• türkiye'de üç farklı yayınevinden (sırasıyla can, yky, doğan) basıldığı halde rağbet görmemiş bir juan rulfo romanı.

    meksikalı romancı rulfo, sadece iki kitabıyla 2. dünya savaşı sonrası dünya edebiyatında ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. ama gel gör ki ülkemizde adını duyana aşkolsun! aslında yayınevleri cevherin farkında, zira yapıtları üç büyük yayınevinden birden yayımlanan bir yazar ancak "klasik"'tir. evet rulfo bir modern zamanlar klasiğidir. sadece latin amerika'nın değil 20. yüzyılın en iyi yazarlarından biridir.

    juan rulfo'nun tek romanı olan pedro paramo, ispanyolca edebiyatının don kişot ve yüzyıllık yalnızlık ile birlikte üç muhteşem romanından biridir tüm kısalığına rağmen (130 sayfa) . bu sadece şahsi kanaatim değil, aynı zamanda edebiyat dünyasında da sıklıkla dile getirilen bir durumdur. hatta latin amerika ülkelerinde don kişot dışındaki en iyi roman olarak bakılır pedro paramo'ya. zaten gabriel garcia marquez'in taptığı ve örnek aldığı bir yazar burada söz konusu. kaldı ki marquez, bu romanı satır satır ezberlediğini ve franz kafka'nın dönüşüm adlı romanından beri (ki dönüşüm romanının etkisiyle edebiyata yöneldiği biliniyor) bir kitaptan bu kadar etkilenmediğini söylemiştir. hatta yine kendisinin anlattığına göre yüzyıllık yalnızlığı yazdığı günlerde bir arkadaşının bir gece yanına gelerek önüne pedro paramo romanını fırlattığını ve "sen de roman yazdığını mı sanıyorsun" dediğini belirtiyor. romanı aynı gece bir çırpıda okur ve romandan bir cümleyi olduğu gibi yüzyıllık yalnızlığa ilave eder. bununla da sınırlı kalmaz marquez. yüzyıllık yalnızlığın geçtiği düşsel yer olan macondo'yu yaratırken rulfo'nun comala'sını örnek alır. efsanevi arjantinli yazar jorge luis borges ise bu yapıtı tüm zamanların en iyi romanlarından biri olarak selamlarken, bir başka büyük meksikalı yazar carlos fuentes'e göre latin amerika'nın en iyi romanıdır mevzu bahis olan.

    gerçekten de rulfo'yu okuyanlar görecektir ki onun dili ve tekniği büyülüdür. tarzı sıradışıdır. gerçekle düş, dün ve bugün-tarih ve gelecek iç içedir. bir yanda azteklerden bu yana meksika mitleri, öte yanda cennet-cehennem tasvirleri durur. kısa cümlelerle yerinde ve ölçüsünde adeta kusursuz kullanılan roman teknikleri (özellikle iç monolog, bilinçakışı, bakış açısı kaydırma) onu farketmemizi sağlar. bu tarzıyla adeta bir fotoğrafçıdır rulfo, bu bakımdan julio cortazar'la da etkileşim içerisinde bulunduğunu söyleyebiliriz.

    üç defa filme (bir tanesini geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz efsane romancı carlos fuentes senaryolaştırmıştı), bir kez de tiyatroya uyarlanan pedro paramo daha önce bahsettiğim üzere yaşayan 100 büyük yazara sorularak oluşturulan dünya tarihinin 100 büyük yapıtı listesine girmeyi başarabilmiş bir romandır.

    film : http://www.imdb.com/…tle/tt0062108/?ref_=fn_al_tt_1

    http://www.youtube.com/watch?v=ggszth_hwpu

    içlerinde pedro paramo'nun da olduğu 100 büyük edebi yapıt : http://en.wikipedia.org/…100_best_books_of_all_time

    juan rulfo hakkında çeşitli görüş ve bilgiler : http://en.wikipedia.org/wiki/juan_rulfo
  • @kafkaesque (gıyabında çok teşekkür ederim) dostumun önerdiği bir roman: pedro paramo.

    don kişot ve yüzyıllık yalnızlık referanslarını okuyunca beklentimi bir hayli yüksek tutmuştum ve istediğimi de fazlasıyla aldım. roman boyunca yüzyıllık yalnızlık bir an bile aklımdan çıkmadı ve latin amerika edebiyatı ile özdeşleşen büyülü gerçekçilik geleneğine bir kere daha hayran kaldım. modernist roman tekniklerinin çoğunu ihtiva eden, okuru metni alımlarken etkin kılan, tuzaklar kuran, şaşırtmacalarla akıl karıştıran, başından sonuna tekinsiz bir atmosferde cereyan eden bir edebi zirve. ölülerin ölülere bekçilik ettiği, yaşayanların ölülere karıştığı, şiddetin kol gezdiği, politik açılımları da bulunan sıra dışı bir roman. kimseye kolay kolay kitap önermiyorum fakat lütfen bu kitabı es geçmeyin!

    not: sözlükte roman hakkında girilen entryler de çok değerli.
  • can yayinlarive son olarak da yapi kredi yayinlarindan cikmis bir juan rulfoyapiti.
    yasayan 100 buyuk yazara sorularak olusturulan gelmis gecmis 100 buyuk yapit listesine girmesi romanin ne kadar onemli oldugu konusunda ipucu vermektedir. her ne kadar kisa bir roman (yaklasik 120 sayfa) da olsa okunmasi zordur. zira gercekle dus, gecmisle gelecek ic icedir. ama siddetle okunmasi gereken bir roman oldugu kesindir.
  • 'büyülü gerçekçilik'in atası' da derler. bu akıl almaz eserden sonra yollar cortazar'a, marquez'e, borges'e, adolfo casares'e çıkar.
  • dünya edebiyatında, el boom'un ilk işaret fişeği olan juan rulfo şaheseri. latin amerika edebiyatının büyük dörtlüsünü etkileyecek olan bu eser etkiyi tabi ki yalnızca büyülü gerçekçilik ile sağlamadığını görürüz. özellikle marquez ve fuentes'in siyasal olayların etkisiyle yaşanan toplumsal travmaları aktarırken juan rulfo'dan ilham aldıkları su götürmez bir gerçeklik taşır (dört yazardan belki cortazar istisna)

    pedro paramo'da anlatılagelen olay esas olarak kitapta yer alan hayaletlerin geçmiş yankılarındadır. o yankılar ki huzura kavuşamamış ruhların bir koro düzeninde oluşturduğu ilahi gibi yapışmıştır comala'nın ensesine, kapı ve duvar arasına, yaprakların terennümüne. romanın baş kişisi gibi görünen preciado'nun rolü ise geçmişin affedilmeyen ruhlarına tanık etmektir.

    öte yandan şikayet edildiği gibi zor okunur bir roman olduğunu düşünmüyorum. ancak yalnızlığın ve dehşet veren gerçeğin en koyu tonlarını okura taşıyan bir roman pedro paramo. roman tekniği açısında kıymetli bir başarı sağlamış özellikle 'şimdi' ile güncellenen geçmişin okura aktarılması oldukça başarılı. eksiklerini ise fatih terim basın açıklamasında belirtir artık.
  • ölüm döşeğinde anne, tırnakları oğlunun avucunda.
    git babanı bul. hakkım olanı iste ondan sadece, fazlasını değil.

    sonra bir arayış, ateşten yollar, bir varlığı olup olmadığı belli olmayan sesler.
    sonra comala.
    bir şişe tekilayla kitabı yutarken üç pasajın altını çizmişim. sabahtan fark ettim.

    " bu daha bir şey değil. durun bakalım. comala'ya gelince burayı arayacaksınız. dünyada oradan daha sıcak yer yoktur. derler ki, comala'da ölenler cehennem'e gittikten sonra battaniyelerine sarılırlarmış."

    annesinin toprak altından gelen sesi: " orada 'belkinin anlamını kavrayacaksın' oğlum."

    sonra kadınların seslerinin yükseldiği yerden gelen sesler.

    " sevgilim mendil verdi
    oyası gözyaşından"
    bilinmez, sadece latin amerikalı yazarları değil belki de yaşar kemal'den latife tekin'e kadar bir çok yazarın dünyasını alt üst etmiştir pedro paramo ve onun arkasındaki deha juan rulfo.
    sanırım sadece nakavt için ringe çıkıyor keza aynı dayağı kızgın ova'da da yemiştim.
  • bu kimdi? hoppala, az önce ne anlatıyordu şimdi ne? ben neredeyim şimdi? bu adam şimdi ölü mü yaşıyor mu?
    kitap bunlarla geçti ve ben bir şey anlamadım.

    --- spoiler ---
    ah, unutmadan, annen nasıl?
    -öldü - dedim.
    -öldü mü? neden peki?
    -neden olduğu anlaşılamadı. belki de üzüntüdendir. sürekli iç çekerdi.
    -bu kötü bir şeydir. "her iç çekiş insanın yitirdiği bir yudum yaşamdır."
    --- spoiler ---
  • romanın başından sonuna kadar hafif hafif uğulduyan, ürperten bir rüzgar sesi; belki de romanda anlatıldığı gibi- ses olmayan, herhangi bir duyu organında karşılık bulmayan- altıncı bir hisse hitap eden belli belirsiz bir fısıltı duyumsuyor insan.

    kelimelerle neler yapılabileceğini ispatlamak için yazılmış sanki. çünkü sadece bir yazın eseri değil bu; aynı zamanda bir müzikal, bir film. sinestezik bir şaheser.
  • latin edebiyatından eşsiz bir mücevher. sayfa sayısına bakıldığında şöyle bir çırpıda okunacakmış gibi duruyor ama okunmaya başlandığında hiç de öyle bir kitap olmadığı hemen anlaşılıyor.

    "otuz yıl boyunca geri dönmeni bekledim, susana. her şeye sahip olmayı bekledim. sadece ona ya da buna değil, elde edilebilecek ne varsa hepsine; böylece senden başka arzulanacak hiçbir şey kalmayacaktı."
    ...

    "babanı öldürdüler!"
    o anıyı hatırlamaktan hiç hoşlanmazdı, çünkü tıpkı yırtılan bir çuvaldan tahılın dökülmeye başlaması gibi, beraberinde başkalarını da getirirdi. babasının ölümü peşinden başka ölümleri sürüklemişti ve bunların hepsinde aynı darmadağın surat vardı: yerinde olmayan bir göz ve intikam arzusuyla bakan diğeri. hatırlayacak kimse kalmayıp zihninden tamamen silinene dek, bu sahne kim bilir kaç kez gözünün önüne gelmişti.
    ...

    "gökyüzü o kadar yüksek, gözlerimse bakmaya o kadar gönülsüzdüler ki, toprağın nerede olduğunu bilerek mutlu bir şekilde yaşıyordum."
    ...

    sevdiğim bana bir mendil verdi
    kenarları gözyaşıyla oyalı
    ...

    "ey hayat, beni hak etmiyorsun!"
    ...

    "bu ölüm bana çok acı verdi -dedi terencio lubianes-. tabutun ağırlığı altında ezilen omuzlarım hâlâ acıyor."
    ...
  • gabriel garcia marquez'in yüzyıllık yalnızlık'ı yazmasına büyük katkı sağlamış güzel kitap. 1967'de, 1978'de ve 1981'de olmak üzere üç kez sinemaya uyarlanmış. en son mateo gil'in uyarlamasında gael garcia bernal'i pedro páramo olarak izleyebileceğimize dair haberler çıkmış yıllar önce ancak tahmin edebileceğiniz gibi maalesef ortada bir film yok.
hesabın var mı? giriş yap