• kişisel imana meze yapılmaması gereken izlerdir.

    biz kuran'dan alıntı yapınca cımbızla ayet çekmiş oluyoruz lakin aynı uğraşı dinciler yapınca nedense öyle olmuyor. hafız ama ayıp oluyor. madem kıyamet suresinde geçiyor bu parmak izi teknolojisi, o halde tüm mevzuyu baştan okuyalım:

    1. kıyamet gününe yemin ederim.
    2. kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).
    3. insan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır?
    4. evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
    5. fakat insan önündekini (kıyameti) yalanlamak ister.
    6. "kıyamet günü ne zamanmış?" diye sorar.

    burada allah, "kıyamet günü sizi tekrar dirilteceğim, kemiklerinize et giydireceğim, tepeden tırnağa parmak uçlarınıza kadar sizi dünyadaki eski halinize döndüreceğim" diyor. bu ayetleri okuyup da "ahanda bakın kuran parmak izinden bahsediyor" demek bence komikliktir.

    ayetlerden "parmak uçlarında parmak izleri vardır, bu izler insandan insana değişir, farklı farklıdır. bunu elbet öğreneceksiniz" gibi bir mana çıkarmak da ancak harun yahya zihniyetiyle mümkün olabilir. zaten kuran'da bu son söylediklerim yazılı olsaydı ben şu an yatsı namazını kılıyor olurdum.
  • bir sayısal mezunu olarak zamanında biyoloji dersi aldım, hatta ve hatta üniversitede paleontoloji ve mikropaleontoloji derslerini de aldım, evrimdir bilimdir bunlara da meraklıyım ama bir türlü aklım almıyor şu parmak izinin karakteristik olma durumunu. biliyorum benim gibi düşünenleriniz var, yalnız değilim!

    tamam dna, milyarlarca farklı baz dizilimi falan bunlar güzel şeyler. fakat parmak yüzeyi karafatma götü kadar bir şey, kaç değişik kombinasyon olabilir ki lan orada? hadi şu anda yaşayan ortalama 6 milyar insanın tamamının parmak izleri farklı diyelim... lakin gelecekte doğacak insanlar? geçmişte yaşamış insanlar? ha? onları da kat hesaba? olmalı yahu, en az bir çiftin parmak izleri aynı olmalı.

    bir de diş yapısı var, o da aynısı. ulan 32 diş neticede, ne kadar farklı dizilebilirler ki? almıyor aklım, kesinlikle almıyor.

    bence dünya bir öküzün boynuzları üzerinde.
  • alt komşuya hırsız girmiş bugün. gündüz vakti girince apartmandaki gürültüden işkillenip fazla kalamadan kapının yanındaki kumbarayla telsiz telefonu sökmüş. kumbara fena doluymuş ama. hani kumbaraya sadece 1 tl atan hasta ruhlar olur ya sonra onunla beyaz eşya alırlar. onu almış.

    olayı duyar duymaz indim bi kat hemen. polislerle münazara halindeyim. bel ağrısından evde karpuz gibi yatıığım için hemen atıldım:

    - ben evdeydim kapı zorlansa duyardım, hem gördüğünüz gibi kapıda bi zorlanma izi yok hmm. hem çelik kapı bı nasıl açsın ki.

    boş baktı polis.

    + la kitlememişler ki. nüfus kağdı sokar açar adam iş seninki de. ne izi arıyon.

    - hmm ayakkabı izi de yok baktım. demek ki girişte ayakkabısını çıkarmış. ben de olsam öyle yapardım. ayakkabıdan buluyolar çünkü.

    yani diyorum ki: yıllardır üst komşuyum ama ben de yapmış olabilirim ne de olsa sağım solum belli olmaz gizemli depresif sakat insanım ona göre yürütün araştırmanızı.

    + yenge kaçta geldin sen eve?

    -:/

    o kadar canım sıkılıyor ki ne zamandır tut ki itiraf edicem biraz bişe olsun hayatta diye: "ben çaldım, belim ağrıyodu belime yakı aldım, kalanıyla da bira aldım valla dolapta bak (dolap bira dolu), bi de bağımlısıyım bonibon aldım (bimde çıldırdım geçen çekmece dolu). kumbarayı da denize attım yakalanmamak için. kıyıya vurmuştur şimdiye, deniz suyunun tuzu parmak izimin arasını duldurur bulabilirsiniz.

    + neyse geçmiş olsun altınlar alınmamış en azından. biz şimdi bugün merdiveni süpüren komşularınızdan parmak izi alıcaz mecburen, apartmana giren çıkanı da araştırırız.

    bir sülün osman, bir arsene lupin gibi bekliyorum vakurca.. ekip gelsin ıstampa çıksın basayım parmağı. eee ne de olsa sağım solum belli olmaz, bi delilik anında çalmış olabilirim.

    + hadi genç sen de kitle kapını. bak burda bile neler oluyo.
    - :/

    di mi yaa. kadife pijamama, sökük yeşil hırkama aldandın değil mi polis abi. temiz suratlıyız di mi abi. "bu yapmaz" di mi abi. ben bi gün sokakta içerken bira şişesini yere atıp kırdım biliyo musun? gelen polise de: "moralim bozuktu fırlattım ne var yani?" demişliğim var. o memur da halden anlayan çıktı yoksa skerdi ebemi. yani kriminal bi yönüm de vardır.

    ev hali ama napcaksın. depresyon hırkası abi bu. giymeyen bilmez.

    şöyle gabardin pantolon, blazer ceketle çıksaydım yanınızdan sinsice eve kıymet bilirdiniz ama. hemen gelirdi sorular. alırdınız parmak izlerimi. yok hayır niye ben soyamıyorum bu evi? en yakın da benim. sabah dinledim belki sesi kapıyı kitlemediklerini hissettim.

    bi gerilimimiz vardı bi efendi suratla sildin bizi. hep efendi surat. hep bu yapmaz. hep bundan beklenmez. hiç yırtamayacağım şeylerden yırttım.

    teşekkür ederim. allah vergisi sakin suratı deli dinginliğine çevirdiniz. az kaldı bitimine.
  • oluşumunda genetik kodların, amniyon sıvısı gibi rahim içi etkenlerin, doku içi hormonlarının ve büyüme faktörünün etkili olduğu iz.
    tek yumurta ikizlerinde farklı olmasının nedeni de bu çevre etkileşimi ve özellikle rahmin farklı bölgelerinde gelişmiş olmalarıdır.
  • 1814 yılından bu yana suçluların bulunması için kullanılmaktadır.
  • uzun bir entry oldu (yazdıktan sonra fark ettim.)
    özet: genel olarak başarılı albüm.

    şebnem ferah'ın can kırıkları'ndan bu yana çıkan en iyi albümü sanırım.
    benim kişisel en iyi şebnem ferah albümleri listemde de üst sıralara yükseliyor hızla.

    şebnem ferah'ın özellikle müzikal açıdan daha yaratıcı olduğu, hatta bu açıdan perdeler'i andıran bir çizgiye kaydığını gözlemliyorum.
    söz yazarlığı anlamında toplumsal konulara eğilmesini de başarılı buldum.
    albümün kayıtları çok iyi, düzenlemelerde de garanticilikten çıkıp daha farklı şeyler denenmesini başarılı buldum.
    can kırıkları'yla birlikte kullanılmaya başlayan şebnem ferah logosundan vazgeçilmiş, artık kısa cümleler kuruyorum, perdeler ve kelimeler yetse'de kullanılan daktilo fontuna* dönüş yapılmasına ise bayıldım!

    bununla birlikte ortalama şarkılar da var albümde, kabul.

    şarkılar yalan söylemez: okyanus'la başlayan "hızlı a1 şarkısı" geleneği bu albümde de bozulmamış. şarkının ilk verse'ünün ardından "yorulmaz, koşmaz..."la yükselmesi çok başarılı, fakat bu denli iyi yazılmış verse-pre chorus-verse-pre chorus bölümlerinden sonra gelen nakaratta başka bir şarkıya geçmiş gibi hissediyorum.
    daha vurucu bir nakaratla çok daha iyi bir şarkı olabilirdi.
    bununla birlikte son 4 albümün açılış şarkıları arasında en iyilerden. hatta bana göre şebnem ferah'ın "hızlı a1 şarkısı" ekolünde merhaba'dan sonraki en iyi ikinci açılış şarkısı diyebilirim.

    başka bir yol var: şebnem ferah bu şarkıyı hangi kaybı (belki de hepsi) için yazdı bilmiyorum ancak, dinlerken çok üzüldüm.
    ve açık çağrımdır: lütfen psikolojik destek görsün, açıkçası prodüktör olsam ve şarkıcım bu tür bir şarkıyla gelse, albüm kaydını filan boşverip onu terapiye götürürdüm. albümde daha sonradan artacak "bu, şebnem'in son albümü bile olabilir" düşüncesinin kafamda ilk soru işaretini oluşturduğu şarkı oldu başka bir yol var.
    abarttığımı düşünmüyorum, lütfen psikolojik yardım almak ciddi ciddi düşünülsün.

    koridor: tek kelimeyle harika.
    entry'nin başında belirttiğim şebnem ferah'ın özellikle müzikal açıdan kendini daha da geliştirdiğinin en net göstergelerinden. şarkının omurgası, sözlerin melodiyle uyumu harika.

    küllerinden: "gemileri de..."
    iyi bir melodi yakaladığınızda üzerine yazdığınız söz ne kadar da güzel tınlıyor değil mi? bu açıdan "gemileri de..." albümün prozodi harikası olarak ışıl ışıl parlıyor.
    sadece bu albümün değil, şebnem ferah'ın uzun (çok uzun) süredir yazdığı en iyi şarkısı olabilir! o kadar güzel!
    sırf şu şarkıya deli gibi eşlik etmek için konserine gitmek istiyorum! muazzam!
    (buket'in basları da harika...)

    vicdan: introsu yağmurlar'ı hatırlatan vicdan albümün en vasat şarkılarından biri bana kalırsa. ikinci verse ile temponun hızlanması da kurtaramamış bence şarkıyı.

    son tango: türkiye'de yaşamanın güzel olduğunu hatırlatan ender şarkılardan biri.
    daha önce arif v 216 için de belirtmiştim, "hem shining göndermesiyle hem de efsanevi "iki gözümün çiçeği" repliğiyle aynı filmde karşılaşabiliyoruz.
    bu açıdan filmin dokusu ve "bize" dair hissettirdikleri son derece başarılı."*
    son tango da bu açıdan harika bir sentez. anadolu ezgilerinin modern rock enstrümanlarıyla birleşmesi çok leziz olmuş.
    "verenin sözüyüm."
    olağanüstü güzellikteki bu cümle, madonna'nın messiah şarkısının ilk dizesini* "ben, tutamadığın sözünüm"ü çağrıştırdı. *

    parmak izi: şarkının ana riff'i, iddia ediyorum, şebnem ferah'ın sigara'dan bu yana yazdığı en catchy melodi! olağanüstü güzellikte.
    şarkı keşke sadece enstrümantal olsaymış.
    müzikal açıdan, düzenlemesi, her şeyi kusursuz ancak sözlerin bu melodiye oturmadığını düşünüyorum. bu kadar güzel, catchy bir melodi, kesinlikle çok daha iyi sözleri hak ediyordu!

    sözde namus: ülkedeki tecavüz konusunda bir farkındalık yaratmasını umuyorum!
    nakaratı son derece başarılı.

    kıramazsın: sadece gitar kullanımı sebebiyle artık kısa cümleler kuruyorum tadı veriyor. albümün başarılı şarkılarından.

    koyu: "gözükmek" kelimesinin birkaç yerde geçtiği şarkı. ne yazık ki daha iyi bir kelime kullanımı beklerdim. şarkıya bayılmadım, kötü de bulmadım, öyle arada kalmış gibi geldi.

    parmak izi'nde harika bir riff'in olduğu, küllerinden gibi şebnem ferah'ın kariyerinin en iyi şarkılarından birini barındıran, ölüm temasının kimi zaman korkutucu derecede öne çıktığı, şebnem ferah'ın "son" albümü.
    "müziği bırakıyorum" dese şaşırmam, çok karanlık düşünceler içinde boğulduğuna dair işaretler var sözlerde. bu açıdan şebnem ferah'ı alıp uzak bir ülkeye kaçırmak ve sadece onun kendisini iyi hissetmesini sağlamak gibi düşünceler içerisindeyim, neden bilmiyorum.
  • bir arkadaşımda neredeyse olmayan şey.

    gerçekten parmak izleri o kadar silik ki, çalıştığı şirkete kimlik okutmak yerine parmak izlerini okutup girmeleri gerektiğinden, her güne asabi bir birey olarak başlamak zorunda kalıyor. parmağını okutmak için her türlü taktiği deniyor, ter döküyor fakat başarılı sonuç alamıyor kendisi. işin ilginç yanı patronunun bu duruma bir çözüm üretmek yerine birlikte banka soyma teklifi yapmış olması.*
  • kisinin dna'sinda bulunan bir cesit kod.
    her insanin dna'si farkli oldugundan ayni parmak izine sahip birilerini bulmak utopyadir.
    bu sebepledir ki yalniz ve yalniz tek yumurta ikizlerinin parmak izleri aynidir.

    --- spoiler ---

    (bu cumleden sonra "ahı ahı onlarinkisi bile ayni degil, cok benzerler ama ayni olamazlar tamammmaaa" diyenler icin edit kismi:
    benim ikizim var kardesim, parmak izlerimiz de ayni gayet, hayatim suc isleyip ona sucu atmakla gecti, kendisi su an hapiste, herkes bilmiyor ikizim falan oldugunu. her ailenin karanlik yonleri vardir, bizimkisi de iste budur. bu saatten sonra da sizin bilmisliklerinize cevap verebilmek icin kardesimi ispiyonlamiycam heralde, hayret bisey! ikizi olmayan konusuyor bea! bu ne!! asadsfadvjahdgjha)

    --- spoiler ---

    peki parmak izimizi nasil birakiyoruz..
    derinin her yerinde, farkli yogunluklarda ter bezleri yer almakta. ter dedigin seyin de cook buyuk bir kismini su olusturmakta, cok cok kucuk bi kismini da yag asitleri, aminoasitler, tuzlar olusturmakta. bi yere dokundugumuzda, iste bu parmak uclarimizdaki ter bezleri devreye giriyor ve ozellikle o yag asitleri sayesinde parmak izimizi cikariyor. ter bezleri sadece sudan olussaydi parmak izi diye bi'sey olmazdi misal.

    peki dusunecek olursak; insan dedigin yaratik her an gelisim icerisinde. annesinin karnindan dogdugunda her sey default olarak gelmeyebiliyor. ter bezleri acisindan da durum boyle. yetiskin bir insanda o cok cok kucuk bir bolum olan yag asitleri, aminoasitler ve tuzlar yeterli duzeyde bulunmakta, yani yetiskin bir bireyin parmak izi bulundugu yerde takribi 2-3 gun rahatca kalabilmekte ve bu da cesitli suclarin ortaya cikmasina yardimci olmakta. fakat durum bebeklerde ayni degil. kendileri az gelismis poturcukler oldugundan yag asitlerinin yapisi da gayet basit (karmasik aciklayacak olursak; cocuk terinin kimyevi yapisi cikarildiginda, karbonlara bagli, oksijen ve hidroksil grubu ortaya cikmis. yetiskinlerde ise; karbon gruplarina bagli oksijen molekullerinine uc uca bir suru karbon bagliymis. bu demek oluyor ki; bebek terinin ucuculugu daha fazla, cunku icinde daha cok su barindiriyor).

    peki cocuk kaciranlar ya da cocuk suclari isleyenler cezasiz mi kalacak?
    elbette hayir. gecmis senelerde kacirilan bir cocuk, bir punduna getirip kacar ve kurtulur. cocugun verdigi ifadeden zanlilardan birine ulasilir. o da digerlerini ihbar eder ve cocuk kacirilirken kullanilan arabaya ulasilir. cocugumuzun ailesi cok sevinclidir. bu pisligi yapanlar cezasiz kalmayacaklardir. ama zanlilarin avukati bi'seyi farkeder ve "bizimkiler boyle bir sey yapmadi, kolaysa ispatlasinlar, arabada cocugun parmak izini bulamazsiniz! hahayt" der ve adli tip devreye girer. hakkaten de arabada cocugun parmak izlerine rastlanmamistir. aile uzuntu, zanlilar da nese icerisindeyken, ailenin cevval avukati devreye girer ve arabanin tekrar arastirilmasini ister. koltugun kosesine sikismis bir gomlek parcasinin cocuga ait oldugu saptanir ve suclular hapisi boylar.

    ben de eksi sozlugun bana verdigi yetkiye dayanarak, hicbir suc cezasiz kalmaz diyerek bu entry'mi sonlandiriyorum.
  • makinaların insanları tanımlaması için kullanıldığında çeşitli problemler çıkmıştır
    güney afrika'da bir ara atm'lere parmak basarak para çekme imkanı sağlanmış ve haydutlar kurbanlarının parmaklarını keserek makinadan para çekmişlerdir

    (bkz: insan tanıma metodları)
  • emniyette artık neredeyse her işlem için kaydı alınan, bir nevi biyolojik kimlik. emniyetin neden bunu topladığı insanı ürkütüyor, soğutuyor iyice oraya işi düşmesinden.
hesabın var mı? giriş yap