• (bkz: vir vir vir dir dir dir)

    bu programın ömrü fazla üzün sürmez. nedeni de bu on kadın birbirinin ayağından çeker, sonunda da program güme gider.

    ayrıca programdan sonra 3 tane vermidon atsan mideye yine de kafa ağrısı geçmez. şimdiden yoruldum.
  • altın günü sohbetinden tek farkı; 10 kadının bir iki kitap fazla okuması..
  • an itibariyle on kadının 10'u da kenan imirzalıoğlu'na yazıyor. ayrıca önceden de belirtilmiş ama gerçekten çok karambol olmuş bu program, her kafadan başka ses çıkıyor..
  • "bir programda kaç kere yakışıklı diyebiliriz" rekorunu bu bölümüyle kırmaya adaydır. e tabi yaş ortalamasına bak. stüdyodaki erkek sayısına bak. of çok derin çıkarımlar yapardım da, tırnaklarıma oje sürdüm şimdi, bulaşmasın.
  • 2-3 izleme girişimimin, bugün de olduğu gibi başarısızlıkla sonuçladığı tuhaf program. şöyle ki; oturma düzeni cidden çok rahatsız edici. yani aralarında bi göz teması olmadığı için biri bi şey diyecekse pat söyleyiveriyor, biri konuşuyor mu başka birinin sözünün bitmesini mi bekliyor vs. hiç bakılmadan. bu da ortaya her kafadan bi ses çıkması durumunu çıkarıyor. gönül yazar zaten bambaşka bi kafada, yeşermeye meyilli bir konuyu bile aniden araya girerek alakasız bi şeye değinmek suretiyle bıçak gibi kesiyor. oldukça antipatik gelen sürekli bi tribünlere oynama havası hakim. fikir güzel belki ama işleyiş hiç sarmıyor.
  • gönül yazar'ın performansının şahane olduğu program. söz aldığı zaman mutlaka bir anısını anlatıyor. konuyla ilgili mi ilgisiz mi hiç önemli değil. anladığım kadarıyla konuya giriş yapmaya çabalıyor ama devamını bir türlü getiremiyor.
  • bir sonraki programı sultanahmet hamamından canlı olarak yapmalarını beklediğim program. bu ne lan böyle?
  • rezalet bir program, hiç olmamış. çok fazla kalabalık, herkes çok fazla konuşmaya çalışıyor. sarışın bir kadın var, sırf cıvımış feminizim söylemlerine getiriyor her lafı. ötekiler de fazlasıyla boş konuşuyorlar. işkence...
  • son iki programdan birinde eğitim sisteminden bahsediyorlardı, katsayılarla ilgili bir konuydu sanırım. hülya uğur tanrıöver, aslında eğitim sisteminin anaokulundan başlayarak son aşamasına kadar yenilenmesi gerektiğini söylerken önce beş yüz kere kadar zaten yanlış anlaşıldı, sonra da günseli kato'dan "aa o çok zor" yorumu geldi. ama öyle bir tonlama ki sanırsınız tanrıöver, hiç olmayacak, dünyada şimdiye kadar hiçbir ülkenin gerçekleştirmediği bir şeyden bahsediyor. günseli kato gibi, iyi kötü dünya görmüş, sanatla sepetle uğraşan, yani ufkunun açık olması gereken insanlar bile "aa o çok zor" diye yaklaşınca meseleye, insanın içi daralıyor iyice. sanatçılarla yapılan açılım kahvaltılarına nihat doğan gibi insanların çağrıldığı ülkede neyi değiştirmekten bahsediyorsam gerçi.
  • 1987 yapımı şerif gören filmidir.

    sinematürk yazarı eylül fırtınası tarafından kaleme alınmış bir inceleme yazısı:

    "futbol karşılaşması spikeri tabiri ile söyleyeyim,''şerif gören'den düşünce olarak çok güzel ancak golle "sonuçlanmayan bir atak.
    'mine,seni kalbime gömdüm,firar,gizli duygular,dul bir kadın,dağınık yatak,bir yudum sevgi,bir kadın bir hayat,adı vasfiy e,aaaah belinda,kaçamak,kupa kızı,asiye nasıl kurtulur?,kadının adı yok gibi seçkin filmlerle örneklenebilecek 1980'li yıllar ''kadın filmleri seçkisinin'' şekil olarak iddialı ancak yüzeysel ve başarısız bir örneği,en zayıf halkası.
    filmde;fahişesinden gazetecisine,feministinden üzerine kuma gelmiş acılı anadolu kadınına kadar sözde toplumun her kesiminden kadının ortak yazgısı olan ayrımcılık ve ''türk toplumunda kadın olmanın zor zanaat olduğu'' vurgulanıyor.
    toplumsal rolleri ve sosyal statüleri itibarı ile değişik nedenlerle suça itilen 9 ayrı kadın karakterden (filmin adı on kadın olsa da filmde 9 karakter bulunmakta) haraketle ''türkiye'den kadın manzaraları'' konulu bir resmigeçit izliyoruz.
    ancak,filmde yukarıda örneklediğim filmlerde ve daha öncesinde kuma,dönüş,azap,yaşam kavgası gibi 1970'li yılların kırsala veya taşraya yönelik kimi önemli yapımlarında işlenen,önerilen,tartışmaya açılan hususlardan farklı bir bakış açısı,özgün bir yaklaşım söz konusu değil.
    bir başka ifade ile bu filmlerin suyunun suyu...(bu durum,yıllar geçse de sorunların aynen hüküm sürdüğünün bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.)
    herşey beklendiği gibi,bilindik,şematize...ezber bozan herhangi bir durum,bir sürpriz yok.
    filmde,kadın tiplemeleri fazla olunca türkan sultan'ın sadık tebaasına mensup hayranları için ilk etapta şu klasik cümle kaçınılmaz oluyor:''türkan şoray'dan oyunculuk resitali'' vb.
    ancak,filmin şematik ve yapay havasına türkan şoray ayni yapaylıktaki oyunu ile fazlası ile katkıda bulunuyor.çoğu kez olduğu gibi yine oynadığı karaktere can ve ruh katamıyor;gibiymiş gibi yapmaya çalışıyor.rol kesiyor;inandıramıyor.her karede bunun aslında bir film olduğunu ve kendisinin de rol yaptığını bas bas bağırıyor.(özelikle roman kadını karakterinde)
    filmdeki diğer oyuncular da (erdal özyağcılar dahil) , ayni silik ve amatörce oyunları ile türkan şoray'a eşlik ediyor.
    sanki bir iki gün içerisinde apar topar çekilmiş,çırpıştırıverilmiş gibi duran bu baştansavma film görüntü kalitesi,seslendirme vb.gibi teknik konularda da oldukça zayıf.
    on kadın;sinemamızda başyapıtlara imza atan,çoğu filminde ayni dengeyi ve bütünlüğü yakalayamasa dahi,bir iki sahnede de olsa duyarlı ve yaratıcı bir sinemacı olduğunu hatırlatarak gönlümüzü fethetmeyi başaran usta yönetmen şerif gören'in tepeden tırnağa kötü filmlerinden birisi."

    http://www.sinematurk.com/'dan alıntıdır.
hesabın var mı? giriş yap