• kimselerle evlenmemiş olması zamanında fuzelanın sohbetlerine meze olmuş. dönemin meşhur bir diğer şairi zati mesela, ufak bir latife yazmış mihri ve kocaya varamamışlığı ile ilgili. meğer yaşı geçmeye yüz tutan mihri hatun'u yaşlı bir müderris istemiş de mihri ona yüz vermemiş. zati de bunun üzerine mihri'nin tarafını tutan hem latif hem müstehcen bir latife yazıp mihri hatun'un şukusunu kapmış. öyleyse gelsin ilgili latife mehmed çavuşoğlu'nun şukela neşriyle:

    "amasiyyelü bir şaire var idi, mihri hatun dirlerdi. istanbulda olurdı, karımış gitmiş ere varmamışdı, bakire idi. paşa çelebi dirler bir aziz var idi, ebu eyyüb-i ensari medresesinün müderrisi idi, bir gün mihri hatunı istemiş ki ala, hatun idine. ol dahi kayil olmamış. ben dahi işitdüm, bu kıtayı didüm:

    işitdük istemiş mihriyi paşa
    o pîre kendüyi râm eylesün mi
    o miskin bunca yıl oruc tutubdur
    eşek sikiyle bayram eylesün mi?

    bu kıtayı işidüb, mihri hatun merhume ziyade safa sürüb, 'nolaydı bu kıtayı ben dimiş olaydum' dimiş."

    seviyom len sizi.
  • "bir kadın nasip almışsa güçlü yetenekten
    çok güçlüdür bin tane kaba saba erkekten"

    demiştir.
  • defterdar iskender çelebi ile adı aşk dedikodularına karışan mihri hatun küplere biner.

    nice iskenderi lalüm zülâli
    suya iletti vü susuz getürdi

    beytini söyler

    yani, benim dudaklarımın tatlı suyu nice iskender'i suya götürdü susuz getirdi.

    büyük iskender, ab-i hayat'i yani ölümsüzlük suyunu bulmak üzere dünyayı gezer, arar ama bulamaz. mihri, dudaklarını ab-i hayata, iskender çelebi'yi de büyük iskender'e benzetmiş, bu efsaneye gönderme yani telmih yapmış, üstelik suya götürüp susuz getirmek gibi bir de deyimi araya sokmuştur. çok zarif, zeka ve naz dolu bir beyit.
  • erkek egemen divan şiirinde kadınsı ve tensel bir dil kullanmış, şiirlerinde sevgilierinin ismini açıkça vermiştir. ismini asla açıklamamaya yemin ettiği bir kadına duyduğu hislerden dolayı batıda "türk sapphosu" olarak adlandırılmıştır. venüs'te bir kratere ismi verilmiştir. almanya, avusturya ve hollanda başta olmak üzere birçok yabancı ülkede müfredata girmiş, şiirleri okutulmuştur.
  • önce sultan ikinci beyazıt’ın ardından da şehzade ahmet’in valilik yaptığı dönemlerde amasya’da yaşamıştır. bu şehzadelerin yetişmesinden sorumlu olan alim meclislerinde bulunduğu için iyi bir eğitim almıştır. hatta kaynaklara göre, birçok konuda döneminin en iyi alimlerinden biridir. asıl adı tam bilinmemektedir, aşık çelebi’ye göre mihri, evliya çelebi’ye göre mihrümah (mihr ü mah), diğer kaynaklara göre ise mihrünnisa (kadınlığın güneşi) veya fahrünnisa (kadınlığın övüncü)dır. kaynakların üzerinde anlaştığı iki nokta, "mihri" mahlasının babası tarafından verildiği ve hayatı boyunca hiç evlenmemiş olmasıdır.

    ismine yakışır şekilde, dönemine meydan okurcasına kadınsı bütün duyguları ile erkek egemen divan şiirinde öne çıkmış, sade ama samimi diliyle yazdığı gazel ve kasideleri ile kısa sürede tanınmıştır. dönemin birçok erkek şairinin başaramadığı bir şeyi başarmış ve bir adet divan sahibi olmuştur. amasya valiliği de yapmış sultan ikinci beyazıt’a itafen bir kaside yazdığı ve karşılığında çok yüksek bir hediye aldığı anlatılır.

    onu türk sapphosu olarak tanımlayan kişi ünlü tarihçi joseph von hammer purgstall’dir. divanı 1967’de moskova’da basılmış ve yayımlanmıştır. mihri hatun’un bir yazma divan’ı istanbul üniversitesi kütüphanesi'ndedir. fatih millet kütüphanesinde ve ayasofya kütüphanesinde de birer kopyası vardır.

    birçok kaynakta (bütün bu kaynaklar aşık çelebi’yi referans gösterir) 1506'da öldüğü belirtilse de, 10 eylul 1509 buyuk istanbul depremi'nde istanbul'da olduğu da iddia edilmektedir hatta a.atilla şentürk tarafından yazılmış osmanlı şiiri antolojisi’nde bu tarih "1512’den sonra" olarak belirtmiştir. mezarı, amasya’da, ii. bayezid tarafından inşa ettirilen ve zevadiye adıyla bilinen bir halveti tekkesinin türbesindedir, dedesi pir ilyas’ın yanına defnedilmiştir.
  • hiç evlenmemiş yetenekli bir divan şairi. ataları arasında babai ayaklanmasının önderlerinden baba ilyas'ı da saymaktadır. bir kadın olarak erkek meslektaşları tarafından ciddiye alınmadığını belirtmiş ve yetenekli kadınlarla ilgili ateşli bir savunma kaleme almıştır. bir başka divan şairi necatî'yle de atıştığı da ve savunmasını bunun üzerine yazdığı da söylenir.

    kaynak: suraiya faroqhi, osmanlı kültürü ve gündelik yaşam, tarih vakfı yurt yayınları, s. 132.
  • mihri hatun, divanında;
    “halk içinde mihri(sevgili)’yem ‘ussak içinde mübtezel(düşkün)
    yar katında ‘aciz ü avare vü bi-çare ben.”
    dediği necati’nin gazellerine pek çok nazireler yazmıştır. bunların içinde en ünlüsü ve en güzeli, şairin “döne döne” redifli gazeline yazılan naziresidir:
    “ateş-i gamda kebeb oldı ciğer döne döne
    göklere çıkdı duhanumla (dumanımla) serer(kıvılcım) döne döne.”

    mihri hatun, sultanlıktan, bizansın da kültürüyle beslenerek imparatorluğa evrilen osmanlı’nın şehzadeler şehri amasya’da (1456-1612?) ahmet ve süleyman döneminde yaşamıştır. osmanlının bu dönemine uygun yeni edebiyatı inşa edilirken şehzadelerin ve çevrelerinde oluşan hatemi ve necati gibi divan şairlerinin çağdaşı mihri hatun bu dönemde şiirlerini divanında toplamış ve dönemin padişahı ikinci bayezıt’a sunmuştur.

    mihri hatun’un divanı’ı üzerinde ilk çalışma rus türkiyatçı elena maştakova, divan’ın leningrad’daki kopyası ile birlikte türkiye’deki üç kopyası üzerindeki 1967 yılında basılan karşılaştırmasıdır.
    ikinci ayrıntılı çalışma prof. dr. mehmet arslan’ın mihri hatun divanı başlıklı araştırması ise amasya valiliğince 2007 yılında yayınlanmıştır.

    sennur sezer de “türk safo’su mihri hatun” adlı kitabında (kapı yayınları, 2005 istanbul, s:326) şair kişiliği, hiç evlenmemiş olması ve divanındaki gazellerinden hareketle onun erkek aşkı kadar “erkek aşkının ötesine” de geçtiğini ileri sürer. ancak bu spekülasyonun gerçekliği bilinemezse de, mihri hatun’un dedesi halveti şeyhi’ni tedrisinden geçtiği ve o dönemde anadolu’nun sufi tarikatlarında bacıyan-ı rum geleneğinin devam ettiğini, çağdaşı evliya çelebi’nin seyahatnamesinde kendisinden; “ yetmis cild kitâb-ı muteberi hıfzedüp cümle ulemayı mübahase-i ulüm ve fünunda aciz bırakmıs.” (haz. zuhuri danısman, c.2, istanbul 1969) diye bahsettiğini de dikkate aldığımızda, bu kitabın böyle bir popülerleştirmeyle okunurluğunu sağlamayı amaçladığı anlaşılıyor.
  • "âşikâra bûse cer ettim lebinden dedi yâr
    ârif ol ârif katında lütfu ihsan gizlidir. "
  • buyurmuş ki vaktiyle:
    "bir müennes yeğdurur* kim ehl ola
    bin müzekkerden ki ol nâ-ehl* ola

    bir müennes yeğ ki zihni pâk ola
    bin müzekkerden ki bî-idrâk ola"
  • 1400'lü yılların dilsiz şairi. "sözüme uymadın ey asılası dil dilerim". aşkın sefasının kendine azap çektirmeksizin yaşanmışına tebessüm dahi etmeyen kadın. aşkın intikamını kine karıştırmayan yazar. "bed-duâ etmezem ammâ ki huda’dan dilerim, bir senin gibi cefâ-kâra hevâ-dâr olasın"

    çok güzelmiş diyorlar; o kadar belli ki. iyi ki aşık şairler var da tarihi icat eden insanoğluna üzülmüyoruz.
hesabın var mı? giriş yap