• bir dehadır o. bunu pek çok albümünde kanıtlamıştır fakat 1990 tarihli amarok albümü özel bir anlam taşır.

    zira bir müzisyenin yapımcısına siktir çektiği yegane albüm olma özelliğini taşır mike oldfield'in amarok albümü.

    1973 tarihli tubular bells efsanesi ile başlar herşey. o zamanlar hiç bir yapımcı 17 yaşındaki deli dolu bir gencin bu sıradışı müzik denemesini yayınlamaya yanaşmaz, ta ki richard branson ve yeni kurmuş olduğu plak şirketi virgin, oldield'a kucak açana kadar... tubular bells inanılması zor bir başarı yakalar, aylarca ve hatta yıllarca müzik listelerinin zirvelerinde gezinir, branson'un zenginliğine zenginlik katar. akıllı yapımcı, oldfield ile pek de adil olmayan şartlarda 13 albümlük bir sözleşme imzalar. oldfield ürettikçe üretir, virgin bir imparatorluk haline gelir. zamanla dünya çapında ünlenen mike oldfield için bu sözleşme çok kısıtlayıcı kalmıştır; üstelik bronson, oldfield'in işlerine karışmaya başlar, isminde tubular kelimesi geçmeyen hiçbir enstrümantal parçayı basmak istemez. collection olarak çıkarılan bazı albümleri ve de bir soundtrack çalışması olan the killing fields albümünü bu kontrata dahil etmez. 90'lı yılların başında bu ikilinin arası iyiden iyiye bozulur. artık oldfield bir an önce 13 albümlük sözleşmeyi tamamlayıp virgin'den ayrılma çabaları içine girmiştir.

    işte amarok bu sözleşmenin 12. albümüdür ve bir anlamda virgin'e veda niteliği taşır. parçada geçen vokallerde;

    - happy ?
    - .. i really didn't know i could dance..

    sözleriyle richard branson'a göndermeler yapar oldfield. ve de parçanın "africa i:far dip - section" bölümündeki mors alfabesiyle kodlanan kısmında dahiliğini konuşturur. zira bu kodlar çözüldüğünde verilen mesajın "fuck off rb" olduğu bariz şekilde ortadadır.

    e tabi, bir de 13. albüm var. bu albümün adı heaven's open'dir ve müzikal anlamda bir "worst of oldfield" albümüdür. zira artık mike bir an önce kontratı bitirmek istemektedir ve son derece hızlı ve ucuz bir albüm yapar. 6 parçalık albümdeki parçalar için vokalist bile aramaz, tüm parçaları kendi seslendirir (ki bilenler bilir, son derece itici bir sesi vardir mike oldfield'in). albüm "michael oldfield" adıyla yayınlanır, ve yine bilinçli yapılan bazı hatalar içerir. yapımcı tom newman, thom olarak, virgin records ise virgin recordes şeklinde yer alır albümün booklet'inde. albümün kapanış parçasının (music from the balcony) en sonunda 'fuck off' kelimeleri de bariz olarak duyulmaktadır. yine de oldfield dinleyicilerine özürünü heaven's open parçasıyla sunar zira bu parça albümün tek parlayan yıldızıdır.

    virgin devrini kapatan mike oldfield'in müzikal dönüşü muhteşem olur. zira warner music tarafından basılan tubular bells ii yine oldfield'i zirveye çıkarır. ardından gelen the songs of distant earth albümü, sadece oldfield'in degil, tüm zamanların en iyi konsept albümleri arasında sayılacaktır.

    kısacası, bir dehadır o. dinleyen bilir...
  • 2017 tarihli return to ommadawn albümünün aslında profesyonel kariyerinin son özgün albümü olduğunu, artık yeni müzik üretmeyeceğini ve müziği 5 yıl önce bırakmış olduğunu yakın zaman önce duyurulan tubular bells albümünün 50. yıldönümü özel baskısının dipnotlarından öğrenmiş bulunmaktayız.

    oysa ki bu özel baskı, ne ironidir ki, sevenlerinin duyduklarında kalp atış ritimlerini değiştirecek bir tubular bells 4 müjdesinin 8 dakikalık demo çalışmasını da içermekte. ama malesef bu yeni albüm hevesi mutlu sona ulaşmamış ve oldfield projeyi iptal etmiş. bize kalan ise 50. yıl özel sürümü etiketiyle zaten önceden tekrar tekrar piyasaya sürülmüş olan yine aynı tubular bells albümü, 2012 londra olimpiyatları açılışındaki in dulci jubilo performansı, tubular beats remiksi ve serinin doğmayacak olan 4. albümüne özel çalışılmış bu 8 dakikalık son beste.

    dünya çapında özgün bir dinleyici kitlesi olan bir müzisyen, yaşı kaç olursa olsun (ki, kendisi henüz 69 yaşında), müzik üretmeme kararını niye verir ki ? kaldı ki, geçtiğimiz sene içinde hayata veda eden iki dev isim, klaus schulze ve vangelis 80'li yaşlara merdiven dayadıkları halde son anlarına kadar profesyonel müzik ile uğraşmaya devam etmişlerdi.

    kanımca bu sorunun tek bir yanıtı olabilir (ki, umarım öyle değildir), o da muhtemel sağlık sorunları. yoksa hiçbir müzisyen aktif yaşamı son bulmadıkça müziği bırakmaz.

    mainstream kaygılardan arınmış bir şekilde uzak dünyanın şarkılarını yapan bu dev isimler maalesef teker teker sahneyi terk ediyor. froese, schulze, vangelis artık aramızda değil. jarre, kitaro ve arkenstone 70'lerine ulaştılar, üretimleri azaldı. ve şimdi de oldfield yeni müzik üretmeyi bıraktığını açıkladı.

    arthur c. clarke'ın the songs of distant earth romanından ilham alarak 1994 yılında bestelediği aynı isimli oldfield albümüne clarke 'welcome back into space, mike: there's still lots of room out here' dipnotunu düşmüştü. gerçekten de oralarda hâlâ keşfedilmeyi bekleyen pek çok şey var. umarım yakın bir gelecekte mike oldfield bu kararından geri döner ve keşiflerine devam eder.
  • yaşayan en enteresan multi-instrumentalist müzisyenlerden biri... '73 tarihli debut albümü tubular bells dillere destan bir melodidir, 70'li yıllar en iyi concept albümlerini çıkardığı yıllardır (hergest ridge, ommadawn, incantations...), 80'li yıllarda biraz popüler müzige yönelmiş, 90'lı yıllarda tubular bells varyasyonlarını denediği albümleri piyasaya sürmüştür. çok güzel sesli hatunlar bazı hit parçalarına vokal yapmışlardır (maggie reilly, anita hagerland, bonnie tyler, pepsi).
    geçmiş yıllarda tv'de yayınlanan bi röportajında meşhur tubular bells melodisini nası bestelediği sorulmuş ve şu yanıtı vermiştir : "j.s. bach'in ünlü toccata&fugue eserindeki fugue kısmındaki notalari upside-down yer değiştirin, alın size tubular bells"...
  • nasa'ya yaptigi belgesel müzikleriyle voliyi vurmustur simdi satosunda yasiyor ispanya'da mi ne.
  • müzik dünyasında rastlayabileceğiniz ender dehalardan birisi.

    ona new age sanatçısı da diyebilirsiniz, jazz gitaristi de, progressive rock üstadı da. ama hepsi eksik ve yetersiz kalacaktır, çünkü mike hepsidir. üstelik müziğin gestalt'ıdır, o mike oldfield'dır.

    neler yapabileceğini kestirmek mümkün değildir, bunu anlamak için neler yaptığına bakmak yeterlidir. moonlight shadow gibi 80'lerin marşlarından birini yapabilir, öte yandan the songs of distant earth ile new age doruklarında dolaşabilir. taurus serisi ile sizi şaşkına çevirir, yanında jon anderson ile shine gibi bir ana okulu parçası da yapabilir. islands'da bonnie tyler'a bir daha saygı duymamızı sağlar ama asıl güzel kullandığı bayan vokalist maggie reilly'dir. moonlight shadow'dan seneler sonra man in the rain der, aynı melodi üzerine başka bir güzellik çıkarır. shadow on the wall ile family'nin eşsiz solisti roger chapman'ın müthiş sesini daha büyük bir kitlenin duymasını sağlar, five miles out ile en sade ama en etkili albüm kapaklarından birini bahşeder bize.

    mike oldfield, "iyi ki buralarda, iyi ki onun müziğini duydum" diyebileceğimiz ender insanlardandır, her dinleyişte yeni bir şeyler verir, yeni farkındalık düzeylerine ulaştırır.
  • müziğin tesla'sı. 1973 tarihli ilk albümü tubular bells'den günümüze kadar* 36 yıldır yaratıcılığından ödün vermeden üreten, zamanının çok çok ötesinde bir dahi. dünya dışı bir varlıktan yardım alıp almadığı konusunda ciddi ciddi kafa yoruyorum şu an arka planda taurus 2 çalarken. sadece "best of"larını dinleyenler çok şey kaçırıyor.

    daha önce söylenmiş fakat tekrarlamakta bir sakınca görmüyorum; aşmış, yarmış sanatçı.
  • kendisi uzmanlık alanıma girer. daha önce hiç duymadığım bir eseri herhangi bir enstrumanla çalsa, en fazla bir dakika içinde kendisini teşhis ederim. akustik gitarla bazen küçük oyunlar oynar, hata yaptığını, ritmi kaçırdığını falan sanırsınız. özellikle ilk dönem albümlerinde bu çok barizdir. bunlar kendine has hınzırlıkları mıdır bilemem ama benim için onun alametifarikalarından biridir.

    mike oldfield'ı benim için çok özel yapan şey sadece inanılmaz yeteneği değildir. o kadar geniş bir ufku vardır ki, beni her zaman şaşırtmayı başarmıştır. adım gibi eminim ki, herhangi bir vesileyle şu toprakların havasını koklasa, anadolu ezgilerini daha önce hiç hayal edemeyeceğimiz bir formda gönderir ruhumuza. bağlamayı da harika çalar, o kadar emin konuşuyorum.
  • new age müzik, progressive rock ve celtic/folk müzik melodilerini harmanladığı besteleri ile dinleyenin kulaklarını mest eden müzik adamı.

    hani bazı müzikler vardır, belgesellerde ya da radyo ve televizyon programlarında çalınır fon müziği olarak... icracısı kimdir necidir bilmezsiniz ama o güzel melodiler kulağınızda yer eder. işte bu müzisyenin çoğu müziği de öyledir. dinlediğinizde "ben bunu bir yerde daha duymuştum" dersiniz. örneğin "tubular bells part one"ın başlangıç müziği... kimbilir kaç radyoda, kaç programda duyduğumuz müziktir. yani, adını bilmeden melodileriyle tanıştığımız kişilerdendir m. oldfield.

    lâkin, tüm besteleri bir yana, "harbinger" bir yanadır.
  • moonlight shadow en sevdigim parcalarindan bir cok insan bunu bilir duyunca filan haa bu der ama kime ayit oldugunu pek o kadar bilmezler
    sora family man ve shadow on the wall citir citir
    ama hepsi guzeldir
  • never too far isimli manyak güzel bir ortak çalışma yapmıştır. (bkz: tarja turunen) (bkz: torsten stenzel)

    https://youtu.be/7pkytwe-grs

    bu da uzun versiyon...

    https://youtu.be/iqfnwxxx_ka
hesabın var mı? giriş yap