• bir süredir araştırdığım, incelediğim yönetmenlerden. bütün filmlerini sözlüğe yazıp bu entryi de ara kere editleyeceğim. şimdilik kaydıyla:

    (bkz: akrebin yolculuğu /@hanging rock)
    (bkz: amansız yol /@hanging rock)
    (bkz: anayurt oteli /@hanging rock)
    (bkz: gece yolculuğu /@hanging rock)
    (bkz: gizli yüz /@hanging rock)
    (bkz: göl /@hanging rock)
    (bkz: karşılaşma /@hanging rock)
    (bkz: kırık bir aşk hikayesi /@hanging rock)
    (bkz: körebe /@hanging rock)
    (bkz: melekler evi /@hanging rock)
  • gidişinin arkasından sadece cumhurbaşkanının üzüntüsünü bildirdiği yönetmen.

    o giderken içten sevgileriyle el sallayan yine sadece sinemacılar oldu..
    kameramanların arkasından koştuğu ünlü isimlerin yanısıra, set amirleri, ışık şefleri, figüranlar da vardı el sallayanlar arasında..

    emek sineması beyoğlu için özeldi, türk sineması için özeldi, özel bir insanı filmiyle değil ama hakkında yapılan belgeselle beraber farklı şekilde ağırladı bugün..

    ne gösteriş ne abartı vardı el sallarken..onun yusuf atılgan için sarf ettiği mütevazi kelimesi aslında en çok kendisine yakışıyordu..onu sahiplenenler de sadelikle ama saygıyla selamladı gidişine el sallarken.

    “kapitalist ülkeler, ülkeleri işgal etmek, uzaya gitmek yerine bu tür hastalıkların çaresini arasaydı, ilaç sanayi mal satmak için yeni çözümlerin karşısında olmasaydı, bu uzun süreçte kanserin çaresi bulunurdu” cümlesini atıf yılmaz kurmuştu emek sinemasında..
    bir tek hürriyetim.com da yeralmış bu cümle..
    ömer kavur un gidişine akıl erdiremeyen diğerlerinin tercümanıydı aslında atıf yılmaz..

    hem emek sinemasında hem teşvikiye camiinde, içinden, dışından ağlayan onca insan arasında koşuşturan genç haber muhabirleri birbirlerine soruyorlardı, tanıyamadıkları her selam duranı "kim bu?" diye..hangisi birine mikrofon uzatsa ona yöneliyordu hepsi, kimdir bilmeden..
    o nedenledir ki tüm kanallarda, yıllardır beraber çalıştığı yapım sorumlusunu çocukluk arkadaşı diye sundular..o yüzeden de çekmek istediği son filmini neden gerçekleştirmek istediğini anlayamadılar..

    hem sinema tarihimizi hem bu tarihi oluşturanları tanımadıkları için, öğrenmeyen araştırmayan gençliğe kızası gelebiliyor insanın..
    ama bu ülke, sertab erener eurovision birincisi olduğu için ortalığı birbirine katarken nuri bilge ceylan ın cannes deki sinema başarısını ikinci plana atan yöneticilerle, bilgilendirilmeyen, sanatından uzaklaştırılan insanlarla dolu..kime ne kadar kızacaksınız..

    bu gidiş, erken bir gidişti..
    macit koper in haberi aldığında nasıl, "artık film çekemeyecek mi yani?" diye düşünmesi gibi..
    hem erken hem kabullenilmesi zor.
    ama bir o kadar da yine ve yeniden "genel" tarafından sahiplenilemediği için kızgınlık dolu.

    ömer bey, biz sizi, sizin ofisinize ya da evinize gelen her misafiri her zaman kapınızın dışına kadar yolcu etme inceliğinize yaklaşamadan yolcu ettik..
    yine de salladığımız eller sevgi ve saygı doluydu..görüşmek üzere.
  • " ben bireyin yalnizliğina inanan bir insanım. yanliz olan bir insanın kendi ile hesaplaşması kaçınılmazdır. sinema yapabilmek için gösterilmesi gerekli direncin kaynağı da, bu yalnızlıkla baş edebilme çabasıdır."

    sozleriyle hatirlanacak olan yönetmen
  • bendeki iki cümlelik özeti şudur: vurulduğum ilk yönetmen ve bana sinemayı sevdiren adam.

    sözlükteki sayfasına korkumdan varamadım kaç gündür. dedim "ya 30-40 entry varsa sadece?" o güzelim adam boşa mı yapmış o güzelim filmleri yoksa? auteur kelimesini türkçe cümle içinde kullanabilmemize sebep olan o değil mi? yoksa ölmesi beklenip hemen sağa sola, sahaflara dağıtılan o güzelim kitapları gibi sinemasını da mı gözden çıkardı herkes? yoksa bu yüzden mi topu topu 5 adamla izledim bu adamın fimlerini 60 kişilik salonda? biliyorum ucuz bu ülkede emek ve yapılan her güzel iş, ama bu kadar mı ucuz? o da mı ucuz?

    bugün yumdum gözlerimi sıkıca, geldim korkuyla baktım buraya ve yıkıldım. sadece 45 entry. ve eşittir 45 yazar bile değil. sadece benim gibi ona vurulmuş bir avuç yazar.

    ------ hişşşşt unut bunları violet, bunlar hiç yaşanmadı! ------

    kural 1: ömer kavur türkiye sinemasının yüz akıdır, karanlık filmlerinin içinden ışıldayan iki parlak gözdür.
    kural 2: ömer kavur izlememiş kimseleri sinema sever saymamalıyız, sayarsak bizi ne sinema affeder ne tarih!

    işte onun için türkiye sınırları dahilinde**** "sinema bik bik bik..." diye ortada dolaşan birini yakaladığımda foyasını meydana çıkarmak için muhteşem bi test metodu buldum. siz de gönül rahatlığıyla uygulayabilirsiniz:

    bikbikçinin sağ omzuna elimi koyuyorum, gözlerinin ta içine bakıyorum:

    - ömer kavur izledin mi koçum sen?
    - o kim yeaaa?
    - bas git burdan çabuk, seni bi daha film izlerken yakalarsam yemin olsun bacaklarını kırarım!
  • muhtemelen dogru duzgun bir vasiyetname birakmami$ olmasi, evini devralanlarin da kutuphanesini harac mezat elden cikarmalari sonucu, öleli daha bir ay gecmeden kitaplari oldugu gibi sahaflara du$mu$ yonetmen... ki bunlarin arasinda nihat ziyalan, faruk duman gibi yazarlarin adina imzaladiklari kitaplar da mevcut. (bkz: vay bana vaylar bana)
  • çok değerli yönetmen. anayurt oteli baş yapıtıdır ve sonraki filmleri de çok iyi olmasına rağmen henüz onu aşamamıştır. yereli evrensele taşımayı başarabilen, gerçkeküstü hikayelerini hiç rahatsız etmeden anlatabilen, görüneni değil , onun altında gizleneni aramasıyla antonioniyi hatırlatan usta sanatçı, derin adam, yol ustası.
  • büyük usta..
    sanırsınız ki sinema sadece yeryüzünde yapılır!
    siz şimdi rüyalarınızı izleyin...

    nur içinde yatsın ömer kavur... iyi ki varmış!
  • bugün aytaç arman'ın ölümü vesilesiyle bir kez daha andığım eski sınıf arkadaşım, genç yaşta zamansız kaybedilen bir değer.

    bu kadar yıldır filmlerinden oluşan bir dvd box-set'in piyasaya sürülmesini dört gözle bekliyorum. ne yazık ki ortamlarda da kalitesi iyi olan pek fazla filmi bulunmuyor.
  • aihm kararına yarım saat yer ayırıp, vefatını duyurmayı kendine iş edinmeyen habercilerle dolu ülkede, sinemamız için özel bir isimdi.
    hangisi daha önemli? günboyu o ne dedi, asker ne dedi, avukatlar ne dedi ile her bültende ilk haber olan yargılama meselesi mi, dünyanın her yerinde tanınan, takdir edilen sinemacımızın vefatı mı?
    vereceğiniz zaten 1 dk lık haber..
    neden ilk haber olmaz ölümler, yiten değerler..
    bari gençler sahip çıksa..sinema yapmak isteyen herkesin, onun filmlerini izlemesi şart..
    o ömer kavur du..ne filmleri ne kendi başka bir şeye benzemez.
    (kızgın bir entrydir..bakın kusuruma)
  • türkiye'nin, sinema sanatına hediyesiydi. başka türlü söylersek de sinema denen büyülü dünyanın bize hediyesi.
    ömer kavur o kadar güzel filmlerine rağmen hâlâ o büyük "opus magnum" diyebileceğimiz filmini henüz çekemeden gitti. edebiyata remz edersek; oğuz atay'ın tutunamayanlar romanı benim için mesela anayurt oteli'ne tekabül eder. henüz çekilmemiş filmi ise türkiye'nin ruhu'na.
    ...
    ömer kavur oldukça kişisel, sanki toplumsal olanla doğrudan ilgisi yokmuş gibi görünen ya da benim öyle algıladığım filmlerinde aslında şeytanca tahlilleri mütevazı bir sinema diliyle önümüze seriyordu. sembolik, sakin ama çooook sonraları anlaşılacak görkemli bir dil. ömer kavur'un toplumla ilişkisi aslında filmlerini yaptığı eserlerin yazarlarına bakınca anlaşılıyor: refik halid karay*, selim ileri*, yusuf atılgan*, füruzan*, orhan pamuk* gibi yazarların metinlerini sinemaya uyarlamak şöyle biraz yukarıdan bakınca bir anlam ifade ediyor. mesela yılmaz güney daha doğrudan, daha folklorik bir sinema diliyle derdini anlatırken ömer kavur bana göre öyle sıkı bir derdi olmadan, aceleye getirmeden kentli bir estetikle kurduğu hikayelerini peliküle düşürüyordu.

    erken vedası çok üzücü oldu. elbette sinemamızda yetkin yönetmenler eksik kalmayacak. her dönem yeni isimler bizlere yeni filmler hediye edecek; buna şüphe yok. ama söz sinemaya gelmişken insan ömer lütfi akad'ın yaklaşık 30; metin erksan'ın da yaklaşık 25 yıldır neden film çekmediklerini merak ediyor? küskünlük mü?
hesabın var mı? giriş yap