• - bir üniversite öğrencisi anlatıyor; "bizim üniversitede genç kızların kullandığı saatlerden takan bir doktor vardı. bu haline sürekli güler,eğlenirdik. sonradan öğrendik ki, ölen kızına aitmiş."
    (acıyla kıvranan ama konuşamayan kalpler vardır.)

    - hastanenin birinde genç bir kızın başındaki peruk düşer ve orada bulunan herkes gülüp, kahkaha atıp eğlenir. bir genç adam, kadına yardıma koşar, genç kadın ağlayarak ve titreyerek; "benim hiçbir suçum yok bütün saçlarımı hastalık aldı."der.(davranışlarınıza ve aymaz tavırlarınıza dikkat ediniz.)

    - okulda başarı seviyesi düşük bir çocuk annesinin mezarına gider ; "anne!.. benimle okula gel. öğretmen beni öğrencilerin önünde 'senin annen ihmalkar bir kadın seninle hiç ilgilenmiyor.' diye azarlıyor." der.

    (daima dikkatli ol. öyle sözler vardır ki, öldürür.)

    kibir ve peşin hüküm; ilmin iki düşmanıdır.
  • kuzenim bebeğiyle minibüse binmiş, yanında oturan kadın bir süre sonra uyumuş. kuzenimin 16 aylık bebeği, kadına dönüp sürekli uyuyoo uyuyoo diyormuş. kadın uyanmış ve hiç tepki göstermemiş. kuzenim içinden "ne suratsız bir tip, insan taş olsa bi gülümser" diye geçirmiş. benek şebeklik yapıp yine uyuyo diyince kadın gülümseyerek bebeği sevip, işaret diliyle bir şeyler söylemiş. kuzenim o an iç dünyasında yerin dibine girmiş. kadının işitme engelli olma ihtimalini haliyle hiiç düşünmemiş.

    yani önyargı, insanın kalbine giden tüm yolları tıkayan oldukça ağır bir kaya parçasıdır.
  • onyargi insanin hayatta kalma mucadelesinde cok onemli bir silahtir ve gereklidir.

    10bin yil once ormanda yasayan insanin fosforlu kurbagalar ve yilanlar tarafindan oldurulmesi hayatta kalan digerlerine neyden uzak durmalari gerektigini ogretti her kurbaga ya da her yilan tabii ki bir degildi.

    yilanlara karsi onyargili olmak hayat kurtaran bir ozellikti ama mutlaka yilanlarla bir arada yasamak zorunda kalanlarin hangi yilanlarin tehlikeli hangisinin tehlikesiz oldugunu da ogrenmesi gerekti. fakat bu ozellik nesillere yilandan korkmak olarak aktarildi.

    bugun sokaga ciktiginizda bir takim onyargilarinizin olmasi gerekir. gecen gun beyogulunda gunduz vakti kopege tecavuz eden bir adam vardi tipine bakinca uzak durmaniz gerektiginizi beyniniz size soyluyor. berlinde gece 12de gocmen mahallesinde yururken kosede grup halinde takilan zenciler gibi. daha onceki deneyimlerinizin sonucu olarak beyniniz size bir cikti veriyor. bunun adi onyargidir.

    buradan istisnalar cikarabiliriz. her suc isleyenin tipi kayik midir? her kose basinda bekleyen zenci suca megilli midir? bunlar ikinci asamanin sorulari.

    onyargi size bir referans noktasi verir ve gereklidir. onyargiyi yonetmek ise sizin isinizdir. o verileri alip bir urun haline getirmek sizin isinizdir. bu noktada hayatiniz ile ilgili yaptiginiz tum secimler deneyimler hedefler beklentiler sorumluluklar sartlar vs devreye girer. onyarginizi yonetemezseniz bir irkciya da donusebilirsiniz iflah olmaz bir humaniste donusup her insani seveyim derken bicaklanip yakildiktan sonra parcalarinuzi bir ormana da atabilirler.
  • hangi ruh durumundaysan
    karşındakini öyle algılarsın.

    sevinçliysen herkes iyi gözükür. üzüntülüysen düşmandır dünya sana.

    yani,

    dilin hastaysa baklavayı bile acı biber zannedersin.

    bu yüzden biri hakkında kesin hüküm vermeden önce kendine dön ve şöyle iyice bir bak.
  • ''kuşkusuz ki en büyük ön yargı, etrafımızdaki herkesi “insan” sanmamızdır.''

    charles bukowski
  • beyin kendisine gelen eksik bilgileri tamamlar ve bunu gerçek zanneder

    sonradan bilgi tamamlansa bile ilk uydurduğu bilgiyi gerçek olarak algılamakta inat eder.

    insanların önyargılarını gerçek sanıp hakikatlerle mücadele etmesinin sebebi budur.

    buna “tamamlama etkisi” denir
  • “yanlışlarımızın ilk ve başlıca nedeni çocukluğumuzda edindiğimiz önyargılardır.” (s.103)
    descartes, felsefenin ilkeleri
  • her insanın zihni kendine özel filtreler içerir.

    herkesin geçmişi tamamen kendine özgü ve dünyaya bakışı tamamen kendine aittir.

    ancak garip şekilde çoğu insan dünyayı herkesin kendisi gibi algıladığını zanneder.

    bu sebeple başka algılar ona garip ya da düşmanca gelir.

    tartışma ve kavgaların çoğu bu sebeple ortaya çıkar.

    akıllı insan bu durumun farkındadır.

    bu sebeple herkesin algısını hoş görmeye ve anlamaya çalışır.

    ama kendi özgünlüğünü de korur.

    ince çizgidir ve çoğu insana zor gelir.
  • kahve alma sırasında beklerken karşıdaki saksıda duran pembe çiçeklerin önündeki yaşlı adam dikkatimi çekiyor. çiçekleri sanki hoyratça sallanıyor, acaba koparmaya mı çalışıyor ama neden koparıyor ki ne güzeller diyorum içimden biraz da isyanla...

    bir an sonra farkediyorum ki, yaşlı adam yağmurun altında çiçeklerin kurumuş yapraklarını ayıklıyormuş orada birini beklerken. hıh diyorum kendime...

    öğrenilmiş önyargı diye birşey varmış bunu farkediyorum, bir şehrin insana kazandırdığı\kaybettirdiği.
hesabın var mı? giriş yap