• ileri derecede buna sahip olanlar ellerine tüy bile alamazlar, birisi küçük bir tüy getirse bile korkarlar. tavuğu, güvercini, martıyı, kargayı görebilmek zaten imkansızdır. hele ki o kargalar ve tavuklar yok mu, allah hepsinin belasını versin. tavuk denen şey çiftlikte yetiştirilir, kesilir paketlenir marketten alır yersin bu kadar basit. hobi olsun diye tavuk beslenir mi ulan, yıllar yılı anneanne-babaanne ziyaretlerim kabuslara döndü, neyse ki kuş gribi vakaları cıktı da hepsini toplayıp götürdüler. şehirde yasamak da korkuyu yaşamamak anlamına gelmiyor, özellikle anneniz balkona veya pencere önüne kuşlar aç kalmasın diye bayat etmek koyuyorsa gökdelende yaşasanız bile o kuş gelir sizi bulur yine.

    bunu öğrenip de garip karşılayan insanlara ayrı bir nefret beslerim. ben tavuk başta olmak üzere iki tanesi hariç** bütün kuş türlerinden korkuyorum diye bana binbir türlü laf ederler, kendileri minicik örümcekten ufacık yılancıktan korkarlar. lan otur bir tavuğu düşün, tüy yumağı, yandan iki kanadımsı bir şey ki yazarken ürperdim sağıma soluma baktım tavuk mu var diye, son olarak da sarı sarı iki tane çubuk çıkmış ayak niyetine. şimdi bundan neden korkmayayım ben? uzaydan geldi deseler inanırım lan bu ne tipsiz şekilsiz hayvandır. kuşların hepsi de böyle ama tavuk daha bir manyak daha bir arsız daha bir yüzsüz. neyse ben bundan korktum diye gelip garip karşılıyorlar beni, kendileri parmak kadar fare olsun, minik örümcekler olsun, hamam böcekleri olsun, yılanlar olsun hepsinden korkarlar, sonra kuştan korkmak garip olur kendileri doğal ve normal olur.

    yılan dışındakiler insana saldırmayı geçtim korkup kaçarlar, nesinden korkulursa...

    ama tavuk öyle mi? kabarıp kabarıp insanın üstüne koştu muydu görürüm ben nasıl korkulduğunu, bunu yaşayan bilir arkadaş. en sevdiğim hayvan olan kedi civcivlere yakın temas kurdu diye tavuk kabarıp koşup kediyi delik deşik ediyor ve benim yaşım daha 1.5 civarı, nasıl korkmayayım ben bundan simdi? mümkün mü? kedi kanlar içinde yerde kalıyor, tavuk civcivleri kurtardım diye kabarıp geziyor ben de buna canlı canlı şahit oluyorum. sonra yaş 2 olduğunda babaannedeki horozla 100 metre finaline çıkıyorum horoz arkada ben önde. şu iki olayı anlatırken gözümde canlandılar birden ki yaşımdan utanmadan bir köşede kapanıp ağlayasım var.

    işte böyle... ben hiç bir hamamböceğinin yavrusuna yaklaşıldı diye insana saldırdığını görmedim, aynı şekilde bir farenin de insana saldırdığını görmedim hiç.

    git kargaya yaklaş iki artistik yap bakalım nasıl sikertiyor seni oracıkta. aha ağzımı da bozdurdu bu karaktersiz kuşlar. çıkın defolun gidin lan hayatımdan, uçmayın karşımda.

    sonuç olarak, ornitofobi dünyadaki en çaresiz korkulardan biridir, çünkü günün her saatinde kendisiyle yüzleşme riskiniz vardır.

    edit: 4 sene sonra gelen imla düzenlemesi.
  • ornitorenk korkusu??
  • bende bu fobinin var olduğunu 10 yaşımdayken teyzemlerin muhabbet kuşu beslemeye başlamasıyla öğrendim. bunun bayağı ismi cismi olan bir fobi olduğunu ise biraz önce.

    teyzemlerde kuş kafesinde dururdu her zaman, ama kafesinde durduğu zamanlarda bile rahat değildim, en büyük korkum bir depremle, rüzgarla veya birisinin geçerken çarpmasıyla falan o kafesin yere düşmesi ve bu esnada kuşun kaçıp doğrudan üzerime uçmasıydı. o yuzden sürekli bir tedirginlik hakimdi. deprem olsa mesela benim için en güvenli yer kuştan en uzak olan yer olurdu.

    bir keresinde teyzemlere bir akşam oturmasına gittiğimizde meğer bu kuş kafesinden çıkarılmış öyle ulu orta geziyormuş. biz de geçtik salona oturduk falan tabi ama ben henüz farkında değilim bu durumun. neyse çok geçmeden sen havalan odanın bir ucundan öteki ucuna, benim çığlık çığlığa odadan bir kaçışım var. tabi herkes şaşkın, benim korktuğumu bizimkiler biliyor ama onlar da ilk defa şahit oluyorlar. bu olaydan sonra bende karizma marizma kalmadı. yok efendim erkek adam kuştan korkar mıymış, yok el kadar kuş beni yiyecek miymiş. ulan erkeklikle ne alakası var, sanırsın bütün kızlar korkuyo kuştan.

    kuş ile bu ilk tecrubem nispeten iyi geçmişti, çünkü hayvan bana doğru hamle yapmadı, o kendi halinde bir yerden bir yere uçarken ortalığı telaşa veren bendim. hatta ben odadan çıktıktan sonra kuş tünemiş duvar saatinin oraya inmemiş bir süre, o da benden korkmuş besbelli.

    ikinci tecrube ise daha vahimdi. kuzen benim bu kuştan korkumu fırsat bilip bana yapılabilecek en hayvani şakayı yaptı ve gidip sessizce kafesinden çıkardığı kuşu ben bilgisayar oynarken kafama koydu. ilk başta ne olduğunu anlayamadım ama kuşun kafamın üstünde kanatlarını çırpıp havalanmasıyla aklımı yitiriyordum. ölesiye bir çığlık ve kendimi diğer odaya atmam, yere yatmam ve bağırmam bağırmam bağırmam, sanırım ilk ve umarım son defa sinir krizimi o zaman geçirdim. bütün ev hemen toplandı tabi. benim yerde yatarken titrediğimi ve epilepsi hastaları gibi kitlendiğimi gören kuzenim başta gülerken sonradan üzüntüden ve utancından kıpkırmızı olmuştu. yarım saat kadar kendime gelemedim, bu yarım saat içinde o anı tekrar tekrar yaşadım, artçı çığlıklar da cabası.

    sonrasında bu kuştan bizim eve de alındı. şimdi düşünüyorum da bizimkiler çok ayıp etmişler aslında, ben bu kadar korkarken kuştan eve kuş almak nasıl bir zalimliktir. neyse belki de beni bu korkudan kurtarmak için yapmışlardır diye olumlu düşünmek istiyorum. kuş eve gelince tabi ilk heves, her akşam yemekten sonra kapılar pencereler kapanır, klima açılır ve kuş salınır. ben de ya odamda ya da salonda tek başıma takılırdım. sonradan aklıma dahiyane bir fikir geldi, odada battaniye ile durabilirdim pekala, battaniye üzerimde örtülü, sadece kafam dışarıda, kuş bana doğru yaklaşırsa gömerim kafamı içeriye bana saldıramaz diye düşündüm. dediğim gibi de yaptım, bir sorun olmadı.

    sonraki aşama kuşa dokunma olarak gerçekleşti, kafese elimi sokup avucumun içinde çıkarabiliyordum dışarı, benimkisi kuş korkusu değil, çırpınan hayvan korkusuydu besbelli. tabi buna emin olmam için olta ile balık avlamaya gitmemizi beklemem gerekiyordu. ben avladığım balığı oltadan kurtarmak için elimle tutamayacak ve bir karizma dağılışını da orada yaşayacaktım. neyse kuşa geri dönüyorum, ben alıyorum kuşu avcuma, seviyorum öpüyorum bir sorun yok. ama tabi sonrasında yine kafese koyuyorum.

    nihayetinde bunu da aştım. bir akşam eve gelen misafirler kuşu salmamı istedi. odada aileden bir tek ben varım. napiyim, utana sıkıla kuşu çıkardım kafesinden, elimde oylece duruyor ama salmaya cesaretim yok, geri kafese koymaya götüm yemiyor. kimse öğrensin istemiyorum bendeki bu kuştan tırsma olayını. neyse efendim gelen ısrarlar uzerine kendimi kastım ve kuşu serbest bıraktım, uçtu özgürce. sonrasında da kendimi kastım ve beklenen son oldu, kuş geldi kafama kondu ve tekrar havalandı. ben yine korktum ama eskisi kadar değil. birkaç kez daha gerçekleşince bu olay alıştım.

    artık korkmuyordum kuştan, sadece hafif çekiniyordum. hala da hafif çekinirim kuşlardan.
  • bi arkadasimin sahip oldugu korku cesidi. sebebi nedir, ku$tan neden korkar insan denilince verilen cevap: cünkü gözleri kafalarinin yanindaaa!!!
    o acidan bakinca hakikaten korkunc!
  • kendisine sahip insanların en az yarısından hitchcock'un sorumlu olduğu fobidir.
  • bu fobi öyle bir fobidir ki , korktuğunuzu anlayan muhabbet kuşu bile sizi kovalar , rüyanızda arkadaslarınızın sizi kümese biiiir ikiiii üüüüüüç hooooooooop diye sallayarak attığını görürsünüz ve gözü yaşlı uyanırsınız. taksim meydanda çantanızı kendinize siper edersiniz , haber bülteninde kuş gribi vakalarını izlerken ev ahalisi siz odayı terkedersiniz , öyle bir fobidir işte bu
  • küçük kanatlı kuşlar fobisi olarak indirgenebilecek bir alt grubuna sahip olduğum fobi. şöyle geniş kanatları ile süzülen kuşlara lafım yok. ama evlerde kafesinden salıverilip pırpır pırpır uçuşmaya çalışırken her an insanın kafasına çakılacak gibi görünen muhabbet kuşu ve türevlerinden anlamsız derecede korkma durumu.
  • bir hatun kişisi ile evde yalnızken ve işler kızışmaya başlamışken başınıza gelebilecek en kötü şey nedir? erken boşalmak mı? hatunun adet görüyor olması mı? sertleşememek mi? hiçbirisi değil; böylesi bir durumda başınıza gelebilecek en kötü şey ev sahibesi hatun kişisinin evinde muhabbet kuşu beslemesi ve o esnada kafesinin açık olmasıdır.

    at sırtında kırsalda dağı taşı vura kıra dörtnala at binen çılgın bir doğa gezgini, rottweiler, alman çoban köpeği gibi kütlesi 60 kg'yi bulabilen iri köpeklerle çimende yuvarlana yuvarlana oyun oynayan umarsız bir hayvan dostu, veyahut eve örümcek, kertenkele vs. girdiğinde insanların akla gelen ilk kişi, evin korkusuz erkeği olabilirsiniz; eğer ornitofobi ile lanetlendiyseniz ağzına sıçtığımın 10 cm'lik serçesi karizmanızı yerle yeksan etmek için yeterlidir.

    ornitofobi sahibi insanların çocukluklarında kuşlardan korkmalarını gerektiren bir anıları mutlaka vardır. bana da hindi saldırmış çocukken, daha yürümeyi yeni öğrendiğim yaşta. zaten fiziksel olarak onlardan küçüğüm, bir de üç kişi saldırmışlar bana, küçük bulmuş beni şerefsizler. biri sağıma geçmiş biri soluma, önümdeki de göğsümü gagalamaya başlamış. kuş değil sanki bana mafya. mına koduklarım. sonra annem, anam, benim cefakar, çilekeş anam görmüş beni. "ayağım kırılırsa 6 ay yatar kalkarım, çocuğun gözünü çıkarırlarsa ömür boyu kör kalır" diye düşünerek birinci kattan taş zemine yalın ayak atlamış da öyle kurtarmış beni.

    tabi ben bu olayı hatırlamıyorum. hatırladığım, kendimi bildim bileli benim bir parçam olmuş kuş korkusu. hadi çocukken neyse, ufacık bişeyim zaten. ama büyüdükten sonra dahi atamadım bu korkuyu içimden.

    öyle hayvanlardan korkan biri de değilim. at binicisiyim. sokak köpekleri havladığı zaman yerde taş alırmış gibi yaparak vs. üstlerine gidebiliyor, yılan gördüğüm zaman bir çubuk yardımı ile onu yakalayabiliyorum. ama işte, at bindiğim çiftlikteki ördekler çaktırmadan ayağımın dibine kadar gelip "vak vak" diye ötmeye başlayınca şener şen gibi götümü topuklaya topuklaya soluğu yüz metre ötede alıyorum.

    elimde değil, korkuyorum. bilinç altımın kontrol edemediğim bir kısmı orası. bilinç düzeyinde farkındayım, o muhabbet kuşu, güvercin, civciv (evet civciv, gülmeyin skerim) kıçını yırtsa yüzeysel bir çizikten fazla zarar veremez bana. ama işte kanatlarını açıp çevremde çırpmaya başladıklarında veyahut gagalarını bana yaklaştırdıklarında dünya üzerinde neslim tükenecek diye hissediyorum.

    nerede kuşlardan korkan bir insan görürseniz bilin ki çocukluğunda kuşlardan korkmasını gerektirecek bişey yaşamıştır. üzerine gitmeyin, alay etmeyin bunu erkeklik ile delikanlılık ile bağdaştırmayın. hele hele fobisini tetikleyecek şakalar komiklikler hiç yapmayın. ağacı sevin, yeşili koruyun, ornitofobiği öpün.
  • istiklal caddesi'ne inmek için taksim meydan'ın sıraselviler kısmını kullanma mecburiyetinin sebebidir.
    hele o güvercinler yok mu... ibneler sanki anlıyormuş gibi, bu fobiye sahip insanların kafasının üzerinde savaş uçakları gibi sorti yaparlar. böyle yüzünün önünden kanat sesleri ve rüzgarını bırakaraktan uçarlar. işte böyle şerefsizdirler.
    böyle zamanlarda öyle bir tırsmak söz konusudur ki, zavallı kardeşiniz, yakınlarında bulunan insanlara aldırış etmeksizin korkunç hareketler sergileyerek sade vatandaşların ilgisini çekebilirler.
    en nefret edilen kuşlardan biri, pervasız hareketleri ve beleşçi karakterleri sebebiyle güvercinlerdir. martılar genelde dirsek temas aralığını koruduklarından bu hayvanlara pek husumet beslenmez. karga hayvanı da enteresan çıkışlarla ornitofobiklerin kabusu olabilir.
    bu fobiyi ileri derecede yaşayan kişiler için tavuk, serçe muhabbet kuşu, papağan ve akbaba arasında pek fark yoktur. hepsinden eşit derecede korkulmaktadır.
  • şu renkli renkli olan muhabbet kuşları o kadar hızlı hareket etmeseler bu fobiye sahip kişiler arasında olmayacaktım. yani hayvanlar hızlı hereket ettiği için irkiliyor insan istemeyerek. bundan daha beteri güvercinden korkmaktır. evet güvercinden korkan kişinin yanında ben çok cesurum*.
hesabın var mı? giriş yap