabilseydi ne çıkacaktı ortaya bilinmez. eser, milano castello sforzesco bulunuyor.

    bitmemiş yapıtları bile rodin gibi büyük heykeltraşlara yol göstermiştir.
  • michelangelo'nun yirmili yaşlarında halka açık yaptığı ilk eseridir. kuşkusuz bu heykel michelangelo'nun ilk başyapıtıdır.

    heykelemiz budur: http://goo.gl/7oviz
    heykel dönemin fransız patriğinin mezar anıtı için yapılmıştır. fakat sonradan olması gereken yerden taşınarak vatikan'daki aziz petrus bazilikası'na koyulmuştur. şuan orada bulunur.

    gelelim genel özelliklerine:
    * meryem ana ile isa'yı tasvir eder.
    * michelangelo'nun imza attığı ilk ve tek eserdir. meryem'in göğsünde çaprazlamasına kesen çizgi mike'ın attığı imzadır. niye imza attığını ve sonra niye bir daha hiç atmadığı hakkında bir hikaye var ama onu en sonda değincem.
    * yapımı bir yıl sürmüştür. fakat belirtmek gerekir ki bu kadar uzun sürmesinin sebebi michelangelo'nun aynı zamanda başka işlerle de uğraşmasıdır.
    * naturalizm ve realizm akımındandır.
    * inanılmaz ayrıntılar vardır: el ve koldaki damarlar, meryem'in başındaki örtü, yüz ifadeleri inanılmazca ve ince ayrıntılarla heykele yansıtılmıştır.
    ayrıca heykel inanılmaz canlı tasvir edilmiştir. heykelin karşısında durulduğunda sanki meryem isa'yi kucağında tutuyormuş gibi hissedilir.

    işlenen konu üzerine:
    * kucağında yetişkin isa tutan meryem figürü gerçekte italyan stilinde ve kültüründe bulunmaz. bu kültür daha çok alp'lerin kuzeyinde yaygındır.
    * o periyod için meryem'in bebek isa'yı kucakta taşıması yaygın bir tasvirdir. bu heykelde yetişkin isa olsa da meryem sanki bebek isa'yı tutuyormuş gibi görülür.
    * genel olarak meryem'in ölü isa'yı taşırken gösteren tasvirler; meryem'in bebek isa'yı taşırken yapılan tasvirlere gönderme yapar.

    meryem kompozisyonu üzerine:
    * meryem ana oturmaktadır. eğer ayağa kalkmış halini düşünürsek meryem tasviri oldukça büyüktür aslında. isa'nın iki katı kadar diyebiliriz.
    neden meryem büyük ?
    * meryem'in bu derece büyük olmasının sebeplerinden biri bebek isa'ya yapılmak istenen çağrışımdır.
    * meryem normal bir kadın gibi tasvir edilseydi aynı etki ve gerçekçilik yakalanamıyacağı da açıktır.
    * ayrıca rönesans daha doğrusu yüksek rönesans dönemi sanatçıları kurallara oldukça bağlıydı. kurallardan biri simetriler, üçgen ve piramittir. heykelde üçgen formunu yakalanması için mary büyük tasvir edilmiştir.
    * mary'nin diğer büyük yapılma sebebiyse korumacılık yönünü öne çıkarma amacıdır.
    * aynı zamanda o dönem toplum için meryem kiliseyle eş değer görüldüğü için kilisenin kudretini de temsil etmek amacı güdülmüştür. (kilise ve meryem koruyucu kabul edilirdi, burada kiliseye koruyucu atıfını güçlendirmiştir)

    işçilik:
    * isa'nın vücüdu tamamen meryem'in ellerine teslim olmuştur. ondan ayrı değil birleşiktir.
    * yüzlerinde müthiş derecede natüralizm yani doğallık vardır.
    * saçların işlenişi harikadır.
    * michelangelo mermere müthiş şekilde ete kemiğe bürünmüş insan şekline sokabiliyordu. bu heykelde de vardır.
    * kemik, damar ve kumaş detayları çok zor işçilik olmasına rağmen michelangelo bunu kusursuz yapmıştır.

    biraz felsefesine değinelim:
    * meryem'in yüzü çok çok genç gözükmektedir. http://goo.gl/ry6bw
    * isa öldüğünde 33 yaşındaydı. bu durumda meryem en az 50 yaşında olmalıydı. fakat bu heykelde yüzü 16 yaşında gibidir.
    * bu kadar genç görünmesi masumiyeti simgeler.
    * o bakire ve temizdi; ona yaşlılık gelmezdi.

    isa:
    http://goo.gl/aoh8p
    * görüldüğü gibi isa son derece huzurlu ve adeta gülümser şekilde tasvir edilmiştir.
    * halbuki yazılı tarihe göre isa türlü işkenceye ve acılara maruz kalmıştı.
    * bu şekilde gülümser vaziyette tasvir edilmesinin sebebi şu şekilde açıklanabilinir: isa, yaptığı fedakarliklar için tatmin oldu ve bunun bütün insanlığın iyiliği için olduğunu biliyordu.
    * ayrıca yüzünün ölü gibi değil de uyuyor gibi tasvir edilmesinin sebebiyse isa incile göre öldükten üç gün sonra canlanması ve bu yüzden ölüden çok uyur gibi tasvir edilmiştir.

    imza olayı:
    http://goo.gl/sctbp
    * meryem'in göğsünde caprazlamasına kesilen yere yazmıştır ismini.
    imza durumunu açıklayan en iyi hikayeyi anlatalım.
    bu heykel michelangelo'un halka açılan ilk heykelidir. michelangelo heykeli bitirdikten sonra insanların bu heykel hakkında neler konuştuğu duymak için heykelin olduğu yere gitmek istemiştir çünkü heykel'in sanatsal repitasyonu hakkında oldukça kaygılıydı ve bu yüzden başyapıtı hakkındaki reaksiyonları, yorumları görmek istedi. gittiği zaman herkes heykel hakkında konuşuyordu ve bunlar çok olumluydu. fakat bir sorun vardı; heykelin kimin yaptığını bilmiyorlardı! zira dediğimiz gibi michelangelo'nun ilk eseriydi bu ve kimse tarafından tanınmıyordu henüz.
    michelangelo için daha da kötüsü; insanlar sürekli kimin yaptığına dair teoriler, fikirler üretiyordu. bir kısım milano'dan birinin yaptığını diğerleride nopoli'de bir heykeltraş'ın bu heykeli yaptığını tartışıp duruyorlarmış. mike floransa'dandı ve o sıralar şehirler arası bir husumetsizlik de vardı.
    bunları duyunca michelangelo oldukça üzülmüştü. kiliseyi kapattırdı ve bu heykele hayatı boyunca attığı tek imzayı kazıyordu, latince olarak: "floransa'dan michelangelo yaptı".
  • --- spoiler ---

    duyguları kendisinden koparılan bir insanın nasıl bir canavara dönüşebileceğinin filmidir.

    oğlu intihar eden kadın, aslında "katil"in de duyguları koparılmış bir canavar olduğunu anlıyor. onu önce merhametiyle "insan"a dönüştürüyor ve cezasını öyle kesiyor. bunu yapıyor çünkü, eski haliyle öldürse, adam bunu umursamayacak kadar robotlaşmış bir haldedir. ama şimdi "acı" çekebilir. ki filmin adı da buradan geliyor.

    "acı" çekmek için önce "insan" olmak lazımdır sevgili dostlar...

    --- spoiler ---
  • isa'nin carmihtan indirildikten sonra, annesi meryem'in kucaginda uzandigi anlara verilen isim. adini pity ve piety kelimelerinden alir. pieta eserlerinin arasinda en unlusu ve bence en guzeli, vatikan'da st. peter katedralinde bulunan michelangelo pieta'sidir. mermerden yapilmis bu heykelde, isa, annesi meryem'in sefkatli kollarinda, sanki iki hirsizla birlikte carmiha gerilerek, saatlerce aci cekerek olmemiscesine, yuzunde buyuk bir huzur, hafif bir gulumseme esliginde yatmaktadir. meryem, o boyundan buyuk olmasi gereken oglunu sarip sarmalayacak kadar buyuktur ve o "tanrinin oglu" adam, o an sadece onun dunyaya getirdigi bir bebektir. meryem, huzunlu bir ifade ile asagi dogru bakarken caresiz gorunmez, oglunu ait oldugu yere gonderiyormus gibidir. burada michealngelo'nun dehasini gozlerimizle gorur, dokunsak sanki o huzurun bize de sirayet edecegine inanmak isteriz.
  • kucaginda ölü isa yi tutan meryem tasviri ...
  • filmi izlemeye başladığımda bir başyapıt izleyeceğimin farkındaydım. öyle de oldu.

    --- spoiler ---

    aslında kadının gücünü ve bir erkeğin hayatındaki yerini çok iyi anlatmış bir film olmuş;

    kadının gücü: sakat kalan bir çok erkeğin annesi ya da eşi hem kendi , hem de ev hayatını bir şekilde idare etmeye devam ediyor, acılar içinde olmalarına rağmen, kabullenip çözüm arıyor.

    kadının bir erkeğin hayatındaki yeri: üstkadın, yani anne nezaketinden, naifliğinden yoksun büyüyen bir erkek, sadece uykusunda sevişen ve bir kadın portresine bıçak saplayan biri haline geliyor. bu da ne kadar gaddar olabileceğinin önemli bir sebebi aslında.

    filmdeki metaforlardan birkaç tanesini de hatırlayalım;

    tavşan: anne' nin tavşanın dışarı çıkmasına izin vermesi ile kang do' yu doğum sonrası terkedip ilgi göstermemesi arasında bir bağlantı kurulmuş, tavşanın ölmesi aslında, kang do' nun da kaçınılmaz sonunun bir göstergesi.

    çengel: ölüme bağlayan bir araç. sang-gu da, kang do da hayatlarına bir çengel vasıtası ile son veriyorlar. o çengel onları ölüme bağlıyor.

    sonuç olarak film, kırmızı çizgiyi aşarsan, hayat seni affetmez ve sen bir kırmızı çizgi haline gelirsin diyor.

    --- spoiler ---
  • yönetmenin kendisi geçenlerde yapılan söyleşide bu filmin bir intikam filmi (tema olarak) olmadığını, esasen parayla ilgili bir film olduğunu, paranın insanları ne hale getirdiğiyle ilgili olduğunu söyledi. yönetmen öyle diyorsa öyledir diyemeyeceğim. filmin omurgası bir intikam hikayesi. ama onun üzerindeki common denominator kesinlikle para. bu film özelinde ikisini birbirinden ayırmak kolay değil. şimdi ne desem izlemeyenler için spoiler olacak. o yüzden konuyu saptırayım. genel olarak kim ki-duk filmlerinde (suç, suçlu, ahlak, toplumsal kurallar vs. odaklı olanlarda) görülen ahlaki kalıp bunda da tekrar ediyor: suç işleyen marjinal birini al, ne kadar rahatsız edici ve kabul edilemez olduğunu izleyiciye göster, suç işleyen kişinin de insan olduğunu ve fırsat verilince insancıl yanlarını güçlendireceğini göster, özellikle de işin içine sevgi girince kötünün evrilişini göster, izleyici nezdinde suçluyu temize çekecek kadar sempatik kıl, izleyiciyi ikilemlere sürükle, suç-suçlu, iyi-kötü, toplumsal ahlak-bireysel ahlak-dayatılan ahlak karşıtlıklarıyla dolu sorular sor. cevabı izleyiciye bırak. mutlu sonlar bile mutsuz olsun.

    bu film de insanı çaresiz kılan, melodram klişeleri üzerinden akmasına rağmen yarattığı rahatsız edici gerçeklik duygusuyla tanımlanabilir. ne kadar film izlerseniz izleyin, kim ki-duk'un filmlerine şerbetli olamıyorsunuz. ana karakter ve kendisini annesi olarak tanıtan kadın arasındaki ilişki ve izlediğimiz sahneler en kaşar sinema izleyicisini bile etkiler. bu filmlerin gücü de burada.

    benim açımdan filmi esas önemli kılan özellik, kıyıda kenarda kalmış kore insanlarının halini anlatması. ödeyemeceği borçlar alan, borçlarını ödemek için sigortadan alınacak malul ödemesine bel bağlayan insanlar. bu para için sakat kalmayı kabullenenler var. tefecilerin bunu bir sektör haline getirmesi vs. bizlerin anlayamayacağı bir durum değil. (sigorta faslı hariç.) büyüyen ekonomilerin büyürken kimleri küçültüp un ufak ettiğini anlatan toplumsal gerçekçi bir film aynı zamanda.
  • burada uzun uzadıya korelilerin intikam hikayelerini anlatma tekniklerine değinerek, aldığım hazdan uzaklaşmak istemiyorum. bazı planlarda kullanılan ve henüz üzerinde düşünme fırsatı bulamadığım için yarattığı anlamı sözel olarak ifade edememekten korktuğum zoom'lar ve zoom out'lar filmi görsel olarak başkalaştırmaya yetiyordu zaten.

    aslında benim söylemek istediğim şey şu; hani olur da, bir gün bir koreli karşıma çıkıp "olum, sen ne mal adamsın. yaşadığın ne varsa, bizim senden aldığımız intikamın bir parçasıydı. anlayamadın gitti." dese inanırım. vallahi inanırım.
  • michelangelo buonarroti'nin 24 yaşında yaptığı heykel.* ayrıca bunun dısında 4 pieta daha yapmıştır, lakin sadece bunu bitirmiştir. ayrıca üstüne imza attığı tek eseridir. meryem ana'nın kıyafetini çaprazlama geçen şeritte eşek gibi adı yazar * söylenceye göre, michelangelo bir kaç kişiden bu heykelin aslında genç ve tanınmamış bir heykeltraş tarafından değil de daha yaşlı ve usta bir heykeltraş tarafından yapıldıgını duyunca sinirlenmiş, o gece hemen ismini o şeride kazımıştır. gençlik işte.. meryem ana acılı anneden çok, ölü sevgilisini kucağında taşıyan acı dolu genç kız gibidir. michelangelo açıklamayı şöyle getirmiş konuya: "...namuslu kadınların diğer kadınlara göre daha genç kaldıklarını bilmiyor musunuz.."
    meryem'in yüzü acaip güzeldir, isa'nın ellerindeki damarlar süperdir. ayrıca isa da top sakallı, yakışıklı falan yani.
  • mikel bu eserini bitirdiginde dini cevreler ve kiliseden oldukca tepki almistir. meryem isayi cok gevsek ve uzakta tuttugu icin kilise mikeli sorgulamis, sanatcı, isanin aci ceker bir durumda oldugu icin meryemin onu incitmemeye calisarak kirilacak hassas bir esyaymis gibi tuttugunu, bunun ogluna olan sevkatinin gostergesi oldugunu, iki dakka susmalarini soylemistir. herkes saygı duymus takdir etmistir.
hesabın var mı? giriş yap