• bir ilk roman.
    domat, bornova anadolu lisesinde okuyan, tombul ve heyecanlandığı zaman domates gibi kızaran bir gençtir.
    istanbula tıp tahsili yapmaya gelir, yapar da. fakat romanın anlatmak istediği istanbula okumaya gelen bir gencin yaşadıkları değildir. çalışma masasının ışığında her akşam sadece bir tane içtiği kırmızı kutulu sigarasından içen gencin bize söylemek istediği başka bişey olsa gerektir. çapa erkek öğrenci yurdunun arabası olan tek öğrencisidir. beyaz bir broadwayi vardır. arkadaşı ismaille istiklalde yürürken, keman çalan bir sevgilisinin olmasını istediğini söyler. bu samimi duygulanım gökler alemini ihtizaza getirir; o uzun saçlı kuğuyu kahramanımızın karşısına ankarada bir klasik müzik konserinde çıkarır.olaylar gelişir.

    domat/erkek kahraman/yazar izmirlidir ve ailesi özalın birleştirdiği(iddia edilen) eğilimlerden birini temsil etmektedir. kadınlarla ilişkisinde kritik eşiği aştıktan sonra ortam çocuğu olan domat/erkek kahraman/yazar temelde bir günah çıkarma metni çıkarmıştır okurun karşısına. kendisinin olanca “kirlenmişiğine”/yozlaşmışlığına karşı neva’ya olan davranış tarzı aslında yazarın kendine yakıştıramadığı, geçmişinde yaptıklarıdır. kendi öz çelişkisinin acısını neva’da somutlaştırdığı küçük mesnetsiz bir vehimden çıkarmıştır; caanım kıza kıymıştır. halbuki neva kendi içersinde tutarlı bir yaşam sürmüştür. geçmişte yaşadıklarını da domatın zorlamısıyla bütün iyi niyetiyle anlatmış; fekat ortaya çıkan manzara domat paşanın nefsine ağır gelmiştir. zira paşaya göre kendisi gönlüne göre yaşadığı bir geçmişe sahip olma hakkına sahiptir fakat neva değil.
  • eğitimin almadığı cehaleti göster deseler göstereceğim kitap.

    tuhaf bir şekilde efsaneyedi bu kitap. popüler değil ama efsane. neva da "lan ileride kızım olsa adı da neva olsa" dediğim için zaten dikkatimi çeken sözcüklerden biriydi. karşıma eski baskısını alma fırsatı da çıkınca, aldım, okudum. evvela sardı ama, ah şu güdülmeyen edebi kaygılar! ya, her şeyi geçtim, bir editör el ataydı. noktalamayı, anlamsız cümleleri falan düzeltseydi? yani düzgün türkçe kullanmak edebi kaygı gütmek değildir ki. okurken yoruldum ciddi ciddi. bir de bunu yazan hekim, hem de kitapta betimlediğine göre çok okuyan bir hekim. demek ki neymiş? her okuyan, iyi eğitimli olan düzgün yazamazmış. üç nokta edebiyatı olmuş yer yer ":/"

    her zamanki gibi, spoiler okumaktan geri kalmayıp sonunu bilerek okudum. eşeklik ama... okumasam daha mı iyi olurdu bilmiyorum. kitaptaki sonu ve gerçek hayattaki sonunu bildiğim için kayıp balık nemo izlerken dahi ağlayan ben ağlamadım. sadece ama sadece öfkelendim. hem de çok öfkelendim.

    ne ılgın'ı ne de neva'yı sevdim. yahu insan acı çekmeye bu kadar mı istekli olur? 20 yıl tek başına değlimiş gibi, kendine zarar verenden bir kurtulamama hali falan? neva gibi arkadaşım olsa, her gün başının etini yerdim "nasıl bu kadar pasif, çaresiz olabiliyorsun" diye. ılgın gibi arkadaşım olsa... olmazdı sanırım ya. bu mentalitedeki birisi bana dayanamaz, ben de ona dayanamam.

    kitabın ilk kısmında da, hatta büyük kısmında da pişmanlıktan öte yazarın kendine hayranlığı olduğunu, pişmanlıktan çok kendini anlattığını düşünüyorum (ehehehe okuyup buna da sinirlenir belki, 'anlamamış peeeh! zamane genci işte, aşktan ne anlar?!" der skdlasda)

    kıskançlık sorunu olanlar okumalı. patolojilerini uzaktan görme fırsatı verdiğine eminim. yok artık, bu kadar saçma düşünüyor olamam deseler kâfi.

    bir kitap okudum, öfkem depreşti. ee bizim de var hatıralarımız şdlşdkdflkf
  • "kim ki kara sevdaya düşer, gönül derdi çekerse; şifayı veren önce allah, sonra neva makamı" derlermiş, çok eski zamanlarda.

    gönüllere binbir ilaç olarak bilinen türk müziği makamı.

    (bkz: nevakar)
  • kızım olursa koyacağım isim.tatlı , hoş bi esintisi var sanki bu kelimenin.
    ''neva! hadi gel kızım, bak akşam oldu , yemek yiyeceğiz..''
    güzel , güzel..

    edit: koyamayacakmışım. kocam hazretleri çocuk istemiyormuş sevgili günlük.kim bakacakmış , kim zaman ayıracakmış , hem o çocuk da sevmezmiş.. )
  • son zamanlarda izlediğim açık ara en kötü film. gerçekten beni bu kadar rahatsız eden saçma bi film izlememiştim uzun zamandır.

    er kişinin kendi geçmişinde kırdığı cevizlere bakmakısızın sürekli karşısındaki insanın geçmişini kurcaladığı, saplantılı, paranoyak hallerini anlatan bir film olmuş. film bir yığın saçmalığı bir ergen hikayesinin içine koymuş ve karıştırıp durmuş. neresinden tutarsan tut elinde kalır.yazık gerçekten yazık. yani şu filmi izleyeceğinize oturun 2 saat çay içip muhabbet edin bi yerde. hem daha keyifli vakit geçirirsiniz, hem de paranız cebinizde kalır. şöyle bir filmi teee 2013 yılında sinema sektörüne kazandıranın zihniyetini sikeyim. afedersiniz kaba konuştum.
  • eski zamanlarda,müzikle tedavide aşk acısına iyi geldiği söylenen makam.
  • ney icra ederken sadece aşiran perdesinin kapatılması ile, ılık nefes üfleyerek elde edilecek ses. ayrıca bu sesin elde edildiği, en üstte yer alan perdenin (1. perde) ismi.
  • --- spoiler ---

    filmin ilk 10-15 dakikası içinde geçen bir sahnede...
    soruya cevap veremeyen öğrenciyi azarlayan hocanın, azara dersten girip küpeden çıkması detayıyla yarmıştır. koskoca tıp fakültesinde, içine bu tarz benim jürisi kaçmış hocalar var demek ki.

    - ... böyle kocaman küpeler takmakla olmuyor bu iş kızım!!! (elindeki kalemle kızın küpelerine çat çat çat vuruyor bi de... oha...)

    --- spoiler ---
  • ses,ahenk,nağme anlamında kullanılan sözcük.
  • (bkz: suskunlar)
hesabın var mı? giriş yap