• peyote guney amerikada yetishen dikensiz bir kaktus turudur ve kurutulmush dilimleri cignendiginde icerdigi mescaline yuzunden halusunasyonlara sebep olur.
  • meskalin olup halüsinojen bir alkoloiddir.

    peyote kaktüsü (lophophora williamsii), san pedro kaktüsü (echinopsis pachanoi), peru meşale kaktüsü (echinopsis peruviana) ve kaktüsgiller (cactaceae) ailesinin bazı üyelerinde doğal olarak bulunur. meskalin ilk olarak 1897 yılında alman arthur heffter tarafından bulunmuş ve izole edilmiştir ve ilk olarak ernst späth tarafından 1919 yılında sentezlenmiştir.

    peyote, kızılderililer tarafından meksika'da kullanılmaya başlandı ve 3000 yıldır hala kullanılıyor. avrupalılar peyotenin özellikle meksika'daki huicholler olmak üzere yerliler tarafından dinsel seremonilerde kullanıldığını ilk keşif zamanlarında gözlemlemiştir. yapısında meskalin bulunduran bir diğer bitki san pedro ise, peru'dan ekvador'a güney amerika tarihinde uzun bir yer tutmuştur.

    aldous huxley meskalinle olan deneyimini algının kapıları (the doors of perception) adını verdiği kitabında anlatmıştır. aleister crowley ise bu deneyimleri günlüğüne yazmıştır. seks psikiyatristi havelock ellis de meskalin deneyimini tatmıştır. hunter s. thompson da meskalinle olan deneyimlerini las vegas'ta korku ve nefret (fear and loathing in las vegas) beyaz perdeye aktarmıştır.

    meskalin kullanan kişilerde aşağıdaki etkilerden bazıları görülebilir.

    yüksek afrodizyak etki
    kontrolsüz şekilde gülme
    gözler açıkken halusinasyon görme
    gözler kapalıyken halüsinasyon görme
    yeni düşünme işlevi
    rüya şeklinde senaryolar
    öfori, kendini aşırı derecede zinde hissetme hali
    normal şuur durumları meydana getiren, duyguları zenginleştiren ruh hali
    iris büyümesi
    sıcak ve soğuk hissi
    baş dönmesi
    kusma
    kalp çarpıntısı
    renkleri daha iyi algılayabilme
    ishal
    baş ağrısı
    endişe, kaygı
    rasyonel olmayan düşünme işlevi
  • güney amerikada yetişen bir kaktüs çeşididir; yerliler bunu kurutarak elde ettikleri tutun benzeri bir maddeyi dillerinin altına yerleştirip (ya da emmek suretiyle, tam anımsayamıyorum) avlanmaya çıkarlarmış. bu zamazingo öyle tesirliymiş öyle tesirliymiş ki yerliler açlık, susuzluk, yorgunluk, uykusuzluk, vb. hisleri duymadan anormal bir süre boyunca av hayvanını kovalar, sonra da artık yorgunluktan bitap düşmüş hayvancağızı canlı canlı yakalayıp köylerine geri dönerlermiş.

    derler ki, peyote çiğneyen bir insan piranha dolu bir nehrin üzerinden uçarak geçebilirmiş... o kadar yani.

    bu hikaye bir hanım teyzemizin kitabında anlatılır; ancak ben öyle bir eşşeğim ki ne kitabın, ne de hatun kişinin adını anımsayamıyorum. ilk duyduğumda hoşuma gitmişti, nick neyim edinmiştim kendime. derken aynı adla bar açtılar istanbul'da. ben de gatto olmaya karar verdim. derken o adla da bar açtılar istanbul'da. şimdilerde bir nick alsam bile kimselere söylememeyi düşünüyorum. özellikle de istanbullulara...
  • 3-5 ay calısmıslıgım vardır mekan olarak gıdıp oturulacak bı yer amaaaa duvardakı posterler aldatmasın sızı pek calısanın cıkarını kollayan rahat ettıren bır işletme degıldır solculuk falan hıkaye klasık işletmecılık anlayısı cok iş gucu az para, yapılmayan sıgortalar, ınsanları manupule etmeler , 4-5 kişinin mukemmel egoları, kadrolu calısanların mutsuzlugu ve en trajıkomıgı patronların 1 mayısı kutlamak ıcın taksım meydanına gıdıp kendı personelını işcı bayramında ek ucret odemeden dukkanı acık tutup calıştırmalarıydı bıde yuzsuz bı sekılde dukkana donduklerınde isci bayramınız kutlu olsun arkadaslar derlerdı. haftada 2-3 gun calısmayla gecınılmıyor ıstanbul sartlarında kadrolu olamadıgımdan bayramda ex. cagrılıp ek ucret verılmeyınce sokarım bole ise dedım bır gece habersız cıkıp gıttım
  • üniversite yıllarında çalıştığım bar. akşam 18'den sabah 4-5'i bulurdu. yemek onlardan sınır yoktu. 12'den sonra devrilmeyecek kadar içmek serbesti. tunç abiye selamlar. bana çok abilik yaptı.
  • evrimin kayıp halkasına kapısında rastladığımız mekan..
  • çalışanları paranoyak ve kompleksli bir bar burası;

    d: yandaki turistli masayı rahatsız etmişiz, ondan kalkmışlarmış, biraz sessiz olun dedi garson.
    a: nası lan?
    o: evet nası yani lan?
    s: biz naptık ki?
    d: çağırın garsonu sorun abi, ben nerden bileyim.
    s: yalan söylüyorsun abi.
    o: peyote abi burası.
    d: yalan ne söylicem a.q çağırın sorun banane, ben yeni geldim.
    ..
    garson: yandaki masa sizden rahatsı olmuş.
    o: onlar mı dedi?
    g: hayır onlar demedi, öyle görünüyorlardı.
    o: kendin mi böyle düşündün?
    g: öe bunu kanıtlıycak bir şeyim yok ama siz onlarla dalga geçtiniz.
    s: eğleniyoruz kardeşim biz kendi aramızda, onlarla hiç alakamız yoktu.
    o: gülüp eğleniyoruz bundan mı rahatsız olmuşlar, kim dalga geçmiş.
    g: benle de dalga geçtiniz?
    a: nası lan?
    o: evet nasıl yani? yok öyle bir şey, peki bunu nerden çıkardınız.
    g: öe öyle işte, dalga geçtiniz.
    d: tamam kardeşim tamam, daha sessiz oluruz ama hiç işimiz olmadı bizim yan masayla.
    a: erkek erkeğe oturuyordu onlar, diğer bayanlar kalkınca arkalarından gittiler.
    g: görmedim ben, anlamadım, ingilizce de bilmiyorum.
    a: gördüm ben, ingilizce de biliyorum.
    g: sizden rahatsız olmuşlar.
    o: tamam, tamam kardeşim daha sessiz oluruz.
  • son haftalardaki uğrak mekanım olmasından mütevellit terası bana çok sevdiğim post-rock'ın birkaç saatin sonunda çok fena bayabileceğini ispatlamıştır. oraya monteli bi dicey abi var, saksı gibin 7/24 orada sanırım. hani şu şapkasıyla doğmuş gibi olan. bilen bilir, lego'larda da böyle sabit sırf kafası dönen bir adam vardı, onu hatırlatıyor bana. neyse ne diyordum, eet saatlerce post-rock fena kafa alabiliyor. bir de arşiv kısıtlı herhalde, ya da obsesif bir playlist anlayışı var; sürekli aynı şeyleri çalıyor. bu müzik meselesi kötü bence biraz. bazen bir ablayla yer değiştiriyor (işemeye gittiği için galiba), o abla da a perfect circle - blonde redhead - radiohead arası aynı mekikleri dokuyor, ayrı bir kasvet veriyor. karışık yani, canım terası katlediyorlar bence. biraz değişiklik iyidir.
  • genelde boş çıkıyorum burdan. tuvaleti de işemek ve sıçmak için kullanıyorum.
    var bir ibnelik demek ki bende.
  • 1998 yilinda acilan ve acildigi zamanlar "her gün canli müzik" parolasiyla calisan gece kulübü. bu "her gün canli müzik" hadisesi bir süre sonra "yalniz kendi müzigini yapan müzisyenler" haline geldi. türkiye'de hiçbir yerde canli program yapamayan müzisyenler peyote'de çiktilar. boktan diyenleri esefle kiniyorum, ben orayi ellerimle yaptim.
hesabın var mı? giriş yap