• siz gerçekten kötüsünüz ama size rağmen kazanacağız. cihangir'den çıkmayan, ülkesinde insanların açlıktan intihar ettiğinden bihaber, 60 yaşında 20'lik kızlarla takılan bir adamdan fikir alacak da değiliz.
  • görsel

    60 yaşında olup 25 yaşındaki kızları kovalayan ve şimdi de oy vermeme çağrısı yapan ılık götlü bir cihangir solcusu. tek çıkar yol sistemi kilitlemektir dediğin ülkede millet çocuğunu fön makinesiyle ısıtmaya çalışıp intihar ediyor amk. yazarken de utanmamış.

    şu anki durumda insanları “oy vermemeye” ikna etmeye çalışmak geri kafalılık olarak bile adlandıracağım bir şey değil. akşenerle imamoğlu geri kafalı da sen devrimcisin. her sanatçı kemal'e veriyorum diyince böyle tipler de nasıl marjinal olurum diye uğraşıyor.

    erdoğan'a vereceğim desen umrumuzda olmazdı yalan yok. hadi yine bugün de farklısın.

    devrimi de instagramdan yapıyormuşuz.

    edit: amcanın 49 yaşında olduğu bilgisi az önce ulaştı. kendine nasıl bakıyorsa bilgilendirsin de uygulamayalım. 74 yaşındaki kemal kılıçdaroğlu'ndan daha yaşlı duruyor.

    edit 2: az önce instagramdan bir açıklama yayınlamış. https://www.instagram.com/…0/?igshid=mtiymzrjymrlzg

    kendisi her türlü fikrini inanılmaz karışık belirttiği için anlamakta oldukça güçlük çektim ama özetle bir tık geri vitese takmış bir tık da “siz de farklı fikirlere gelemiyosunuz yeaaa”ya getirmiş konuyu. böyle bir dönemde böyle bir yazı yayınlarak bunu “ironi dolu fikir” olarak adlandıran ve belli bir takipçi kitlesine sahip bir insanın “kalbinin kırılması” bence bi daha böyle bir dangozluk yapmamasını sağlar onur ünlü. kimse de oy kullanmak için seni beklemiyordu zaten niye kendinizi bu kadar önemsiyorsunuz onu da anlamadım, bir de sandık orada isteyen gitsin oy kullansın demiş :d
  • oy vermeme çağrısı yapan attention whore gerizekalı.
  • bu ve bunun gibileri dikkate almıyoruz. hadi oradan onur ünlü işine bak.
  • eğer max ophüls, roberto rosselini, federico fellini, françois truffaut, stanley kubrick, andrei tarkovsky, ıngmar bergman, krzysztof kieslowski , werner herzog, jim jarmusch, michael haneke ya da durun daha yakın tarihten isimler sayalım, peter greenaway, jean pierre jeunet, lars von trier, paul thomas anderson, wes anderson, michel gondry… bu isimlerin iyi yönetmen olduğunu düşünüyorsanız, onur ünlü’nün iyi bir yönetmen olduğunu iddia etmeniz halinde akli muvazenenizden şüphe duyarım. ha yok bu isimlerden bana ne, bana bir onur ünlü yeter diyorsanız sizi sizde bırakmak en hayırlısı!

    onur ünlü bilhassa jim jarmusch, terry gilliam, woody allen ile jean pierre jeunet gibi auteurların sinematografik niteliklerini birleştirip kendi tarzında işler yaratmakla meşgul senelerdir. bunda bir sorun yok, zaten her sanatçının eklektik kulvarlara dalması çok doğaldır. ama bence biraz önce yaptığım tespit kusurlu zira onur ünlü’nün röportajlardan anladığım kadarıyla çok da sofistike bir bilgisi yok sinema tarihi hakkında ve böyle bir kolajı yapsa bile bunda bir kasıt olmayacağını düşünüyorum.

    onur ünlü’nün filmlerindeki en önemli öğe absürdizm. sinemada absürt unsurların olmasından yana herhangi bir sıkıntım olamaz zira absürtlüğe karşı olsam, brazil, fear and loathing in las vegas, zelig, alice in wonderland (j.svankmajer) izlediğim en iyi film listemde yer alıyor olmazdı. lakin onur ünlü bu işi beceremiyor. sanıyor ki absürt olmak hikayede bazı diyalogların sırf söylenmek için eklenmiş olması, sanıyor ki absürtlük hiçbir yere bağlanmayacak yan karakterler yaratmak, sanıyor ki absürtlük olay örgüsünü paramparça bırakmak… onur ünlü absürtlüğü paravan olarak kullanmasa belki yıllar sonra bir adam çıkar ve ed wood misali hakkında bir film yapardı anca.

    sinema birçok farklı unsurun bir araya geldiği modern operadır. işin içine diyalog, mekan, tasarım, sahneler, kıyafetler, oyuncular, müzikler vs vs girer. onur ünlü genelde akılda kalıcı hikayeler buluyor sezar'ın hakkı sezar'a lakin işte o fikirler, hikayeler öylece kalıyor. bakıyorsunuz filmlerinin açılışı çok iyi ama gerisi yok. söz gelimi beş şehir iyi bir çalışma olabilirdi. ciddiyim. kurgu akışı çok orijinal olmasa da harika bir iş kotarılabilirdi ama onur ünlü filmi de, örgüyü de, karakterleri de anlamsız sahneler, gereksiz diyaloglarla öyle harcadı ki, filmin kerameti onur ünlü izleyicisi ve onun aurasına teslim olmuş yerli sinema eleştirmenlerinden ibaret kaldı.

    açık yazayım. yönetmenin polis, çocuk, güneşin oğlu, beş şehir, celal tan… ve son filmi sen aydınlatırsın geceyi isimli filmlerine vakit ayırmış bir sinema delisi olarak söylüyorum, ne yazık ki onur ünlü iyi, farklı, akılda kalıcı filmler yapmaya çalışan ama bir türlü doğru damarı bulamamış bir yönetmendir. peki neden sevilir bu isim bu kadar, neden çok tutulur?

    zira onur ünlü bir başyapıt için doğru damarı bulamamış olabilir ama sosyal platformda doğru personaya bürünmeyi başarmıştır. sinema için bildiğinden şaşmayan ve bu yüzden burnu kalkık pelikül münevverlerince hakir görülüp, bir türlü kusursuz bir yapım için harika bütçeyi bulamayan ailenin haşarı evladı, doğrucu davut yönetmendir. yerseniz… kendisini takip edenler onun sinemasından ziyade, onun yakarışlarını duyar. efendim filmlerini sinemada oynatmıyorlarmış, efendim doğru dürüst bütçesi olmadan kameranın arkasına geçiyormuş, efendim filmlerinden zarar ediyormuş. bir oryantasyon gibi bu adam ve şürekasının onun sineması hakkında atıp tuttuğu nameleri, hezeyanları dinleyip adapte oluyor bu numaraya ekseriyet. ve sonuç… onur ünlü türk sinemasının geleceğiymiş, baş tacıymış, şöyleymiş böyleymiş. en doğru, en kısa şekilde duygularımı izah edeyim. hassiktir!

    sonuç ortada. bu adam eğer pohpohçularının söylediği gibi sinema alemi içerisinde ışık gibi parlayan, auteur bir yönetmen ise, neden anca yerli festivallerde kimisi kirli kokular yayan ödüller alıyor? madem bu adam beş şehir’in, güneşin oğlu’nun veya polis’in değeri zor anlaşılan harika yapımlar olduğunu söylüyor o zaman yollasaydı uzakdoğu’ya veya avrupa’ya? alsaydı ödülleri. adamların sinemamıza bir hınçları yok, öyle olsa nbc, s.kaplanoğlu, derviş zaim, yeşim ustaoğlu, merhum seyfi teoman hatta merhum yılmaz güney neydi peki? bu insanlar yabancı mıydı? madem harikulade filmler kotarıyor onur ünlü, bıraksın peşine takılan ergen tayfasını da, gitsin bakalım sinemanın hodri meydanına.

    gören de sanacak beyefendinin iyi bir bütçesi olsa melancholia’yı, the fall’u, bir zamanlar anadolu’da yı veya yol’u çekecek. bir züğürt ağa’yı çekse razıyım. o hicvi, o parodiyi, sosyal konum alegorisini yansıtsın sinemasına razıyım. ama yok. beyefendi daha son filmi biter bitmez çevresi ile birlikte bir feveran-hezeyan fırtınası yaratıp “bu filmi sinemalara dağıtamıyoruz, sinemalar bizi istemiyor, yayınlamayacağız “ minvalinde bir politika izleyip, cebini doldurmayı seçiyor. (elbette illa bir filmin eleştiri içermesi, siyasal olması bir ön şart değil lakin mevzubahis isim tabu yıkan, sorgulayan, ayrıksı karaktere bürünmüş bir kişi olunca, bu ön şartlar onun sineması için elzemdir)

    istanbul film festivalinin ödül törenini izlerken arkadaşım kimin ödülleri toplayacağını sordu. sen aydınlatırsın geceyi yanıtını verdim, doğal olarak şaşırdı zira filmin onlarca kusuru olduğunu söylemiştim. neden diye sordu bu kez. şu cevabı verdim. “birincisi bu yıl yerli sinema filmleri kategorisi o kadar vasat ki, onur ünlü’nün cebi dolsun bari diye düşüneceklerdir. kimse zararlı çıkmaz , neticede bizim festivalin dünyada ne bir tanınmışlığı ne de bir ağırlığı var” hem fibresci hem de altın lale’yi neden aldı sanıyorsunuz.

    netice itibariyle onur ünlü’nün sen aydınlatırsın geceyi filmi için harcadığı paranın çoğu kendisine döndü ergen kardeşlerim artık onun için üzülmeyin. şimdi üniversite üniversite gezip filmlerinin gösterimini yapacak, gönlünüzü kazanacak. onun için her şey iyi. zaten sosyalizme islamı bulayan, her şeye karşı olup akp’ye ve onun otokrat kimliğine temenna duran her sanatçı için son yıllarda her şey çok iyi. hiç üzülmeyin kendisine. onur ünlü devletin kanalında iki dizisi yayında , lüks restaurant sahibi bir yönetmen, yapımcı. siz onun dizilerindeki göndermeleri yakalayadurun.

    böyle sitemkâr, boş ve akıntıya kendini kaptırmış adamların putlaştırıldığı memleketimde ahmet uluçay gibi ömrünü, hayallerini sinemaya adamış bir insan neden az tanınır, değeri bilinmez yanarım yanarım buna yanarım işte.

    ayrıca arkadaş ödül törenindeki o mütekebbir eda neydi öyle! stalker’ı çeken tarkovsky bile böyle bir kibri haiz değildi lan! takmış güneş gözlüğünü, kilosu, cüssesi, tipi tim burton'dan hallice, sanki bir akira kurosawa'ymış gibi çıkıyor sahneye:)
  • exxen'e dizi yaparken haysiyetini koruyor ama ülkenin en önemli seçiminde oy verince haysiyetten kaybediyormuş. bak sen menopozlu senariste.

    taliban liderinin açıktan akp'ye destek istediği, karma eğitimin kaldırılmasının düşünüldüğü, hüda-par'ın meşrulaştırıldığı, etin kilosunun 400 tl olduğu, doların 20 tl'yi geçtiği ülkede sikerler senin ünlü tribini, anarşist tavırlarını kusura bakma hocam.
  • trt'ye iş yapan muazzam anarşist. yapma be olum çekme dizi falan ne gerek var bi bok değişmeyecek. o cukkaladığın milyonları da dağıt halka hatta ne gerek var paraya.
  • istanbul şahidimdir dizisinin senaristi. iddiam şudur ki yapabileceklerinin en iyisi asla bu dizi değildir. hatta belki de en kötüsüdür. kaleminden ileride neler çıkacağını hep birlikte beklemek gerek.
    fünyesi çekilip istanbul sokaklarına bırakılmış şeker/şurup/şehir/bilgelik yüklü bir bombadır. patladığı vakit yıkmaz daha da bayındır hale getirir caddeleri.
  • eyy vatandaş, bugün seni fanusta ot içmekten beyin sapı erimiş onur ünlü yerine gerçek mücadelesi olan gerçek bir insan olarak yaratan tanrı için ne yaptın? ben kedilere yaş mama verdim ve yüzüme c vitamini serumu sürdüm :d
    kumsalcım (22) bak şimdi oy vermiyor ve sistemi kilitliyoruz ok? bu arada cim cif sever misin?
    of arkadaş ne kadar klişe bir model yahu, bulundukları odaya kubar kokusu salarak, sonsuz ergenliğe saplanıp kalmış bu sıraselviler aydınlarını işte böyle saçmalatabilirsin. hayat kimine ne güzel, ne rahat be, hüda par zihniyeti hiç ayak atmaz zannedilen korunaklı sokaklarda yüksek tavanlı mabetlerinizden düşünsel devrim diye saçmalayacak konfora sahip olmak ne güzel.
    şu "giydiğim atlas iğneler batmaz" misali oryantalist ergenliğinden bi çık be dayı, gerçek bir işin başına geçmek için her gün dünyanın çeşitli yerlerinden toplanmış bedevilerle aynı metrobüste yüzü cama yapışarak yol gidenleri düşün, bu polikliniği şımarık cahilin birinden dayak yemeden/öldürülmeden bitirebilecek miyim diye içi içini yiyen doktorları düşün, benim 90'larda yeşilköy'de aşırı sıradan bir devlet okulunda aldığım ilkokul eğitiminin kötü bir kopyasını çocuğuna aldırabilmek için yıllık 200.000 tl vermek zorunda olan anayı babayı düşün, suriler yüzünden devlet hastanesinde muayene olamayan insanları düşün, aldığı maaşın 8/10'unu it bağlasan durmaz yerlere kira diye verenleri düşün, her gün aba altından sopayla yaşam standartları tehdit edilen kadınları, kız çocuklarını düşün, karı koca çalışıp da 1 çocuğu nasıl büyütürüm diye düşünmekten yaşam hevesi kuruyanları düşün. ayık olduğun nadir zamanlarda düşün diyeceğim de şunun şurasında 40 saat kaldı. boşver dayı, sen gerçek yaşama mars kadar uzaktan uzaktan ahkam kesmeye devam, bi de seninle uğraşamam.
  • sözlüğün yeni fenomeni olursa yaraaa yedik hacı. filmini izlemeyen adam bile, millet övüyor diye; "hayatımda tanıdığım en iyi yönetmen" falan diye entry girer. zira nutella yiyip, gülmekten sandalyeden düşenlerin mekanı bura... korkuyorum hacı dayı korkuyorum...
hesabın var mı? giriş yap