• piyasanın kurtları tarafından gençliği sömürülmüş biri. şokopop videosunu izlerken onun adına içten bir üzüntü hissettim. kral tv ödüllerinde gayet de hak ettiği ödülü alırken bile hepsi nasıl buruşturuyor yüzlerini. hepsi gençliğini kıskanmaktan çatlamış. oysa gidip serdar ortaçlara falan yaransa, ajda’ya iltifatlar edip hele bir de sezen klanına yamansa böyle mi olurdu? gülben taktiği her zaman iş görür çünkü şarkıcılığın bile torpille yapıldığı bir garip memleket burası.
  • hande yener'e kaptırdığı kelepçe'nin 20sn'lik demosunda, nez'in ve türkiye'nin son 20 yılı var artık. o düşük kaliteli halinin temsil ettiği hikaye, bytelardan bitlerden daha anlamlı. tıpkı 240p videolardan oluşan diğer şokopop belgeselleri gibi.

    sırtını ve göbeğini açıkta bırakan bikini üstü, düşük bel dar pantolonu, uçuşan uzun saçlarıyla kıvıran bir nez kadar seksi çok az şey var benim için. ne zaman görsem 13-14 yaşındaki ergen uyanıyor içimde.

    bu imaj çizilirken ben ağlıyordum demiş ama, burada rahatsız olduğu nokta seksapelinin ön plana çıkarılması değil de, bunun çok ucuz sunulması olmuş sanırım. telekız yapmışlar hatunu. yani bu tabii zamanın ruhuyla da alakalı ama, akmerkez hülya mı bu amk, er gazinosuna tuba ekinci mi satıyorsun erol köse krosu? 80ler'de eşek üstünde köyden kente göçüşle başlayan yozlaşmanın çocuğu erol köse pisliğinin sözünü dinlersen böyle oluyor işte. tabii ingiltere'den gelmişsin çocuk yaşında ne bilesin. biz bildik de ne oldu? o bayağılık toplumun her yerine sindi.

    neyse nez hakkı yenen, engellenen, şanssızlık yaşayan, yanlış seçimlerle geri dönüş yapamayan tek eski yıldız değil. 90lar'dan bu yana(her dönem aslında) türkiye'de ve tüm dünyada bolca örneği var. kaldı ki, kadınların prime döneminin ekseriyetle daha kısa sürdüğü acımasız bir gerçek. nezihe de tek başına, ona rehberlik eden biri olmadan kariyerini yönetememiş. davut güloğlu nedir abi? erol haklı ya :)

    nez'i patlatan büyük kapital, kendi çökerken onu da enkaz altında bıraktı. varoş orospular kasetlerine falan rağmen çıktı oradan. kimisi pezevenklik yaptı kurtardı kendini. ama işte nez gibi kaybetmek güzel be!

    seviyorum seni nez. o demonun tamamını asla salma. kaybedeşinin simgesi o 20 saniye ve çok güzel.

    debe editi: (bkz: sma tip 1 hastasi ada'ya umut ol kampanyasi)

    bir de madem editledim, itiraf ediyorum: vazgeçtim lan, salın o demoyu! salmayan erol gibi olsun. kimse kendini antajıbıl zannetmesin.
  • bütün o ittirilen seksapelin içinde basit gözükmemeyi başarabilecek bi aurası vardı bu kadının. türk halkı özgüveni değil kibri sever değerli okurlar, bunu hiç unutmayın. dürüstlük yerine göz göre göre yalan söylenmesini alkışlar. tarzımız bu maalesef.

    şokopop'un video serileri nihayet birazcık acısını dindirmiştir diye umuyorum. benim bile canım yandı olanları izlerken. naif, düzgün,dışardaki o hiperseksi imajın altında tatlış bir kız çocuğu, mütevazı...

    eminim ki hırsları vardı, eminim ki hata yapmıştır ama özünde yılan olmadığı, düzgünce işini yapmaya gayret ettiği o kadar belli ki. instagramına bi göz gezdirin, anlarsınız zaten.

    erol köse'ye tek bi konuda hak verebilirim, o da "branding".

    starlar, maalesef, bir paket olarak sunulur. konumlandırmaları ne ise o şekilde davranmaları gerekir. hele ki yaptığınız müzik, seslendiğiniz piyasa pop ise.

    kim kalkıp neşet ertaş'a "biraz cool takıl üstad" diyebilirdi allaaşkına? mümkün mü?

    nez, fastfood bir piyasada naif kalmış ve hırpalanmış.

    tarkan kendini bu saçmalıklardan bi şekilde koruyabildi. belki çevresindeki akıl hocaları daha iyiydi. belki daha şanslıydı. bilemiyorum.

    keşke doğru düzgün biriyle kariyerini toparlasa ve sahiden sesiyle ortalığı yıksa. dans etmekten korkmasa. seksapel değil seksapelin malzeme haline getirilmesiydi sıkıntı. ben bir hatın kişi olarak kendisindeki dişi enerjiye, cinsel auraya hayranlıkla baktım hep. bugüne dek yalnızca ayşegül aldinç ve tarkan'dan çıkan bir şeytan tüylü ses ve üst kalite erotizm vardı kendisinde. dilerim tüm bu yavşak muameleye bi sünger çeker ve o enerjisini yakalar. bu defa her şey onun dilediği şekilde olacağı için de olay basitleşmez, kendisi metalaştırılmaz. bu benim dileğim tabii ki, kendisinin gönlüne göre şahane bi hayatı olsun.

    eşi ve dünya tatlışı köpeğiyle, entrikasız, yalansız, yılansız hayatında mutluluklar.

    ha bi de o 20 saniyelik kelepçe şarkısı kaydının önünde, bugünkü bi sürü albüm diz çöküp töbe ister. enfes bir ses rengi... olsa da dinlesek.

    kendisine ve tavşan dişli çocuk gülüşüne nazar değmesin. tü tü...

    imza: senelerce kendisi yüzünden "nez'leyim" diyerek espri kalitesinde dibi görmüş neslin bi' üyesi
  • ne köy enstitüleri ne de dolar bolluğu, bu ülkenin harcanmış en büyük potansiyeli kendisidir. *

    "yerli shakira olacaktı" falan diyenler halt etmiş, dünya çapında star olabilirdi bu kadın. çok duru bir güzelliği vardı, halâ da güzel gerçi, bir şey kaybetmemiş. "rakip" olarak gösterildiklerini suya götürüp susuz getirecek sese sahipti ve en önemlisi, türk popunda eşi benzeri hala görülmemiş bir dansçıydı. el oğlunun explosiveness dediği şeyin çok zirve örneklerindendir. deli gibi, izleyicinin izlerken yorulduğu şekilde dans ederdi sonra üstüne bir daha patlardı sanki daha yeni başlamış gibi. çok da seksiydi ve bunun için bir çaba harcaması gerekmiyordu. nez'i kot pantolon, lowcut t-shirt yerine smokin içine sok ve dans etsin, aynı etkiyi yaratır. (bkz: me against the music) türk pop müziğinin çok çok çok büyük bir kısmının aksine ritim duygusuna da sahiptir.

    şarkıcıların esir aldığı türk pop müziğine işin sadece şarkı söylemek olmadığını göstermiş, gerçek bir performer olduğunu kanıtlamış ve bu yüzden unutulmaz olmuştur. he bunun haricinde kendisinin de inkâr etmeyeceği üzere muhteşem kalçalarıyla da hatırlanır ki bunda da gocunacak bir şey yoktur, millet dünyaları harcıyor o hale gelebilmek için, own it nez. *

    şarkılarının/kliplerinin pazarlanışı da dönemin uluslararası trendine uygundu, göt efenim. bence kendisinin en başarılı işi olan her şey boş şarkısı 2002 çıkışlı. christina aguilera'nın meşhur dirrty'sinin esir aldığı yıl. bundan bir yıl önce ise i'm a slave 4 u ile britney spears, whenever wherever ile shakira ve love don't cost a thing ile jennifer lopez baya bildiğin saç saça baş başa kapışmışlar. erken 2000'lerin olayı buydu, göt. destiny's child'ın bootylicious'ı bile 2002 çıkışlı lan. bütün olay hala göt gerçi, eline mikrofonu alan kadın şarkıcı siyah beyaz ayırdetmeksizin sallıyor allah sallıyor. * spice girls wannabe'de t-shirt altından iki meme ucu belli etti diye kopan yaygaralar nasıl komik geliyor şimdi.

    neyse, bizimkiler düşünmüştür "ulan biz bu kızı 20 erkeğin arasına sokup britney gibi inletemeyiz bizi parçalarlar, nasıl maksimize edebiliriz seksapelini... heh buldum! oryantal yapsın kıvırsın hem kültürde de var!" the rest is history.

    müzik dünyasında seks ikonu olabilmek herkesin kaldırabileceği bir şey değildir. christina aguilera bir şekilde sıyırdı kendini xtina'dan ki zaten sadece öyle pazarlanamayacak kadar muhteşem bir sesi var, britney spears halka açık bir şekilde kelimenin tam anlamıyla kafayı çizdi, jennifer lopez kısa süreli hükümdarlığını beyonce'ye devretti vesaire. nez ise bu durumdan hiç hoşnut değilmiş, hakkıdır. belki ülke bu kadar olmasaydı çekinmezdi, baş kaldırmazdı ve kelimenin tam anlamıyla rampadan fırlamış roket gibi yükselen kariyerini duraklamaya ve sonra da gerilemeye sokmazdı.

    kendisinin talihsizliği burada yatar, istemediği halde türk popunun en büyük seks ikonu kendisidir, günümüzde hangi klipte iki kıç sallasa birileri, ilk akla gelen "bi' nez etmez." kim seksi bir klip çekmeye çalışsa "siktir lan, sakın ha'yla ergenliğimi geçirdim ben." bir tek gülşen istisna olarak tutulabilir diye düşünüyorum, hande falan hikaye, 8 tane hande yener çıkar nez'in sağ bacağından. işin bokunu çıkarmadan, kendisini rahatsız edecek düzeyde seviyesizce pazarlamasını yapmasalardı şu kadının (bkz: alo nez) kim bilir kimleri kimleri gömmüştü şimdiye kadar. hande yener 2015'te 56 tane ödülüm var demiş, "unutulmuş" nez'in 44 ödülü var. kendisinin sadece götten ibaret olduğunu sananlar da götümü yesin.

    henüz sadece 41 yaşında, 57'lik yonca evcimik örneği var önünde, yeter ki istesin. günün birinde olur da fikir değiştirirse kendi elleriyle inşa ettiği tahtı hazır, kendisini bekliyor. yalnız toz tutmuştur zira ondan sonra oturmaya çalışan olduysa da "heaasiktir lan nez'in orası." diye kışkışlandı hep. *

    seni savunacağım kadın. bir seni bir de izel'i savunmaktan bıkmayacağım.

    edit: get right'ın 2005 çıkışlı olduğunu hatırlattı sevgili turuncan53, love don't cost a thing ile düzelttim, teşekkür ediyorum.

    edit 2: şu demonun güzelliğine bakın. su gibi, süzülüyor resmen... kim hakkını yediyse bu kadının fitil fitil gelsin burnundan.

    debe editi: (bkz: 5 ekim 2020 ekşi sözlük boykotu) işbu entry sözlük açıklamasını henüz okumadığım saatlerde yazılmıştır.
  • kimse ergenliğe ne zaman girdiğini tam olarak bilemez.

    benim dışımda.

    ben ergenliğe ne zaman girdiğimi tam olarak anı anına biliyor, hatırlıyorum.

    yazın en sıcak günlerinden bir gün. haftasonu. öğleden bir kaç saat öncesi. televizyon karşısındayım ve televizyonda bu hanımefendinin klibi oynuyordu.

    işte tam o an ergenliğe girdim ben. tam o an.

    bendeki yeri çok ayrıdır.
  • hande yener'e kaptırdığı, emeği olan kelepçe'yi kesinlikle yorumlamasi gereken şarkıcıdır. şokopop söylenmesi gereken herseyi soylemis aslinda. videoların tamamında şu çok net; nez kesinlikle strateji insanı değilmiş. gerçekten iyi insanlarla calisabilse yetenegi hak ettigi degeri bulacak ve bambaska bir yerde olabilecekmis gibi dusundum.

    umarim şokopop'un bir sekilde buldugu nez versiyonlu kelepce bir yerlerde yayinlanir ve dinleriz :) thee reaaaal turkish dellllight

    nez-kelepce
  • şokopop’tan öğrendiğimize göre var olabilmek için “ödenmesi gereken” bedelleri ödemeyi reddettiği, bir seks objesi olarak pazarlanmayı kabul etmediği, insanlık onurunu koruyarak çalışmak istediği için piyasa tarafından dışlanan yetenekli kadın.

    çocukluğumuza sesinden ziyade poposuyla kazınmış olması ise bu sebeple büyük bir talihsizlik. kendisini yönlendirenlerin vizyonsuzluk ve kaba zevkleri uğruna resmen et parçasına indirgenmiş. görünen o ki daha kaliteli bir ekibe denk gelseymiş, o dönem konuşulduğu üzere türkiye’nin shakira’sı olabilecek potansiyele sahipmiş. mesela rahmetli eski menajeri tarkan’la çalışması konusunda anlaşabilseymiş, şu an belki çok daha farklı bir noktada olabilirmiş.

    hikayesi hepimize ders olabilecek nitelikte noktalar içeriyor. mesela, sizin için iyi olacak şeyin ne olduğu hakkında başkalarından görüş alabilirsiniz ancak günün sonunda düşünüp karar vermesi ve bazen de cesurca karar vermesi gereken sizsiniz (dünyanın mevcut halinde kimse sizi sizin yerinize korumuyor maalesef, bunu yaptığını iddia eden varsa sizden sırf kendi çıkarları uğruna inandığınız değerlerden taviz vermenizi isteyip istemediğini iyi gözlemlemek lazım). ya da işi en başından doğru yaparak gitmeye çalışmak gerek, yanlış başlayan işi sonradan düzeltmek hiç kolay olmaz.
  • askerlik aşkım. 285. kısa dönem asker iken tanıştık onunla. daha doğrusu televizyonda ilk klibini sabah kahvaltısda gazinoda gördüm. gördük. (200 kişi falan)
    pür dikkat. ne çatal ne bıçak sesi var. sonra rüyalarda falan (yabışıyo sayfalar) karşılaşmalar. askerlik bitince bitti. ee tabi bitince bitiyor. yok böyle dans'da gördüm geçenlerde.
    tabi ne ben o ben, ne de o eski o.
  • "sakın, sakın, sakın ha, yaklaşmayın yanına!" dediğinde, yıllarca bu şarkısını türkçe bir şarkı falan sanmıştım.

    geçen gün tattoo diye bir parfüm, deodorant markasının reklamında sakın ha'nın yabancı halini dinleyince araştırdım ve şarkının orijinalinin raffaella carra diye bir kadına ait olduğunu öğrendim.

    hem nez'in adını da "avrupai, böyle şekilli bir isim" diye değerlendirmiştim ama o da nezihe'nın kısaltmasıymış. bizim apo'dan bir farkı yokmuş. dünya yalan dünya, amk.
  • kendisinin albümü çıkıp ünlendiği 2002 senesinde ben turizm meslek lisesi öğrencisi olarak istanbul'da 5 yıldızlı bir otelde staj yapıyordum. o sene babam hastaydı, müzikle hiç ilgilenmedim, yeni kim çıktı falan hiç bilmiyorum. staj başlamadan iki hafta önce de babamı kaybettim, moral sıfır. otelin bir restoranında asık suratlı, dokunsan ağlayacak şekilde kapıda misafirleri karşılıyorum.

    sık sık bir kız geliyor restorana, çok güzel, benim o asık surata hep gülümsüyor. yanında hep aynı kız arkadaşı var. o kadar nazik, o kadar sempatik davranıyor ki sevmemek elde değil. bir gün diğer elemanlardan biri fark etti heralde tanımadığımı, "o kim biliyor musun?" dedi. "yoo" dedim. "nez" dediler. "e nez kim?" işte şarkıcı.

    aradan geçen yıllarda ne yaptı ne etti bilmiyorum, ama 13 sene öncesinden kendisi hakkındaki izlenimlerim böyle. severim kendisini, yolu açık olsun.
hesabın var mı? giriş yap