• hasan ali toptaş 'ın küçük ve harikulade kitabı harfler ve notalar'da aktardığı bir anekdota konu olmuş büyük usta. hasan ali toptaş, 2. izmir şiir günleri'ne dinleyici olarak katılır. konuşmacı bir başka büyük usta neşet ertaştır. neşet ertaş babasıyla ilgili şu anekdotu anlatır:

    muharrem ertaş'ın vefatından bir süre sonra kırşehir'e bir muharrem ertaş heykeli dikilir. kırşehirlinin biri bir gün heykelin başına gelir, durur, uzun uzun heykele bakar ve şöyle der: "hey kurban olduğum vatanı kurtardığını, düşmanı yendiğini, bize evimizi barkımızı verdiğini biliyordum da bağlama çaldığını bilmiyordum!".

    kaynak: hasan ali toptaş, harfler ve notalar, s. 50.
  • bir düğün kurulmuş, ama muharrem ağayı düğünü çalmaya çağırmamışlar. başka ekipler var. bir süre sonra düğün sahibi ortamı lezzetsiz bulmuş. "yahu, muharrem ağa nerde?" bir karışıklık olmuş belli ki. neyse, gitmişler muharrem ağayı çağırmışlar. muharrem ağa da gelince diğer ekip biraz bozulmuş. "yahu, nerden geldi.." gibisinden. fakat, saz da sıra da onlarda. dönmüşler, biraz da tariz eder (ironi yapar) gibi "maarrem ağa, bi isteğin* varsa çalalım." demişler. olur demiş muharrem ağa "yalnız, benden çalma, gaynım çekiç ali'den de çalma, oğlum neşet'ten de çalma. kimden çalarsan çal" demiş, adamları kilitlemiş.
  • muharrem ertaş, 1913 yılında yağmurlubüyükoba köyü'ndedoğdu. annesi ayşe hanım, babası zurnacı kara ahmet'tir. anadolu'nun bir çok yerinde profesyonel müzisyen olarak karşımıza çıkan abdal aşiretlerinin orta anadolu'daki en büyük koluna bağlı olan muharrem ertaş'ın ataları ala kilise'lidir. abdalların göçer bir aşiret olmalarından ötürü daha sonraları kırşehir havalisine yerleşmişlerdir.

    ertaş'ın ilk ustaları dayısı bulduk usta ve yusuf ustadır. küçük yaşlardan itibaren eline aldığı sazı ile köy köy dolaşır muharrem ertaş. bazen sünnetçilerle, "düğün çalmaya" gider; bazen köy odasındaki muhabbetlere katılır sazıyla ve sesiyle...her ne kadar "bozlak ustası" diye ün yaptıysa da, orta anadolu'nun yöresel melodilerini de repertuarında bulundurur. özellikle çalıp söylediği halaylar şaheser niteliğindedir.

    "ustaların ustası" muharrem ertaş, bozlak geleneğinin en güçlü temsilcilerindendir. ses genişliği, rengi ve tınısının yanısıra, gırtlak nağmeleri, çarpma, titretme ve trilleri, kendine has ses kullanma teknikleri ve bütün bunların yanısıra iyi bir bozlak icrası için olmazsa olmaz şartlardan biri olan "yiğitçe edası" ile muharrem ertaş, gelmiş geçmiş en büyük bozlak okuyucusu olarak kabul edilir. onun için bozlak, gökkubbeye salınan bir çığlıktır adeta. repertuarında oyun ve halay türküleri başta olmak üzere karacaoğlan'dan, kerem'den, aşık garip'den, pir sultan abdal'dan ve aşık sait'ten pekçok türkü okuduğu her eseri, o anki ruh halinin bir gereği olarak, her seferinde yeniden yorumlar.

    71 yılda biriktirdiklerini oğlu neşet ertaş'a aktaran muharrem ertaş, yedi-sekiz yaşlarında iken dayısı bulduk usta'dan bağlama dersleri almaya başlamış: "çalıp söyleme merakım küçük yaşlarda başladı. bulduk dayımın çok güzel sesi vardı. bir köyde türkü söyledi mi diğer köyde dinlenirdi. hatta seferberlikte asker kaçaklarını yakalamak için subaylar dayımı yanlarına alır köy köy dolaşırlarmış. dayıma türkü söylettirip kendileri de pusuya yatarlar ve dayımın sesine dağlardan inen kaçakları yakalarlarmış. derken, bulduk usta beni çok severdi, merakımı görünce beni yanına aldı. her gittiği yere götürdü. düğünlerde, bayramlarda, eğlencelerde yanından ayırmayarak ustalarından öğrendiğini bana da öğretirdi. yedi yıl boyunca onunla çalıştıktan sonra artık tek başıma çalıp söylemeye başladım."

    bu dünyada 71 yıl yoksul, kendi halinde ve sessizce yaşayan muharrem ertaş, 1984 yılının 3 aralık günü yine sessiz bir şekilde vefat etti. son sözleri, gerisini tamamlayamadığı; "sazımın emaneti..." oldu.
  • kendisi, oğlu neşet ertaşın leyla ile evlenmesine ilk başından itibaren karşı çıkmıştı. ama oğlu neşet ertaş karşı çıkarak evlenmişti. sonunda neşet ertaş leylasından ayrıldığında babasının oğlu için söylediği türkü (ağıt) ne olup bittiğini açıkca gözlerimizin önüne sermektedir

    evvelden tutmadın neşet sözümü
    öksüz koydun yavruları, kuzunu
    alma dedim göçebenin kızını
    son pişmanlık fayda etmez evladım
    almasaydın boluluların kızını
    son pişmanlık fayda etmez evladım
    küsmedim neşetim kahrettim sana
    baban değilmiydim, sormadın bana
    olan olmuş yavrum, ne deyim sana
    sen aklını yitirmişsin evladım
  • kendisi, ölümünden yaklaşık 6 ay önce yazdığı sözlerde "sonunu biliyor gibiymiş sanki" diyesi geliyor insanın. bu türkünün ilk kıtası da mezarının üzerinde yazmaktadır zaten.

    işte geldim işte gittim
    güz çiçeği gibi bittim
    yalan dünyada ne iş tuttum
    ömrüceğim geçti gitti

    el ettiler kabrime
    sığındım gani kerim'e
    toprak attılar serime
    gözüm yaşı taştı gitti

    sorgucu melekler geldiler
    solumdan defteri verdiler
    komşu hakkını sordular
    tebdilciğim şaştı gitti
  • anadolu bozkırının yüreğinden gelen bir ozan olmakla kalmamış neşet ertaş'ı da yetiştirmiştir. belki oğlum gel sana şu parçayı okuyayım, tut sazı dememiştir; fakat onu söylediği bozlaklarla yontup sanatçı etmiştir.

    muharrem ertaş türkü söylemez. herkes onun türkü söylediğini düşünse de yaptığı tam olarak türkü(yü) ağlamaktır. bozlakların en doğallarını dinlemek isteyenler için bulunmaz bir fırsattır.
  • "sesi japonya' da incelemeye alınmış ve hatasız olduğu ve böyle bir sesin dünya' da olmadığı ortaya çıkarılmıştır" *
  • ay dost deyince yeri göğü inleten
  • bir usta düşünün ki marangoz olsun, kendisinin icad ettiği, ya da geliştirdiği bir alet, edevata sahip, ve bu zımbırtıyla kimselerin yapamadığı işler, mobilyalar, desenler üretiyor, gören duyan hayran kalıyor, falan filan.

    allah rahmet eylesin, bu amcamda da öyle bir ses, öyle bir coşku, öyle bir gürül gürül gürleme var ki, kimselerde yok, hiç kimse onun mükemmelliğinin yüzde 40'ına dahi erişemiyor, hatta oğlu neşet ertaş bile.

    neşet ertaş'a laf kondurmak değil tabi niyetim, kendisinin hastası, manyağıyımdır, fakat en basitinden avşar bozlağını muharrem ustanın sazından, dilinden dinlemek eşsiz ve doyumsuz iken, aynı bozlağı neşet ertaş'tan dinlemenin aynı lezzeti vermesinin mümkünatı yoktur

    muharem ustadan

    neşet ustadan
  • gurbet in ete kemiğe bürünmüş hali. kime el verebilirdi ki? kim bir tane daha muharrem ertaş olabilirdi ki? hatta ve hatta, kim bir tane daha muharrem ertaş isterdi ki?
hesabın var mı? giriş yap