• bir piyasaya birkaç şirketin hakim olmasi durumu. (turkcell, telsim, aria uclemesi gibi)
  • bir piyasanın oligopol oldugunu belirlemenin en önemli şartı bahsi geçen pisayaya yeni bir firmanın girmesinin zorluk derecesi ile ilgilidir.. örneğin araba piyasasına girecek bir şirketin milyarlarca dolar tutarında uluslararası sermayeye olan ihtiyacı vardır.. ve bu ihtiyaç, kendi imkanlarının haricinde banka vb finansorlerce saglanamıyorsa ve dolaylı olarak piyasa hakimiyetini elinde bulunduran şirketler yeni şirketlerin piyasaya girmesini engelliyorsa bahsi geçen piyasada oligopol vardır.. yoksa yoktur..
  • bu sirketler pazar durumuna göre kendi aralarinda anlasip fiyat politikasi belirleyebilirler. danısklı dövüs gibi bisi yapabilirler yani.
  • bir birlik olustururlarsa eger monopol bir yapi olusturabilirler. mesela petrol piyasasini ele alirsak, sirketler kendi aralarinda piyasaya daha az petrol surup fiyatlari arttirma politikasina gidebilirler. fakat aralarindan bir tekinin bile kendi cikari dogrultusunda hareket etmesi, el altindan petrol satmasi, tam bir fiyaskoyla sonuclanir. boyle bir ihanet kolay saklanamaz, hemen anlasilir, bu sefer tum sirketler el altindan petrol satmaya baslar. sonunda fiyatlar yukselecegine daha da duser. tuketici sevinir. sirketler uzulur.
  • oligopolculerin, rakiplerin tepkilerini veya stratejilerini de goz onunde tutarak fiyat, uretim, reklam vs. gibi alanlarda nasil karar aldiklari oyun teorisi ile aciklanir.
  • türkiyenin geldiği noktadır. her sektörü 3-4 şirket paylaşmışlar. kendi aralarında fiyatları belirliyorlar. başka şirketlerin piyasaya girmemesi için yeterli sayıda milletvekilini-bakanı bağlamışlar. kurumlar onların elinde. işlerine gelmeyince yönetmelik-kanun vs çıkarttırıyorlar. piyasayı söğüşlüyorlar. işte halimiz.
  • çoğulcu demokratik şartlara meyil vermekle birlikte, tam eşitliğin henüz
    gerçekleşmediği iktisadi şekil.

    misal; baraj yapımına kendinizi öyle bir kaptırırsınız ki, meclisi barajsız
    düşünemezsiniz. politik istikrar, sosyo ekonomik şartlar vs diye de ahkam
    dinlersiniz. yüzdesi on olsun, beş olsun derken, yokluğunu aramazsınız bile.
    sonuç; ankara'da elim sende oynayan 3 - 4 parti (ki şimdi ben konuyla da
    alakalı olsun diye şirket desem nasıl da ayıp olurdu !?). tümünün eş güdüm
    halinde olma ihtimalleri iç güveysinden hallice . aralarından birkaçının ortak
    hareket etme ihtimalleri ise çetrefilli . sair sebeplerden ötürü, aldığı oya
    oranla çok daha fazla sandalye hakkına sahip olanın, temsil gaspında
    bulunmakla yetinmeyip tahakküm sınırlarını test etmesi ihtimali ise
    baldan tatlıdır. demek ki neymiş; şartlar olgunlaşmamış !

    piyasalarda rekabet koşullarının yerleşememesinin nedenlerinden biri,
    sermaye yoğun sektörlerde yeterli sermayeye ulaşma zorluğudur.

    misal; seçim sistemindeki garabet yetmemiş, siyasi partiler kanunu denen
    komedyayı sahnelemeye başlamışsınızdır. ön seçim, delege vs aşamaları
    sistemden çıkarır, merkezden atama yoluyla listeye giren vekili seçmeye
    çalışırsınız. hani seçilmişlerle atanmışlar bir olamazdı lan ! ha doğru, sizin
    adaylar arasında seçim yapma hakkınız da vardı değil mi ?! sermaye yeni
    konuşuyor sevgili halkım. seçim süreçlerinde partilerce/vekil adaylarınca
    yapılan harcamaların kaynağı nedir-getirisi götürüsü nedir?
    kaynağa/sermayeye sahip olmayanların yeterli katılımının sağlanamadığı
    seçim süreçlerindeki rekabete kargalar gülsün mü anacım?!

    işte buna benzer, puşt bi şey olan oligopol, görece olarak monopol kenan'a
    yeğ tutulur.
  • gunumuzde kapitalizm kilifi altindaki dunya ekonomisidir.
  • sermayenin birikimi için uygulanan/uygulanmasına izin verilen tekelci anlayış.
    güçlü ülkelerede bu gibi hadiseler yaşanıyor. hatta şirketlerin hacmi o denli artmış durumda ki ülkelerin vereceği kararları etkiliyor. ülkelerden daha zengin ve güçlüler.
  • türkiye bankacılık sektörü de bu piyasa terimine güzel bir örnektir
hesabın var mı? giriş yap