• kişi başı milli geliri belli bir seviyeye ulaşan gelişmekte olan bir ülkenin ar-ge yoksunu üretim stili ve geleneksel iş yapış modellerine bağlı kalması nedeniyle kısırdöngüye girmesi ve kolay kolay gelişmiş ülke kategorisine ulaşamamasıdır.

    son kırk yılda japonya ve güney kore dışında bu tuzağa düşmeyen hiçbir gelişmekte olan ülke yoktur. tayland, filipinler, malezya, brezilya ve arjantin kişi başı milli gelir bakımından belli çıtaları aşamadan orta gelir tuzağına düşen ülkeler olarak sıralanabilir.

    son on yıla bakıldığında, devletin maliye politikasına çeki düzen vererek faizlerin düşmesinde etkili olması, buna bağlı olarak artan gayrımenkul fiyatları, krediye ulaşımın kolaylaşması gibi sebeplerle türkiye onbin dolar kişi başı milli gelir eşiğine gelip dayanmış bulunmakta. bundan sonrası için katma değeri yüksek üretim, nitelikli işgücü ve üst düzey bir yönetim kalitesi gerekiyor bu ülkeye. oyunun ikinci perdesi merekla beklenmekte.

    konuyla ilgili bir makale için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20889140.asp
  • türkiye'nin içine düşmek üzere bulunduğu tuzaktır.

    mahfi eğilmez'in bloğundan alıntıdır:

    ''orta gelir tuzağı
    dünya bankası, 2010 yılı verilerine göre kişi başına yıllık ortalama geliri 1.006 doların altındaki ülkeleri düşük gelirli, 1.006 dolar ile 12.275 dolar arasındaki ülkeleri orta gelirli ve 12.276 doların üzerinde olan ülkeleri yüksek gelirli ülkeler olarak sınıflandırıyor. dünya bankası, orta gelirli ülkeleri de ikiye ayırıyor ve 3.975 doların altında yıllık ortalama kişi başına geliri olan ülkeleri düşük orta gelirli bunun üzerindekileri de üst orta gelirli ülkeler kategorisine sokuyor. bu sınıflandırmaya göre türkiye 10.444 dolarlık kişi başına geliriyle üst orta gelirli ekonomiler arasında yer alıyor.

    bir ülkede kişi başına gelirin 10 bin dolarlar düzeyine gelip de o düzeyde tıkanıp kalmasına, yani ülkenin bir üst gelir gruba çıkamamasına orta gelir tuzağı deniyor. orta gelir tuzağına düşen ekonomilerin tipik özellikleri arasında düşük yatırım düzeyi, imalat sanayiinde yavaşlama, sanayi üretimi farklılaşmasında sınırlı kalma, emek piyasasının koşullarının uygunsuzluğu gibi nedenler yer alıyor. bu çerçevede bir ekonominin doğal kaynakları sınırlıysa, nüfusu büyük ve hızlı çoğalıyorsa, sanayide yeni buluşlara açık bir yapısı yoksa orta gelir tuzağına düşmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

    türkiye son beş yıldır 10 bin dolar düzeyindeki lişi başına yıllık ortalama gelirini 12.276 dolarlık sınırın üzerine taşıyamadığı için orta gelir tuzağına düşmeye aday ekonomiler arasında gösteriliyor. kore’nin orta gelir tuzağına yakalanmamasının altında yatan en önemli neden olarak bilim ve teknolojiyi esas alan yaratıcılığı teşvik eden yeni bir eğitim sistemini oturtmuş olması gösterilmektedir. ''
  • ingilizcesinden mot a mot çevrilmiş bir kavram. (bkz: middle income trap) orta gelir kapanı/açmazı/engeli gibi çeviriler kulağa daha anlamlı geliyor. (ara: tuzağı)
  • konuyla ilgili müsiad geçen günlerde bir rapor yayınlamıştır.

    oradaki tarif edilen şekliyle orta gelir tuzağı:
    "orta gelir seviyesine ulaşmış ekonomilerin, çok uzun yıllar boyunca bu seviyede kalıp, yüksek gelirli grup seviyesine sıçrayamamalarını ifade etmektedir.

    orta gelir tuzağını daha detaylı irdelemeden önce, genel olarak “gelir tuzağı” ifadesinin ne anlama geldiğini anlamakta fayda vardır. nitekim gelir tuzakları, “orta gelir” seviyesinde ortaya çıkabileceği gibi, “düşük gelir”de de karşımıza çıkabilir. aynı zamanda yüksek gelirli ülkelerde de yapısal sorunlar nedeniyle de gelir seviyesinde düşüşler görülebilir.

    ülkelerde kişi başı geliri veri alan ve ağırlıklı olarak satınalma gücü paritesi’ne (sgp) göre kişi başı geliri dolar cinsinden ölçen bu kavram, bir ülkenin belli bir gelir seviyesinde içine girdiği kısır döngüye işaret etmektedir. buna göre, gelir tuzağına düşmüş ülkeler, çok uzun süre bu seviyede kalmakta ve bir üst kademeye geçememektedirler.

    gelir tuzaklarını belirleyen en iyi gösterge, belli bir gelir düzeyine ulaşmış ülkedeki sürdürülebilir büyüme oranlarıdır. bu doğrultuda, uzun vadede büyüme hızını belli bir oranda götürebilen ekonomiler, sağlıklı olup, geleceğe umutla bakmaktadırlar. zira düşük gelirli ancak istikrarlı büyüyen bir ekonomi belli bir süre sonra orta gelirli, orta gelirli ve istikrarlı büyüyen bir ekonomi ise yüksek gelirli ülke kategorisine geçecektir.

    bununla birlikte, alarm veren ekonomiler, bulundukları gelir seviyesinden çıkamama riskiyle karşı karşıyadırlar. bu ekonomiler, bir süre yüksek büyüme göstermiş ancak bunu, zamanla kaybederek uzun vadeye yayamamış olanlardır. bu çerçevede, orta gelir kademesi ele alınacak olursa, bu gruptaki ülkeler, hızlı bir büyümeyle düşük gelir kategorisinden çıkmış, ancak orta gelir düzeyine ulaştıklarında yavaşlamaya başlamışlardır. bu ülkelerin
    orta gelir sarmalına girmiş olmasının ilk nedeni, ücretlerdir. nitekim düşük gelirli ekonomiler, ilk etapta bol ve ucuz işgücü çalıştırabilerek, hızlı adımlarla yukarı tırmanabilmektedir. ancak bu avantaj, daha yüksek ücret anlamına gelen orta gelir kategorisine girildiğinde ortadan kalkmakta ve böylelikle rekabetçi gücünü yitiren bu ekonomiler ivme kaybetmektedir. dolayısıyla, verimliliğin artırılmaması ve teknolojinin geliştirilmemesi halinde, mütevazı oranlarda sürüp giden büyüme oranları ile bir üst seviyedeki gelire çok uzun yıllar ulaşmak mümkün olmamakta ve böylece ülkeler, kendini, orta gelir tuzağının içinde bulmaktadır."
  • çok da uzun olmayan bir süre önce bir bakan tarafından biz ara eleman ülkesiyiz mucit çıkaramayız denilerek türkiye'nin de içinde bulunduğu kabul edilmiş tuzaktır. hatta bu tuzağın içine hükümet eliyle düşmüştür türkiye.

    yani diyor ki muhafazakar bir hükümetiz, gelişmiş ülke olacaz diye özgür düşüncenin önünü açarsak, üniversiteleri serbest bırakırsak -zaten 3 kuruşluk aklımız var onu da alırsınız- siktirolun şükredip önünüzdekini yeyin diyor.

    zaten son 2 senedir olup bitenler ve dahi son yök tasarısı da bu hükümetin ekonomiyle ilgili sağlam rotasi olmadığını gösteriyor.

    kaprislisin sevgilim: ekonomist, siyaset bilimci, ekşi sözlük yazarı. lüksemburg'dan bildirdi.
  • türkiye için epeydir bu bir tuzaktan çok hayale dönüşmüştür. orta gelir tuzağı , bir ekonomide kişi başı gelirin bir noktada tıkanması ve artış gösterememesi şeklinde tanımlanıyor basitçe. türkiye en yüksek kişi başı milli geliri 2012 yılında gördü ki bu yaklaşık 12.000 dolar civarında idi. ki bu rakamın hesabındaki veri seti 2009 yılında değiştirilmişti ve kağıt üstünde o gün 2.000 dolar civarında bir düzeltme ile oluşan bir rakam olduğunu da not düşelim. bunu da geçersek zaten türkiye ekonomisi'nin sanal refah döneminin zirvesi 2012 yılıdır. dünyada genişlemeci politikaların olduğu, tr'nin görece istikrarlı ortamı ve kara sırtlan siyasal islamcıların " demokrat iyi müslüman çocuklar" olarak addedilip batı dünyasınca pohpohlandığı , büyük özelleştirmelerin sonuçlandığı ve de atıl ülke kapasitesinin mobilize edilmesi ile ortaya çıkan pembe döneminin sonu ve zirvesidir o yıl.

    orta gelir denilen rakam kabaca abd gelirnin 5'te 1'ine tekabül eder ki 2012 yılı için bu 50.000 $/5 = 10.000 $ gibi düşünülmekteydi. bugün abd'nin geliri 66.000 $ 'ın üstünde. dolayısı ile orta gelir rakamı da 13.000 $ 'a yükseldi.

    bütün bunlar bir yana imf'nin son açıkladığı rakamlara göre tr ekonomisi 692 milyar $ büyüklük ile dünyanın 23. ekonomisi durumuna düştü. cumhuriyet tarihin en dip sıralamasıdır. yobaz sırtlanların 20 yıllık iktidarı bunu da becermiştir. karanlık diye addedilen 90lı yıllarda bile biz 17. sıradaydık. şunu da belirtmekte fayda var bu sıralamalarda alta ve üste yer değiştirmek çok zorludur. çünkü sadece sizin değil diğer ülkelerin performansına bağlıdır. yani tekrar 17. ekonomi olabilmemiz önümüzdeki ülkelerden çok daha hızlı büyümemiz ve bunu uzun yıllar boyunca devam ettirmemiz gerekir. dünyanın 10. ekonomisi brezilya bugün 1.833 milyar $ ve brezilya hiç büyümese dahi - tabiki bu mümkün değil - bizim ortalama %5 sürdürülebilir büyüme hızını baz aldığımızda 20 yıl sonra oraya ulaşacağımızı görmek basit matematik. ama ekranlara çıkıp palavra üfürmek masal anlatmak kolay; ilk 10'a gireceğiz falan diye uydur uydur diz.

    şimdi ülkeyi 10 milyonluk apaçi mülteci nüfusu hariç 85 milyon olarak kabul etmeniz durumunda , ortalama kişi başı milli geliri ;8000 $ düzeyinde. ki dolar kurunun artışı bu rakamı hızla 8.000$ altına çekecektir. bu rakamsa bırakın orta geliri, dünya medyan gelir ortalamasının da altındadır. medyan gelirin orta gelir olmadığını belirtelim ki yanlış anlaşılma olmasın.

    yani bu yalnız ve güzel ülkede artık orta gelir tuzağı tartışması bile çok çok gerilerde güzel bir anı olarak kaldı. ülke son 10 yılda her yıl artan bir ivme ile fakirleşiyor ve bunun nerede duracağı belirsiz. buna karşılık aynı ligde yer aldığımız ülkeler hızla bizi geçiyor fark atıyor. bir rakam daha verelim mesela, hükümetin çok çok övündüğü ihracat üzerinden. geçen yıl biz 225 milyar $ ihracat gerçekleştirdik ki rekor olarak alay-ı vala ile ilan edildi. ki unutmadan söyleyelim 2023 hedefimiz bir zamanlar 500 milyar$ ihracat idi. düşünün oluşan çöküşü. geçen yıl 10.7 milyon nüfusa sahip çekya'da 225 milyar $ ihracat yaptı. üstelik birim başına ihracat değeri bizimkinin çok üstünde. yani bizim gibi sürümden, ucuz üründen ihracat yapmıyor. ve söz konusu ülke batı avrupa'nın başat ülkeleri almanya, fransa, italya , hollanda vs. değil. orta segmentte yer alan çekya.

    şimdi senin 8'de 1'in kadar bir ülke senin kadar ihracat yapıyor ve biz hala diyoruz ki, bu ülkede cumhurbaşkanı, seçim, demokrasi vs. tatavası. bunlar bir tiyatrodur, kuş yemidir, cambaza bak hikayesidir.

    bakın hala orta gelir 'den nasıl çıkılıra gelemedik. çünkü artık yoksul ve 3. sınıf bir ülkeyiz ve orta gelir tuzağı konuşmak için bile bugün her şeyi doğru yapsanız, mevcut enkazı kaldırsanız bile en az bir 20 yıllık restorasyon dönemi gerektirir.
    yazık. kaç nesil kayboldu ve kayboluyor ...
  • kısaca ülke ekonomisinin patinaj çekmesi gibi kendi liginde kalması olarak özetlenebilir. hani diyoruz ya ülkemiz büyüyor falan diye. büyüyor ama diğer ülkeler arasındaki siramiz aynı kalıyorsa bunun düğün konvoyunda ilerlemekten ne farkı kalır? mesele konvoyda öndeki aracı sollayabilmek.
    mahfi eğilmez den tekrar ikinci bir yazı.
    http://www.mahfiegilmez.com/…ag-ve-turkiye.html?m=1
  • kapitalizm'in nasıl olup da bunca sene yarattığı onca maddi eşitsizliğe rağmen dünya hakimiyetini sürdürebildiğini hiç düşündünüz mü?

    sistemi bugüne kadar büyüterek egemen kılan tek unsur katma değer üretimini mümkün kılarak devamlı büyüyebilmesinden başka bir şey değildi. katma değer üretimi aslında bir ekstra değer yaratıp, onu paraya çevirerek toplam serveti artırıyor. böylelikle geçmiş birikimden gelen servetin ekonomideki ağırlığı azalarak gelir dağılımını düzenleyici bir etkide bulunuyor. ama işin acı tarafı bu katma değer üretimi de kendini gerçekleştirdiği andan itibaren geçmiş servetlerin sınıfına girerek finansal sisteme dahil oluyor ve o da kendini sisteme dahil ediyor.

    toplum içindeki sosyal tansiyonları yükselterek fay hatlarını tetikleyen gelir dağılımındaki bozukluk böylece bireylere kabul ettirilen sen de başarabilirsin algısı ile kök salarak, insanların sisteme olan güvenlerini pekiştiriyor. böylece sistem kendini devam ettiriyor.

    buradaki kritik nokta ise sürekli katma değer üretimi ile sisteme ait olan pastayı büyütebilmekten ibaret. çünkü kapital iki şekilde büyüyebilir, ya bir şekilde yatırımın içine girerek üretim ile büyür. üretimden sadece endüstriyel üretimi anlamayın, danışmanlık yapıp satan bir profesör de üretimini satmış olur. ya da finansal sistemin içinde kalarak büyür bunun da en büyük aracı faizdir.

    faizden elde edilen değer maddi bir üretime katkı sağlamaz. kimileri bunu faize yatırılan kapitalin, finansal sistem aracılığıyla kredi olarak verilerek alternatif yatırımlara ön ayak olacağı fikriyle tersini savunur. mamafih, kapitalin arada finansal bir komisyoncu* olmadan direkt yatırıma soyunarak değer üretme şansı daha yüksektir. aracılar, yatırılan kapitalden elde edilecek olan değerden yiyecekleri için daha yüksek roi* gerekir. bu da sistemi verimsizleştirerek birçok büyüme şansının kaybolmasına neden olur.

    dolayısıyla, pastayı büyütmek için birikmiş kapitalin büyüme hızı ile finansal aracılık kayıplarının toplamından, ki bu faiz ile mevduat ve kredi faiz oranı arasındaki fark oluyor, hızlı bir değeri sisteme ekleyebilmek şarttır.

    gayet uzun bir giriş oldu ama orta gelir tuzağını tanımlamadan önce bu kısımları tekrar vurgulamalıydım. aslında orta gelir tuzağı, ekonominin kişi başına düşen gelir seviyesinin belli bir değerde saplanıp kalması değildir, döngüsel olarak belli bir aralıkta gidip gelmesidir. çünkü uluslararası piyasalardaki likidite miktarı zamanla sürekli artıp azaldığı bir döngüye girmektedir.

    bu döngünün periyodu eskiye oranla giderek uzamaktadır, çünkü döngüsel olarak kapitalizm'e, kapitalin biriktiği (yüksek faiz dönemi) ve zamanla bu biriken kapitalin yatırıma girerek katma değer eklenme sürecini (düşük faiz/parasal genişleme dönemi) yarattığı dönemler gerekir. bu döngülerin daha uzun olmasının iki nedeni var, aslında ikincisi birincisinin bir sonucu.

    küreselleşme dediğiniz olgunun gerekliliği, kapitalizme gereken pazarları yaratmaktı. döngülerin uzamasının nedeniyse, biriken kapitalin tüm dünyaya yayılması sonucu geri dönmesinin uzun sürmesiydi. bir odanın içindesiniz, elinizde metal bir tesbih var, o tesbih o odanın içindeki toplam servet. ipi keserek odadaki bütün parçacıkları, ve merkez bankasının katma değer üretimi olmadan eklenen diğer birkaç parça tesbihle birlikte odaya saçıyorsunuz. böylece sağa sola dağılan tesbih taneleri, tesbih sahibi olmayanların bile harcama yapabilmesini sağlıyor.

    o oda, yakın zamana kadar abd'den ibaretti. artık globalleşme nedeniyle ortaya saçılan tesbihler evin diğer odalarına kadar hızlıca gitmeye başladı. bu yüzden saçılan tesbihin, saçıldığı odadaki hızlı hareketleri de ve o tesbih tanelerinin geri çekilmesi de oldukça uzamaya başladı. bu iki nedenden ilki, dünya'daki rezerv paranın abd doları olması, ikincisi ise doların neredeyse ülkedeki her yere elini kolunu sallayarak girip çıkabilmesidir. takdir edersiniz ki diğer odalara dağılmış tesbih tanelerini geri toplamak daha çok zaman alır, çünkü hızlı yapmaya kalkarsanız daha güçlü bir mıknatıs kullanarak çekmeniz gerekir ama mıknatısın kaynağı* kendi odanızınabd içinde olduğu için kendi dengelerinizi de sarsarsınız. tesbih tanelerini bu yüzden yavaş yavaş saçıp yavaş yavaş geri toplamanız gerekir.

    tam da bu nedenle, orta gelir tuzağına düşmüş ülkelerde kişi başına düşen gelir tek bir noktada takılıp kalmaz. ileri-geri bir bantta amerikan ekonomisinin gidişatına göre sürekli salınıp durur. bu salınımların en keskin etkisi de hatta direkt gdp yerine ppp'de satın alma gücü paritesinde kendini belli eder. çünkü ppp kura karşı daha hızlı tepkiler verecektir. dolar endeksinin genel trendine bağlı olarak, ortalama büyüme rakamlarını kur kadar dikkate almadan iner çıkar.

    enflasyon, en kısa tanımıyla paranın değer kaybını ifade eder. peki o değer kaybı neye göre hesaplanır, şu meşhur enflasyon sepeti. toplumların zenginliği, yani üst gelir grubundan alt gelir grubuna veya tam tersi yönde, değiştikçe o enflasyon sepetinin içeriği de değişir, değişmek zorundadır. niteliksiz emekle yapılan üretim nedeniyle hızlıca ekonomi büyümeye başlar.

    bu noktada da, sürdürülebilir büyüme kavramı ise demokles'in kılıcı gibi orta gelir tuzağı adayı gelişmekte olan ülkeminizin üzerinde sallanmaya başlar. niteliksiz üretimle büyüme başlarsınız, büyürsünüz de ama sürdürülebilir büyüme oranınız sürekli azalmaya başlar. çünkü yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi, pastanın büyümesi için katma değer üretmek zorundasınız. niteliksiz üretim karbonhidrat ve yağ gibidir, çok açken karnınızı doyurur ama doydukça yemek istemezsiniz, bünye artık protein ister çünkü alabileceğiniz kadar kilo almışsınızdır artık.

    gelişmekte olan ülkeler, bu proteini toplum tabanına yayamamışlardır. az da olsa, üretilebilen katma değer ülkeyi ancak orta değer tuzağının sınırına dayayabilmiştir. o sınırda kalınca da, bütün ekonomik göstergeler fed'in politikalarına yani amerikan ekonomisinin göstergelerine göre bir aşağı bir yukarı oynar durur ama hiçbir zaman o sınırı aşamaz. dolar da enflasyona uğradığından dolayı, bugün 12500 $ olan sınır 10 yıl sonra başka bir sayı olur, ama sonuç değişmez.
  • bu başlıkta çok defa türkiye'nin içinde bulunduğu durumdur denmiş. bu entryler yazıldığı zamanlar itibariyle doğrudur, ama şu anda türkiye orta gelir tuzağında değildir. tuzağa yakalanmış, kafası cama sıkıştırılmış, götü s.kilmiş, postu delinmiş ve bir kenara atılmış vaziyette yatmakta ve acil müdahale aracını beklemektedir.

    çok defa yazıldığı gibi orta gelirin tuzak olarak adlandırılmasının sebebi tarım toplumundan sanayi toplumuna evrilen halkın bu buna bağlı olarak yaşadığı gelir artışı ve refahın devamlı ve kalıcı olduğunu sanması, bu nedenle yüksek katma değer getiren endüstrilere yatırım yapmaması, bundan ziyade daha çok inşaat daha çok seri üretimle artışın devam edeceği hayaline kapılmasıdır. yüksek katma değere yatırım da öyle ihaleye çıkıp mikroçip fabrikası kurdurmakla olmuyor. bunu tasarlayacak geliştirecek ve işletecek beyinlere ihtiyaç var. aynı kafa bu beyinleri daha çok üniversite açarak geliştireceğini ve artıracağını zannetti. halbuki düşünen ve geliştiren insanlar için en önemli yatırım fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğüne değer veren, insanın kafasını gereksiz şeylerle daha az meşgale edeceği ortamları yaratmaktır.

    gelinen noktada türkiye'yi orta gelir tuzağından çıkarıp müreffeh bir topluma eriştirecek insanlar ya bu bahsettiğim imkanları sunan ülkelere göçetti, ya da kaçamayıp katma değeri falan unutup geçim derdine ve hatta hapse atılmama derdine düştü. bu kilit insanlar 70-90 arasında doğan ve 90-2010 arasında eğitim gören insanlardı, artık bu nesilden ümit kalmadığına göre bir sonraki çıkış şansı en erken 20 yıl sonra gelecek. bu da tabii ki iyi bir eğitim sistemi ve özgürlükçü toplumun yeniden inşa edilmesiyle olabilir ancak. eğer önümüzdeki yıllarda bu tür adımların atılacağına dair umutlarınız varsa 20 sene sonra tekrar güzel günleri görebiliriz. şahsi fikrim bizden bi sik olmayacağı, bu nedenle orda burda "kalıp mücadele edeceğiz" diyen arkadaşlara şimdiden başarılar diliyorum. saygılar.
  • bunun farklı bir versiyonu (hane bazında) çift gelir tuzağı'dır.

    (bkz: the two income trap)

    açıklaması elizabeth warren'dan gelsin: the two income trap: why middle-class mothers and fathers are going broke

    warren'ın, kızıyla birlikte yazdığı ve amazon.com'dan da tedarik edilebilecek kitabı: tıkla

    liz teyze, kılı kırk yararak yaptığı araştırmalar ve analizler sonucunda, kısaca şunu diyor: geçmişte ailede tek bir kişi, yani evin reisi konumundaki erkek, çalışırken bir yandan da tasarruf etmek mümkündü. ama bugün hem erkek hem de kadın çalıştığı halde negatif tasarruf, yani ailenin belini bir türlü doğrultamaması, durumu söz konusu. warren, bu paradoksal durumu incelediği kitabında ve konuyla ilgili verdiği söyleşiler ve konferanslarda acep nedendir diye soruyor ve abd özelinde çatır çatır cevaplarını veriyor. bulgularının türkiye'ye de uyarlanabilecek yönleri var. en azından uyarılarını dikkate almakta yarar var.

    .
hesabın var mı? giriş yap