• minyonluk minyon olmayan kişiler tarafından doğru algılanabilen bir kavram değil bence.
    yaklaşık 30 yıldır minyonum bu konuda bikaç açıklama yapmak istiyorum.
    her kısa boylu insan minyon olmayacağı gibi her minyon da çok kısa boylu olmak zorunda değildir.
    her minyon zayıf değildir ve her zayıf da minyon değildir.
    bir insanın minyon olup olmadığı en çok kafasının çapından anlaşılır mesela.
    koca kafalı hiç bir insan minyon değildir. minyonların kafaları ve yüzleri maksimum 12-14 yaşında bir çocuğunki kadar oluyor genellikle. (kadınlar için konuşuyorum)
    ikincisi bu kişilerin elleri ve ayakları küçüktür, bilekleri, boyunları incedir.
    istediği kadar kilo alsın kafası eli ayağı büyümeyeceği için yine minyon kalacaktır.
    minyonların genelinin mideleri de normale göre küçük olduğu için yarım porsiyon yemeleri az yediklerini göstermez.
    bugüne kadar tanıdığım hemen hemen tüm minyonlar (kendim dahil) günde 4-5 öğün yemek yer.
    beden ölçülerine bakacak olursak eğer, örneğin bir minyonun 34 beden olması normal bir bedende olduğunu gösterir oysa ki minyon olmayanlar için bu beden oldukça zayıf bedene işaret eder.
    32 beden giyen minyonlar ise gerçekten zayıftır.
    minyon kadın için 36 bedenden yukarısı kilolu olmak anlamına gelir.
    çoğu marka xs veya 34 beden kıyafet üretmez, çoğu ayakkabı firması 35 numara ayakkabı üretmez bu nedenle minyonlar alışveriş yaparken zorlanırlar.
    geneli 50 kilonun altındadır ancak kimse pek inanmaz çünkü görünüşte zayıf değildirler.
    insanların kafasında 40'lı kilolar aşırı zayıflığı temsil ettiği için minyonlar yalancılıkla suçlanır.
    kısacası işte minyon kadın böyle birşeydir. biraz anlatabildiysem ne mutlu.
  • minyonsanız;

    çocukken evcilik oyunlarında hep bebek rolündesinizdir, kucaktan kucağa gezersiniz.

    annenizle alışverişteyken sütyen almak üzere girdiğiniz dükkandaki bayan size şirin şirin bakıp "ilk sütyenin mi?" diye sorar. (yaş 18'dir).

    lise mezuniyeti için elbise bakmak üzere girilen dükkandaki satıcı bayan "sana göre elbisem yok, ortaokul mezuniyeti di mi?" der. (yaş yine 18)

    össye hazırlanırken (2. sene), nerde okuduğunuzu soranlara "sınava hazırlanıyorum" derseniz; arkasından "peki hangi liseyi istiyosun?" sorusu geliverir. (yaş 19)

    hastahane kapısındaki güvenlik görevlisi, 12 yaşından küçüklerin hastaneye ziyaret amaçlı girmeleri yasak olduğundan sizi içeriye sokmak istemez. (yaş 20) (bkz: oha)

    pizza hut'daki garson amca kola istemenize rağmen sizin sağlığınızı düşünüp ısrarla ayran veya meyve suyu getirmeyi önerir. "kola zararlı, sen kalsiyum almalısın" der, şirin şirin. (yaş neredeyse 21)

    12 yaşındaki kuzeninizin ayakkabıları 2 numara büyük gelir.

    "aiyy sen nasıl diş çekiceksin bu bileklerle, kopuvericek gibi!" ve
    "çok şanslısın hep genç kalıcaksın" laflarını duymaktan bıkarsınız.

    insanları şaşırtmak psikopatça zevk vermeye başlar.

    ama halinizden memnunsunuzdur.
    nasıl olsa üst raflara ulaşacak birileri bulunur..

    (bkz: entrye anı serpiştirmek)
  • çelik kapı ısmarlamak için anne baba ile gidilen yerde, babanın kapıyla ilgili meramını anlattığı şahısla pazarlıktı falan derken muhabbet uzar. adam lafın bir yerinde (lafın oraya nasıl geldiğini bile anlamadım) beni kast ederek "benim kızımdan küçük" gibi bir laf eder.

    annemin gözleri şeytani bir şekilde parlar ve sorar : "kızın kaç yaşında?"
    çelik kapıcı adam: "15.."

    annemle babam kopar, ben pis pis bakarım..

    babam gülücüklerinin arasından, "nasıl küçük ya benim kızım 25 yaşında hem de diş hekimi! yerinde olsam kızdırmazdım çeker bütün dişlerini" der.

    adam inanmaz, "hadi canım" der. işin ciddiyetini anlayınca mahçup olur özür diler vs..
    bundan önce benzerleri defalarca başa gelmiştir (bkz: #5647903)

    bunun yanında minyon bir diş hekimiolmak demek "senin bilekler pek inceymiş, benim diş pek kavidir sökebilecen mi" diye soran hastaları yeteneklerin konusunda ikna etmekle uğraşmak demek.
    "ay siz stajer diş hekimisiniz heralde" diyen hastalara stajer olmadığını anlatıp güvenlerini kazanmaya çalışmak demek.

    tabii insan bir yerden sonra sıkılıyor..

    gittiğin bir mağazadaki muhtemelen en az 5 yaş küçük tezgahtarın seni kendinden küçük sanıp "sen" diye hitap etmesi ya da adam yerine koymamasından..

    yeni tanıştığım insanların "küçüğüm" diye sallamayıp sonra yaşımı ve mesleğimi öğrenince (neyse ki mesleğe saygı var) bir sirkelenip, "ay doktor hanım bizim hanımın dişlerinden problemi var bit bit bit.." diye devam eden cümleler kurmaya başlamalarından..

    pantolonların paçalarını hep yaptırmak zorunda kalmaktan..

    gittiğin ayakabıcıda modellere bakmadan önce "numaralarınız kaçtan başlıyor?/ bu markada 35 numara var mı?" diye sormak zorunda olmaktan..

    konserlerde bir bok görememekten..

    kalabalık yerlerde ayak altında kalmaktan korkmaktan..

    kıyafetleri uzun boylu bir insanın taşıdığı gibi taşıyamamaktan..

    sıkılıyor.

    şimdi saymaya üşendiğim ve burada sayamayacağım bir çok avantajı da var. ama bazen, sıkılıyor işte insan. merak ediyor herşeye yukarıdan bakabilmek nasıl diye.. minik bir tabureye çıkıp sevgiliyle aradaki 30 santimi kapatıp, "ya sen her şeyi burdan mı görüyorsun, ne yüksekmiş" diyorsun, imreniyorsun.. gülüyor..

    senin için en yüksekteki raflara uzanıyor sonra.. (burası güzel işte..)
  • benim gibin tiplerdir bunlar.boyumuz kısa olur. otobüste, dolmuşta rahatça heryere sığıp oturabiliriz.fazla yer kaplamayız. metrekaremiz az olduğu için fazla kumaş gerektirmeyen giysiler, küçük ayakkabılar giyeriz. bazen çocuk reyonlarından alışveriş yaptığımız bile olur. bu yüzden masrafımız daha aza iner. yaşımızı göstermediğimiz için lise talebesi gibi dolaşırız ortalıklarda. böylece öğrenci indiriminden yararlanmamız kaçınılmaz olur. tek dezavantajı yüksek raflara uzanamayıp zıplayarak almaya çalıştığımız tencere-tavaların yahut bardakların kafamıza düşmesidir.

    kısaca özet geçmek gerekirse; minik insanlardır bunlar. heryerde bulunurlar. iyi davranılması gerekir.

    (bkz: genc bir bedende yasli bir ruhum ben)
  • " good things come in small boxes! "
    hastasıyım, ölürüm!
  • ufacık,tefecik oldugu için halkım tarafından daha cok sübyanlıkla karıstırılır.
    aşagıdaki diyaloglara konu olmustur.

    -olum ne zaman evleneceksin hadi artık
    -yok abi dur bakalım ya acelesi yok
    -lan su diş hekimi var ya karşı işhanındaki.sana yapalım onu.hem güzel hem sübyan.
    -ne ne ne? ne dedin abi?
    -sübyan olum.yaslanmaz bu türler.40 yasında bile boyle olur.
    -ha sen minyon diyosun
    -hah işte ondan
    -abi bi git işine ya sübyancı yaptın bizi bu yaştan sonra
  • sırtlarında bir türlü erişip de kaşıyamadıkları bir nokta hep vardır.
  • yakalanma anında sepetle balkondan sarkıtılabilen hatun tipi. canım benim.
  • fransızca mignon'dan güzel türkçemiz'e geçmiş; kısa, ince, zarif insanları - genelde kadınlar - tanımlamakta kullanılan kelime.
  • cocuk reyonunda ayakkabi aramak zorunda kalan disi tipi(34 numara),%80 i sevimli ve seksidir(devlet istatistik enstitusu verilerinden yararlanilmistir).
    (bkz: kylie minogue)
hesabın var mı? giriş yap