• kapanmasıyla ilgili murat meriç tarafından yazılan güzel bir yazı;

    http://www.gazeteduvar.com.tr/…-30-turgut-oluyoruz/
  • yılmaz aslantürk derginin neden kapatıldığını facebook'ta şöyle belirtmiş:

    ''derginin tirajı yüksekken kazancı çizerlerle paylaşmayıp tiraj düştüğünde fedakarlık istemeleri. buna yanaşmayanların sigortasını iptal etme ve işten çıkarmaları. içerik zayıflayınca düşüş de hızlanııp kapanmaya kadar varıyor.''

    yeni sayılarında okurlardan destek istemişler ama durum böyleyken ben destek filan vermem. siz bile kendinize bunu yapacaksanız o dergi olmasın daha iyi.

    insanın aklına şu soru geliyor. her hafta kapağınızda hükümeti acımasızca eleştirirken kendi derginizde benzer bir haksızlığı yapmanız ikiyüzlülük değil midir?
  • derginin asıl adı haftalık penguenmiş. penguen aylık kültür sanat dergisiymiş. haftalık penguen'in kapanmasına penguen'in sahibinden şöyle bir cevap var.
  • gayet makul bir sebepten kapanıyor. basılı yayın cidden yok olmaya yüz tutmuş durumda. hologram teknolojisi, vr vs gelişip üretim ve kullanım pazarı çığrından çıkınca, telefon ve internetten sonra basılı yayın son darbeyi almış olacak. daha o döneme bile gelinmeden can çekişen bir marketten bahsediyoruz nitekim. bence penguen çizerleri dijital ürünleri kullanmayı öğrenip webcomics işine girsinler.
  • kapanma nedenini yazar-çizerlerinin şu şekilde açıkladıkları dergi.
  • geçmiş günlerin hatırına ve arşiv yapmak için bugün 1 adet aldığım dergi. borç harç durumları varsa yardımcı olsun. son yıllarda beğenmesem de mizah adına önemli bir kilometre taşıydı penguen. hayırla anacağız kendilerini. bu arada marketteki son nüshaydı benim bugün aldığım, sanırım bir vefa durumu yaşanmış eski - yeni okurları tarafından.
  • sonunu hazırlamış dergidir. hayır muhalefet yaptığı için değil. kutsallara saygısızlık ve gerçek sorunları görmezden gelerek yaptığı gündem sayfaları bu hale getirmiştir dergiyi. ben ilk sayısından itibaren yaklaşık 600-650 kadar sayısını aksatmadan aldım. ilk başlarda keyifle ve heyecanla okuyordum. uykusuz çıktıktan sonra da heyecanımdan birşey kaybetmedim yine aldım. hatta aylık dergilerle birlikte 4-5 dergi alarak çıktığım oluyordu, şehir dışındayken birkaç bayi gezerek arayıp buluyordum ısrarla.

    ta ki asli görevini unutup taraf olana kadar. yine çift haneli sayılarla şehit verdiğimiz bir zamandı. derginin hazırlanma günleri vs gözönüne alındığında dahi terör saldırısından kesinlikle haberleri olacakları bir zamanda çıkmıştı dergi. 3-4 hdp li karikatüre karşın en azından bir karikatürün şehitlerden bahsetmesi gerekiyordu. ama yoktu. zaten son dönemde iyice hdp yayın organına dönüşmüş dergi mizah kabiliyetini kaybetse de bir iki köşenin hatırına alıyorduk yine. ama artık siyasi kimliği mizahın ve muhalefetin önüne geçtiği o hafta bana zul gelen bu alışverişi kestim. o zamana kadar da defalarca kez mail atarak durumun vehametini, benim gibi düşünenlerin çokluğunu anlatmıştım. bir cevap yazma zahmetine bile girmediler. hiç de umurlarında olmadı zaten bu mesajlar.

    halbuki uykusuz'a da benzer bir mesaj gönderdiğimde artık kutsallara saygı konusunda eskisi gibi olmamaya özen gösterdiklerini ve okur kitlesinin görüşlerini gözettiklerinden bahsettiler. hakikaten de buna özen gösteriyorlar son zamanlarda. özellikle charlie hebdo saldırısı ndan sonra.

    burada muhalefet yapmasın veya rengini belli etmesin demiyorum. ne kendi yayın hayatını zorda bırakacak birşey yapsınlar ne de hicvetmeyi bıraksınlar. "ama ya onu ya onu seç; ikisi bir arada olmuyor" gibi bir durum da yok. mizahını yaparsın mesajını verirsin gerisi kendiliğinden gelir. bunu yapabilen dergiler var hala.

    tamamen zıt görüşte insanlar da olabilir önemli değil. "haftalık mizah dergisi" olarak çıkıyorsan önceliğin mizahtır. siyaset öncelikse "haftalık siyasi mizah dergisi" olarak çıkarsın. bir müşteri ziyaretine gittiğimde beklerken dergimi okudum ve bekleme salonuna bıraktım. insanların mizah dergisiyle tanışması için toplu taşıma araçlarında, banklarda, avmlerde falan bırakırım okuduğum dergiyi. hem biraz mizahları gelişsin hem de derginin tanıtımı yapılsın diye. iki güvenlikçi geldi "bu neymiş la" diye aldılar. bayağı gebere gebere güldüler. sonra gündem kısmına geldiler "anaa bu başbakana kötü şeyler söylüyor" diye bir anda yırttılar dergiyi çöpe attılar. "kim koymuş ki bunu buraya?" diye suçlu aradılar ortalığı güvene almak için. "ulan az önce kırıla kırıla gülüyordunuz ya ne oldu?"

    burada anlatmak istediğim x veya y partisinie yakın olması değil. veya hangi partinin muhalefetini yaptığı da değil. o toplara giriyorsan ona göre bir okur grubun olur. ben teröristlere "gerilla" diyen ve onları sempatik gösteren bir dergiye daha fazla para kazandırmak istemedim. kimisi artık komik gelmediği için istemiyordur kimisi de dergi okumayı bırakmıştır bilemeyiz.

    ama suçu tamamen başkasında aramamak da gerekiyor. bir de bugün gördüm şöyle de birşey var. link
  • bundan 12 yıl evvel muhteşem bir ekibin çıkardığı, hala eski sayılarını hayranlık ve kahkahayla okuduğum müthiş bir mizah dergisini, ekşi'yi 11 sayı çıkardıktan sonra çok satmadığından kapatmak zorunda kalmıştık. derginin ekibinin bir kısmı tv programlarına metin yazarı oldular, hatta bazı talk show'larda arz-ı endam ettiler. bir kısmı da dergiden sonra aynı mizahı kullanarak dijital bir proje ürettiler: zaytung. online dünyada ekşi dergisinden daha büyük bir marka oldu.

    penguen'in kapanma haberini ilk duyduğumda bencilce üzüldüm. bencilce çünkü aslında uzun zamandır mizah dergisi okumuyorum. hayır amerika'da yaşadığımdan değil. hepsinin yurtdışına abonelik seçenekleri var. yani penguen'i pınar gibi boykot etsem de en fazla bu kadar zarar verebilirdim. kısacası yok olmasına dair umursamazca hareket ettiğim bir derginin yok olmasına üzüldüm.

    insan hatıralarından bir daha onlara tekrar kavuşamayacağını bilerek ayrılmaktan dolayı üzülüyor. bu üzüntüye de hiçbir zaman hazırlıklı olmuyor. her seferinde hayatımızın fotoğrafının bir parçası siliniyormuş gibi hissediyoruz. penguen benim için bir dönemin genç mizahı, yeni soluğuydu(bkz: penguen/@ssg). "biz bu işi daha iyi yaparız" iddiasıydı. leman'daki vasat kadroyu geride bırakıp genç, kaliteli kadrosu ve erdil yaşaroğlu ile çıkmıştı. sonra aynı hareketin bir benzerini uykusuz penguen'e yaptı. en son umut sarıkaya uykusuz'dan ayrılıp tek başına kendi dergi çıkarmaya başladı. sanırım artık matruşkanın sonuna geldik.

    12 yıl önce basılı yayını anlamadığımı düşünmüştüm. "herhalde bilmediğimiz dinamikler, bu işin kaşarı değiliz ondan" demiştim. bugün ise penguen'in açıklamasını okuyunca anladım ki, basılı yayın, hatta dijital bile olsa periyodik yayının sonuna gitgide artan bir hızda yaklaşıyoruz. bittiğini de ilk olarak bağımsız yayınların batmasından anlıyoruz çünkü maddi olarak dayanıksız olan onlar. ekşi dergisi 2005'te kapandığında satış rakamları aynı gruptan çıkan elele dergisinden daha fazlaydı. ancak grup daha az satan dergiyi prestij gerekçesiyle parasını bastırarak yayında tutma gücüne sahipti. oysa bağımsız adamda öyle bir sermaye yok. mecbur ilk o batacak. depremden önce havalanan kuşlar gibi ilk bağımsız yayınların uzaklaştığını görüyoruz.

    penguen'e üzüldüm ama bize müthiş mizahçılar, yeni dergiler, muhteşem kapaklar (ara: penguen kapağı) güzel hatıralar bıraktı. kapanmış mizah dergileriyle sulanmış bu topraklar onu da bağrına basacaktır. huzurla uyusun.

    dergiler biter, kağıt biter, mizah bitmez. efsane kadrosunu yeni başka daha güzel projelerde görmek dileğiyle.
  • penguen'in kapanma kararına müteallik metni okudum. "dergimiz eskisi gibi satmıyor. haliyle ekonomik bir dar boğazdayız" demiş babalar. ben derginin kapanmasına değil de bugüne dek ayakta kalışına şaşıyorum asıl. yine iyi dayandılar vallahi. uykusuz da öyle. espri namına okura servis edilen şeyler, bildiğin ilkokul üç seviyesinde şeyler. mizah dergisi satın aldığına hoşnut olmalısın ki haftaya da koşup alasın değil mi? hep baştan savma işler... birbirini tekrarlayan kalıplar... ihtimam noksanlığı... nasıl olsa satarız şımarıklığı...

    eskisi kadar dergi okumuyoruz demişler. nasıl okumuyoruz abi. "mizah dergisi" diye okura reva gördüğün şeye dön bi bak sen. önce ben bıraktım almayı, sonra vedat, sonra kenan, sonra da rahmi... okur senden dilediği verimi alsa idi bırakır mıydı tanrı aşkına peşini? hele hele böylesine katran karası bir dönemde? mizaha en çok ihtiyaç duyduğumuz dönem bu dönem abi. penguen'e vereceğim parayla tadım
    çekirdek alır çitlerim, hiç değilse az biraz keyif alırım be. penguen, uykusuz... mortalitesi yüksek...

    yoksa okur sayısı var ya, hiç olmadığı kadar çok allahıma. cumhuriyet tarihinin en çok okuyan gençliği bu gençlik. 150 yıl önce yazılmış romanı koşup alıyor halen ama aynı adam... satan satıyor vallahi niye... deliler gibi hem de... verim alacağını bilsin okur, ölene dek takipçin olur...

    iki iki daha dört aga...
  • en parlak döneminde "önemli olan time'a kapak olmak değil, penguen'e kapak olmamak" sözünü zihinlerimize kazımış şukela dergi.

    nasıl ki şu an çoluk çocuk herkesin elinde akıllı telefon denen zımbırtılar varsa, özellikle 70'lerde 80'lerde doğan neslin büyük çoğunluğunun okulda, trende, vapurda, otobüste, sahilde, cafelerde ellerinde penguen olur, perşembe gelsin diye iple çekilirdi bir dönem. neyse ki eski birkaç sayısı halen evimde durur, arada karıştırır tebessüm ederim.

    dijitalleştik ve kirlendi dünya.
hesabın var mı? giriş yap