• objektif'in hayal ve yasam albümündedir bu şarkı. o vakitler vokalde ibrahim cantay vardı, o güzel ses onundur.
  • bütün ölüm tasvirlerinde, hatta şu an aklımıza gelen bütün örneklemlerde ölüm acıdır. sürecin bu derece azap verici olması bir sonu tasvir etmesi de, insanın aslında gizlemek için bambaşka şeylere sığındığı asıl nedeni ortaya koyar : ölümü ertelemek.

    ölümü ertelemek için ilaç alırız, ölümü yadsımak için çocukça ödüller ve cezalar uydururuz kendimize. ama o yine de gelir.

    burada dünyanın en güzel hissi nedir, diye tartışılanaduruyor. birisi için uçsuz bucaksız tropikal bi kumsalda içilen bir sigara, bi başkası için orgazm. bunlar bile ölümü ertelemek için hemen uydurduğumuz şeyler. bütün bunların üzerindeki gerçeklik olan ölüm, daha ilk harfini duyduğunuzda ile içinizi kaplayan o bunalımla sizlere böyle hayaller kurulmasını dikte eder.

    kahtalı hamido gibi "dünya yalan ölüm gerçek" triplerine girmeden, dünyada tartışmasız en iyi hissin "mutlu ölüm" olduğunu burada açıklamam gerek. acıdan, acı bi sona maruz kalmadan biten bi sanat eseri gibi.

    ve en kötüler bile mutlu bi ölümü hakeder.
  • camus'nün 1930'ların sonunda yazdığı, ölümünden sonra yayımlanabilen romanıdır.

    bu romanda gelecek romanlarından yabancı'nın (bkz: l'etranger) iz ve eskizlerini görürüz. konu-tema-kahraman yakınlıkları açısından baktığımızda, mutlu ölüm, yabancı'nın bir taslağı görünümündedir. nitekin yine ölümünden sonra yayımlanan defterler'de günlük ve notlar bunun işaretlerini vermektedir.

    öte yandan, yazar mutlu ölüm'de çocukluğunun geçtiği belcourt'taki yoksul mahallenin durum ve reel betimlemeleri, deniz taşımacılığı şirketindeki memurluğu, 1936'daki orta avrupa yolculuklarının izlenim ve anılarından yararlanmıştır. aynı şekilde, ilk eşi olan simon hié ile evliliğine de çok somut bir gönderme yapılmıştır.

    şekil olarak da, metnin genelinde, varoluşçuluk akımının yapısal özellikleri ve üslûp benzerliğini hissederiz.
  • başkahramanının adı patrice mersault olan romandır. yaşamın farkındalığı üzerine yazılmış , albert camus'un ölümünden yıllaaaar sonra basılmış nadide eseridir. okuyunuz. okutturunuz.
  • albert camus'un ölümünden sonra yayımlanan kitabı. kitabın yazarın ölümünden sonra basılmasından kaynaklı örgüsünün nasıl düzenlendiğine dair uzunca bir önsözü bulunmakta. önsözünü okumadan kitabı okumaya başlasaydım, muhakkak ki okurken çok daha fazla keyif verecekti. ayrıca, baş kahramanların isimlerinin bile hemen hemen aynı olmasından ve daha bir ton sebepten yabancı'ya olan benzerliğinden ötürü hunharca eliştirildiği hatta yabancı'nın başarısız bir eskizi olarak değerlendirildiği de olmuştur. albert camus sever bir insan olarak, önsözünü okumadan kitabı okumayı tavsiye ederim sözlük.
  • türk rock tarihinin en iyi 10 şarkısından biridir.
    hissettirdikleri çok farklı, çok uç duygular.
    ve dinlerken 90'lara, yani her şeyin daha güzel olduğu zamanlara ışınlanıyorsunuz...
  • d&r daki sayfasında kitap hakkında:

    "mutlu ölüm", 1930ların sonuna doğru yazılan, ama ancak 1971 yılında yayımlanan bir roman. albert camus (1913-1960) için daha sevimli görünen "yabancı", daha önce yazdığı "mutlu ölüm"ün yayımlanmasını erteletmiş olabilir. çünkü roman sanatı, 40lı, 50li yıllarda daha çok romanın yapısal özelliklerine ağırlık veriyordu. bir sanat yapıtının yaratıldığı dönemde kusur sayılabilecek kimi özellikleri, daha sonra erdeme dönüşebiliyor. albert camus un ölümünden on bir yıl sonra günışığına çıkan bu romanını günümüzde öne çıkaran en önemli özellik, onun "romansı" oluşudur. "mutlu ölüm", yaratıcısı albert camus otuz yıl sonra başkaldırmış ve özgürlüğüne kavuşmuştur. bu roman, hem çağdaş bir yapıt, hem yazar-yapıt-okur ilişkisinin göz kamaştırıcı bir tanığıdır.

    burada belirtilen şu cümle gerçekten de kendi döneminde tanınmayan,sevilmeyen,hatta hor görülen, toplumdan dışlanan bütün yazarlar ve sanatçılar için söylenmiş gibi:

    "bir sanat yapıtının yaratıldığı dönemde kusur sayılabilecek kimi özellikleri, daha sonra erdeme dönüşebiliyor. "
  • objektif grubuna ait, sözleri arasında "içimize sindirdiğimiz sürrealizm" gibi sürreal öğeler(!) de taşıyan ancak ancak hem şahane müziği, hem de bir iki tuhaf yerini görmezden gelirsek, sözleriyle gayet başarılı rock şarkısı.

    sözlerini de yazayım tam olsun:

    geçmişe özlem duyulan ortamlarda
    nostaljik duygular altında
    içimize sindirdiğimiz sürrealizm
    ve de rock'un loş karanlığında

    ıssız fakat seslerle dolu
    kör bir aydınlıkta
    soğuk sıcak dinlemeden
    koştuğumuz o toprak yollarda

    yanımda sevdiğim ve sıcaklığı
    ve de gitarımızla ölsek biz
    ölsek biz

    arzın merkezindeki volkanlarda
    çığlık çığlığa doğan çocukta
    bir yudum soğuk suyunu içtiğimiz
    karanlık ve dipsiz kuyularda

    tohumdan filizlenen yapraklarda
    bin yıldır çağlayan ırmaklarda
    uçsuz bucaksız tarlalarda
    tattığımız bütün duygularda

    yanımda sevdiğim ve sıcaklığı
    ve de gitarımızla ölsek biz
    ölsek biz
  • "ve cogu kez, para araciligiyla zaman kazanmak gerekirken, yasamimizi para kazanarak tuketiyoruz." cumlesiyle beni onikiden vuran albert camus kitabi.
hesabın var mı? giriş yap