• sakinleri tarafınan hep beypazarı'nın gölgesinde kaldığı düşünülen, bağlı olduğu ankara'ya 2-2.5 saat uzaklıkta olmasına rağmen eskişehir ve bolu'ya çok daha yakın olan, ankara'nın en batıdaki ve en öksüz ilçesi, kısaca memleketim.
  • aslında beypazarı'nın sahiplendiği bir çok köy işi yemeğin, geleneğin, adetin kaynağı olan ilçedir. gelin görün ki beypazarı * pazarlamadan iyi anlamaktadır ve her sene turistin kralını çekerken nallıhan esnafının açlıktan ağzı kokmaktadır.

    yine de çok şirin, çok güzel, ufak bir ilçedir. sarıyar beldesi içinde sarıyar barajı vardır, arada güzel balıklar çıkar. ormanlarda ve tarlalarda geceleri bile *tüfek sesi duymanız olasıdır.
  • 150 ile 1071 yaşları arasında 83 anıtsal ağaca evsahipliği yapan ilçedir.

    üç yıldan beri yapılan araştırmalarda bölgede, 660 yaşında bir adrıç, 550 yaşında bir türk fındığı ve 400 yaşında bir mordut ağacı, inanılması güç bir şekilde bölge de yaşıyor.

    1071 yaşında hala nefes alan ağaç ise bir karaçam.

    insanoğlunun elinin umut verici bir şekilde uzanmaması allahın bir çeşit lütfu olsa gerek...
  • eskişehir'e 115 km. uzaklığında olduğu için, daha çok eskişehir'le bağlantısı olan ankara ilçesi. eskişehir'e düzenli midibüs seferleri vardır. ilçenin köylerindeki nüfusun bir kısmı iş ve eğitim nedeniyle eskişehir'e gelmiş ve yerleşmişlerdir. eskişehir'den ilçe merkezine giden karayolu, sarıcakaya'dan sonra bir kaç köy dışında hiç bir yerleşim merkezinden geçmeden devam eder. ilçe merkezi eski ankara-istanbul yolu üzerinde olan ve halen de önemini sürdüren bir karayolu kavşağıdır. çayırhan ve sarıyar bu ilçeye bağlı beldelerdir. ilçenin pirinci meşhurdur.

    ankara' ya uzaklığı 158 km.
  • baskentimizin sirin dıyarı, memleketim olan kasaba. rakıyı kafayı dikerek icen cakır gozlu ınsanları ıle meshurdur.
  • hacı bektaş halifesi ve yunus emrenin şeyhi olan tabduk emrenin toprağıdır. rivayet odur ki anadoluda kıtlık yaşanan bir dönemde sivrihisarın sarıköyünden yunus hacı bektaşa buğday için gider. hacı bektaş yunus için buğday değil biz ona nefes verelim der yunus bu açlıkta nefesi ne yapayım buğday isterim der. buğdayı alan yunus dönüş yolunda pişman olur ve nefesi almaya geldim diye hacı bektaş kapısına gelir. hacı bektaş biz o nefesi (nasibi) emreye verdik gitsin ondan alsın der. tabduk' a giden yunus'a hizmet et nasibini al denir, böylece yunus'un tabduk emrenin dergahıında 40 yıl süren hizmeti başlar. tabduk emre ormandan odun taşıyan yunus'un dergaha hiç eğri odun getirmediğini fark eder ve ey yunus ormanda hiç eğri odun yok mu diye sorar yunus da var olmaya var da sizin kapınızda odunun bile eğrisi giremez efendim der.

    hakkında yunus emre'nin şöyle bir dörtlüğü vardır :
    "tabduk emre dergahı'na,
    bacım sultan'nın gönül bahçesine,
    yunus'un gönül sofrasına
    hoş geldiniz, safa geldiniz."
  • nallıhan, avrupa'da bir yerde olsa büyük ihtimalle adalet ağaoğlu ismi ile birlikte anılırdı. muhakkak prag'ı prag yapan sadece kafka değil, dublin'i dublin yapanın sadece joyce olmadığı gibi. bu şehirler bu yazarlar olmasa da insanların imgelerinde bir sürü farklı şeylerle yer edeceklerdi. ancak bu şehirler bir yazar vurgusunun üzerinde duruyorlar. yazarları; evi, müzesi, tiyatrosu gibi isimlerle anıyorlar. oysa nallıhan'ın belki de elindeki tek değer adalet hanım, nallıhan isminden çok daha büyük. nallıhan'da bir adalet ağaoğlu parkı, adalet ağaoğlu caddesi belki okulu olmalıydı bugüne kadar. heyhat çoğu hemşehrisi onun varlığından bile haberdar değil.

    onunla ufak bir görüşmemiz öncesi söyleyeceklerimi toparlamaya çalışmıştım zihnimde. elini sıkmakla yetinebildim karşısında. vakit yoktu. gerçi vakit olsa da jenerasyon farkından ciddiye almazdı beni. yaş, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın; bir elinde gökyüzünü tutanlardan olduğumu - tıpkı onun gibi - nereden bilebilirdi ki?
  • national geographic dergisinin bu ayki sayısında içinde barındırdığı ağaçlar ve bunların önemi hakkında bilgi verildiği, ankara'nın diğerlerine nispeten daha yeşil ilçesi.
  • bu yaz 15 gün süren bir proje için gittiğim küçük ve sevimli ilçe. aynı zamanda 5-6 köyünü de gezme imkanı buldum gayet sıcak ve içten insanlara sahip yer.
    (bkz: beydili)
  • bugün hayatımda tanıdığım ilk ve tek nallıhanlı'ya
    'mehmet y. yılmaz'ı okudunuz mu, ne memleket varmış sizde.' dedim,
    'heralde o adamı başka bi yere götürmüşler.' dedi.
    'ama şelale, ama ama taş okul' dedim,
    'ben o okulda okudum bi numarası yok, ayrıca o şelaleyse antalya'dakiler ne??' dedi.
    pes ettim.
    güzel bir yer değilmiş.
    (bkz: senin adamın gol diyo)
hesabın var mı? giriş yap