• cem karaca'nın almanya'da 1970 senesinde ferdy klein orkestrası eşliğinde kaydettiği dört 45'likten birisi olan muhtar/baba'nın a yüzü şarkısı. muhtar ismi, cem karaca'nın göbek adı olan muhtar'dan gelmekte, bu yüzden kendisi şarkı sonunda kendi kendine "ne zor imiş be ey muhtar ah unutmak.." demektedir.
  • sanıyorum devlet hiyerarşisinin en küçük temsilcisi olarak tanımlanabilir. seçimle iş başına geliyorlar. ikametgah, nüfus sureti vesaire evrakı verirken cukkaladıkları paralar yetmiyormuş gibi maaş da alıyorlar. gelir düzeyleri hayli yüksek. bu yüzden de talep gören bir müessese tabii ki.

    günümüz itibariyle yetkileri nelerdir tam olarak bilmiyorum, kısıldığı söyleniyor. örneğin, mahalleye kayıt olmak için eski mahalle muhtarınızdan aldığınız ilmuhaberi yenisine götürüp vermeniz yeterliydi. şimdi ilmuhaberi alıp yeni muhtara götürüyorsunuz, o da sizi ilçe nüfus müdürlüğüne yönlendiriyor. hiç gereği yokken bir adım fazla atıyor, bir belge fazla koşuyorsunuz.

    yöneticilik vasıfları yok. mahallenin elektiriğini suyunu bu adamlar getirmiyorlar. sadece evrak işleriyle meşguller. belki bir de aracı müesese. hikaye tabii ki o aracılık olayı. o halde soruyorum kendime, "niçin bu adamlar seçimle iş başına geliyor ki? devlet atasa bir memur, verse maaşını olmaz mı?"

    öte yandan evraklar için istedikleri ücretler hiç bir şekilde standart da değil. koymuş oraya kızın birini, oturtmuş bilgisayarın başına, çıktı alıyor kız. dünyanın parasını istiyor ücret olarak. adama sorsan "niye alıyorsun bu kadar para, 50 kuruş değil mi kağıt alt tarafı?" diye, diyecek ki "olur mu yegenim, bunun elektriği var, mürekkebi var, bilgisayarı var, memura verdiğim maaş var...." bıdı bıdı edecek. sanki devlet bu adamlara o işler için ödenek vermiyor, sanki orada oturan kıza aylık 2000 lira maaş veriyor. itiraz edecek halin de yok, sike sike vereceksin o parayı.

    dün cebimde 20 lira varken 2 a4 çıktısı için bu adama 8 lira vermek gücüme gitti sözlük. şu müesseseyi kim bu hale getirdiyse allah belasını versin tez zamanda. çoçuğu olmasın. olursa da hayırsız evlat olsun. iki yakası bir araya gelmesin. ömrü yokluk içinde geçsin. bir gün yüzü gülmesin. kimse yüzüne bakmasın. cüzzam olup öyle ölsün. ölüsünü uzaktan hortumla su tutarak tiksine tiksine yıkasınlar. kabirde dili tutulsun. cevap veremesin meleklere. belim kadar yılanlar yesin bitirsin cesedini, kemikleri bile kalmasın. kıldan ince kılıçtan keskin köprüden geçerken bir ayağı sola, bir ayağı sağa kaysın, 7 kat cehennemin dibine 2'ye bölünmüş olarak düşsün.
  • cem karaca vol3tekin bir cem karaca şarkısı, hatta yanlışım yoksa bakiim, evet 9. şarkı..

    dostluğun adını saflık koymuşlar
    yazın beni yoğa gayri
    kendim vazgeçtim ben kendimden
    yazın beni yoğa gayri

    yalanımış yarimin yeminleri
    dul çıktı şu şehir gelinleri
    kararmış dostlarımın elleri
    yazın beni yoğa gayri

    ne malım var ne de mülküm babadan
    sevip bulduk mutluluğu biz yardan
    kara yazmış yazımızı yaradan
    yazın beni yoğa gayri

    ne zor imiş be hey muhtar ah unutmak
    dost elinden yaralanıp ah vurulmak
    bundan sonra haram bize yaşamak
    yazın beni yoğa gayri
  • bizimkine göre demokrasinin temel direğidir.

    az önce ikametgah almaya gittim. kapıdan içeri girene kadar uyku mahmurluğu ve istanbul'a taşınacak olmanın verdiği stresten gergindim zaten. eşofmanları çıkarmadan montuma sarıldım gittim. çıktığımda adeta bir devrimciydim. nasıl kafası karışık devrimciysem artık, "tüfengim nerede, bütün faşikleri vuracayız" diye bağırasım vardı! çizgili eşofmanla ve turuncu kafayla pek ciddiye alınacağını sanmam gerçi ama denemeye değerdi.

    muhtarın arkasındaki panoda muhtarlığın çeşitli faydaları yazıyordu. şöyle:

    - ülke yönetiminin temelindeki önemli bireyi muhtardır
    - nüfus kayıtları kamu düzeninin temel unsurlarından birisidir
    - muhtar demokrasinin temel direğidir

    pembe bir post it üzerine "fak dı sistım" yazıp bunların altına yapıştırasım geldi ama muhtar demokrasinin direğiydi ve bir direk tarafından dövülmek istemiyordum.

    parlak mavi (hatta neon) mont giymiş olan demokrasi direğimiz bana babamın çocukken ne kadar yaramaz olduğundan, ayyy eskiden nasıl zayıf olduğundan ama şimdi şüşko olduğundan, oğlunun benimle aynı bölümden mezun olduğundan ama memur olduğundan (hem de 6 senelik memur!!!) bahsetti. daha kim bilir neler anlatmıştır, dinlemedim. aklım montundaydı. o ne parlak renkti öyle. adam güneşe yükselen ikarus gibi parlıyordu. "çıkar şunu, çıkar bana ver" diye bağırıp kafasına masadaki kağıt tomarlarıyla vurasım geldi bir an. ama fonda da sürekli devrim şarkıları çalıyordu. kafam karışmıştı, bu kadarı bana fazlaydı. bence muhtarın da kafası karışıktı.

    sonra iki ikametgah için beş tela istedi, demek ki babamı o kadar da çok sevmiyormuş. ödedim. 1 tl eksik para verdi, ona da ses çıkarmadım. devrimci ruhum biraz örselendi. eve geldim.
  • kalabalık bir misafirliktesinizdir. özellikle aile içi ev gezmelerinin yegâne içkisi çay, ince bellide gelmiştir. ilk çaylar içilmiştir, bu defa bardaklar yerinden kımıldamaz, çaydanlık ayağa gelir. misafirlerden biri ikinci çaya hayır der, boş bardağını tepsiye bırakır. diğer içiciler, bardaklarının diplerinde kalan çayları işte bu ikinci sıcak çayın nasip olmadığı bardağa boşaltırlar. bu bardağa masanın muhtarı denir. bütün bardaklar öyle ya da böyle ona uğrayacaktır, ne de olsa bütün içiciler yeni çaylarının ikamesini ona borçludur.
  • hiç bir zaman yerinde bulunmayan, neye benzediğini dahi bilmediğim bir yaşam formu. muhtarlık binasından kaç bacakla ayrılır, bana nüfus cüzdanı örneğini kaç elle verecek onu dahi bilmiyorum mesela.

    mesai saatleri içinde rica minnet iş yerinden izin alıp muhtarın makamına gidiyorum ama adam yerinde yok. her günün çeşitli saatlerinde uğruyoum ama yok. adam yok. neye benzediğini dahi bilmediğim bir adam, muhtarlık binası dışında oturduğu herhangi bir yerden kariyerimle oynuyor.

    delirmek üzereyim sayın seyirciler...
  • 2019 yılında hala varolan hede.

    az önce ofise bir tane muhtar adayı geldi, kendini tanıttı. 60 yaşında, devlet kurumundan emekli olmuş. bağıra bağıra bir şeyler anlatıyor ediyor. muhtar adayımız 5 dakika boyunca kendinden ve mahallenin sorunlarından bahsettikten sonra joker kartını oynadı ve dedi ki ''muhtarlığın yanındaki alana çay ve kahve makinası koyacağım, halkımız bedavaya faydalanacak. ölmüşlerimiz için bir hayır etmiş olurum onlar anılır böylece, etraftakiler gelsin içsin. aylık bana maliyeti 100tl olur, çok bir şey değil. herkes gelsin çayını kahvesini içsin. elimden gelen bu kadar vs vs vsvs '' dedi. 10 dakika çay kahve yeri anlattı amk. ya ben bu milletin çay sevdasını anlayamıyorum. ne çaymış kardeşim, gerçi muhtar ne yapsın yukarıdakiler bile çay kahve kek vaadi veriyor.

    özetle, muhtar ne amk.
  • sırf boş oturmasın bir işe yarasın diye,elimizi attığımız her işte önce kendisinden ikametgahalmamız gereken şahsiyet.
  • kimliğimi kaybettiğim için gittiğimde benden kimlik isteyen insan.
  • koy veya mahallenin yasalarla belirtilmis islerini yurutmek icin secilmis kimse
hesabın var mı? giriş yap