• şehir tiyatroları'ndan bir başarılı shakespeare uyarlaması daha. dün akşam izledim. başlangıçta oyun hemen içine çekmese de sonradan herşey yerli yerine oturuyor. veya benin kafam dağınıktı da sonradan topladım.
    yine oyunculuklar, kostümler ve müzikler harika. oyuncuların sesleri, benim diyen şarkıcıya taş çıkarır.
    senan kara her role ne hızla ne başarıyla giriyor. bennu yıldırımlar'ı tiyatroda çok seviyorum zaten. levent öktem; hocam o ne ses, maşallah...
    --- spoiler ---
    bu arada dikkatimden kaçmadı. aziz nesin'e saygı duruşu barındırıyor...
    -'öyle bir ölsem öyle bir ölsem ki, çocuklar size hiç ölüm kalmasa...'
    --- spoiler ---
  • bu sezon istanbul şehir tiyatroları'nda izlediğim ikinci oyun (ilki cyrano de bergeractı) ve devlet kurumlarında uzun zamandır böyle kaliteli tiyatro oyunları izlemediğim için sevindirici olduğu kadar şaşırtıcı da buluyorum bu durumu.
    oyuncuların tamamına simaen aşinayız, ya dizilerden ya da başka oyunlardan tanığımız yüzler. ben bir tek sena kara tutumlueri daha önceden tanımıyordum, ekşi'den araştırınca da bunun benim ayıbım olduğunu, genç ama çok çok başarılı bir oyuncu olarak zaten bilindiğini öğrendim. hatta levent öktem oyunun sonunda selam verdikleri sırada onu ileri iterek ayrı olarak selam vermesini sağladı, baya baya başroldeydi kadın.
    işin mutfağından anlamam ama bana hoş gelen değişik teknikler (aynalı geçişler, kameralar) kullanıldı. bir de şarkılar çok güzeldi, bir sahne dolusu insanın hepsinin mi sesi bu kadar güzel olur! levent öktem şarkı söylerken gözlerini kapatıp louis armstrongu dinlediğini sanabilir insan.
    basit bir dizi oyuncusu sandığım özge özder meğer gayet iyi bir oyuncuymuş.
    bennu yıldırımların zaten hastasıyız.
    levent öktem süfer bir oyuncu olmasının yanı sıra acayip bir kondisyona sahipmiş. bir de türkçe'yi onun kadar güzel konuşan pek az insan olduğunu düşünüyorum.
    oyunla ilgili tek sıkıntı, ön sıralarda oturanların, (seyirciye göre) sol tarafta kalan sahne arkası kısmı tabak gibi görebilmesi (bu harbiye sahnesinin mimari abukluğu da olabilir), ordaki dağınıklık ve sırasını bekleyen oyuncuların varlığı insanın dikkatini dağıtabiliyor.

    sözün özü, iyi yönetilmiş ve başarılı oyuncularla kotarılmış bir şehir tiyatroları oyunu, bir kez daha izlenebilecek kadar güzel.
  • ibb şehir tiyatroları'nın modern yorumuyla gerçekten tek perde ve 1 saat 50 dakika sürmekte olan oyun. biz de izlemeden önce yok canım iki perdedir o diyorduk ama harbiden tek perdede toparlamışlar. üstelik kesintisiz süresine rağmen gayet akıcı. tabi aynı kesintisizlik bir noktadan sonra cümbüşe dalıp ana fikri kaçırmaya da sebep oluyordur.

    fakat bu, klasikleri gerçekten klasik olarak yeterince yorumladık mı ki farklı yorumlara yöneldik sorusu oldukça tartışma götürür. benim de özellikle son 4 sezonda yer alan bazı oyunlardan ötürü çokça sorguladığım ve hatta eleştirdiğim bir konu. evet tüketim toplumuyuz, evet artık 3 saat izleyiciyi yerinde tutmak çok zor ve evet tabi ki hep aynı yorum olamaz. fakat ben yine de alternatifler kadar şöyle orijinaline birebir sadık yorumunun tek sezonluk ya da her sezon kısıtlı olarak da olsa prestij için sahnelenmesinden yanayım. (şehir tiyatroları sana söylüyorum devlet tiyatroları sen anla!)

    gelelim ibb şehir tiyatroları yorumuna. ne kadar modernize edilse de bir shakespeare oyununun olmazsa olmazı karmaşık ilişkiler, rüya/gerçek belirsizliği, gösterişli prodüksiyon, yanlış anlaşılmalar üzerine kurulu karakter komedyası tamam. fakat bu sefer de shakespeare imzası şiirsel dil kaybolmuş. bir ortasını tutturamıyoruz yani şu işin. bütün tadını kaçırmış diyemem ama soytarıyı ve oyunun ismini saymazsak kesin shakespeare eseri diyebilir miydik? gerçekten yetenekli oyuncularımız var, tirattan yana da sıkıntı yok yani. birazcık daha o şiirsellik olsaymış kesinlikle daha lezzetli olurmuş.

    prodüksiyon baya görkemliydi. dekor değişimleri oyuna güzel yedirilmiş. ayna geçişleri de çok şıktı. fakat yanlardan açık veriliyor. belki en azından sadece yanları gizleyecek açıda perde kullanılabilir. muhsin ertuğrul sahnesi ve ses sıkıntısını yazmaktan yoruldum artık. burada rejinin bir günahı yok.

    oyunculuklarda senan kara tutumluer viola/sebastian rolünde haklı olarak bir adım öne çıkıyor. abartmadan, köpürtmeden cinsiyet karmaşasını başarıyla yansıtmış. olması gerektiği gibi "şu an hangisi? belki de başından beri yaşayan diğeriydi ve tüm bunlar boğulan kardeşin düşüydü" ikilemlerini verdirtiyor. bennu yıldırımlar'a böyle fıkır fıkır roller daha çok yakışıyor aslında. "iki tane oldular!!!" erkan sever (orsino), kubilay penbeklioğlu (tobi dayı) ve tolga yeter (andrew) oyunun temel eğlence unsurları olarak abartılı ama sevimliler. levend öktem ne güzel şey izlemek ve dinlemek seni. o nasıl bir cheek to cheek yorumudur öyle. orijinalinden iyi olan cover'lara üst sıradan girer. şehir tiyatroları bunu bir yere yüklemeli, nefis. ve özelikle değinmek istediğim, her zaman izlemekten keyif aldığım özge özder, müthiş bir shakespeare soytarısı tam bir joker olmuş. açıkçası rol dağılımına bakmadan önce feste'nin kubilay penbeklioğlu olacağını düşünmüştüm. ama serdar biliş yenilikçi tarzını konuştururcasına madem oyun terslikler üzerine kurulu alın size beklenmedik bir ters yüz dercesine kadın bir soytarı çıkarttı karşımıza. özge özder de alımlı, fettan, kuduruk, dört başı mamur bir feste olmuş çıkmış. bu arada sahne ve kostüm tasarımı çok güzel ama gamze kuş'u en çok feste'nin kostümleri için tebrik etmek istiyorum. paltolara eridik bittik. yamalısından, beter böcek kılıklısına kadar enfesti.

    şöyle bir toparlayacak olursam, klasik oyun beklentisiyle gidilmemeli. daha hafifletilmiş ama seyri sıkıntısız bir yorum. en azından çıkışta bilmeden giden bir kaç kişiye shakespeare'in diğer eserlerini şöyle bi incelettirse yine kârdır.

    ne de olsa, her şey içinde zıttını da barındırır...
  • bugün muhsin ertuğrul'da seyrettiğim shakespeare oyunu.

    oyuncuların televizyon dizilerinde harcandıklarına bir kez daha kanaat getirmemi sağlamış müthiş keyifli bir oyun. tüm oyuncular yüksek performans ve aşkla oynuyor resmen. oyun tek perde ve 2 saat sürüyor. oyunculuklar, kostümler, şarkılar ve danslar çok başarılıydı.

    bennu yıldırımlar ve senan kara'ya ekstra alkışlar.
  • ikinci gecesinde harbiyede seyredebildiğim harika shakespeare oyunu.
    oyun yaklaşık 2 saat sürüyor fakat tek perde, sıkılmadan seyrettik ama ara olabilirdi diye düşünmedik değil.
    senan kara tutumluer, viyola ve sebastian rolleriyle muhteşem bir iş çıkarmış.
    bennu yıldırımlar da iyiydi, genel olarak oyunculuklar iyiydi aslında, dekor yormadı bizi ama oyuncuları baya yormuş olmalı.
    oyunun yönetmeni (bkz: serdar biliş) de oyun kitapçığında şöyle diyor: shakespeare tiyatrosu yedisinden yetmiş yedisine, fakirinden kraliçesine, dogusundan batısına, herkesi koca bir çemberin içinde hemhal eden kapsayıcı bir tiyatro. kaba güldürü ile en rafine tiyatronun yanyana örüldüğü, arkaik kelimelerle uydurma lafların aynı cümlede ahenk buldugu şiirsel bir cümbüş. beşbenzemezle büyülü dünyalar yaratan shakespeare giderek kutuplaştığımız ayrıştığımız bugünlerde beraber yaşama becerimize de bir ilham.
  • ibb şehir tiyatroları'nın sahneye koyduğu, dekoruyla göz dolduran shakespeare oyunu. daha önce de birkaç shakespeare uyarlaması izlemiş biri olarak bu oyunun en çok çevirisiyle ve uyarlamasıyla diğerlerinden ayrıştığını söyleyebilirim - dili çok daha akıcı, diyaloglar anlaşılır ve takip edilebilir; hafta içi iş çıkışı gidildiğinde insanın beynini yakmayan türden. oyuncu kadrosu çok kuvvetli, zaten bennu yıldırımlar'a, sesine, diksiyonuna hayranım, bu oyun içinde karakterinin değişimine ve enerjisine ayrıca bayıldım.

    oyunun en güçlü tarafı ise kesinlikle dekor, kostümler ve müzik! 2 saat boyunca canlı müzikle oynuyorlar ve üstüne çok güzel şarkılar söylüyorlar. dekor değişiklikleri oyunun bir parçası gibi ilerliyor. kısacası oyun, tek perde olması öncesinde göz korkutsa da özellikle görsel açıdan oldukça doyurucu 2 saat vadediyor. o kadar beklemişken selamı da sonuna kadar izleyip eğlenmeyi atlamasın gidenler.

    --- spoiler ---

    özellikle bir ara sahneye gelen iki heykelin canlı çıkması ve havada durdum şahitlerim var durumu çogacayipti
    --- spoiler ---
  • sezonda izleme şansım olmamıştı, açıkhava sahnesi'nde bilet bulunca kaçırmayayım dedim. iyi de etmişim. güzel oyundu fakat otur dediğinde oturan, dur dediğinde duran az eğitimli sıradan bir köpek kadar bile medenileşememiş birkaç izleyici yüzünden sıklıkla konsantrasyonumun dağılması oyundan alınabilecek maksimum hazzı almamı engelledi. yeni sezonda da sahnelenirse daha az seyircili, daha az insanlı bir günde tekrar izlemek isterim.

    tek perde oynanan oyunun 2 perdeye evrilip izleyiciye de küçük bir mola fırsatı vermesinde akış olarak bir engel göremedim. tek perde biraz zorlama olmuş gibi.

    dün gece sol arkamda bir kadın, oyun boyunca abartısız en az 30 tane fotoğraf çekti, hepsinde de flaş ve ses açıktı. hani şu fotoğrafı çektiğinde çıkan deklanşör sesi var ya ondan bahsediyorum. ne yapacaksın 30 tane fotoğrafı? oyunun fotoromanını mı çıkaracaksın? içlerinden kendince en güzelini seçip gidip facebook'a koyacaksın işte "açıkhava'da tiyatro qeyfi" diye. gelme amına kodumun çomarı gelme, 3 kuruşluk tiyatro zevkimi siktin attın dün gece. oyunun açıkhava sahnesi'nde oynanması senin türlü hayvanlıklarını kapatabilmek için değil, gelme. iki sıra önümde oturan bir tane topsakallı, mühendis görünümlü çakma nerd vardı; 4 kişilik gruptu bunlar. adam çıkardı telefonunu yıldızlara tuttu, o an gökteki yıldızın hangisi olduğunu gösteren uygulamasını açtı ve yanındakilere gösterdi. diğerleri de gerizekalı gibi "vaaaayy" falan oldular, bunun üzerinden bi beş dakika muhabbet dönderdiler. ya hayvanın evladı ilk kez mi yıldızları görüyorsun? oyunun bitmesini bekleyemedin mi? tamam bilimle çok ilgilisin tamam.

    neyse, bu oyunu gelecek sezon az insanlı bi günde tekrar izlemek isterim.
  • istanbul şehir tiyatroları'nda kaçırılmaması gereken başarılı shakespeare eseri. kostümler, müzikler ve sahne çok güzeldi. viola ve sebastian rolündeki senan kara'ya da dikkat edin derim. aynı anda 2 farklı karakteri detaylı, incelikli ve bi o kadar da samimi bir şekilde aktarabiliyor
  • bu oyunda, viola/cesario ve sebastian'ı oynayan senan kara' ya, ayrı bir parantez açmak gerekiyor. cabaret'deki feminen rolünden sonra, sebastian'daki külhanbeyi hali de çok iyi. her oyunda sesini kullanimi cok etkileyici.
  • bu oyunu ankara'daki devlet tiyatroları festivali'nde, diyarbakır devlet tiyatrosu'nun yorumuyla izlemiştim. 1990-95 arasındaydı bu, internette kaydını bulamadım bir türlü. o yorumu izleyebilen şanslı insanlardandım. rengarenk soytarı kılıklı oyuncular, bizden motiflerle harmanlanmış bir sahneleme. çok ama çok gülmüştük. şaka maka 20 yıldan fazla geçmiş, aklımda ayrıntısı kalmamış hiç. ama bir tanesini unutamadım: "... kiii üç dört!.." diye bağırır bağırmaz tüm oyuncuların "cemile'nin gezdiği dağlar meşeli" ya da "oy oy eminem" türkülerine başlaması. arkadaşımla günlerce yapmıştık.

    bir tiyatro oyunu nasıl özgürce yorumlanabilir ama özünü kaybetmeze güzel bir örnekti bence. sonrasında haldun dormen tarafından sahneye konmuş yorumunun fotoğraflarını görünce, aradaki farkı daha iyi anlamıştım.
hesabın var mı? giriş yap