• kendisine dikte edilen türkiyeyi aşağılayan bir konuşma metnini okumayı kabul etseydi oscar ödülünün ayla filmine verileceğini iddia eden boş adam.

    yahu oscar'ın yabancı dilde en iyi film kategorisi zaman zaman politik doğruculuğa kurban gitse de en isabetli seçimlerin bir yapıldığı kategori. ashgar farhadi ödül alınca iran'ı mı kötülüyor?

    senin ağlak filmin ilk 5i geçtim ilk 9daki hiçbir filmden de iyi değil. dolayısıyla kuran yırtıp türk bayrağından don da yapsan sana kimse o ödülleri vermeyecekti.

    lütfen şu milliyetçiliğe oynayan ucuz kahramanlık hikayeleri ile keriz silkelemeyi bırak. gerçekten dünya çapında iyi filmler çek de biz de alkışlayalım.
  • bütün türkiye'ye mâl olmuş kişilerin vefatından sonra, onlar üzerinden para kazanmayı kendine meslek edinmiş aç gözlü bir yapımcıdır.
    bozkırın tezenesi'ni rahat bırakın!
  • sinan çetin, teoman ve mahsun kırmızıgül'den sonra türk sinemasının başına gelmiş en kötü şey.

    (bkz: vatanıma hakaret etseydim oscar vereceklerdi/@ug tek)
  • 'gerçek bir hikayeden esinlenilerek kurgulanmıştır' diye piyasaya sürdüğü filmlerin pek de gerçekle örtüşmediği ortaya çıkan ayla ve müslüm'ün yapımcısı.

    ayrıca, "vatanıma hakaret etseydim oscar vereceklerdi" dediği ayla filmiyle ilgili, filmin senaristi yiğit güralp'in "filmde ayla'nın yere düşen türk bayrağını kaldırdığı bir sahne var, akıl hocaları 'bunu çıkar oscar alamazsın' demişler. bu da amerikalılara yaranmak için çıkardı, filmde yok. onu da anlatsa ya keşke, medya bu kardeşimize el vererek medyanın kalitesini de ortaya koyuyor" açıklamasında bulunması, bu adamın nasıl biri olduğunu en açık şekilde gösteriyor.
  • neşet ertaş'ın vasiyetini hiçe sayarak sırf para kazanmak için film çekmek isteyen bir yapımcı.
  • sinema sanatına verdiği zararlar ileride nasıl film çekilmez başlığı ile ders konusu olarak üniversitelerde işlenecektir.
  • millete sanat adı altında manipüle edilmiş tarih (bkz: ayla) ve ucuz arabesk övücülüğü (bkz: müslüm) satarak köşeyi dönen devir adamı.
    şimdi de oscar verilmemesini “ülkesini yermemesine” bağlayıp vatan millet edebiyatı ile alkış toplama gayretine girmiş. ya hu sizin gibiler, sağda solda memleketinizi karalamakla vereceğiniz zararın çok daha fazlasını yaptığınız işlerle veriyorsunuz zaten.
    kore filmi yaparken türk askerinin orada ne işi olduğunu, neden abd askeri olarak hayatında adını duymadıkları bir ülkede savaşıp esir düşüp öldürüldüğünü anlatmadan, safi ajitasyonla durumu dramatik/sevimli hale getirerek;
    sanatın en büyük kemirgeni, arabesk denen ucubeyi haftalarca insanların kafasına gözüne geçirerek insanların tarih ve sanat algısının köküne kibrit suyu ekiyorsunuz.
    ne yazık ki kendi ülkenizde, herhangi bir sinemacının rüyasında göremeyeceği sınırsız destek bütçe ve olanakla yaptığınız doğaüstü pr sayesinde yakaladığınız gişe, başarı göstergesi olmuyor. sadece banka hesabınızı ve egonuzu şişiriyor bayım.
    oscar kim siz kimsiniz!
    şimdi de aynı gemide olduğumuzu iddia eden taze yandaş erdal beşikçioğlu ile nazi hikayesine girmişsiniz. kim bilir o işi ne kadar, ona buna hoş görünmek için elinize yüzünüze bulaştırdınız.
    adınıza utanmaya devam ediyoruz.
  • bu adama seneler önce çalıştığım bir dizi setinde denk gelmiştim. şimdi evli olduğu hanımefendiyi almaya sete gelmiş. elinde tespihi, yönetmenin enseye tokat, oyuncuların mabada parmak, esnaftan haraç kesmeye çıkmış mahalle mafyası gibi bi takım hareketler. sene 2016 olduğu için tabi tanımıyorum kendisini. kim lan bu ayı diye için için söve söve uzaklaşmıştım.

    gel sene git sene, birden bire aşırı yüksek pr'lı yapımlara imza attı. her filmi çok iyi ses getirdi fakat çıkan her filmin ardından gelen yankı, bu adamın ne kadar çirkin bir yapımcı olduğunu gösterdi.

    müslüm'ü çekti, muhterem nur'la mahkemelik oldular. kadına hakkı olan para verilmemiş.

    ayla'yı çekti, dirbirliği ailesiyle papaz oldu. kızları babalarının dolandırıldığını söyledi.

    naim filmini çekti. süleymanoğlu'nun kızları, babalarının orijinal madalyalarını geri alamadıklarını söylediler.

    çiçero filmini çekti, erdal beşikçioğlu anlaştıkları parayı alamadığı iddiasıyla icra takibi başlattı.

    en sonuncusu, neşet ertaş'ın filmini, ailesinin itirazlarına rağmen çekti ve vizyona sokmaya çalıştı. aile peşini bırakmadı da, filme yayın yasağı geldi. üzerine bi de çıktı demagoji yapıyor. “film benim evladımdı doğmadan kürtajla aldılar. bu bir sansürdür. neşet ertaş'ın asıl ailesi anadolu'dur” fln fln.. yav he dayı he..

    hiç bir filminin izlenilmemesi gerektiğini düşündüğüm yapımcıdır. tam olarak yeni türkiye profili bi herif.
  • naim süleymanoğlu'nun ailesinden izin almadan film sürecine girip "topluma mal olmuş bir ismi film yapmak için izin almama gerek yok" diyecek kalibrede bir tip.

    (bkz: topluma mal olmuş birinden milyonlar kazanmak)

    bu ve bu kafadaki tüccar kafalı yoz tipler ölü sevicilikleriyle tanınırlar. her türlü parasını çatır çatır yer ama sorsan "topluma mal olmuş isim", "saygı duyulan kişilik", "vefa borcu" diye de gevelerler.
  • özellikle ajite edici konular bulup bunlar üzerinden film yapan birisi olduğu izlenimi verdi bende.

    geçen bir televizyon programına katıldı, gelecekteki film projelerini anlattı. hepsi de müslüm ve ayla gibi toplumun damarına basan projeler diyebilirim. buraya kadar bir sorun yok da sanki proje için hikayeleri çarpıtıyor gibi.

    meşhur hi jolly'nin hikayesini anlattı mesela. hi jolly (hacı ali) olarak bilinen osmanlı vatandaşı, abd'ye gidip orduda bir deve taburu kurmakla görevlendiriliyor ve bu deve taburunun baş sorumlusu oluyor. ancak uslu'ya göre hi jolly abd-meksika savaşında görev yapıyor. hatta amerikalılar meksika savaşında yenildikleri için çölde mücadele edecek birini arıyorlar, çölde develerle mücadelenin fayda vereceğini düşünüp osmanlı'ya başvuruyorlar. hacı ali'yi buluyorlar. ve hacı ali sayesinde meksika savaşını kazanıyorlar -ki bu savaş sonucunda abd'nin batısı abd sınırlarına katılmış oluyor.

    yani hi jolly savaş kazandıran büyük bir kahraman. halbuki ekşisözlük ve başka internet sitelerinde durum hiç böyle anlatılmamış. hacı ali'nin orduda deve çobanı olarak istihdam edildiği doğru ama göreve 1856 yılında başlıyor, o tarihte meksika savaşı çoktan bitmişti. yani savaş kazandırmak gibi bir meziyeti yok. dahası deve taburu da beklendiği kadar başarılı olmuyor. bir süre görev yaptıktan sonra tabur dağıtılıyor, develer satılıyor vs. hacı ali de taşımacılık yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor vs.

    birde uslu hacı ali'nin camel sigarasının yaratıcı olduğunu söyledi. malum camel deve demek. böyle bir bilgiye de rastlamadım. sigaraya camel isminin verilmesinin sebebi türk tütünü kullanılması ve bu tütün türünün o yıllarda çok itibarlı olması. bu itibarı anımsatmak için osmanlı kültürüne ait öğeler resim ve isim olarak kullanılmış.

    yani anlattığı hikaye ile gerçek arasında ciddi bir fark var. bekleyip görelim hacı ali'nin filmini yaparsa nasıl bir şey çıkacak diye.
hesabın var mı? giriş yap