• şunları yazıp bu dünyadan göçmüş gitmiş sinir bilimcisi amcadır. günün akşama yaklaştığı şu saatlerde bir acayip ruh haline soktu beni.

    "göçüp gittiğimizde, bir daha bizim gibi hiç kimse gelmeyecek. hiç kimse hiç bir zaman hiç kimse gibi olmadı ve olmayacak. insanlar öldüğünde telafi edilemezler. arkalarında doldurulamayacak boşluklar bırakırlar çünkü;
    kendi mecrasını bulmak
    kendi hayatını yaşamak ve
    kendi ölümünü ölmek ve böylece
    eşşiz bir birey olmak her bireyin kaderidir."

    "there will be no one like us when we are gone, but then there is no one like anyone else, ever. when people die, they cannot be replaced. they leave holes that cannot be filled, for it is the fate of every human being to be a unique individual, to find his own path, to live his own life, to die his own death."
  • "türkiye'de neden vaka hikayeleri anlatan psikiyatristler,psikologlar,nörologlar,doktorlar yok?" sorusunu sormama sebebiyet veren kıvrak kalemli nörolog.türkiye'de de aslında vaka hikayeleri anlatanlar var,en azından geçenlerde adını şu an hatırlayamadığım bir psikiyatristin hastalarının hikayelerini yazdığı bir kitabını görmüştüm. ama okurken,oliver sacks'tan alınan tadın kıyısına yaklaşamıyordu. çünkü bir psikiyatrist olarak sadece kendi alanına eğilmiş,edebiyat,antropoloji,felsefe,sanat vb disiplinleri göz ardı etmişti. bu yüzden de yazdıkları kuru kalmış,basit bir hikaye aktarmacalığından öteye gidememişti.sacks ise sadece kendi alanıyla sınırlamadığı birikimini öylesine güzel harmanlar ve öylesine ufuk açıcı yazar ki;anlattığı vakanın ve kişinin tüm boyutlarını öğrenmekle kalmaz,bu adamın yaptığı işin bir benzerini yapmak için büyük bir şevk duyarsınız.
  • "bana bilimin şairi diyorlar. sanırım sadece bilimin düşüncelerinin insanları iyileştirmeye yetmeyeceğine inandığım için. aklımla anlayamadığım olaylara anlam verme çabasından vazgeçtim. insanın ruhuna dokunanların bedeninde de değişikliklere yol açabileceğini biliyorum. müziğin notalarının, komada bir annenin koynuna konulan bebeğinin, ameliyata girmeden önce şefkatle sarılan bir eşin, hayat kurtarabilceğine inanıyorum. bu yüzden bildiklerimin ötesinde bir hayale ulaşmam gerek. beni şaşırtan olaylar karşısında kahkahalar atmam ve on yıldır komada yatan kadının birgün gözlerini açıp yaşadığını fark edeceğine inanmam bundan."
  • carl sagan'ın astronomiden insan zekasının evrimine kadar sayısız konuda başarıyla gerçekleştirdiğini nöroloji için yapan adam. dehaların bile çoğunda rastlayamadığımız değerli bir yetenek, anlamak için uzun yıllarını sarfettiğin bir şeyi başkalarına çocuk oyunuymuş gibi gösterebilmektir. sacks bu konuda gerçekten iyi olan az sayıda yazardan biridir, sağolsun varolsun!
  • çok sevdiğim egzantrik dayım gözüyle baktığım, öyle bir tuhaf sevdiğim doktor-yazar. katı bir ingiliz formasyonundan, nöroloji, antropoloji ve biyoloji alanlarında eğitim aldıktan sonra özgürlük peşinde amerika'ya fıymış, edebiyatla nörolojiyi hem profosyonelleri hem de sıradan okuyucuyu ilgilendirecek biçimde harmanlayıp harikulade metaforlarla dolu öyküler yazmıştır. kitaplarını okumak çok zevklidir. tam da üzerine konuşmak, birilerine anlatmak isteyeceğiniz şeylerle dolu olduğu için, yüksek sesle sırayla okunması en zevkli kitap onun karısını şapka sanan adam'ıdır.
  • yazı yazmak istediğinde, aklına bir fikir geldiğinde uygun bir yer aramayan bilge doktor:

    http://erguvankalem.blogspot.com.tr/…ver-sacks.html
  • 82 yaşında hayatını kaybeden ünlü nörolog ve yazar oliver sacks'in kanser teşhisi konulduktan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamadan bir kısım:

    "korkmuyormuşum gibi yapamam. ama baskın hissim minnettarlık. sevdim ve sevildim; çok şey verildim ve karşılığında çok şey verdim; okudum ve gezdim ve düşündüm ve yazdım. dünya ile bir ilişkim oldu, yazarların ve okurların sahip olduğu çok özel bir ilişki."
  • insan gibi anlatabilen bilim adamı.
  • ölümcül bir karaciğer kanserine yakalanmış. minik bir veda konuşması yazmış, nytimes'dan okunabilir:
    http://www.nytimes.com/…s-terminal-cancer.html?_r=0

    "...above all, i have been a sentient being, a thinking animal, on this beautiful planet, and that in itself has been an enormous privilege and adventure."
  • eşcinselliğin birleşik krallık'ta suç sayıldığı dönemlerde genç bir delikanlıyken, babasına eşcinsel olduğundan bahsetmiş; dindar annesinin bundan haberdar olup ''keşke hiç doğmasaydın.'' demesi üzerine duyduğu suçluluk nedeniyle cinsellikten ömrü boyunca uzak durmuş,hep yalnız bir hayat yaşamış.bu yalnızlık ancak 77 yaşındayken bill hayes'le arasında başlayan aşk ile son bulmuş.

    oliver sacks'in eski fotoğraflarına bakınca hayattan zevk alan,vücut geliştirmeyle uğraşan,yüzen,bisiklet ve motosiklet kullanan sporcu,maceracı ve yakışıklı bir insan olduğu belli; fakat hayatının çok önemli bir noktası hep eksik kalmış ve bu onu mutsuzluğa ve uyuşturucuya itmiş.ömrü boyunca başka insanların sorunlarına çözüm üreten birinin kendisinin bu kadar depresif olması ve kendi trajedisini yıllarca içine atması ise çok acı.
hesabın var mı? giriş yap