• 4 aylık bi tane var bende. konuşmayı çok kolay öğrendi. yemi dışında pek bir şey sevmiyor. biraz tarhana çorbası seviyor bir de her sabah benim çayımdan otlanıyor. sürekli oyun istiyor. şimdi bu elemanlar kafeslerine çok bağlıdırlar bilirsiniz. geçen arkadaşla konuşurken dedim ki, "ben şimdi bu şerefsizi besliyorum, oynuyorum, temizliyorum ama küçülsem de evsiz barksız kalsam kafesine sokmaz bu beni. iki lokma yem yedirmez tekme tokat dışarı atar." o da hak verdi, gıcık kaptık elemandan. allahın sopası yok demek ki dün sinüzitten geberiyordum. sağ gözümün üstünü matkapla deliyorlar sanki. ilaç falan da fayda etmiyor. kanepeye uzandım geçsin diye dua ediyorum. o sırada bu kafesinden çıktı, uçtu kafama kondu. doğrudan gelip gözümün üzerine oturdu. sıcacık karnı sağ gözümün üstüne öyle güzeldi ki. ağrım hafiflemeye başladı. bu sakin sakin hiç kımıldamadan yatarken uykuya dalmışım. uyandığımda yastıkta yanımdaydı ve başımın ağrısı tamamen geçmişti.

    akşamın o saatinde çıktım ballı yemlerden aldım adamıma. bi gün önceki sözlerimi de geri aldım.
  • biz muhabbet kuşumuzu almak için uzunca bir süre bekledik. zira, yumurtadan yeni cıkmış olsun istedik. aldığımızda tüyleri bile yeni yeni çıkıyordu. alıp eve getirdik ve resmen bir evlat gibi baktık. uçmayı bilmiyordu, yemleri kıramıyordu velhasıl baya uğraştık.

    uçmayı öğrendi, sabahları kahvaltı soframızı işgal etti hatta. yemek yerken görünce hemen atlayıp dudaklarımızı ısırırdı ağzınızdaki yemeği yemek için. velhasıl çook cana yakındı. pencereye sineklik taktırmıştık kafeste durmak istemiyordu çünkü.

    babannem bir gün çok daralmış, ona defalarca tembih ettiğimiz halde sinekliği açmış, güzelim hayvan çekip gitmişti. nasıl ağladığımızı unutamıyorum. babam akşam eve geldiğince çok üzüldü. babanneme kızdı haliyle. zira bu evde babamın şefkatini o kuştan başka kimse görememişti. hatta sinirden sinekliği söküp kırdı. (abartı gelebilir ama o acı çok başka inanın)

    her boktan işte olduğu gibi anneme söyleme işi de bana devredildi. '' sen bağrımı yaktın kızım benim. onun senden tek farkı, onu doğurmamış olmamdı.'' üzüldü baya ağladı. gece hiç uyuyamadık. erkek kardeşimi kendiyle konuşurken yakaladım. ''uyu uyu, belki rüyana gelir. hemen uyu'' yavrum benim nasılda üzülmüş.

    1 aylık muhabbet kuşu ne adam gibi uçabilir, diğer kuşlardan kaçabilir ne de kediye yem olmaktan kurtulabilirdi. gece hiç uyuyamadım, bir ara dalacak gibi oldum 10 - 15 dakika. rüya gördüm hemencecik. kuşumuz geri dönüyormuş-da ben kafese koyuyormuşum-da yoh yea...

    sabah pencereleri açıp evi havalandıracak gibi oldum.

    kafamın üstünde kanat çırpıyordu. çığlıklar atıp evi ayağa kaldırdım. hepsi başıma üşüştü.

    inanın bana gidişinden çok, gelişine ağladım. inanılmaz duygulandım. hiç bilmediği halde gece dışarda kalmış, sağ salim dönebilmiş. üstelik daha önce balkona hiç çıkarmadığımız için çevreyi de tanımıyordu. evin dışını bilmeden, daha evde konacak yer bulamayıp yere çakılan miniğimiz geri gelmişti. inanılacak şey değildi.

    kafamın tepesinde ötüyor hınzır şimdi :)

    not: yeniden bir sineklik alınıp takıldı.

    ekleme: sonrası için #58067255
  • bizim ailenin dinde tavan yaptığı zamanlar bi muhabbet kuşu almışlardı. kuşa allah bir elçisi muhammed demeyi öğretmişlerdi. garibim kuş da allah biri diyor elçisi muhammed de elçsimoam deyip kalıyodu öyle.. ben bu kuş yüzünden osbir çekemedim kaç zaman. beni de çok severdi ibne. ne zaman hallensem kuş dibimde allah bir allah bir demeye başlardı. ergen aklıyla hep yarım bırakırdım osbiri korkudan.. aileye bak lan..
  • ismini zühtü koyup, sırt üstü yatmayı ögrettim diye bissürü eleştiriye maruz kaldıgım kus modeli. millet konusmayi ogretiyo, naapcak kardesim kus konusupta bakkala gidip ekmek mi alcak? hayvancagız sırt ustu yatmayı ogrendide en azından hayatını ayakta gecirmicek artık.
  • bu elemanlarla iyi anlaşmanın yolu onları denginiz olarak görmeye başlamanızdan geçiyor çünkü, komik ama, o sizi dengi olarak görüyor. bu temel kuralı aklınızda tutarsanız en kezban, en hırçın dişi kuşla bile belli bir saygı ve sevgi çerçevesi içinde yaşayıp gidebiliyorsunuz.

    muhabbet kuşları diğer papağanlar gibi sürü yaşamını benimsemiş hayvanlar olmasıyla beraber, yine papağanların çoğu gibi sürüdeki diğer bireylerin kendi türünden olup olmadığını çok sallamıyor veya ayırt edemiyor. siz de kuşmuşsunuz veya kendi de insanmış gibi düşünüyor. insanlarla bu kadar yakınlaşabilmesi de buradan kaynaklanıyor. sizi yabancı unsur olarak değil sürü/aile olarak görüyor. size uyum gösteriyor; eve geliş saatiniz, yemek yeme saatiniz, belki bir şekerleme yapma saatinize hatta çıkardığınız seslere ayak uyduruyor. siz de onun belli ihtiyaçlarına ayak uydurmalısınız. bu yüzden sabah ona günaydın demeniz, muhattap alıp oyun oynamanız, içten bir şekilde konuşmanız, aç susuz sefil bırakmamanız, onun da sıkılabileceğini göz önünde bulundurmanız (bomboş evde, kafes içinde, 7 saat duvarları izlediğinizi düşünün, kafayı yersiniz), çok küçük ve hassas olduğundan severken aşırı nazik olmanız ve dinlenmek/tüylerini düzeltmek istediği zaman onu kendi haline bırakmanız gerekiyor. kafesini olabildiğince uzun süre açık tutun ki biraz daha özgür hissetsin, biraz daha mutlu olsun. zaten affedilmez lanet gibi temizlenemez bir dışkısı yok, gezsin işte evin içinde.

    çoğu zaman beden diliyle derdini çok güzel anlatabiliyor. cakcaklayıp olduğu yerde dönüp kafasını aşağı yukarı sallayıp koşuşturuyorsa çok mutludur mesela, onu izlerken siz de muhtemelen eğlenirsiniz. siz ona güzel şeyler söylerken tüylerini şöyle bir kabartması da "hoşuma gitti panpa devam et" demektir. esniyorsa, evet küçük gagalarıyla çok güzel esniyorlar, uykusu gelmiştir. hareketsizleşmesi, eğik durması, kanatlarını düşürmesi hayra alamet değil. elinizdeyken kendini bir tarafa doğru uzatıyorsa, o yöne doğru eğiliyorsa oraya gitmek istiyordur. çok üşengeç bir hayvanınız varsa gitmek istediği yere bırakın. şapşal olduklarından kanatları olduğunu unutabiliyorlar. banyo suyu vermezseniz suluğunda yıkanmaya çalışabilir. ne sıklıkta banyo istediğini öğrenip belli zamanlarda banyosunu yaptırın.

    belki bir kedi veya bir köpek hayvanı gibi ele gelen, mıncırılabilen bir hayvan değil, öyle hayvan seviyorsanız zaten kuş bakmıyorsunuzdur. buna karşılık kuş akıllı, yaramaz, komik bir dosttur. evdeki bir bireye daha çok bağlansa bile kalan herkesi yine çok sever, bir kişiyle biraz vakit geçirse diğerleriyle de vakit geçirmeye çalışır. biri onu sevmişse hemen anlar, o kişiyi ilk kez gördüğü günde bile sırnaşır babam sırnaşır. çoluk çocukla da arası iyidir, misafirin küçük çocuğu onun için bulunmaz ganimettir. gelir öpücük verir, elinizi kemirir, saçınızdan aşağı yüzünüze sarkar. şaklaban mı ne.

    pişmanlıkla gelen edit: az önce tab tuşuma sıçmıştır, yakalarsam kendisini öldüreceğimdir.
  • hastalandım
    önce yorganımın üstüne kondu
    vücudumun derin nefeslerle yükselip alçalmasını izledi
    sonra yavaş yavaş yüzüme doğru ilerledi
    yastığıma kondu
    kabarık göğsünü, bazen de gagasını burnuma dayadı
    nefesimi dinledi
    başımda bekledi
    sıkılınca
    tek ayağını kıvırıp altına
    biraz kestirdi
    biraz ama
    sonra uyanıp aniden
    göz kapaklarımı kontrol etti
    arada sırada yüzümü öptü

    annem hiç gitmemiş gibi
  • veli isimli bir muhabbet kusunun hikayesi halen daha anlatilacak herhalde bizim hanede.

    aksam vakti pencere, balkon kapisi filan acik, odada arkadas ile gi joelar ile oyun oynaniyordur. birden $ok edici bir gelisme meydana gelir ve pencereden iceriye bir mahlukat girer. tavana oraya buraya carpmaya baslayan hayvan kendinden gecmektedir o sirada.

    avusturya'dan kalkip gelmis olan anneannem, "ananeaaa!" cigliklarimizi (ki hayatimda herhalde ilk defa anneanne kelimesini orada kullanmisimdir turkce bilmeyen kadincagiza) duyarak odama gelir.

    bu bir muhabbet kusudur, odanin icinde pir pir ediyordur. hemen pencere kapanir, isik sondurulur ve kus, anneanne tarafindan yakalanir.

    kadincagiz zaten su ana kadar hayvanlar konusunda hep ugurlu gelmisti, icinde bir ranger ruhu yatmasindan, elf filan olmasindan supheleniyorum. neyse.

    hemen bir nobetci hayvanat dukkani aranir sagda solda ve boktan, kirmizi bir kafes alinir. veteriner tahmini ile 8 aylik olan kus, bir evden kacmis, bizim eve gelmistir. onceleri boyutlari tamam olan kafes, daha sonralari kusa kucuk gelecektir ve yenisi ile degistirilecektir. veli'ye daha buyuk bir kafes alinmasi nedeniyle, kirmizi kafes alfred adli hamster'a verilir.

    "ismi neden veli", "cok salak isim lan bu" diye hep dalga gecilmistir tabii. ancak o zamanlar gi joe ile oynayan sirin cocuklardik, jurassic park'dan epey etkilenmistik. velociraptor'un kisaltilmisi olan veli benim aklimin ucundan gecer ve bu ismi soylerim. babam cok gulmeye baslar, ve kusun ismi veli olur.

    herhalde o zamanki $oku ustunden atamami$ olacak ki, hicbir zaman konusmaz veli. ancak deli numaralar ogrenir. kafaya, omza konmalar, parmak uzattiginda parmaga konmalar filan derken, kus zamanla evrim gecirip once bir kartala, sonra bir horoza donusecektir.

    en cok kafasinin arkasinin oksanmasindan hoslanan kus, ders yapildigi sirada kitaba konup kedi gibi ele surunmeye baslar. oksanmaya baslandiginda sol kanadini acar. boylece parmaklar, sol kanadin altini oksamaya baslar. kus mest olur, manyar, cildirir. sonra kitabin ustune sicip kafesine geri doner.

    zamanla annem, bir maymunun diger maymundaki pireleri ayiklamasi misali, kafamdaki kus boklarini ayiklamaya baslayacaktir tabii.

    kusun en buyuk dostu aynasidir suphesiz, surekli ayna ile flort etmektedir. ikide bir aynayi temizlemek gerekir, cunku aynada bilimum beyaz leke mevcuttur (artik bunlarin tukuruk mu, baska bisey mi oldugunu bilemeyecem, zira aynaylan yiyi$tigine sahit oldugum kus, daha neler yapmistir bilemeyecem).

    kendini muhabbet kusu haricinde herbok sanan kus, odadaki mini-akvaryumda beslenen lepisteslerden bir tanesini kapana kadar bize masum gozukmektedir. ancak bir balikcil kartal misali, akvaryuma pike yapan hayvan, bir balik alip goturur kafesine, kitir kitir yer. bize ise sadece "ooohaaa" demek kalir burada.

    zaten bir hayvanat bahcesi halini almis olan evde once ablamin maxi adli tavsani, cok sismanlamasindan dolayi bir ciftlige gonderilir. ardindan akvaryuma alinan yeni baliklar, o zamanin akvaryum cehaletim ile ayri bir havuzda tutulmak yerine hemen baliklarin yanina kondugundan, butun baliklar hastalanarak can verirler. bir de baliklarimin ciftlesmesinden dogan ikinci jenerasyon, bir kazaya kurban giderek can verirler (biri haric).

    ardindan da hamster alfred, bir yolunu bulup kacarak mutfakta yasamaya baslar. ancak uc hafta sonra, yine avusturya'dan kisa bir ziyaret icin gelen anneannemin ayaklarinin dibine gelen alfred'e tekrar kavusuruz. fakat onun da yolu, bir sekilde bir ciftlikte son bulur cani anne-babanin verdigi karar neticesinde.

    aramiza katilma hikayesi yine acaip ilginc olan pointer cinsi kopegimiz yankee ise, tedavi edilemeyen bir deri hastaligi nedeniyle kirsal kesimlerde yasayan akrabalarimizin yanina gonderilir kisa bir sureligine (zira gune$ gormesi gerekmektedir hayvanin, o yuzden). taa ki biri ona traktoru ile carpana kadar, ondan uzun sure haber almayiz.

    veli ise cir cir otmeye devam eder. hayvan sanki bir$eye ruhsal olarak baglidir, hayat enerjisini ondan almaktadir. 7 yasina gelmistir.

    ancak bir gun, yeni eve tasindigimizin ikinci senesinde aci haber gelir. anneannem vefat etmistir.

    bu haberin gelmesinin uzerinden iki hafta gecmez ki, yeni evde acik birakilan pencereden giren kedi, kafesi ters yuz etmis, artik evrimini tamamlayip bir horoz halini alan bunami$ zavalli ku$u aciz bulup yemi$tir (belki de ku$ kacmistir, hicbir zaman bilemeyecegiz). tam bir kedi dusmani olan kurzhaar cinsi kopegim indo ise o sirada yaz gunesi altinda bahcede misil misil uyumaktadir. her zaman kedi olduren kopek, ilk defa gerektigi anda ev ahalisini savunamamistir.

    biz de anneannem ile veli arasinda ruhani bir bag kurarak dinden imandan cikmis, pagan dinlere yonelmisizdir ailecek. halen daha kopegim indo'nun bogazlayarak oldurdugu kedileri bahceden toplayip kesmekte ve satanik rituellerde kullanmaktayizdir (daha neler).

    bu hayvanat bahcesi bakicisi spincrus efendinin basindan, konu hayvanlar alemi olunca neler gecmistir, neler gecmistir, kimse tahmin bile edemez.

    not: bu hikayede yer almadiklari halde apartmanimizin sokak kedileri arap, panda ve psiko'ya, babaannem tarafindan alinip alinip uzun sure beslenen, sonra cani anne-baba tarafindan yine bahceye salinan, ismi unutulmus bir suru irkda$i ile birlikte osman adli kaplumbagamiza, indo tarafindan yakalanip tarafimizca olumden dondurulen ve veli ile iki-uc gun ayni kafesi paylasan (valla benim fikrim degildi) isimsiz kahramanlarimiz olan "dost guvercin" ile "minik serce"'ye, panjura sikisan ve kanadini kiran gerizekali ama bir o kadar $irin "salak marti"ya, ayriyeten vucudumda besledigim butun bakteri ve mantarlara buradan selam gonderir, olenlere allah'dan rahmet dilerim.
  • öldüklerinde arkalarında bıraktıkları acı, kendilerinden kat kat büyüktür. 2006 yılında 11 yıldır beraber yaşadığım muhabbet kuşum öldüğünde neredeyse bir hafta doğru dürüst birşey yiyememiştim ama tek tesellim son birkaç aydır bacaklarını bile zor kıpırdatıyor oluşuydu. o zaman yanımda kız arkadaş diye gezdirdiğim motor karşımda söyleyemeyeceği için bana "amaan nolcak alt tarafı kuş takma bu kadar" tarzı bir mail attığında kendisine aşağıdakini yazıp bir daha görüşmemek üzere konuyu noktalamıştım.

    "evdeki acaip boşluğu sen anlayamazsın, az önce mutfağın camını kapattım sonra da gerek olmadığını farkedip dondum kaldım. üşüyecek bişey yok ki, şimdi toprağın 7 kat altında yatıyor çünkü. "kuşbeyinli" insanlar bişeyler öğrenmeli küçücük aklıyla taşlığından çıkardığı yemlerle sahibini doyurmaya çalışacak kadar paylaşımcı olan "kuşbeyinli" kuştan.

    * başını kaldıramayacak kadar hasta olduğunda bile haline üzülüp, zorla oynamasına uğraştığım boncuğa en azından emeğime saygısından bir kaç gaga darbesi atmanın çok da zor olmadığını.
    * zamanında harçlıklarımla kadıköy'den aldığım bir çeşit darı türünü yerken ya da kuru bir ekmek parçasıyla boğuşurken, ne yediğini değil kimin yanında olduğunu düşünüp aynı keyifle yemeyi.
    * soğuktan şikayet etmek yerine elde ya da montun içinde yatarak aslında çok zor zamanlarda da kendince "ben yanındayım" diyebilmeyi.
    * eve yeni gelen arkadaşını horlamak yerine kendi kafesini, salıncağını, boncuğunu vermeyi.
    * kıskanmaya değer tek şeyin belki de başkasına verilen sevgi olabileceğini.
    * darmadağın bir odada bile odanın dağınıklığını dert edip huzursuz olmak yerine derli toplu bir yer bulup oraya kurularak keyifli keyifli ötmeyi.
    * bir avucun içini bile dolduramayan boyuyla hasta olduğunda ailedeki herkesi seferber edebilecek kadar kendini sevdirmeyi.
    * en önemlisi de çekip gittiğinde arkada 1.78'lik dev cüceler bırakabilmeyi."

    abartılı mı geldi? o zaman sadece besleyin diyorum, bazı şeyler yaşanarak öğrenilir
  • ısırdıkça "iit!", "köpeek!", "kuçu kuçuu!" şeklinde hakaret ettiğim muhabbet kuşum sonunda "kuçu kuçu" demeyi söktü ve yeri geldiğinde bana karşı kullanmaya başladı. ev inci sözlük gibi oldu. seviyeyi de yükseltemiyorum. ısırıyo piç.
  • not: saglikci degilim, hayvanlar konusunda bir uzmanligim yok, bastan belirtiyorum. asagida verecegim bilgiler agirlikli olarak yabanci literatürlerden, derneklerin yayimlarindan, tv programlarindan vs. kendi kuslarima daha iyi bakabilmek icin derledigim bilgileri icermektedir, genel olarak muhabbet kusuna yeni baslayanlara hitap etmektedir.

    not 2: baslangic kilavuzu niteligindeki bu entrye katkida bulunmak isteyenler olursa memnuniyetle beklerim.

    --

    1- erkek mi disi mi? hangisini sahiplenmeliyim?

    genel olarak erkek kuslar daha konuskandirlar, cik cik öterler, dillidirler ve daha cok kelime ögrenirler, daha oyuncu ve meraklidirlar. bunun da nedeni kur yapma ve mekanini koruma özelliklerinin olmasidir.

    disi kuslar ise iyi birer isiricilardir, erkeklere göre daha saldirgan olurlar, annelik icgüdüsü agir basar, yavrularini koruyabilmesi icin bu özellik de onlarda bulunur.

    fakat bu demek degildir ki sadece erkek muhabbet kusu alinmali. her bir kusun kendi karakterleri vardir. mesela ben disi kusumu kendime daha yakin görüyorum, kafesine yaklastigimda kuyrugunu pir pir pir salliyor, cok hosuma gidiyor.

    ayrica bir olmazsa olmaza deginecegim: tek kus beslememeliyiz, mutlaka cift olmali. ayrica tek bir kus sahiplenip, sonrasinda da kafese ayna koyarak vakit gecirmelerini beklememeliyiz. sonrasinda ic burkan görüntüler ortaya cikabiliyor. örnegin: kus ikram olarak agzindan yem cikarip aynaya götürüyor ve aynada gördügü görüntüsüne sunmaya calisiyor fakat basarisiz olup üzülüyor. o yüzden: kesinlikle ama kesinlikle kafeste ayna olmuyor ve:

    kuslarimizi cift olarak kafeslerinde barindiriyoruz! muhabbet kuslari dogada sürü halinde yasayan sosyal canlilardir, onlari yalnizliga hapsetmek dogru degildir.

    2- peki kuslarim cift olurlar mi?

    eger rastgele iki kus ayni kafese konulursa, cift olabilirler, ama olmayabilirler de. bu bir sans isi. tavsiyem, kus alacaginiz yerde, tünekte birbirine yakin duran ve birbirine kur yapan (örnegin birbirinin tüylerini düzelten, öpüsen vs.) cift sahiplenilmeli. örnegin su imajda iki kus coktan cift olmuslar ve tünekte birbirlerini kasiyorlar: imaj 1

    veya zaten kusunuz varsa ve ona bir es ariyorsaniz, bu durumda en dogrusu kusunuzu diger kuslarin bulundugu kafesin icerisine birakip 2 saat kadar gözlemlemektir. kusunuz kendi esini sececektir ve onunla ilgilenmeye baslayacaktir, bu durumda ilgilendigi kusu sahiplenebilirsiniz.

    eger mutlaka disaridan rastgele bir karsi cins kus, evde mevcut olan kusunuzun kafesine getirilecekse, o zaman tavsiye edilen yöntem sudur: yeni gelen kus, yan tarafta baska bir kafeste tutulmalidir, 7-15 gün kadar birbirlerini görmeleri saglanmalidir. aralarinda bir ilgilenme görüldügü zaman, disi kus, erkegin kafesine tasinabilir. genel olarak disi kus, erkegin kafesine birakilir. cünkü kafeste ilk olarak bulunan kus, o kafesin sahibidir ve erkek kus karakteri geregi baskin olmak ister. sayet erkek, disi kusun kafesine birakilirsa ve disi kustan bir süreligine zorbalik görürse morali bozulur. erkegin, disiye söz gecirmesi ayrica ciftlesme acisindan da önemli bir husustur.

    3- birbirine yakin olan kuslari alacagim tamam ama hangilerini almaliyim? burada farkli farkli renklerde ve tiplerde kuslar var! hatta bir tane var ki, öyle iri, öyle killi falan ki, sanki bir muhabbet kusu degil!

    ilk olarak suna deginmeliyin ki, 40'a yakin renk mutasyonu var. yani temel olarak renkler yesil ve mavi seri olarak ikiye ayriliyor. yesil seri vahsi dogadaki muhabbet kuslarinin asil rengidir. imaj 0. yesil seri altinda: acik yesil, koyu yesil, zeytin yesili, grimsi yesil ve lutino bulunur. mavi seri altinda ise cesitlilik daha coktur ve bu serinin altinda: acik mavi, koyu mavi, mor/violet, leylak rengi, albino ve sari yüz bulunur. fakat bu temel renkler disinda bir cok mutasyon mevcuttur. bu makalede bu konuya deginmeyecegim cünkü en ileri seviyeye hitap eden bir konu. fakat ilgilenenler icin güzel bir türkce kaynak verecegim: link

    a)öncelikle saglikli bir kus almaliyiz. hasta olan kuslar, tünekte tüylerini kabartmis ve gözlerini kismis bir sekilde dururlar. bazen titrerler, atesleri vardir cünkü enfeksiyon geciriyorlardir (tipki insanlardaki gibi). burunlari akar, tüyleri dökülmüstür vesaire vesaire. bu durum disaridan bakarak anlasilabilir. örnegin bariz bir sekilde hasta bir muhabbet kusu su sekilde görünür: imaj 1

    b) diger bir saglik kontrolü yöntemi de kusu elinize alip, gögsünün sivrilip sivrilmedigini kontrol etmektir. bu sekilde muhabbet kuslarinin en büyük korkulu rüyasi olan ve cözümü neredeyse yok gözüyle bakilan ''kuruma'' hastaligi tespit edilebilir. muhabbet kusunun iskelet sistemi su kesitte görünmekte: imaj 2 su fotografta da kuruma hastaligina yakalanmis bir muhabbet kusu görünmekte, hastalik baya ilerlemis, artik gözle görülür duruma gelmis: imaj 3

    c) ayrica muhabbet kuslarinin diskilari da kontrol edilmelidir. bu konuya da deginelim. saglikli muhabbet kusunun diskisi kuru olur ve formu basittir: imaj 1 hasta olan kuslarin diskisi ise civik olur. ayrica muhabbet kuslari diskilariyla beraber sivi de atarlar, normalde berrak olmasi gerekir fakat hastalik durumunda renkli olur. bu imajlarda farkli farkli hastaliklara yakalanmis kuslarin diskilarinin imaj 1'e kiyasla oldukca farkli oldugu görülebilir: imaj 2 imaj 3 imaj 4 imaj 5 imaj 6 imaj 7 imaj 8. bu anormalliklerin nedeni bakteriyel ve mantar enfeksiyonlari, böbrek sorunu vs. gibi sindirim yolu hastaliklarini isaret ediyor ve halk arasinda genelde ''kusum ishal oldu'' seklinde yorumlaniyor. ishal aslinda muhabbet kuslarinda hastaligin kendisi degildir, sadece belirtisidir, hemen hemen her agir hastalikta (örnegin e coli , cocsidioz , salmonella vs.) ishal belirtisi görülür ve acilen tedavisi gerekir cünkü bu belirtiler ortaya ciktiginda muhabbet kusunun ya bir iki gün ya da bir kac saat ömrü kalmis oluyor. bazi türk forumlarinda ise cok garip tavsiyeler verilebiliyor, sayet kuslariniz ileride ishal belirtisi gösteriyorsa forumlardaki ''patates verin, kola verin, suyuna kahve karistirin'' gibi önerileri ciddiye almayin.

    d) tüy kabarikligi, ishal, kuruma hastaligi disinda bir diger hastalik da mantardir. gaga, yüz ve ayaklara bakilarak rahatlikla anlasilabilir: imaj 1 imaj 2 imaj 3

    yukarida saydigim belirtileri göstermeyen, tüyleri parlak (olmak zorunda degil ama olursa daha iyi olur) ve hareketli, canli görünen bir kus bulmaliyiz. sayet hasta bir kusu baslangic seviyesinde bir hayvansever olarak sahiplenirsek acemiligimizden dolayi her sey daha da kötüye gidebilir, o yüzden saglikli bir kus secmek zorundayiz.

    not: petshoplarin bir cogunda, yukarida saydigim belirtileri gösteren kuslar bulundugu icin, yakin bir arkadasim bana petshoplardan kus alinmayacagini sohbetlerimizde söylemisti. ben de fikre kismen katiliyorum, petshoplardan kus alirken oldukca dikkatli olunmali. petshoplar disinda, üreticilerden veya ev ortaminda yetismis kuslar da sahiplenilebilir. bir muhabbet kusu sahiplenmek icin ilk akliniza gelen yer petshop olmak zorunda degil.

    simdi gecelim muhabbet kuslarinin türlerine (kücükten büyüge dogru):

    a) pakistan muhabbet kusu

    en kücük muhabbet kusu türüdür. normal muhabbet kuslarinin neredeyse yarisi kadar olurlar. diger akrabalarina göre daha dayaniksizdirlar ve cok fazla toz üretirler, arkalarindan hep bir bezle kosmak gerekir bu yüzden pek üretilmez ve tercih edilmez. ülkeye de kacak yollarla getirildigi söyleniyor. sayet ben cok sempatik buluyorum fakat hayvan kacakciligini desteklemek istemedigim icin mesafeli duruyorum. imaj 1

    b) yerli muhabbet kusu

    en dogurgan ve türkiye'de en cok bulunan kuslardir. baslangic icin en ideal kustur. boyut olarak pakistan muhabbet kusundan büyük fakat hollanda, ingiliz veya jumbo türlerinden daha kücüktürler. oldukca hareketlidirler. baslangic seviyesindeki hayvanseverler icin iyi bir tercihtir. imaj 2

    c) cekoslavak muhabbet kusu

    yerliden tip olarak farki, kuyruklarinin oldukca uzun olmasidir: imaj 3

    c) hollanda muhabbet kusu

    yerli muhabbet kuslarindan tip olarak pek bir farki yoktur fakat gövdesi daha genistir, kafalari da daha büyük olabiliyor. imaj 4

    d) ingiliz muhabbet kusu

    bu kuslar en iri tür olan jumbo muhabbet kuslari ile yukarida yazdigim muhabbet kuslarinin karisimindan ortaya cikan ''kirma'' kuslar. birazdan deginecegim jumbo kuslarin üretimi diger türlere göre daha zordur, bu yüzden ciftlesmeye daha yatkin yerli muhabbet kuslari ile ciftlestirilirler ve ortaya kirma bir tür cikartilir. buna da ingiliz muhabbet kusu deniyor. aslinda ingiltere ile bir alakasi olmayan kuslardir. imaj 5

    boyut olarak yerli muhabbet kuslari ile karsilastirabilecegimiz bir imaj olarak da su vardir: imaj 6

    e) jumbo muhabbet kusu

    geldik en heybetli ve sevilen türe. bu kuslar da kendi altinda jumbo muhabbet kusu ve show jumbo muhabbet kusu diye ikiye ayriliyor. jumbolar üstteki türlerden en irileridir. önemli bir nokta: show jumbo olmayan kuslar da jumbo diye sunulmaktadir, bu yanlistir. show jumbo denilenler, isminden de anlasilabilecegi üzere yarismalara katilmak icin secilen ve yalnizca jumbolarin ciftlesmesi sonucu nadiren ortaya cikan oldukca iri gögüslü, iri kafali, tünekte oldukca sert bir sekilde dimdik duran, sacli basli olan kuslardir. imaj 7 imaj 8

    fakat jumbolarda da show jumbo belirtileri olabilir. örnegin saclari dik ve güzeldir fakat tünekte durusu dik degilse ''show''´yani gösteri yapilamaz o yüzden show jumbo diye adlandirilamaz.

    jumbolarin karakterine deginmek gerekirse: jumbolar (haliyle show jumbolar da dahil olmak üzere) diger türlere göre genel olarak daha uysaldirlar, isirmazlar, saldirmazlar. bir tur odada ucarlar ve tekrardan dallarina konarlar, bazen onu bile yapmazlar. daha net konusurlar ve daha yetenekli ve de akillilardir. eger oynamak icin bir tür ariyorsaniz dogru bir tercih degildir cünkü oyuncu degillerdir, dallarinda durarak kendilerini sergilemeyi daha cok severler. sakindirler, cok fazla ötmezler. tabii bu yazdiklarim genellemedir ve daha önce de belirttigim gibi, her kusun bir karakteri vardir. jumbo kusunuz her sese ciglik da atabilir, bomba patlasa dönüp bakmayabilir de.

    not: sahipleneceginiz muhabbet kusu en gec 1 yasinda olursa daha iyi olur cünkü en ideal ciftlesme yaslaridir, karakterleri oturmuslardir, zorlu büyütme süreci atlatilmistir ve baslangic seviyesindeki hayvanseverler icin idealdir. veya kendimizi iyice gelistirdikten sonra, artik yuvaligindan cikmis ve yeni yeni yem kirmaya baslamis 4-6 haftalik bir yavru da sahiplenebiliriz. yavru olursa ele daha cabuk alisma avantaji olur. 1 yasina kadar hic el yüzü görmemis kuslarin alismasi daha zor olur fakat alisir. az sonra zaten muhabbet kuslarinin ele nasil alistirilacagi konusuna da deginecegim.

    4- oh be! sonunda saglikli ve en ilgimi ceken cifti aldim. fakat ben bunlari nereye koyacagim yahu? kafes üzerine de biraz bilgi verebilir misin? ne kadar büyük olmali, ne olmali?

    kafes büyüklügü konusunda sunu söylemeliyim: ne kadar büyük olursa o kadar iyi. bazi muhabbet kusu forumlarinda ''kusum hasta, ölmek üzere'' seklinde konular acanlarin konularinda denk geliyorum, zavalli hayvan neredeyse kendi boyutunda bir kafesin icine konmus. zaten hayvancagiz dalindan asagiya indigi anda kendi diskisina basiyor ve hastalik kapiyor, dar ortamdan dolayi da stres oluyor. kafesinin ortasinda durup kendi ekseni etrafinda dönerken bile kuyrugu oraya buraya carpiyor. kus böyle bir durumda rahatsiz olacaktir, dedigim gibi strese de mutlaka girecektir, kisa sürede de hasta olup malesef ki ölecektir. o yüzden olabildigince büyük kafesler alinmali. ayrica kusunuzun türü de göz önüne alinmali. örnegin cekoslavak muhabbet kuslarinin kuyruklari oldukca uzun oldugu icin kafesiniz 2 metre yüksek de olsa, sayet derinligi azsa, kusun kuyrugu sürekli bir yerlere carpacaktir ve huzursuz olacaktir, tünekte dururken örnegin kuyrugu tellere sürtüp yamuk durabilir. veya yerli muhabbet kusu icin 50x50x40cm kafes yeterken, jumbo icin biraz daha büyük olmalidir.

    kafesin pozisyonu ise, 1,5 ile 2 metre yüksekliginde olursa ideali olur. kuslar yüksekte durmayi severler. bazi hayvanseverler kuslarini 50-70 cm yükseklikteki masanin veya komodinin üzerine koyuyorlar, bu yanlistir. kuslar kendilerini güvende hissetmezler. ayrica kafes gün isigi alan bir yerde olursa, ne zaman uyanacaklarini ve de ne zaman uyuyacaklarini daha iyi kestirirler ve günes isigi sayesinde d vitaminini sentezleyebilir, mutlu olurlar. o yüzden kafes isik almayan los bir ortamda olmamalidir.

    kafesin icerisinde ise kesinlikle dogal agactan bir tünek olmali. plastik tünek olmamali, dogal bir hissiyat vermemekte ve mantar problemlerine yol acmakta. hazir agac tünekler satiliyor, örnegin: imaj 1 tünek yüksekte ve kafesin ortasinda olmalidir, tele yakin olmamalidir ki kuslarimiz rahat rahat dönebilsinler imaj 2. ayrica dut agacindan kendiniz de yapabilirsiniz fakat iki detay mevcut: ilk olarak dalin capi, muhabbet kusunuzun penceleri ile tam olarak kavrayamayacagi büyüklükte olmalidir, cok ince bir dal olursa penceleri birbirine deger, cok da büyük olursa rahatsizlik verir ve sonucunda eklem rahatsizligi meydana gelebilir. su sekilde idealdir imaj 3. tüneklerin pozisyonu ise kafeste uzunlamasina degil de derinlemesine olmalidir ve bir tünek asagida iken digeri daha yukarida yuvaliga paralel olmalidir. örnek olarak su görseli inceleyebilirsiniz: imaj 3.1. diger husus ise, dalimizi disaridan alip direkt olarak kafese koymamaliyiz, öncelikle elma sirkesi ile yikayip kurumaya birakip sonrasinda kafese takabiliriz yoksa diger kuslar da o dala konmus olabilecegi icin kafesimize istemeden hastalik getirebiliriz. tünek demisken: muhabbet kuslari tünekte tek ayak üstünde uyuyorlar genelde. bazen de kafalarini 180 derece cevirmis ve vücuduna gömmüs sekilde uyurlar. bazen de öne egik uyurlar. böyle bir görüntü ile karsilasinca ''kusumun icine cin mi kacti'' diye panik olmaniza gerek yoktur, bu durum normaldir. anormal durum ise, kusun uyurken veya dururken tünekten düsmesidir. veya uyanikken sürekli bir ayagini vücuduna cekmesi veya sadece tek ayagini kullanmasidir. bu durumda yolumuz direkt olarak veterinere düsmeli. örnegin bir arkadasimin kusu tek ayagini kullanmiyordu, röntgen sonucunda beyinde tümör cikmisti...

    gaga tasi da ikinci olmazsa olmazdir, en iyisi kalamar kemigi olmali cünkü normal gaga taslari bildigimiz kirec ve cok da tercih edilmemesi gerek. kalamar kemigi olursa, gagalarini sivriltirken diger yandan da kalsiyum ihtiyaclarini giderirler. disi kuslar örnegin yavrularken kalsiyum ihtiyaci tavan yapar ve sürekli kalamar kemigi bitirir. mutlaka olmali eger kusunuz gaga tasini (kalamar kemigini) kullanmiyorsa pek de ehvam yapmaniza gerek yok, zorlayamazsiniz, ihtiyaclari varsa kullanirlar zaten. gaga tasinin kafesteki pozisyonu ise yuvaliginin yani olmalidir, yemligin veya sulugun yani degil. kalamar kemigi imaji: imaj4

    kafesin dibine de talas dökmeyi unutmamaliyiz, kus talasi hijyen icin oldukca önemlidir: imaj 5

    bazi iyi niyetli arkadaslar kus eglensin diye kafesin icerisine onlarca cesit oyuncak, cisim vs. dolduruyorlar ve kafes icerisinde ucma imkanlari kisitlaniyor. kuslar hatta yaralanabiliyorlar ucarlarken. kanatlari incinebiliyor, gözlerine zarar verebiliyorlar vs. vs. o yüzden kafesimizi olabildigince yalin tutmaliyiz ve kusumuzla bizzat kendimiz ilgilenmeliyiz. zaten cift olarak alindiklarinda, kendileri iki güzel arkadas olacaklardir. rengarenk oyuncaklarin cazibesine kanmayiniz ve kafesimizin icini olabildigince sadece birakiniz.

    son olarak da bir diger olmazsa olmazimiz kus kumudur. yem yaninda, kuslarimiz tas da yemektedir. kuslarin sindirim sistemi ile alakali bir durumdur. yemlige doldurunuz. kuslarimiz cok az olsa da tüketimini yaparlar: imaj 6. sayet kuslarimiz kus kumunu asiri derecede fazla tüketiyorsa bu bir rahatsizligin habercisidir. d vitamini eksikligi gibi bir tür vitamin eksikligi cekiyor olabilir.

    5- kusumuzu nasil beslemeliyiz?

    piyasada bir sürü hazir karisik yemler var, marka önermeyecegim fakat paketli ürünlerin cogu yeterli. alarak, akilli yemligimize doldurabiliriz. akilli yemlik terimini de acalim. muhabbet kuslari yemlerinin icini yer, kabuklarini ise yemlige birakir. bu detay oldukca onemli. muhabbet kuslarimizin yemligi yani yedikce bosalmiyor, disaridan bakildiginda dolu görünüyor fakat aslinda disaridan görünenler aslinda ici bosaltilmis kabuklar oluyor. o yüzden dikkat! kuslarimiz ac kalmasinlar. bu problemin önüne gecmek icin akilli yemlik denen bir yemlik cesidi var, surada anlatilmis: link

    ayrica paket yem disinda bir de muhabbet kuslarinin en bayildigi yiyecek olan dal dari var imaj 1. kuslar, bir kere tadini alirlarsa ve eger kafeste asili olarak görürlerse, normal yemin yüzüne bakmazlar. sadece dal dariyi gagalarlar. sürekli dal dari yemek isterler. fakat dikkat! dal dari yaglanma yapmaktadir. pozitif yani ise muhabbet kuslari icin lezzetlidir ve ishal'in önüne gecer. o yüzden iki üc günde bir ve de ödül olarak elinizden yedirmek ideali olacaktir. sürekli olarak kafesinde asili olmamasi daha iyidir.

    verilmemesi gereken hazir besin ise balli krakerlerdir imaj 2. ne kendiniz hazirlayin ne de hazir olarak satin alin. balli krakerlerde, tohumlar birbirlerine kuslar icin zararli kimyasallar ile tutturuldugu icin kusumuza büyük zararlar vermektedir. o yüzden rengarenk görünüsüne aldanilmamali. bir muhabbet kusu icin en sevindirici armagan dal daridir, fakat yukarida da belirttigim gibi, abartmadan vermeliyiz.

    kuslarimiz yukaridaki besinler disinda, haftada bir de multi vitamin ile desteklenmelidir. vücutlari daha saglikli olacaktir. haftada bir defa, suluguna damlatilabilir. paketin üzerinde ne kadar su icerisine ne kadar damlatilmasi gerektigi yazar. bol keseden verilmemelidir, cok fazla multi vitamin verilirse kus sindiremeyip sonuclari cok kötü olabilir. unutmayin, 50-100 gram arasi canlilar bunlar. cogu zaman bu tarz yasam destek takviyelerinde veya antibiyotiklerde bir, iki damla yeterli olabiliyor o yüzden kendi vücudumuz ile karsilastirmayip, mutlaka kullanim kilavuzlari ve veteriner hekimlerin tavsiyesi dogrultusunda kullanilmalidir.

    tüm bunlarin disinda da yumurtlama döneminde kuslarimizin kalsiyum ve protein ihtiyaci tavan yapiyor ve yumurta mamasi hazirlanip verilir fakat sizler haftada bir de yumurta mamasi hazirlayabilir ve kusumuzun beslenmesini zenginlestirebiliriz. mamanin kivami vesaire oldukca önemli, o yüzden anlatmak yerine video linki veriyorum, oldukca güzel anlatilmis: video 1. sayet kusumuz mamasini yemezse, kafesindeki diger yemleri ve dal dariyi cikartabiliriz, kuslarimiz ac kaldiklari zaman yiyerek alisacaklardir ve oldukca zengin olan bu besin kaynagindan yararlanacaktir. yine de red durumu olursa, kusumuzu cok iyi gözlemleyerek en sevdigi tohumlar hangisiyse o tohumlari ayiklayip mamamiza katabiliriz. kusumuz en sevdigi tohumlari yiyeyim derken agzina mamanin tadi da gelecektir ve tadini bir defa aldigi zaman her verildigi zaman afiyetle yiyecektir.

    beslenme konusunda ise dogru bilinen bir yanlisi anlatmak istiyorum. bir cok türkce kaynakta muhabbet kuslarinin meyve ve sebze yemesi gerektigi yaziliyor, bu cok büyük bir yanlis. muhabbet kuslarina asla ve asla meyve ve sebze verilmemelidir. metabolizmalari bu besinlerle tam olarak anlasamaz ve vücuduna zarar verilir. yabanci kaynaklarda okudugum kadariyla: lab ortamindaki ve de dogadaki gözlemlerde muhabbet kuslari olgun tohumlari yedigi acikca tespit edilmis. sadece binde bir, koca sürüde bir iki muhabbet kusunun meyve özlerine dadandigi tespit edilmis. bu kuslarin da vücutlarinda anormallik tespit edilmis, nedenleri arastiriliyormus. bu anormallik, kandaki demir eksikliginden dolayi toprak yiyen insanlari cagristiriyor bana. ayrica bazi arkadaslar da muhabbet kuslarinin meyveleri afiyetle yedigi icin yararli oldugunu düsünmekte fakat muhabbet kuslari verilen besinleri tüketirken yararli olup olmadigina malesef bakmiyorlar. örnegin vücutlarinda toksit etkisi yaratip onlari öldüren avakado'yu da afiyetle midelerine indiriyorlar. isin acigi, cöp de verilse yiyorlar fakat bu durum her verilen besinin yararli oldugunu göstermiyor. o yüzden bu bölümde su meyve yararlidir, su sebze zararlidir diye bir bölüm acmak yerine direkt olarak meyve ve sebze verilmemesi gerektigini belirttim.

    kusumuzun suyunu da her gün degistirmeyi unutmamaliyiz. cünkü su durdugu yerde yosun tutmaya ve bozulmaya baslar. kusumuza her gün taze su sunmaliyiz. ben kendim ayrica icme suyu veriyorum, böylesi daha iyi.

    6- kuslarim eve geldi, tüneginde duruyor, ne yiyor ne iciyor. ne oldu bunlara? elime ne zaman/nasil alisirlar?

    bu konu hassas bir noktadir. öncelikle bilinmesi gereken sey, kuslar insanlar kadar akilli varliklar degillerdir, yavas ögrenirler ve güvenirler. o yüzden öncelikle sizin elinizin korkulacak bir sey olmadigini anlamalilar. elinizden bir zarar gelmedigini görmelilerdir. bazi kuslar daha siz kafese yaklasir yaklasmaz kacmaya calisirlar, bazilari da elinizi kafesin icine soksaniz daha kacmazlar fakat dokundugunuz anda kacarlar, dedigim gibi her kusun kendi karakteri vardir. o yüzden bir metod önerecegim:

    kuslarimizi ilk gün eve getirip kafesine koyduktan sonra bir alisma süreci var, 5 gün kadar asla herhangi bir fiziksel temasi mecbur olan yem ve su degisimi disinda ne kafesine ne de kusun kendisine gerceklestirmemeliyiz. kusumuz kafesine alistiktan sonra, yem yedigini göreceksinizdir, belki direkt de yiyebilir belli olmaz. en cok garipsenen nokta kuslarin su icmedigi olacaktir. muhabbet kuslari zaten az su icerler, ictiklerinde de az icerler. eger evde yenilerse, siz hic ictigini bile görmüyor olabirsiniz. ama mutlaka icerler, aclik grevine girmezler merak etmeyin, siz arkanizi döndügünüzde veya ortamda olmadiginiz anda gizli gizli yiyip iceceklerdir, korkmalik bir durum ilk zamanlar yok.

    ele alistirmak icin de 5 günün sonunda elimizi kafesin disina koyarak ona gösterecegiz, 2 gün kadar onunla kafes disindan konusun ve elinizi ona gösterin. 8. ve 9. günde kapagi acarak parmaginizi yavas yavas kafes icine ani hareketler yapmarak sokabilirsiniz fakat yine dokunmamaliyiz. sadece tünege dokunacagiz ve 5 dakika kadar bekleyecegiz. sabah aksam bunu yapabiliriz ama cok da abartmamak lazim. 10. ve 11. günde ona biraz daha yaklasik yem tutabiliriz, her gün 15-20 dk yem tutabilirsiniz, en sevdigi yiyecek olan dal dariyi tutabilirsiniz veya agzina yaklastirabilirsiniz. 12. ve 13. günde artik sizden kacmayan kusunuza isaret parmaginizi uzatip cikmasini bekleyebiliriz, veya gögüs altina parmagimiz ile dokunabiliriz, gögsüne dokunulan kus parmaginiza cikacaktir. bu yazdigim genel bir yöntemdir sonuc olarak bir mekanik sistem degil, bir canli söz konusu ve süreler durumlar degisebiliriz. ayrica muhabbet kusunuzu ilk günler asla elinizin icinde tutmayin, size olan güvenini kaybedecektir.

    unutmamali ki: ele alisma süreci kimisinde 1-2 gün sürüyor (örnegin jumbo muhabbet kuslari ilk günden ele cikabiliyorlar), kimisinde ise 3 ay. bu durum tamamen kusun türü ve de soydan gelen sosyalik yapisina baglidir. örnegin insanlarla ilgili ciftin yavrulari da tipki ailesi gibi sosyal oluyorken, sert karakterli ciftlerin yavrulari da ailesine benziyor.

    7- kuslarim elime alisti artik, bakimlari nelerdir?

    tirnak kesimi, gaga kesimi gibi bakimlar var fakat deginmeyecegim. cok dikkat etmek gerekiyor, örnegin tirnak kesiminde tirnak icerisindeki damarlardan kesilirse kus kanamadan ölebilir, bir yakinim kusunu bu sekilde kaybetti! o yüzden anlatmayacagim, bir veterinere 6 ayda bir götürüp zaten her türlü bakimi oldukca ucuza yapilir hem de kontrolü yapilir. ne gerek var risk almaya strese girmeye? ayrica veterinerler konusunda bir bilgi vereyim: kusunuzu tercihen kuslar konusunda uzman bir veterinere götürünüz.

    bakim konusunda bizim yapabilecegimiz bir kac sey ise bulunmaktadir. örnegin muhabbet kusumuza banyo imkani sunmak gibi. muhabbet kuslari tipki insanlar gibi banyo yapmayi severler. bunun icin, kusunuzun kafesi icerisine bir kap ilik su konulabilir, kusunuz direkt olarak bu kabin icinde banyo yapabilir. bazi muhabbet kuslari ise yesillik icinde banyo yapmayi severler: imaj 1 bazilari da musluktan akan suyun altinda dus almayi severler, dikkat edilmesi nokta suyun ilik olmasi ve yüksek hizda akmamasidir: imaj 2. banyo konusunda tavsiye edilmeyen yöntem ise kafeslere takilan su sekildeki banyoluklardir imaj 3 cünkü kuslar icerisinde rahat hareket edemezler.

    not: kuslarinizi asla banyo yapmaya zorlamayin. örnegin elinizle yakalayip muslugun altina tutmayin. kuslarimiz banyo yaptiktan sonra da asla fön makinesi ile kurutmamaliyiz. sadece eger kusumuz banyo yaptiktan sonra kusumuzu havaya kaldirdigimizda sular damliyorsa, yumusak ve kuru bir havlu ile hafifce islakligi alinabilir. kuslarimizin banyo yapmasinin nedeni hem temizlenmek hem de vücutlarini nemlendirme istegidir, sayet fön makinesi ile kurutulursa hem kazandigi nemi kaybeder hem de hava akimi altinda kaldigi icin hasta olur!

    bakim konusunda hazir hava akimindan bahsetmisken bir detay bilgi daha vermek istiyorum. kuslarimiz asla hava akimi altinda kalmamalidir. bu yüzden kafesini mutlaka cereyan etmeyen bir yere koymaliyiz. bilhassa yüksek katli binalarin üst katlarinda hava akimlari yüksek olur, cok daha dikkat gerekir. bizlerin belki de gündelik yasantisinda hissetmeyecegi ufak esintiler, 50-100 gramlik kuslarimiz icin öldürücü olabilir.

    kuslarimiz 24-25 derecelik oda sicakliginda gayet mutlu yasarlar. hatta oda sicakligi 5 dereceye dahi düsse bu onlar icin öldürücü olmaz, fakat asla ve asla hava akimina magruz birakmiyoruz! defalarca belirttim belki fakat bu konu göz göre göre bir cok hayvanseverin canini yakti.

    kuslarimiz uyurken veya uyanikken de üstünü asla örtmemeliyiz, bu sadece bir sacmaliktan ibaret. kuslarimizin odasi zaten karanlik ve sessiz olursa keyifle uyurlar. kafes örtme olayi, gereksiz bir sekilde halkimiz arasinda aliskanlik haline getirilmis durumda. kendim yurtdisinda böyle bir adet ne gördüm ne de duydum. genelde bunu iyi niyetle yapiyoruz cünkü kuslarimizin üzerine titriyoruz fakat bu bir yanlistir, sadece olduka spesifik durumlarda yapilir, örnegin bir kac saatligine de olsa ortamdaki hava akimi kacinilmazsa...

    diger bir olmazsa olmaz ise kuslarimizin her gün eksiksiz olarak ucmasina firsat sunmamiz gerektigidir. kafesine hapsedilen kuslar temel özellikleri olan ucma özelligini yerine getiremezlerse yaglanmaya ve de mutsuz olmaya baslarlar. unutmamali ki muhabbet kuslari tipki diger kuslar gibi dogada her gün kilometrelerce ucmaktadirlar.

    8- ciftlesme zamani geldi mi artik? ne yapmaliyim? kuslarim nasil kizisirlar ve ciftlesirler? kafeste modifiye yapmali miyim?

    -bu konuya sonradan deginecegim-

    9- yavrular yumurtadan cikti, cinsiyetleri nedir? nasil tespit edilir?

    yumurtadan cikar cikmaz anlasilmasi mümkün degildir, 4-6 ay arasinda cere rengine (gagasinin üstündeki burun eti rengine) bakilarak anlasilir. eger etin rengi kahverengi, oldukca acik mavi (gök mavi deniyor), beyaza calan bir krem rengi veya disi acik pembe ortasi beyaz ise disidir. digerler renkler de erkek kusun göstergesi oluyor. örnegin kapali mavi, pembe, morumsu bir renk gibi. su imaja bakilarak daha net kavranabilir: imaj 1

    istisnai durum ise renk bilgileri genlerinde neredeyse silinmis albino ve lutinolardir. bu durumda cere parlak ve beyazsa erkek, mat ise disidir.

    10- muhabbet kusunun anatomik yapisi üzerine bir kac bilgi verebilir misiniz? bunlar neden bazen cok sicak, bazen cok soguk? hasta mi?

    muhabbet kuslarinin vücut isilari o kadar hizli degisir ki, parmaginizda duran muhabbet kusunun pencelerinden vücut isisi oldukca yogun bir sekilde hissedilebilirken bir kac dakika icerisinde buz kesiyor gibi hissettirebilir. bu durum heyecanin ve stresin isareti olabilir. yeni sahiplenilen muhabbet kuslarinda sikca görülür. fakat dikkat edilmesi gereken husus, kusumuzun ayaginin sürekli soguk olmasi veya sürekli alev gibi sicaksa, bu durum agir bir hastaligin belirtisidir! acilen kuslardan anlayan bir veterinere götürülmesi gerekir zira cogu durumda kusumuzun malesef bir kac günlük, hatta saatlik ömrü kalmis oluyor. fakat dogru teshis ve ilaclar sayesinde tekrardan sagligina kavusabilmektedirler.

    not: asiri soguk veya asiri sicak ayak belirtisi, kusun tüylerini kabartmis bir sekilde tünekte durmasi ile birlikte gözlemlenebilir. yukaridaki hastaliklarla ilgili bölümde tipik muhabbet kusu hastaliklarina deginmistik.

    not 2: yagli muhabbet kuslarinin vücut isisi, diger kuslara göre daha yüksek olabilir. muhabbet kuslarimizi yagli tohumlar ile beslememeliyiz. vücut yaglanmasi muhabbet kuslarinin ömürlerini kisaltir, tipki insanlar gibi. bu yüzden, nijer tohumu vesaire gibi tohumlarla kusumuzu beslememeliyiz. yag orani düsük tohumlardan hazirlanmis yemler tercih edilmelidir.

    gecelim simdi de bir kac genel bilgiye:

    -muhabbet kuslarinin vücut isisi 40 derecede seyreder.
    -kalpleri dakikada 300-600 defa atar ve 75-95 defa nefes alirlar.
    -koku duyusu diger canlilara göre daha az gelismistir.
    -tat duyusu ise oldukca gelismistir. tatliyi, eksiyi, aciyi, tuzu ayirt edebilirler.
    -keskin görüse sahiptirler.
    -insanin hissedemeyecegi kadar kücük titresimleri dahi hissedebilirler.
    -kafalarini 180 derece döndürebilirler (daha önceden deginmistik).
    -2000 ile 3000 arasi tüyü vücutlarinda bulundururlar ve tüylerine sürekli bakim yaparlar. tüyler kendilerini sik sik yeniler.
    -hafif bir vücutlara sahiptirler. kemikleri bosluklu yapidadir. vücut agirliklari ise muhabbet kusumuzun türüne göre degisir:
    yerli muhabbet kuslari 35 +-3,5 gram
    ingiliz muhabbet kusu 40 +-4,0 gram
    jumbo muhabbet kusu 50 +- 5,0 gram

    muhabbet kusumuzun asiri yagli olup olmadigini sadece vücut agirligina bakarak anlamamiz mümkün degildir cünkü her bireyde genetik farkliliklar görülebilir. o yüzden yukaridaki veriler genel verilerdir. fakat bilinmelidir ki, sayet gögüs kemigi hissedilmiyorsa, cok yüksek ihitmalle kusumuzda asiri yaglanma vardir. sahiplendigimiz kusumuzu hassas tartida tartip, ara ara not ederek gözlem yapabiliriz. ayni sekilde vücut isisini da gözlemlememiz gerekir. unutmamali ki, veterinerdeki genel kontroller disinda kusumuzun saglikli olup olmadigindan sorumlu olan kisiler onlarin bakicilaridir.

    bu bilgileri de iki görsel ile destekleyelim. ilk fotograf 33 gramlik bir yerli kusa aittir. ikinci fotograf ise 86 gramlik bir yerli kusa aittir. 86 gramlik kus yogun bir vücut yaglanmasi ile karsi karsiyadir: imaj 1 imaj 2

    hazir kusumuzun agirligini gözlemlememiz hususuna deginmisken, sizlere taze bir bilgiyi aktarmak istiyorum: son zamanlarda ortaya cimis ve oldukca sik görülen bir hastalik var. hastalik türkce kaynaklarda ne sekilde geciyor bilmiyorum fakat ben ''kemik sertlesmesi'' seklinde cevirmek zorunda kaldim cünkü hem yurtdisinda veteriner hekimler arasinda ''sert kemik hastaligi'' deniyor hem de tip kitaplarinda henüz yer alan bir hastalik degil. kemik sertlesmesi hastaligi en cok disi muhabbet kuslarinda görülür. hatta makalenin yazari daha önce bu hastaliga yakalanmis hicbir erkek kus görmemis. kemik sertlesmesi hastaliginda, kemiklerdeki sertlik ve kalinlik limite dayanana kadar vücut kalsiyum depolar. kemikler sürekli git gide kalinlasir ve de sertlesir. bu hastalik son zamanlarda git gide daha da artmaktadir. ilk röntgen filminde saglikli kus ve ikinci röntgen filminde kemik sertlesmesi hastaligi bulunan kusun kemikleri görünmektedir: imaj 1 imaj 2. hastaligi anlamak cogu zaman oldukca zordur. bu yüzden yukarida da belirttigim gibi, kusumuzu ara sira tartarak gözlem yapmak gerekir. eger kusumuz garip bir sekilde bir kac gram kilo almissa fakat gögüs kemiginde ne sivrilme ne yaglanma yoksa, bu durumda kemiklerin sertlestigini düsünebiliriz. hastaligin kaynagi tam olarak bilinmemektedir. simdilik bilinen ise hangi türlerin en cok etkilendigidir: disi kuslar, melanin acisindan fakir renklere sahip muhabbet kuslari ve jumbo türündeki iri kuslar. bu hastalik üzerine almanca bir cok tutulmus rapor ve yazilmis makale var ve icerisinde hastaligin daha detayli analizi, denenmis tedavi metodlari ve sonuclari bulunmakta. fakat hazirladigim bu kilavuzun hedef kitlesi baslangic seviyesindeki hayvanseverler oldugu icin deginmeyecegim. dileyenler ''hyperostosis'' anahtar kelimesi ile arastirma yapabilirler.

    11- ''kafesi pencerenin kenarina koyun'' seklinde bir öneride bulunmadin. neden?

    cünkü kafese gelecek olan günes isinlari pencere cami tarafindan kirildigi icin kafesin pencere kenarinda olmasi cok da büyük bir rol oynamiyor. benim ise farkli bir önerim olacak. kuslar ya acik alanda dogrudan günes alabilecegi bir yerde olacak ya da kus lambasi denen lamba sayesinde günesin bir simulasyonunu yapmak. kus lambasi, kus beslenen her ev ortaminda günde 12 saat kadar kullanilmali (12 saat kadar kus lambamiz acik olmali cünkü avustralya'da günler yaklasik olarak 12 saat sürmektedir. avustralya'nin ekvator'a yakinligindan dolayi günler ve geceler arasinda büyük farklar yoktur).

    kus lambalarinin icerisinde günesin yaymis oldugu uva ve uvb bulunmakta. uva sayesinde kuslarimiz 4. görüsünü saglamaktadirlar. insanlar ise 3 görüslüdürler; kirmizi yesil ve mavi renklerini görebilirler. muhabbet kuslarinda ise bu 3 renk disinda ultraviyole isinlari da görebilirler. insan gözü ise ultraviyole isinlari kirar. uva kuslarimiz üzerinde canliligin, hareketliligin, mutlulugun, dogurganligin vs. artmasi gibi bir cok pozitif etki yaratacaktir.

    uvb ise, vitamin d3 sentezi icin kuslarimiz icin gereklidir. fakat yapilan testlerde, kus lambalarindaki uvb'nin 10 cm'den öteye gitmedigi görülmüs. bu yüzden vitamin d3 takviyesi kuslarimiza veteriner hekim tavsiyesi ile disaridan verilmelidir.

    piyasada kus lambasi üreten iki adet firma bulunmakta. birisi yakin zamana kadar tek üretici olan ingiltere merkezli arcadia ve de piyasaya yeni fakat teknik özelliklerine bakildiginda daha iyi bir ürünle girmis olan almanya merkezli avian sun. malesef her iki marka da türkiye'de bulunmamaktaymis.

    arcadia

    avian sun

    her iki ürün de 5.600 kelvin'mis (günes isigi 5.600, bu yüzden günes isigina en yakin ve de piyasadaki en cok uva üreten iki ürün).
hesabın var mı? giriş yap