• 1985 yılına kadar ülkemizde mevcut olan bir hakimlikti.cmuk'na göre tahkikat yani soruşturma ikiye ayrılırdı: ilk tahkikat,son tahkikat.hazırlık soruşturması (savcılık soruşturması) sonucunda
    bazı delillerin toplanamaması vs sebebiyle ,agır cezalık suçlarda zorunlu olarak,"sorgu hakimliğine " talepte bulunulurdu.sorgu hakimi ilk soruşturmayı yapar,delilleri toplar ya men'i muhakeme kararı verir ya da ilgili mahkemeye dava açardı.tutuklama yetkisi vardı fakat hüküm verme yetkisi yoktu.
  • "suya da düştü tutamadım kolunu" dizesiyle başlayan ve ege bölgesi'nde muhtelif yörelerin sahiplendiği "ümmü kızın türküsü" adlı ağıtta da bahsi geçer.

    "kadı da geldi mahkemeler kuruldu
    müstantikten ifadesi soruldu
    komşuları mahkemeye yoruldu"
  • müstantik
    isim, eskidil, hukuk arapça mustanµi®

    sorgu yargıcı.

    (bkz: tdk)

    varlığını hakkı devrim sayesinde şu an öğrendiğim kelime. hem de hukuk terimiymiş, utandım.
  • "kız, yapmadın biliyoruz. lakin şahitler, 'yaptı,' diyor. karakolda, müstantikte, müddeiumumilikte ikrarınız var." kemal tahir - karılar koğuşu

    (bkz: istintak), istintak etmek
    (bkz: sorgu), sorgulama
    (bkz: sorgu yargıcı)
    (bkz: ümmü/@ibisile)
  • şair eşref'in bir anektodunda geçer. dörtlüğün orijinal halinden emin değilim, kabacalı’nın eşref kitabına bakmalı, o da elimin altında değil, internette bulduğum halinden alıntı:

    mahalle zaptiyelerinden biri, şair eşref’e takar. o dönemlerde geceleyin sokağa çıkan kişinin yanında mutlaka fener olması da gerekir. fener almadan sokağa çıkmak yasaktır. bir gece mahalle komiseri, eşref’i fenersiz yakalar:
    – yürü ulan karakola, der.
    eşref direnir, komiser de yakasına yapışıp bir tokat patlatır. eşref de aynı biçimde karşılık verir komisere. durumu gören iki zaptiye daha yardıma gelir komisere. üçü eşref’i, ite kaka karakola götürürler. ertesi gün de, “vazife başındaki zaptiye memuruna tokat atma” suçundan, müstantikliğe -sorgu hâkimliğine- sevk ederler.
    müstantik ohannes efendi adında bir osmanlı ermenisi’dir. sorularını bir kâğıda yazar ve eşref’e uzatır:
    – bunları cevaplayın, der.
    eşref de, “suallerinizin hepsine cevaptır” notuyla, şu dörtlüğü (günümüz diline uyarlanmış epey, ben de eski kelimelere uyarladım tekrar*) yazıp uzatır ohannes’e:

    elinde yok adalet, olsa da sen kim, adalet kim,
    kimi maznun görürsen hep “kabahat sendedir” dersin...
    zaptiye üstüme saldırdı, ben de bir sille aşk ettim
    be mustantik efendi! söyle, sen olsan ne bok yerdin?
  • mustantik adı bakınız bir türkümüzde nasıl geçiyor

    oy müstantik müstantik
    tabancamı ver bana
    bir hayırsız uğruna
    düştüm ben bu zindana
    ben verem oldum yar yoluna..
  • "mustantığa vardım, almadı ifademi.
    baktım ki deli edecekler benî âdemi,
    koydum benim karıyı cinayete.
    kan tuttu beni, kan tuttu beni, kan.
    yer nizası, emlak nizası, dükkân nizası.
    yer yarıldı, yandı emlak, yıkıldı dükkân.

    zulüm ettiler, zulüm ettiler bana, zulüm ettiler."
    nazım hikmet
  • "candarmalar daha gelmediler mi?"
    "akşama doğru ancak gelirler. hükümete haber göndermişler, müstantiği bekliyorlar, doktoru da bekliyorlar herhalde ... "
    abdi ağa:
    "doktor olmayınca, olmaz," dedi. "onlar gelmeden benimle ormanda bulunanların hepsi gelsin. burada mutlak eksiksiz
    bulunmalılar ... "
  • çerçi ağa'sı belli etmez ama yüreğinden sevinir. kötüsü gelse, çerçi ağası iner, mustantiği, mahkemeyi görür. hizmetkarını ipten alır. (bkz: rahmet yolları kesti)
hesabın var mı? giriş yap