• (bkz: soghomon tehlirian)

    düzeltme: ben ogün samast ile soghomon tehlirian arasında bir fark göremiyorum, ikisi de aynı şekilde ve aynı amaç için öldürdü. ama nedense bu örnek yoğun bir şekilde kötülenmekte. hepimiz ermeniyiz ya ondan olsa gerek sanırım.
  • herkesin aklını başından alıp yerine duyguları koyan adam.
    duygusal davranan biz adamların aklında da ne cumhurbaşkanlığı seçimi kalır, ne kuzey ırak, ne birlik, ne beraberlik.
    birileri kıs kıs gülüyor..
  • ogün samast değildir asıl suçlu olan. o kurşunu atan silah da değil. hrant dink'in gariban ayakkabısındaki delik de değil. biz bir şeyleri yanlış okuyoruz artık. ticari amaçla yazılmış şarkıların nakaratlarındaki yalnız, bakıma muhtaç spontane sözler gibiyiz. içimiz boş, anlamsız bir sürüklenmenin ötesine gidemiyor... boğaza nazır bir hayatın en vesveseli anında keyif cigarasını yakan köpeklerin kurbanı olmuşuz ama haberimiz yok. hala bugün, mevkisinden, koltuğundan caka satan şerefsizlerin kanındaki amino asitler gibiyiz. bize verilmiş bir görevin sağlam neferleri gibi, ne sikim olduğumuzu bilmeden yalpalıyoruz sadece. acı, şarap, sigara üçgenindeki diklenemeyen açının yalnız biçareleriyiz. sessiz çoğunluğun guatr'a yakalanmış habis urlarıyız. hepimiz mikrobuz, hepimiz şirin renkli koli basilleriyiz...

    insan denen beş harfli kelimenin çamurdan yaratılmış sesli harfleriyiz. yağan yağmur bile yetmiyor artık acılarımızı saklamaya. her geçen gün, her faili meçhul cinayetin imkb'ye oranla tavan yaptığı bir ülkede "bugün borsadaki yükseliş göülmeye değerdi" nidalarının beyaz yakalı sahiplerinin köleleriyiz. hrant dink öldü dolar gene yükselecek iflahımız sikilecek hezeyanlarının baş aktörleriyiz. dinimiz imanımız para olmuş. imansız bir milliyetçiliğin sabun köpüğü gibi dağılıyoruz kesif bir kokuyla aydınlanan ve belki de kararan gökyüzünde. işimiz yalan, dostumuz yalan, hayatımız yalan...

    ve tekrar diyorum, ogün samast değildir asıl suçlu olan. biz çok iyi bildiğimiz bir şarkıyı ısrarla yanlış makamda okuyoruz. balkanlardan gelen soğuk havaların takipçisiyiz artık. her sabah aynaya bakıp, yola baktığını zanneden birer damızlık öküz gibiyiz. var olanı değiştiren, kendi istek kipine uyarlanmış bir dilbilgisiyle akıllrımıza kazıyan statükonun asil bekçileriyiz. şakağından kurşun geçen adamların gariban ülkesiyiz. çaresiz, eli kolu bağlı ve öylesine mahsun...
  • yüksek olasılıkla kasten adam öldürme suçundan müebbet hapis cezasıyla yargılanacak 18 yaşın altındaki suçlu. çünkü 5237 sayılı tck'nın hayata karşı suçlar kısmında kasten adam öldürmenin cezası net olarak belirlenmiştir. bu fiili "tasarlayarak" yaptığı düşünülürse, "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırılacaktır. öte yandan 18 yaşın altında olduğu için belli bir ceza indirimi de olacağı aşikar. ancak şunu unutmamak lazım, 12 yaşında bir fail ile 17 yaşında bir failin cezalandırılması kanun karşısında aynı değildir. tck çocuk suçlularla ilgili kısmında çocuk suçluları 12 yaş altı, 12-15 yaş arası ve 15-18 yaş arası olarak ayırmıştır. ogün samast da fiili işlediği gün 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşından gün almamış olduğu için üçüncü grup suçlulara verilecek ceza ile yargılanacaktır. tabii işin içine örgüt vs girmezse. bir de eğer örgüt varsa ve örgütün çözülmesine yönelik itiraflarda bulunursa yine bir ceza indirimi söz konusu olabilirmiş. en kaba hesapla kendisi; tck’nın “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlığındaki madde 31/3’e göre (yaş küçüklüğü) 18-24 yıl arası bir cezaya çarptırılabilir.

    madde 31
    (1) fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

    (2) (değişik: 29.06.2005 – 5377/5 md.) fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

    (3) (değişik: 29.06.2005 – 5377/5 md.) fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.
    http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/mevzuat/5237.htm
  • cok fena kullanilmis kucuk bir cocuktur. azmettirenler cinayet sonrasi icin bir plan yapma zahmetinde bile bulunmamislardir. burdan da anlasiliyor ki, azmettirenlerin gercek kimlikleri ve ne istedikleri hakkinda en ufak bir fikri yoktur.
    kendisini belcika ya gönderelim bence. fehriye erdal i bir katil oldugu halde bize vermediler ya, bakalim ogun u ne yapacaklar?
    bize mi verirler, ermenistan a mi? yoksa ogun de bir suikaste kurban gidiverir mi?bir takim tek hücrelinin saldirisina maruz kalmis badidir.
  • o.s. 16 buçuk yaşında. ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birini böylesine kolaylıkla yapabilecek kabiliyette (!). tek yaptığı bir silah almak, beresini sarmak, hedefi bulmak ve katletmek. ilk sorgusunda ise pişman olmadığını anlatan itirafıyla rolünü hemen hemen tamamlamak.

    trabzon'da papaz'ı vuran çocuk da 16 yahut 17 yaşındaydı. glock marka çok pahalı, gizli servislerin ve mafya tetikçilerinin pek sevdiği bir ölüm makinesiyle işlemişti cinayetini.

    yener yermez ise üzeyir garih'i öldürdüğünde 20 yaşında bir askerdi. açıklandığına (!) göre, siyasi yönü bulunmayan bir zeminde, tümüyle yener'in patolojik ruh haline büyük bir tesadüfle eyüp mezarlığı'nda üzeyir garih'in denk gelmesi sonucu bu cinayet cereyan etmişti .

    son dönemde ülke gündemini çalkalayan canilerin en yaşlısı (!) ve eğitimlisine gelince.. adı alparslan arslan. cinayet tarihinde 28 yaşında olan bir avukat. idari yargı'nın zirvesindeki yargıçları katletmişti. danıştay'ı basmıştı. yanılmıyorsam o da tarabzon'daki papaz cinayetinin faili gibi glock kullanmıştı. mahkeme'de saldırgan tutumları, dengesiz hareketleriyle göze battı. ailesi tarafından kahraman ilan edildi.

    şimdi bu ülkede ters giden çok şey var. lakin belki de en vahim ahvalimiz; 16-17 yaşındaki çocukları son derece önemli kişilerin katili yapan bir yapı kendini duyumsatıyor. 20li yaşlarındaki psikopatları, ülkeyi hattâ dünya basınını sarsacak derecede vahşi cinayetlere sevkeden bir yapı bu hissedilen.

    alamut kalesi'nden hasan sabbah'ın yönettiği, kendi dahiyane yöntemlerince beyinlerini yıkayıp birer cinayet makinesine genç insanları dönüştürdüğü asırlar önceden kalma rivayetlerle yüklü örgütü anımsatan bir yapı akla gelen. ki hasan sabbah'ınki, büyük selçuklu devleti'ni yıkmasına yol açtığı söylene gelmiş bir gizli örgüttür. anlatıldığına göre; tarihin ilk intihar eylemleri ve ilk sistemli siyasal suikastlerini planlayan bu örgüt sadece robotlaşmış korkusuz gençleri kullanırmış.

    yukarıda sayılan son yıllarda ülke gündemini allak bullak etmiş çocuk yaştaki katillerin, cinayetleri için üst düzey eğitim almadıkları ortada. sorunlu, problemli gençler. fakat neredeyse tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla son derece mühim insanları katlettikleri, görünmeyen ellerin kendilerine çeşitli konularda inanılmaz kolaylıklar sağladığı da sanırım aşikar. en belirleyici ve alamut fedaileri ile ortak özellikleri ise vahşi korkusuzlukları, kararlılıkları ve mühim suikastler işleyen genç insanlar olmaları.

    birbiriyle irtibatsız görünen çocuk suikastçiler, hiçbirinin pişmanlık göstermeyişi, ailesi olanların ailelerince kahraman ilan edilişi aslında rastlantı mıdır? yoksa çok teferruatlı, teşkilatlı tüyler ürperten bir organizasyon başarıyla kamufle mi ediliyor?

    yakın tarihimizde siyasi cinayet denince gündeme yakup cemil, eşref kuşçubaşı gibi son derece profesyonel, işinin ehli teşkilat-ı mahsusa silahşörleri gelirdi. ali kemal'in sivil kıyafetli jandarmalara linç ettirilmesi gibi ustalıklı planlar söz konusu olurdu. kayıkçılar kahyası yahya gibi zamanın derin devleti ile organik bağı olan ve yetiştirilme katiller iş görürlerdi.

    daha yakın dönemlerde kontrgerilla kamplarında uzmanlaşmış abdullah çatlı gibi, haluk kırcı ya da ağca gibi kişiler hattâ çoğu olayda izi dahi bulunamayan cinayet erbabı kadrolar üke geleceğini karartırdı.

    şimdi ise maşa çocuklar var. derin değil çok derinlerden pis kokular yayılıyor yönsüz ülkeme. alamut kalesi'nde yüzyıllar önce yapılmış şeytani hesaplar düşüyor usuma..

    ama belki bunlar sadece benim hüsnükuruntum, komplo teorisi kolikliğimdir. belki de o.s. adlı aslan parçası; sadace kemal kerinçsiz'in söylemlerinden etkilenmiş, ulusal kanal ya da kanalrtürk izleyip yahut ülkücü sitelerden veya türk solu dergisi'ndeki gökçe fırat yazılarından gaza gelip, kabaran milli şuuru ile "emperyalist işbirlikçisi" delik ayakkabılı ermeni lideri bireysel kararı ve yeteneği sayesinde infaz etmiştir. kim bilir...
  • yakalanisi sirasinda beresini, silahini, dudak alti sakalini hala tasiyor olusundaki 'buyrun benim' buyurganligi bana bir seyler animsatmakta olan cocuktur.

    "turgut ozal donup, ‘faik’ dedi. ‘bana ates etmek icin kartal demirag’a verilen silah ancak iki el ates edebilir. ucuncu el ates edemez. sarjorundeki bir yayda bulunan mekanizma bunu onluyordu.’ (...) ve kartal’a kendisini korumamasi icin boyle iki el ates eden silah verildigi suphesi daha da kesinlesti."
    -emekli askeri savci faik tarimcioglu-

    (bkz: kartal demirag/@osric)
    (bkz: kartal demirag/@olmayanaergi)

    ( faik tarimcioglu, turgut ozal suikasti sirasinda bulundugu salonda savcilik yillarindan kalma gozlem gucuyle onemli ayrintilar yakalamisti.

    kongre devam ederken salona uc kisi tarafindan tasinan tuhaf ve supheli bir celenk getirilmis, ardindan da saldiri gerceklestirilmis ve son donemde liberal acilimlari devletin derinliklerinde hos karsilanmayan turgut ozal hedef secilmisti.

    bu tablodan ozal’in cikarttigi sonuclara gore:
    -kartal demirag’in silahi, basbakan’a iki el ates edebilecek sekilde ayarlanmisti. bu iki kursunla ozal’i vuracak ve sonra savunmasiz kalacakti.
    -bu asamada devreya salondaki ikinci adam girecek ve (faik tarimcioglu’nun ’25 yaslarinda, ince uzun boylu, cok zayif, acik bej yazlik elbiseli bir adamin makineli tufegi sakladigini gordum. polis boyle bir seyi yapmazdi. adamin (..) once yavas yavas, sonra hizlanarak kactigini kactigini gozumle gordum’ diye teshis ettigi sahis) elindeki makineli tufekle kartal demirag’i ortadan kaldiracakti. ancak salondaki korkunc panikte bunu gerceklestiremeyecegini gorunce kacmayi tercih etti.

    sonrasinda ise basbakanlik koruma mudurunun soforu, kartal demirag’i hastaneye goturulurken vurmak istedi. ayrica 23 haziran 1988 tarihli hurriyet gazetesi haberine gore 'kartal demirag’in yattigi 5. dahiliye servisindeki odaya, eski polis kimligiyle silahli olarak girmeye calisan bir sahsin yakalandigi' ortaya cikti!

    sorusturmanin tikandigi noktada ise korkut ozal agabeyi icin soyle konusuyordu:
    "birakmaya belki bir yerde kendini mecbur hissetti ve birakti. bu kartal meselesini o kapatti..."
    kaynak: ergenekon; celal kazdagli, can dundar )

    simdi bu cocugun iplerini hangi ellerin tuttugunun izini surebilecek miyiz, yoksa meseleyi kapatmaya kendimizi ‘mecbur’ mu hissedecegiz?
  • zavallı bir piyon.
hesabın var mı? giriş yap