• bakın bu orospu çocuklarında utanma da kalmamıştır. eşimle galatadan taksiye bindik sultanahmet’e gidiyorsuz ama taksici abi bize boğaz turu attırmak istiyor. dedim şurdan sağa gir direk sokak sultanahmete çıkıyor. bu tipini siktiğim direk cevap verdi utanma yok. abi ben seni buranın yabancısı sanmıştım yoksa almazdım kısa mesafe.
    şimdi bunlar batmasın da kim batsın.
  • ön edit : arkadaşlar pandemi nedeniyle çekimleri ertelendiği için film de ertelenmiş.
    vizyon terihi henüz belli değil ama çekimlere 2023'te başlanacakmış.

    2022'de gösterime girecek olan, hollandiya yapımı bir sinema filmi.

    filmin istanbul'da geçeceği konuşuluyor.
    taksici rolü için cast secimleri devam etmekteymiş.
    filmin yönetmeni christopher nolan habervaktim'e verdiği röportaj'da taksici rolü için ilk başta leonardo dicaprio'yu düşündüğünü ancak rolü gerçek bir taksicinin oynamasının daha inandırıcı olacağını söylemiş.
  • isminden dolayı istanbul'da geçmeyi hak eden film.
  • genelleme yapmayın diyenler için; hayatım boyunca nereden baksan 1000 defa taksiye binmişimdir. yerli-yabancı ayırmadan aralarında şu lafı hak etmeyen insan sayısı 2 şofördü. evet 1000 kişi içerisinde sadece 2 kişi. aşırı hız yapar, makas atar, küfürlü konuşur, bangır bangır müzik açar, size sormadan sigara yakar, taksimetreyle oynar, sahte para yutturmaya çalışır, yolu uzatır, turist kazıklar... azımsanmayacak bir kısmı da taksicilik eylemlerinden bağımsız sabıkalıdır.

    unutmuşum editi: mesafe de beğenmezler.

    edit 2: başlığa yeni entry girildiğini görünce örneklendireyim dedim.

    olay 1: lisedeyim, babam kahvaltıda bir anda sancı çekmeye başladı. ehliyet olmadığından taksi çağrılır, gidilecek hastane söylenir. biz şuradan gir dedikçe orospu çocuğu kişisi duymamış gibi düz devam eder. en sonunda kavga edilir:

    ben: abi babam çok hasta, şurası kestirme diyorum, niye girmiyorsun?
    o.ç.: oradan gitmek zorunda değilim.
    baba: (hırlayarak) çek kenara, iniyoruz.

    yoldan başka taksi çevrilir, konuşmadan hastaneye gidilir. babanın bağırsakları düğümlenmiş, yatırılıp ameliyata alınır. hala doluyum o ite karşı, bugün karşıma çıksa kafa göz girişirim.

    olay 2: yine lisedeyim, dersaneye geç kalmışım. taksiye binip gidiyorum. adam para üstünü katlanmış uzatıyor, toyluktan bakmadan cebe atıyorum. ders arası marketten alışveriş yaparken aynı parayı uzatıyorum, adam bakıp sahte diyor. ne sahtesi olur mu ya diyorum, adam burnuma dayıyor parayı; yazılar birbirine geçmiş, tel yok, yamuk kesilmiş. başımdan aşağı kaynar su dökülmüşe dönüyorum. yanımda dersaneden başkaları var, sanki kasten sahte para uzatmışım gibi bana bakıyorlar. gözlerim dolacak gibi oluyor, taksicinin verdiği para olduğunu söyleyip yeni para çıkartıp uzatıyorum, ama utançtan bir daha giremiyorum o markete.

    olay 3: tatilden dönmüşüm, otogardan metroya bıraksın diye taksiye biniyorum. şoför yaşlı bir amca, zorla muhabbet açıyor, tüm yol din, ahlak vs. nutuk atıyor. metroya geldiğimde para üstü 20 tl'lik banknotu "katlanmış" uzatıyor ama ağzım bir defa yanmış. açıyorum parayı, yarısı yok :) dayı diyorum, burada 10 lira var :) tüm yol din-ahlak muhabbeti yapan adam dut yemiş bülbüle dönüyor. hiçbir şey demeden banknotu geri alıp sağlamını uzatıyor. içimden sülalesine saydırıp iniyorum.

    olay 4: vapurla karşıya geçeceğim ama kabataş füniküler arızalanmış. ardından sağanak bastırınca taksiye biniyorum mecbur. ara sokakta trafik oluşuyor, o sırada önünde durduğumuz hostelden bir çalışan fırlıyor, iki turistin kabataş'a gitmek istediğini söylüyor. gelsinler hiç problem değil diyorum. kolombiyalı iki arkadaş, yazın avrupa turuna çıkmışlar, istanbul son duraklarıymış, çok sevmişler falan muhabbet ediyoruz. orospu çocuğu dil bilmediğinden muhabbete giremeyince bana oynuyor, sürekli kendi halindeki turistlere sövüp benimle muhabbet kurmaya çalışıyor. sana şükretsinler, sen olmasan bunları ne kazıklardım diye böbürleniyor.

    olay 5: gece kız arkadaşımla taksideyim. gördüğüm açık ara en leş taksici buydu. entry'nin başında taksicilerin yaptığı neredeyse her şeyi yaptı; makas atmak, sigara üstüne sigara, aşırı hız... kafa da dumanlı herhalde, "siz olmasaydınız çekecektim sahile, dvd'ye porno takıp izleyecektim" deyip gevrek gevrek gülüyor. kız arkadaşım iyice gerildi, koluma yapıştı. sabret geldik sayılır diye fısıldayıp sakinleştirmeye çalışıyorum ama ben de kıllanmışım heriften. evi görmesin diye başka sokakta inip topukluyoruz.

    olay 6: bu takside geçmiyor. iş seyahati için almanya'ya gidiyoruz bir arkadaşımla. ben sol, o orta sırada. yanındaki adam kemer işareti söner sönmez viski istedi hostesten. bir tane daha, bir tane daha... derken gözüm dalmış, uyandığımda muhabbetiyle arkadaşı esir almış bizim sarhoş. taksiciymiş, ne için geldiğimizi falan soruyor. arkadaşın ilk kez almanya'ya geldiğini duyunca heyecanlanıp "artemis'e götür bu çocuğu!" diye böğürüyor. artemis de ne diye soruyorum (sonradan öğreniyorum ki almanya'nın en büyük geneleviymiş. hoş, başka bir şey olsa şaşardım). bu şok oluyor. nasıl bilmezsin artemis'i, gidin bakın süper yer diye anırmaya devam ediyor. yolcular dönüp kıs kıs güldükçe anlıyorum bir bok var. en son yanındaki arkadaşı susturuyor abi çok içtin, sakin ol diye. bizden özür diliyor.

    bu kadar kötü örnek verip bahsettiğim iki iyi örneğe yer vermemek olmaz.

    örnek 1: sene 2007 ya da 2008. taksici emekli mühendis, karadeniz teknik mezunuymuş. çocukları üniversiteye giderken destek olmak için ara sıra taksicilik yapıyormuş. hiç unutmam dediğini, "yetkim olsa bütün taksim meydanı'nı kapatır, peyzajını yaptırıp gençlerin kullanımına tahsis ederdim". her neredeysen umarım mutlusundur güzel insan.

    örnek 2: taksici üniversite öğrencisi. yol boyunca her türlü kurala dikkat etti. ne aşırı hız ne de sinyal vermeden dönüş yaptı. kısık ses slow rock dinleyerek tıngır mıngır gittik. inerken defalarca teşekkür ettim kendisine. güzel bir yaşam kurabilmiş olmasını diliyorum.
  • balıkesir'in tarihi bir oteli vardır, şu an yerinde yeller esen.
    (bkz: kervansaray hotel)
    bu otel tren gar'ının tam karşısındadır. sol tarafta tren vagonlarını görebilirsiniz.
    görsel

    yani gar'da indiğinizde sadece yoldan karşıya geçerek buraya ulaşabiliyorsunuz.

    günlerden bir gün yabancı birisi şehre gelir. gelmeden önce arkadaşı kervansaray hotel'i övdüğü için trenden iner inmez bir taksiye atlar ve kervansaray hotel'e gitmek istediğini söyler. taksici yolcusunu alır, ters taraftan bir kaptırır adamı bir güzel gezdirip otele getirir. ertesi sabah uyandığında odasının camından bakan mağdurumuz çok güzel bir sürpriz ile karşılaşır. tren garı tam karşısındadır.

    yani sadece istanbul'da yok. ve yeni türemedi bu adamlar.
  • arabam sanayideydi. bir gün boyunca bunlarla muhatap olmak zorunda kaldım. öncelikle eyüp'ten karaköy'e gitmek için iki arkadaş bindik.

    -karaköy'e gidelim.
    +nasıl gidiliyor abi oraya ben bilmiyorum, tarif edersin. (önünde navigasyon var. bilerek yazmıyor ki yolu bilmiyorum diyeyim, o da dolandırsın.)
    -tamam, dön buradan düz git.

    (10 dakika ilerledikten sonra taksimetreyi açmadığını fark ederim)

    -taksimetreyi açmamışsın hocam.
    +hadi ya! of! nasıl unutmuşum bunu. sizi aldığım yerden kaç kilometre olmuştur ki?

    yanımdaki arkadaşım çıkıp "30 tl tutuyor normalde. o kadar veririz inerken." der. taksicinin yüzü düşer tabii.

    biraz ilerledikten sonra:

    +abi benim benzinim azaldı. karaköy'e girersem çıkamayabilirim. ben sizi burada indirsem... (durdurdu arabayı)
    -daha iki diş benzinin var. karaköy'e elli kere girip çıkarsın. burada inersem bir daha kısa mesafe diye kimse almaz.
    +ama işim de var...
    -o zaman almayacaktın. sür artık!

    ses tonumu yükseltince sürdü ve götürdü. inerken de 35 tl aldı. trafik çokmuş bilmem neymiş uğraşamadım artık elimde kalacaktı.

    birkaç saat sonra taksim'den bayrampaşa'ya geçmek istedik. çevirmeye çalıştığımız 10 boş taksiden sadece 1 tanesi aldı. adamlar artık 50 liralık yolu da beğenmiyor. yine en iyisi bu adamdı. tek sorun, arabada sigara içmesi, dikiz aynasını bantla tutturmuş olması, arabanın rot ayarının bozuk olması (direksiyon sürekli sola meylediyor) ve arabanın tır gibi tiremesiydi. ama diğer lavukların yanında bu adam bile iyi kaldı.

    akşam 8 civarı. bayrampaşa'dan eyüp'e dönmek istiyoruz. durdurmak istediğimiz 7-8 taksinin hiçbirisi almadı. ben de sikerim yapacağınız işi deyip eve yürüyerek döndüm. (1 saatten fazla sürdü) akşam da ustayı aradım, ne olur arabamı yarın ver diye yalvardım. verdi.

    allah taksicilerle mücadele eden herkese sabır versin.
  • son of a bitch, taxi driver adıyla gösterime girmesi beklenendir.
  • bir çoğu zor durumda çalışmak zorunda kalan ve aslında kendisinden başka kimseye zararı olmayan beden işçilerinin çocuklarına taksici diyerek neden hakaret edildiğini anlamlandıramadığım başlık.
hesabın var mı? giriş yap