• ölümüne üzülmediğim, dolu dolu yaşamış, bildiğini okumuş, ama ayarı hiç kaçırmadan harika bir hayat sürmüş, mükemmel aktör. şu fotoğrafı senelerdir zihnime kazılıdır:

    http://www.nytimes.com/…/30/magazine/01essay.1.html

    sene 1955, actors studio'da ders alan öğrenciler. hepsi ceket, kravat, hazırolda ders dinliyorlar. paul newman ise üstünde bir tişört, pantolonun paçalarını kıvırmış, sandalyesini ters çevirmiş, kafasına göre takılıyor. adam olacağı daha ordan belli. şimdi böyle bir adamın ölümüne üzülebilir misin? kıçıyla güler sana.
  • 1925 ohio doğumlu amerikalı aktör. sinema tarihinde güzelliğin ve iyi oyunculuğun bir arada bulunduğu nadide örneklerdendir. çok iyi seçimler yapmış kariyeri boyunca. 60'ların ve 70'lerin en ünlü ve önemli isimlerinden.cat on a hot thin roof, the hustler, cool hand luke, butch cassidy and the sundance kid, the sting, towering inferno gibi filmlerle ölümsüzlüğü garantilemiş. 70'lerden sonra hudsucker proxy ve ultra aslan bir film olan nobody's fool'da da kariyerden çok keyif için yer almıştır.
    naif ama ilahi bir yüzü vardır, aynı zamanda hoş bir ses tonu ve şetyan tüyü ile asgari oyunculuk gerekliliklerini fazlasıyla karşılamış, elde ettiği başarıları sonuna dek hak etmiştir.
    özetle, gençliğinde olympos'tan taze inmiş apollon gibiydi. zeus deği, çünkü hepimiz biliyoruz ki zeus'un yeryüzü sureti bir başkasıydı. (bkz: marlon brando)
  • nuh'un gemisine alınacak numunelik idi. kıyamet geldi yerini edward'lara justin'lere bıraktı.
  • oyunculuğun yanısıra iş dünyasında da başarılı olmuş ve bu alanda ciddi bir servet yapmıştır. kazandıklarının büyük bir bölümünü vakıflara bağışlaması ise onu daha da sevilen biri haline getirmiştir
  • paul newman'lı film iyi film demekti.
  • kadim dostu robert redford ile pek tatlı çekişirlermiş yaşar iken.

    malum, paul newman 1969'da çevirdiği winning'den sonra araba yarışlarına ve doğal olarak arabalara pek merak salmış . ama bu tehlikeli merakın kaygısı robert redford'a musallat olmuş. ahpabı paul'ün araba yarışı takıntısını dinlemekten getirdiği gına yüzünden, kendi tabiriyle, "sıkıntıdan göz yaşlarına boğulacak noktaya" gelmiş.

    durur mu bizim sundance kid? newman'ın 50. doğum günü gelip çattığında doğruca bir hurdalığa gitmiş. işletmenin sahibini bulmuş ve "bana döküntü bir porsche araba bulup, onu güzelce paketleyip, çevresine bir de kurdele dolayarak newman'ın evinin önüne bırakabilir misiniz?" diye sormuş.

    istekte bulunan koskoca robert redford tabi! arabaların en külüstürü bulunmuş, teslimat tam da planlanan zamanda yerine, yani newman'ın mutfak kapısının önüne bırakılmış.

    resti gören newman arabayı robert redford'u oturma odasında bekleyen sürpriz bir paket olarak geri yollamış. redford ise külüstür arabayı bir bahçe heykeline dönüştürerek newman'ın bahçesine bırakmış.

    işte hikayenin bu noktadan sonrasını şöyle özetler redford: "he was a real friend and that humor that we had, ı'll miss that. ı'll miss him."
  • bu sevgili abimin yarışlara meraklı olduğunu, takım sahibi/ortağı olduğunu bilip hobi olarak pistlerde takıldığını zannederken "winning: the racing life of paul newman" adlı güzelim belgeseli izlediğimde, 47 yaşında hayatının ilk profesyonel yarışına katılıp, 54 yaşında le mans 24 saat yarışlarında klasmanında 2., 70 yaşında daytona 24 saat yarışlarında 1. olduğunu, 80'e merdiven dayandığında bile yarış kazandığını görüp, nice yakın arkadaşlarını pistlerde kazalara kurban verdiğini öğrenince dibim düştü.

    adamın yaptığı hiç bir şeyi bilmeden, iki fotosuna bakınca bile karizmasından etkilenmemek mümkün değilken şu belgeselden sonra gözümde ilah olmuştur artık.

    kurduğu vakfın şimdiye kadar yaptığı yardımlar 400 milyon doları geçmiş bir tane hollywood yıldızı daha yazmaz zaten tarih muhtemelen.
  • "it's always darkest before it turns absolutely pitch black." sözüyle gönüllerde taht kurmuştur.
  • yagmur damlalari kafamiza düserken, yatagi için, sinema dünyasi için varligi çok büyük olan bir insandir paul newman.. ve dünyanin en sahane mavi gözlerine sahipti.. bir erkek olarak bunu sanirim şimdi, öldükten sonra itiraf edebilrim..

    bizim dogum tarihimizden onceki zamanlarda, müthis işler yapmis müthis filmlere imza atmis insanlardan bir tanesidir.. kizgin damdaki kedi'de liz taylor in gozlerinde kaybolmus, butch cassidy and the sundance kid'de "üç" deyince ortaya cikip ateş etmeye başlamis ve raindrops keep falling on my head'i söylemis, hustler'da elinden yalnizca uçan ve kaçan kurtulmuş, the color of money belki de tarihteki en afilli bilardoyu o oynamistir.

    pazar günleri trt'nin karsisinda kovboy filmleri izleyerek yapilan kahvaltilarin bir görüntüsü daha o filmlerde kaldi sadece..
hesabın var mı? giriş yap